Uluslararası İlişkiler
LÜTFEN İNDEKS SAYFALARINA TANIM GİRMEYİNİZ.
Uluslararası İlişkiler Tanımı
Uluslararası İlişkiler Tarihi
Uluslararası İlişkilerin Konsolidasyonu
Vestfalya Antlaşması
Vestfalya'ya Giden Süreç
Vestfalya Barışı ve Önemli Sonuçları
Modern Devletin Konsolidasyonu
Uluslararası İlişkilerin Kavramsal ve Kuramsal Çerçevesi
Devrim Kuramları
Uluslararası İlişkilerin Temel Kavramları
Devlet ve Egemenlik
Ülke Toprağı
İnsan Topluluğu
Hükümet
Egemenlik
Emperyalizm
Kriz
Güç
Çıkar
Küreselleşme
Machiavelli ve Devlet Egemenliği
Hegemonya
Meşruiyet
Otorite
İdeoloji
Seçimler
Çoğulcu Sistem
Nispi Seçim Sistemi
Uluslararası İlişkilerin Temel Aktörleri
Devletler
Bireyler
Hükümet Dışı Aktörler
Uluslararası Örgütler
Ulusaşırı Gruplar ve Örgütlenmeler
Çok Uluslu Şirketler
Hükümetler
Büyükelçilikler
Uluslararası İlişkiler Teorileri
Realizm
Realizmde Dört Temel Önerme
Klasik Realizm
Neo-Realizm
İdealizm
İdealizmin Yükselişi, Düşüşü ve Sürekliliği
İdealizmin Varsayımları,İlkeleri ve İdealleri
Liberalizm
Demokratik Barış Teorisi
Neo-Liberalizm
İnşacılık(Konstrüktivizm)
Eleştirel Kuram
Feminizm
Mary Wolstonecraft
Psikanalist Yaklaşım
Türkiye’de Feminizm
Yapısal Kuramlar
Marksizm
Neo-Gramscian Teori
İngiliz Okulu
İngiliz Okulu'nun Temel Varsayımları
Monroe Doktrini
Kopenhag Okulu
Aberystwyth Ekolü
Yeşil Yol
Güvenlikleştirme Teorileri
Demokratik Barış Teorisi
Entegrasyon Teorileri
Federalizm
İşlevselcilik
Yeni İşlevselcilik
Uluslarüstücülük
Liberal Hükümetlerarasıcılık
Kurumsalcılık
Konstrüktivizm
Kritik Teori
Rasyonalizm
Globalizm
Siyasi İdeolojiler
Liberalizm
Radikalizm
Muhafazakârlık
Sosyalizm
Uluslararası Hukuk
Uluslararası Hukukun Kaynakları
Uluslararası Adalet Divanı Statüsü 38. Madde Düzenlemesi
Antlaşmalar
Uluslararası Örf-Adet Kuralları(Yapılageliş, Teamül)
Genel Hukuk İlkeleri
Yargı Kararları
Öğreti(Doktrin)
Uluslararası Hukukun Diğer Kaynakları
Açık Belge Teorisi-Clear Act Theory
Koruma Sorumluluğu- Responsibility to Protect(R2P)
Siyaset
İktidar
Otorite
Meşruiyet
Apolitik
Aristokrasi
Audiovizuyel Politika
Prestij Politikası
Prim Politikası
Propaganda
Başat Güç
Uluslararası Güvenlik
Uluslararası Sistem Açısından Güvenlik ve Değişen Güvenlik Yaklaşımı
Libya İç Savaşı
Kosova Sorunu
Keşmir Sorunu
ABD-İran Nükleer Krizi
Arap-İsrail Savaşları
Rusya'nın Kırım'ı İlhakı
Nükleer Silah
Ruanda Soykırımı
Somali İç Savaşı
Arap Baharı
Enerji Güvenliği
Enerji Bağımlılığı ve Dış Politika
Enerji Kaynakları ve Çatışma
Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Kullanımı
Siber Güvenlik
Siber Savaş
Siber Terörizm
Devletlerin Siber Güvenlik Stratejileri
İnsansız Hava Araçları ve Güvenlik
Uluslararası İlişkilerde Savaş Teorisi
Jean Jacques Rousseau ve Savaş
Thomas Hobbes ve Savaş
Uluslararası İlişkilerde Barış Kuramı
Orta Doğu
Baas Rejimi
Baas Partisi 1947’de Michel Aflaq tarafından kuruldu. Amacı Avrupa destekli Arap hükümetleri yıkıp yerine modern endüstriyel ekonomi kurmaktı. 1953’te Arap Sosyalist Partisi ile birleşerek Arap Sosyalist Baas Partisi adını aldı. Bu sayede çok çabuk güç kazandı. Askeri mecraların desteğini de aldı. Hafız Esad bu dönemde partiye dahil oldu. Daha sonrasında parti içindeki anlaşmazlıklar nedeniyle Aflaq destekçileri parti liderliğinden alındı ve Irak’a gittiler. Burada destekçi toplayıp darbe ile 1968’de tekrar başa geldiler; fakat Hafız Esad’ın 1970’te kendi darbesini yapması üzerine Aflaq ve destekçilerine idam cezası verildi. Baas Partisi 1973’te “devletin ve toplumun” lideri statüsüne getirildi. Çocuklara okullarda partinin ideolojisi aşılandı, ticaret kontrol altına alındı ve askeriyeyi askeri komite denetim altına aldı. Kamusal sektördeki işlerin parti üyelerine dağıtılması nedeniyle hızla üye kazandı. Partinin gücü arttıkça, güç Esad ailesinde toplandı. Tüm önemli pozisyonlara Esad ailesi ve yakınları atandı. Halkın gözünde yozlaşma olarak görüldü. 2000’de Beşar Esad reform vaatleri ile başa geldi. Daha sonrasında, anayasadan Baas Partisinin liderlik statüsünün kaldırılması beklentisi yerine getirilmeyince tepkiler arttı. Arap Baharı’nın da etkisi ile protestolar şiddetlendi. İç bölünmelere, savaşa ve 1 yılı aşkın protestolara rağmen partinin ana yönetim kadrosu Esad’a sadık kaldı. Günümüzde de halkın, uluslararası mecraların baskılarına ve gitgide artan ölüm oranlarına rağmen yönetimdedir.
"Profile: Syria's ruling Baath Party." BBC News. July 09, 2012. Erişim: Ocak 22, 2018. http://www.bbc.com/news/world-middle-east-18582755.
Hizbullah
Lübnan’da 1980 başlarında, İran’dan aldığı finansal destek ile kurulan politik ve askeri organizasyondur. Hizb parti, grup anlamını taşımakta ve bu nedenle de “Hizb” “Allah” kelimelerinin birleşimi “Allah’ın Partisi” anlamına gelmektedir. Lübnan’daki İsrail askerlerini uzaklaştırma çabasına girmiştir. 2000’e kadar İsrail’e karşıtlığı ana duruşu olmuştur ve İsrail askerlerini ülkeden çıkartmıştır. 1990’ların başında ise Türkiye’de çıkan Hizbullah Hüseyin Velioğlu tarafından kuruldu. Bu örgütün amacı silahlı mücadele yoluyla cihad yapmaktı. Belli bir güce ulaşıldıktan sonra otoriteye karşı çıkmayı hedefliyordu. Asıl hedeflerinden birisi ise Türkiye’de şeriata dayalı bir İslam Devleti kurmaktı. Uyguladığı insanlık dışı yöntemler, silahlanması, kendi yöntemini benimsemeyen herkesi düşman edinmesi sebebiyle çokça tepki aldı. Uzun yıllar 165 kişinin öldürülmesi sebebiyle yargılanan örgüt üyeleri; kanun değişimi ile salıverildi ve bir daha bulunamadılar. Kamuoyunda çok büyük tepki gördü.
"Who are Hezbollah?" BBC News. July 04, 2010. Erişim: Ocak 22, 2018. http://news.bbc.co.uk/2/hi/middle_east/4314423.stm.
TÜRK, CNN. "Kobani ile yeniden gündeme gelen Hizbullah kimdir?" CNN Türk. October 10, 2014. Erişim: Ocak 22, 2018. https://www.cnnturk.com/fotogaleri/turkiye/kobani-ile-yeniden-gundeme-gelen-hizbullah-kimdir?page=30.
Albay Hüsnü Zaim
1949 yılında Suriye’de devlet başkanı olarak görev yapmıştır.Hüsnü Zaim, Kürt kökenlidir. Osmanlı ve fransız ordusunda görev yapmıştır. 1946 yılında Suriye bağımsızlığını kazanınca Genelkurmay Başkanı oldu. 1948 Arap – İsrail Savaşında Suriye Ordusunu yönetti. Bu savaşı kaybetti. 29 Mart 1949 tarihinde kansız bir darbe ile iktidara geçti. Suriye’nin ilk Cumhurbaşkanı Şükrü el Kuvvetli’yi devirerek yerine kendisini Cumhurbaşkanı ilan etti. Ancak iktidarda dört ay kalabildi. 14 Ağustos 1949’da Sami el Hinnavi önderliğinde başka bir darbe ile devrildi. Hüsnü Zaim’in yaptığı darbe Arap dünyasında yıllarca pek çok darbeye öncü olacak.
http://www.haberturk.com/yazarlar/murat-bardakci/721567-suriye-isi-eskiden-daha-buyuk-dertti-1957de-neredeyse-savas-acacaktik http://www.gundemturkiye.com/tarih/dunya-tarihi/suriye-tarihi-3.html
Cemal Abdul Nasır
15 Ocak 1918 de babasının postane görevlisi olduğu Mısır’ın İskenderiye şehrinin fakir bir mahallesinde doğdu. İsmi Cemal Paşa’ya atfen verilmiştir. Asıl adı Cemal Abdülnasır’dır. Ortaöğrenimini Kahire‘deki amcasının yanında tamamladı. Kısa bir süre hukuk okuduktan sonra 1937’de Kahire’deki Kraliyet Askeri Akademisi’ne girerek 1939’da mezun oldu. Sudan’daki Mısır ordusunda görev yaparken arkadaşlık kurduğu üç subayla (Zekeriya Mohyeddin, Abdülhakim Amir ve Enver Sedat) birlikte İngiliz egemenliğine ve krallık yönetimine son vermeyi amaçlayan gizli Hür Subaylar örgütünü kurdular. I. Arap-İsrail Savaşı’nda (1948-1949) Filistin‘de savaştı. 23 Haziran 1956’dan 28 Eylül 1970’e kadar Mısır cumhurbaşkanı olan Nasır ülkesinde krallığa son veren hareketin önderliğini yapmıştır. NATO ve Varşova Paktı‘na girmeyen Nasır ılımlı bir dış siyaset izlemeye özen göstererek “bağlantısızlar” hareketi içinde yer aldı. Bağlantısız ülkelerin ilkeleri, barış içinde bir arada yaşamayı temel alan bağımsızlık, askeri ittifaklara girmeme, yabancı güçlere kendi topraklarında üs vermeme ve ulusal kurtuluş savaşlarını desteklemektir. Nasır, cumhurbaşkanlığı sırasında Assuan’da kurulacak olan baraj için ABD ve İngiltere daha önce söz vermiş oldukları krediyi vermeyeceklerini açıklayınca 1956’da, o zamana kadar İngiliz denetiminde olan Süveyş Kanalı‘nı kamulaştırdı. Süveyş’in kamulaştırılmasını öbür İngiliz ve Fransız şirketlerinin kamulaştırılması izledi. Nâsır’ın en önemli dış sorunu İsrail’di. Mısır ve Suriye, 1967’de Altı Gün Savaşı olarak da bilinen Üçüncü Arap-İsrail Savaşı’nda yenilgiye uğradı. İsrail, Mısır hava kuvvetlerini, havalanmaya bile fırsat vermeden yok etti. Bu yenilgiden sonra Nasır istifa etmek istediyse de, halk buna razı olmadı. Nasır ölünceye kadar Mısır cumhurbaşkanı olarak görev yaptı. Yaptıklarıyla Araplar arasında lider konuma gelerek Arap Milliyetçiliğini ön plana çıkarmıştır.
https://www.biyografi.net.tr/cemal-abdulnasir-kimdir/ erişim:18 Ocak .2018;
http://www.nkfu.com/cemal-abdul-nasir-kimdir/ erişim:18 Ocak .2018; http://www.ilimvemedeniyet.com/cemal-abdul-nasir-iktidari-ve-panarabizm-politikasi.html erişim:18 Ocak .2018.
AL JAZEERAA
2000’li yılların başından itibaren özellikle İkiz Kuleler saldırısı, El Kaide ve birçok İslami terör örgütlerine dair yaptığı haberler ile adını dünya çapında duyurmayı başaran ve hızlı bir çıkış yakalayan El Cezire; Katar merkezli bir haber kanalıdır. Tüm dünyada televizyonculuk ve habercilik mesleğinin de özel sektöre adapte olmasına paralel olarak Arap Yarımadası’nda da buna ayak uyduracak bir yenilik düşünülmüş ve bu düşüncenin ilk uygulaması da Katar’da yapılmıştır. O dönemin Katar emiri olan Hamid bin Halife es-Sani; tüm Arap dünyasının sesi olacak bir TV kanalının kurulması için tam 137 milyon dolarlık finansman sağlamış; böylece El-Cezire’nin kuruluşuna öncülük eden sermayedarlık görevini üstlenmiştir. Genel yayın yönetmenliğine ise Hamid Tamer El-Sani getirilmiştir.
El-Cezire öncesinde Arap Yarımadası’nda gerçek anlamda yayıncılık ve habercilik yapmaya çalışan bir kanal yoktur. Bazı yabancı kanalların çeşitli Arap ülkelerinde temsilcilikleri bulunsa da bunlar; reyting potansiyeli taşımaması, hükümetlerin anlamsız sansürleri gibi konulardan dolayı yeterince aktif olamamıştır. Zaten Arap Yarımadası’nda var olan son Avrupalı haber ajansı olan BBC’de; Suudi Arabistan’da Arapça yayın yapan şubesini kapatmış, o bölgeden çekilmiştir. Bu durum El-Cezire için ayrıca bir fırsat olmuştur. Çünkü BBC’de görev yapan birçok tecrübeli çalışan, mesleklerini devam ettirebilmek için El-Cezire’de çalışmaya başlamışlardır. Komşuları iç ve dış sorunları hakkında doğru düzgün haber dinlemeye alışık olmayan halkın; komşu ülkelerle ilişkileri haberlerden takip etmek, açık oturumlarda ülke sorunları üzerine yapılan tartışmaları izlemek gibi imkânlarla tanışması sebebiyle El-Cezire; bazı Arap devlet adamları, şeyhleri ve para babaları tarafından hoşnutsuzlukla karşılanmıştır. Hatta bu muhalif kesim; El-Cezire’ye açık açık sansür uygulamaktan bile çekinmemişlerdir. Bunun en güzel ve çaresizce yapılmış bir örneği; The Opposite Direction (Aksi İstikamet) adlı tartışma programının 1999’da Cezayir’i ele alan bir yayını sırasında Cezayir hükümeti tarafından ülkede elektriklerin kesilmesidir.
http://kimkurdu.com/el-cezirenin-kurucusu-kimdir-arap-dunyasinin-haber-kanali/ erişim:18 Ocak 2018 https://tr.sputniknews.com/analiz/201706081028812632-al-jazeera-kanali-arap-dunyasinda-neden-sevilmiyor/ erişim:18 Ocak 2018
Sykes-Picot Anlaşması
Osmanlı Devleti'nin parçalanması sürecinde Birleşik Krallık, Fransa ve Rusya arasında imzalanan bu anlaşma Küçük Asya Antlaşması olarak da bilinir. Anlaşmayı yazanlar Mark Sykes ve François Georges-Picot'tur, imzalayanlar ise Edward Grey ve Paul Cambon'dur.
I. Dünya Savaşı sırasında, 29 Nisan 1916'da Kut'ül Ammare Kuşatması sonrasında İngiliz kuvvetlerinin Osmanlı 6. Ordusu karşısında bozguna uğramasından 17 gün sonra 16 Mayıs 1916 tarihinde İngiltere ve Fransa arasında yapılan ve Türkiye'nin Orta Doğu topraklarının paylaşılmasını öngören gizli antlaşmadır.
1915'te Arabistan Yarımadası'nı ele geçiren İngiltere, Türkiye’ye karşı ayaklanan Mekkeli Şerif Hüseyin'i destekleyerek Irak ve Filistin toprakları üzerinde kendisine bağımlı bir Arap devleti kuracaktı. Mekke Şerifi Hüseyin ile Mısır'daki İngiliz Yüksek Komutanı McMahon arasında böyle bir antlaşma gizli olarak imzalanmıştır. Fransa böyle bir plana karşı çıkıp İngiltere'ye baskı yaparak yeni bir antlaşma yapılmasını istedi.
1917 devriminden sonra Rusya Sykes-Picot anlaşmasından vazgeçmiş, Lenin gizli olan bu anlaşmayı dünya kamuoyuna açıklamıştır. Bu bilgiler ortaya çıktıktan sonra Osmanlı Devleti, olası bir bölünmenin sonucunda asıl hedefin Büyük Arap Devleti'ni kurmak olmadığını, İngiliz ve Fransızların yönetimine egemen olacağı çok sayıda ufak ülkeler kurulacağını anlatmaya çalıştıysa da, ne yazık ki Arapları ikna edememiştir. Parçalanan bölge günümüze kadar sürekli olarak çatışma altında kalmıştır. Halk sürekli olarak zulüm görmüş, diktatörlerin altında ezilmiştir. Amaç hiçbir zaman halkın bağımsızlığı ya da devletlerin güçlenmesi olmamış; büyük devletlerin kontrolündeki ülkelerde kaynaklarının rahat rahat paylaşımı olmuştur.
http://www.beycan.net/1059/1916-sykes-picot-antlasmasi.html erişim: 15 Ocak 2018
CENTO
Irak'ta 1958'de gerçekleştirilen darbenin sonucunda Bağdat paktına nihai darbe indirilmiştir. Irak darbesinden sonra Bağdat paktının durumunu görüşmek üzere aynı yıl taktın Irak dışındaki üyeleri Londra'da toplanmışlardır. Toplantı sonucunda Paktı Irak dışındaki üyeleri bu devlet olmaksızın da Bağdat paktına devam ettirmeye kararlaştırılmışlardır. Pakt üyeleri bundan sonra yalnızca doğrudan saldırılara karşı değil ülke içinden gelebilecek dolaylı saldırılar karşısında da birlikte hareket edeceklerini ve ortak güvenlik için Özgür dünyanın diğer Üyeleriyle işbirliği yapacaklarını vurgulamışlardır. Irak’ın paktan çekilmesinden sonra 1959'da yapılan bir açıklama ile Bağdat paktının isminin Merkezi antlaşma örgütü ( Central Treaty Organisation- CENTO) olarak değiştirildiği Ve örgütün merkezinin Ankara olduğu bildirildi. CENTO İngiltere, Türkiye, İran ile Pakistan'ın üye oldukları ve ABD'nin gözlendiği statüsünü sürdürdüğü bir Kuzey kuşağı ittifakı niteliğindeydi. Bağdat Paktı gibi CENTO’nun da, NATO benzeri merkezi askeri komuta yapılandırması yoktu ve üyelerden birine karşı saldırı durumunda karşılıklı yardım sözü üzerine kurulu bir örgüt olmanın Ötesine geçememiştir. Üye devletlerin Coğrafi olarak birbirlerinden uzak yerlerde bulunmaları ve bunların Aralarındaki farklılıklar, CENTO’nun savunma örgütü olarak etkin bir güç olmasını engellemekteydi. CENTO’nun değeri üye Devletleri ABD de silah ile mali yardım almadan yapısal mekanizmalar sağlanmasından ileri geliyordu. Üye devletlerin arasında hiçbir ciddi uyuşmazlığın olmaması nedeniyle, CENTO, 979'da gerçekleşen İran devrimi ne deyin varlığını resmen sürdürecektir.
Hüner TUNCER, Menderes'in dış politikası, Kaynak Yayınları, İstanbul, s.143-144.
Şii Hilali
Şii Hilali kavramı ilk olarak Ürdün Kralı Abdullah tarafından dile getirilmiştir. Kral Abdullah 2004’ün Aralık ayında verdiği bir demeçte Sünni Arap ülkelerinin Şii Hilali tarafından kuşatıldığını belirtmiştir. Krala göre hilal İran’dan başlayarak Irak’ı da kapsayarak Suriye’den Lübnan’a kadar devam etmektedir.(1) ABD müdahalesi sonrası Irak’ta Şii’lerin en güçlü siyasi oluşum olarak ortaya çıkmaları, Lübnan’da ise 2006 yılında Hizbullah-İsrail çatışmasından Şii Hizbullah’ın saygınlık kazanması ve ülkede önemli bir grup haline gelmesiyle birlikte Şii-Sünni ayrımına dayanan ve bu durumun tehlikesi artmıştır.(2) Kral Abdullah’tan sonra Mısır Cumhurbaşkanı da aynı yönde bir açıklamada bulunmuştur. (3) Ayrıca Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Saud al-Faisal da aynı doğrultuda ifadelerde bulunmuştur. İran’lı yetkililer ise İran merkezli Şii Hilali söylemine ‘’batı kaynaklı olduğu, Şii- Sünni ayrımının doğru olmadığı ve İslam ümmetini bölücü amaçlar güttüğü’’ sebepleriyle karşı çıkmaktadır.(4) Diğer bir ifade ile İran, kendisine faydası olması için Şii faktörünü dış politikasında bir araç olarak kullanırken, Ortadoğu’nun diğer ülkelerindeki Şii gruplar da kendilerine olan fayda doğrultusunda Şii kimliklerini ön plana çıkarır ve İran ile ilişkilerini geliştirmek için kullanırlar.(5) Bu çalışmanın ana sorusu da bölgedeki çatışma ve kutuplaşma olasılığını göz önünde bulundurarak İran’ın nükleer bir silaha sahip olması durumunda bu ilişki düzeyinin nasıl etkileneceği yönünde olacaktır.(6)
1.Robin Wright and Peter Baker, “Iraq, Jordan See Threat from Iran”, Washington Post, 8.12.2004.
2.Jamai Haquani tarafından yazılan “Shia Crescent: Emergence of World War 3”
3.Dore Gold, Iran, Hizbullah, Hamas and the Global Jihad, Jerusalem Center for Public Affairs, 2007, s. 8.
4.Amir M. Haji-Yousefi, “Whose Agenda Is Served by the Idea of a Shia Crescent?”, Alternatives: Turkish Journal of International Relations, Vol. 8, No. 1, Sonbahar 2009, s. 122.
5.Helle Malmvig, The US and the Middle East from the War in Iraq to the War in Gaza, Royal Danish Defence College, Mart 2009, s. 20.
6.Bilge Strateji, Cilt 2, Sayı 4, Bahar 2011
Bağdat Paktı
Türkiye’nin öncülüğünde kurulan, Orta Doğu bölgesindeki devletleri tek bir çatı altında toplamayı hedefleyen bir pakttır. Kuruluş amacı; Orta Doğu’da güvenliğin sağlanmasının yanı sıra bölgede Komünizmin gelişmesini engellemek ve yaygınlığını azaltmak yönündedir. Buna ek olarak bölge petrolünün güvenli ve düzenli olarak batılı devletlere akışını sağlamayı amaçlar. Sovyetlerin Akdeniz hakimiyetini önlemek ve ABD ile çatışma olasılığını sıfırlamak, bununla birlikte İsrail’in varlığı ve gelişmesi hedeflenmiştir.(1) Amaç tüm Orta Doğu devletlerini tek bir çatı altında toplamak olsa da Mısır ve Suriye Pakta girmeyi reddetmiştir. Özelikle Mısır İngiltere ve Fransa’nın topraalrında çıkarılması döneminde SSCB’ye yakınlaşmış ve büyük destek görmüştür.(2) Antlaşmaya göre; üyeler birbirlerin in içişlerine karışmayacak, aralarında gerçekleşecek herhangi bir anlaşmazlığı barışçıl olarak çözecek ve üye devletler Dışişleri Bakanlıklarının katılımlarıyla ortak bir komisyon oluşturacaktır(3) Arap kamuoyunun Pakta sıcak bakmamasının büyük nedeni Paktın İsrail varlığını desteklemesiydi. Bu yüzden Arap kamuoyunda Türkiye’ye karşı bir güvensizlik oluştu. Hatta dönemin Türkiye Başbakanı Adnan Menderes’in Kahire’yi ziyaret etme talebi bu sebeplerle geri çevrilmiştir. (4) 30 Ocak 1955’te Kahire Konferansı’nda Mısır, Suudi Arabistan ve Suriye Pakta katılmayı kesin oalrak reddetmişlerdir. (5) Sonuç olarak Orta Doğu devletlerini aynı çatı altına toplamak bir yana, üç parçaya ayrılmasına neden olmuştur. Pakta üye devletler; karşıt olan Mısır, Suriye ve Suudi Arabistan; ve tarafsız olan Lübnan ve Ürdün. Nihayetinde Pakta Türkiye, İran, Irak, Pakistan ve İngiltere üye olmuştur. Büyük güçlerin çıkar çatışmaları ve bölgedeki kutuplaşma uzlaşmazlıkların artmasına ve keskinleşmesine zemin hazırlamıştır.
Muhammed Buazizi
Arap Baharı olarak adlandırılan halk ayaklanmalarının fitilini kendini yakarak ateşleyen Tunuslu gençtir. Üniversite mezunu 26 yaşındaki Tunuslu Muhammed Buazizi’nin tezgahına el konulması ve bir kadın polisin sokak satıcılığı yaparak kendini geçindirmeye çalışan gence tokat atmasıyla gelişen olaylarda, Buazizi intihar girişiminde bulunmuş ve başarılı olmuştur. Olayı takip eden halk ayaklanmalarının şiddetlenmesiyle 23 yıldır Tunus’u yöneten Cumhurbaşkanı Zeynel Abidin Bin Ali ülkesini terk etmiştir. Hiç kimsenin beklemediği bir anda Tunus’ta yaşananlar yeni tartışmaları beraberinde getirdi. Zeynel Abidin Bin Ali’nin devrilmesinin sembolik bir anlamı vardır. Çünkü ilk defa otoriter bir Arap yönetici halk ayaklanması sonucu yönetimden uzaklaştırılıyor ve ülkesinden kalmak zorunda kalıyor. Tunus’ta yaşananlar doğal olarak bölgedeki ömür boyu yöneticiler için çanların çaldığını gösterirken, göstericiler bölge halkının desteğini yanlarında buldular. Böylece patlak veren gösteriler sorunların hiç eksik olmadığı bir bölge olan Ortadoğu’da yeni bir sıcak tartışmanın başlamasına sebep oldu.
Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinin liderleri, Arap halklarının siyasi reform, bağımsız ve adil seçimler, hukukun üstünlüğünün tesisi gibi taleplerini yansıtmaktan uzak kaldıkları için halk isyanlarına maruz kalmıştır Başta Mısır, Tunus, Libya olmak üzere birçok Orta Doğu ülkesinde meydana gelen siyasi içerikli halk ayaklanmaları, mitingler ve protestolar Arap Baharı olarak adlandırılmaktadır.
Arap Baharı 17 Aralık 2010 tarihinde Tunuslu Muhammed Buazizi’nin kendini yakması ile başlatılmakla birlikte; bölge uzmanları ve siyaset bilimciler, zaten uzun süredir bölgede halkların huzursuzluğu, biriken gerilim ve rejimlerin gittikçe artan meşruiyet sorunlarına dikkat çekmekteydiler.(1) 1.Events, The Middle East And Turkey Experience Yrd. Doç. Dr. Mehmet ŞAHİN Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü ORSAM Ortadoğu Danışmanı
[1] Oral Sander, Türk – Amerikan İlişkileri (1947-1964), Ankara, 1979, s. 126.
[3] İsmail Soysal, Türkiye’nin Uluslar arası Siyasal Bağıtları, Cilt:II, (1945-1990), Çok Taraflı Bağıtlar, Ankara, 1991,ss.502-503.
[2] Kuruşçev’in Anıları, Cilt:II,Çeviren: M. Ali Kayabal, İstanbul, 1971, ss.110-11.
[4] Zafer, 17 Ocak 1955. [5] Zafer, 31 Ocak 1955.
Orta Doğu'da Toplumsal ve Kültürel Yapı
Orta Doğu'da Yahudi Toplumu
Orta Doğu'da İslam Toplumu
İslamiyet Öncesi ve Sonrası Orta Doğu
Osmanlı Yönetiminde Orta Doğu
Osmanlı İmparatorluğu ve Orta Doğu
Birinci Dünya Savaşı ve Orta Doğu
19.Yüzyıl Orta Doğusu
Filistin Sorunu:Siyonizm ve Arap-İsrail Savaşları
Filistin ve Siyonizmin Gelişimi
Filistin Kurtuluş Örgütü
İsrail Devletinin Kuruluş Süreci
Birinci Arap-İsrail Savaşı (1948)
Mütareke Antlaşmaları
Savaşın Sonuçları
1967 Savaşı:Altı Gün Savaşı
1973 Ekim Savaşı
Camp David ve Mısır-İsrail Barışı
Oslo Öncesi ve Sonrası Süreç
ABD'nin Kudüs'ü İsrail Başkenti Olarak Tanıma Süreci ve Sonrası
Basra Körfezi:Petrol Cennetleri
Bölgenin Genel Görünümü ve Etkili Faktörler
Bölge Ülkelerine Bakış
İran
Irak
Suudi Arabistan
Kuveyt
Birleşik Arap Emirlikleri
Katar
Umman
Bahreyn
Modern Ortadoğu
Diplomasi
Açık Diplomasi
Kamu Diplomasisi
Zirve Diplomasisi
Ataşe
Anlaşma
Ateşkes
Avrosantrizm Diplomasisi
Ping-Pong Diplomasisi
İki Yönlü/Taraflı Diplomasi
Halı diplomasisi
Nota Verme
Ambargo
Protokol
Bağımlılık
Bağımlılık Teorileri
Bağımsızlık
Bağımsızlık Verme İlanı
Bağımsız Devletler Topluluğu
Bağlantısızlık
Balfour Bildirisi(Balfour Deklarasyonu)
Balkan Antantı
Balkan Paktı
Balkan Savaşları
Pan-slavizim
Barış Gücü
Barışçı Çözüm
Boykot
Propaganda
Türk Dış Politikası
Türk Dış Politikasının Teori ve Pratiği
Kurtuluş Savaşı Yılları (1919 - 1923)
Küresel ve Bölgesel Aktörlerle İlişkiler
Mondros Barış Antlaşması
Sevr Barış Antlaşması
Ankara Antlaşması
Mudanya Ateşkes Antlaşması
Lozan Barış Antlaşması
Atatürk Dönemi Türk Dış Politikası (1923-1939)
Küresel ve Bölgesel Aktörlerle İlişkiler
Montreux Boğazlar Sözleşmesi
Musul Sorunu
Yabancı Okullar Sorunu
Balkan Antantı
Sadabat Paktı
İkinci Dünya Savaşı Dönemi Türk Dış Politikası (1939-1945)
Soğuk Savaş Dönemi Türk Dış Politikası (1945-1990)
Küresel ve Bölgesel Aktörlerle İlişkiler
Türkiye-Yunanistan İlişkileri
6-7 Eylül Olayları
Küba Füze Krizi
Johnson Mektubu
Kıbrıs Sorunu
SSCB'yle İlişkiler
ABD ve NATO'yla İlişkiler
Orta Doğu'yla İlişkiler
Avrupa'yla İlişkiler (AET)
Küreselleşme Çerçevesinde Türk Dış Politikası (1990-2001)
Küresel ve Bölgesel Aktörlerle İlişkiler
Rusya'yla İlişkiler
ABD ve NATO'yla İlişkiler
Orta Doğu'yla İlişkiler
Avrupa Birliğiyle İlişkiler
Afrika'yla İlişkiler
1998 Afrika Açılım Eylem Planı
AKP Dönemi Türk Dış Politikası (2001- )
Küresel ve Bölgesel Aktörlerle İlişkiler
Rusya'yla İlişkiler
ABD ve NATO'yla İlişkiler
Orta Doğu'yla İlişkiler
Avrupa Birliğiyle İlişkiler
Afrika'yla İlişkiler
Toplumsal Hareketler
Bergama Köylü Hareketi
Kaz Dağları Hareketi
Indignados (İspanya Protestosu)
Anti-Apartheid Hareketi
Zapatista ve Ogoni Hareketleri
Seattle 99
I.İntifada
II.İntifada
Uluslararası Göç
Mübadeleler
Türk-Yunan Mübadelesi
Savaşın Getirdiği Büyük Göçler
Kırım-kafkas Göçleri
Suriye Göçü
Bayrak
Avrupa Birliği
Avrupa Birliği'nin Entegrasyonu
Schuman Planı
Paris Antlaşması(1951)
[1]Fransa,Almanya, Italya, Benelux ülkeleri arasında imzalanan Paris Antlaşması Avrupa Ülkeleri arasında oluşan ilk entegrasyon hareketidir.Avrupa Birliği için atılan ilk adımdır. Antlaşma ile Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu kurulmuştur. Antlaşma 23 Temmuz 1952 yılında yürürlüğe girmiştir. Antlaşma’nın yürürlüğe girdikten sonra elli yıl boyunca yürürlükte kalması kararlaştırılmıştır. Paris Anlaşması metinleri 31 Ekim 1951 ile 16 Haziran 1952 tarihleri arasında tarafların yasama organlarınca onaylanmış ve 25 Eylül 1952’de AKÇT kurulmuş, Yüksek Otorite’nin Başkanlığına Jean Monnet atanmıştır. Topluluğun merkezi Lüksemburg olmasına rağmen, Ortak Meclis devamlı olarak Avrupa Konseyi’nin Strasbourg’taki salonunda faaliyetlerini yürütmektedir. Antlaşma’nın 1. Maddesinde [2], Antlaşmaya taraf olan devletlerin kendilerini, ortak market, ortak hedefler ve ortak kurumlar temelinde bir araya getirdiğini belirtiyor. Topluluğun amacı ise 2. Madde de belirtilmiştir.
Buna göre Topluluğun amacı:
1-Ekonomik genişlemeye katkıda bulunmak
2-İstihdamın geliştirilmesi
3-Yaşam standartlarının yükseltilmesi olarak belirtilmiştir.
Antlaşmaya göre Topluluğun kurumlarını, Danışma Kurulu tarafından desteklenen bir Yüksek Makam; Ortak Meclis; üye ülkelerin bakanlarını içerecek olan Özel Konsey ve Adalet Divanı oluşturur.
Yüksek Makam, Antlaşmada belirtilen amaçların yerine getirilmesini temin etmekle yükümlüydü. Makam, altı yıllığına atanan dokuz üyeden oluşuyordu. Üyeler sadece üye ülkelerden olacak şekilde ve her üye ülkeden bir kişi olacak şekilde seçiliyordu.
Meclis, Üye Devletlerin temsilcilerden oluşan ve Antlaşma ile kendisine verilen denetleyici yetkilerini kullanıyordu.
Özel Konsey'in görevi ise özellikle üye ülkeler ile Yüksek Otorite arasındaki eylemlerin uyumlu hale getirilmesidir. Bu yüzden Konsey ile Yüksek Otorite birbirlerine danışırlar ve bilgi alışverişinde bulunurlar.
Mahkeme’nin görevi ise Antlaşma’nın uygulama düzenlemelerinin yorumlanması ve uygulanmasında hukukun üstünlüğünü sağlamaktır. Mahkeme, altı yıllığına atanan yedi yargıçtan oluşur. [3]
Avrupa Savunma Topluluğu Antlaşması'nın Reddi (1954)
Roma Antlaşması (1957)
[4]AKÇT’nin kurulmasından sonra AKÇT’ye taraf olan ülkeler; ekonomik bütünleşmeyi gerçekleştirmeden siyasi bütünleşme çabalarının başarısızlığa uğrayacağını anlamışlar ve bu doğrultuda ekonomik bütünleşme çabaları yoğunluk kazanmıştır. 1955 yılında Messina’da toplanan AKÇT’ye üye altı ülkenin Dışişleri Bakanları, kendi aralarında başkanlığını Belçika Dışişleri Bakanı Paul Henry Spaak’ın yaptığı bir komiteyi kurarak; Avrupa inşasında yeni adımların atılması için çalışmalar yapılmasını kararlaştırdılar. AKÇT’nin Danışma Komitesi; 1956 yılında Spaak Raporu diye bilinen stratejisini açıkladı. Spaak Raporu, iki alanda daha entegrasyona gidilmesini önerdi.
1) Nükleer Enerji üretimi.
2) Ortak bir pazarın oluşturulması.
Hazırlanan rapor, bu ülkeler tarafından olumlu olarak karşılandı. Bunun sonucunda AKÇT’ ye üye altı ülke 25 Mart 1957 tarihinde İtalya’nın başkenti Roma’da bir araya gelerek, Roma Antlaşmasını imzaladılar. Bu konferansta alınan kararlar ışığında, 1957 yılı Mart ayında Roma Antlaşmaları olarak bilinen, biri Avrupa Ekonomik Topluluğu’nu (AET), biri Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu’nu (EURATOM) yaratan antlaşmalar imzalanmıştır. 248 madde ve protokollerden oluşan Roma Antlaşması 1 Ocak 1958'de yürürlüğe girdi ve AET'ye hukuken uluslar üstü bir kuruluş olma niteliği kazandırdı. Roma Antlaşması; Fransa, Almanya, İtalya, Belçika, Lüksemburg ve Hollanda arasında imzalanmış olup, kömür ve çeliğin yanı sıra diğer sektörlerde de ekonomik bir birlik kurmayı amaçlamaktadır. Bugünkü Avrupa Komisyonu, Avrupa Parlamentosu, Avrupa Birliği Bakanlar Konseyi, Adalet Divanı gibi önemli AB kurumları büyük ölçüde, Roma Antlaşması ile şekillenmiştir. Roma Antlaşması ile genel olarak şunlar hedeflenmektedir:
- 12 yıl içinde iç pazarda ticarete yönelik tüm engellerin kaldırılıp, ortak bir pazar oluşturulması.
- 3. Ülkelere yönelik “ortak gümrük tarifesinin oluşturulması.
- Üye Ülkeler arasında malların, sermayenin, hizmetin ve kişilerin serbest dolaşımının önündeki engellerin kaldırılması.
- Ortak Tarım Politikasının oluşturulması.
- Avrupa Sosyal Fonu’nun ve Avrupa Yatırım Bankası’nın kurulması [5]
Boş Sandalye Krizi (1965)
[6]Avrupa Birliği tarihindeki başlıca kriz örneklerinden birisi olan “Boş Sandalye Krizi”, dönemin Avrupa Komisyonu Başkanı Walter Hallstein’in Ortak Tarım Politikası (OTP) ile ilgili mali düzenlemeleri içeren önerisi ile başladı. Topluluğun öz kaynaklarının geliştirilmesini içeren bu öneri, ayrıca Avrupa Parlamentosu’nun bütçe üzerindeki yetkilerini genişletmekte ve Avrupa Komisyonu’nun rolünü güçlendirmekteydi. Walter Hallstein’ın bu önerisini, üye devlet hükümetlerine danışmadan bir Devlet Başkanı gibi hareket ederek almasına karşı çıkan Fransa Devlet Başkanı Charles de Gaulle, aynı zamanda Roma Antlaşması’nda 1 Ocak 1966’da yürürlüğe girmesi şarta bağlanan, birtakım konularda Konsey’de oy çokluğuyla karar alınması usulünün kullanımına da itiraz etmekteydi.[7]
Charles de Gaulle’a göre, egemenlikten taviz verilmesi ve uluslararası bir örgütte yapılan karar oylamalarında azınlıkta kalınması kabul edilebilir bir şey değildi. Nitelikli çoğunluğa yönelik aleyhtarlığı ve AET yasaması üzerinde ulusal veto hakkı konusundaki ısrarcılığını devam ettiren de Gaulle, Temmuz 1965’ten Ocak 1966’ya kadar AET’nin Bakanlar Konseyi ve Daimi Temsilciler Komitesi (COREPER) toplantılarına katılmayı reddederek Konsey ve COREPER toplantılarını boykot etti ve görüşmelerde sandalyesinin boş kalmasına sebep oldu. Konsey’in yedi ay boyunca karar alma süreçlerini kilitleyen “boş sandalye krizi”, “Lüksemburg Uzlaşısı” ile sona erdi. 28-29 Ocak 1966’da Lüksemburg’da bir araya gelen AET dışişleri bakanları, OTP ile ilgili geçici mali düzenlemenin Avrupa Komisyonu ve Avrupa Parlamentosu’na tanınan ilave yetkiler olmaksızın uygulanmasına karar verirken, nitelikli çoğunluk ile ilgili olarak Lüksemburg Uzlaşısını kabul etti. Bu nitelikli çoğunluk konusunda anlaşmama anlaşmasıydı. Buna göre, nitelikli çoğunluk ilkesi geçerliliğini korurken, “çok önemli konularda, müzakerelerin oy birliği ile bir anlaşma sağlanana kadar devam etmesi gerektiği” kabul ediliyordu. Lüksemburg Uzlaşısı, üye devletlerin birbirlerinin çıkarları konusundaki bilincini yükseltirken diğer taraftan, hayati çıkarların söz konusu olmadığı konularda bile Konseyi oylamaya davet etmekteki gönülsüzlüklerini artırdı. Bu durum, uzun bir süre Konsey’de etkin bir şekilde karar alınabilmesinin önünü tıkadı.[8]
Lüksemburg Uzlaşması (1966)
Avrupa Tek Senedi (1986)
Avrupa Tek Senedi 17 Şubat 1986’da Lüksemburg’da, yeni üyeler de dahil olmak üzere dokuz Üye Devlet tarafından imzalanmıştır. Senet 1 Temmuz 1987 yılında ise yürürlüğe girmiştir. Senedin en önemli özelliklerinden biri Avrupa Ekonomik Topluluğu’nu kuran Roma Antlaşması’nda ilk köklü değişiklikler yapmasıdır. Senedin bir diğer önemi ise Avrupa Birliği Ortak Pazarı ve Avrupa Politik İş Birliği’ni resmen başlatmasıdır.
Anlaşma ortak dış ve iç politika, tek bir Avrupa para birimi kullanımı, ve tek bir pazar kurmayı amaçlayan bir anlaşmadır. Avrupa Tek Senedi 1992 de Avrupa Birliği’nin kurulması ile tamamlanmıştır. 1992’de malların,kişilerin, hizmetlerin, serbetçe dolaşıldığı bir Tek Pazar kurulmuştur bu yüzden Avrupa Birliği içinde 4 özgürlük olarak adlandırılır.[9]
Avrupa Tek Senedinin temel hükümleri:
-Birliğin gücünün yayılması
-Yeni politikaların kurulması: Parasal Politika, Sosyal Politika, Ekonomik ve Sosyal Bağlılık, Araştırma ve Teknolojik Gelişim, Çevre, Dış Politika alanında işbirliği
-Bakanlar Konseyi’nin geliştirilmesi
-Avrupa Parlementosunun rolünü artırma
Avrupa Tek Senedi Jacques Delors’un Başkanlığındaki komisyon ile 1992 de tamamlanmıştır.Senedin getirdiği diğer bir gelişme ise karar alma sürecinde yapılan değişiklikti. ATS’de, Bakanlar Konseyi içinde karar alma sürecinde kullanılan yeni sistem olarak nitelikli oy çoğunluğu adlı bir karar alma süreci getirildi. Karar alma sürecini kolaylaştırmak ve sık sık tekrar eden gecikmeleri engellemek için ‘fikir birliği’ yerine bu sisteme geçilmiştir.
Senet ile birlikte bazı kurumsal değişiklikler de oldu. ATS ile hükümet başkanlarının zirvelerini resmileştiren bir kurum olan Avrupa Konseyi kuruldu. Fakat, bu kurumun karar alma gücü yoktu.
Bir diğer yenilik ise Parlamento’nun rolünün arttırılması oldu. Parlamento, Topluluğun yasama sürecini Avrupa Birliği Konseyi ile birlikte yürütecekti. [10]
Birliğin gücünü arttırmak için yeni politikalar ve gelişmeler kabul edildi. Bu politikalar ise Para Politikası, Sosyal Politika, Ekonomik ve Sosyal Uyum, Çevre, Araştırma ve Teknoloji Gelişim, Dış Politika alanlarında iş birliğidir. [11]
Maastrict Antlaşması (1992)
Maastricht Antlaşması[12] veya diğer bir adıyla Avrupa Birliği Antlaşması, Avrupa Topluluğu üye ülkeleri tarafından 1992’de imzalanan ve Topluluğun resmi olarak Avrupa Birliği adını almasını sağlayan bir antlaşmadır. Antlaşma 1 Kasım 1993’de yürürlüğe girmiştir. Bu Antlaşma’da, Parasal Birliğin 1999 yılına kadar tamamlanmasına, Avrupa Birliği Üye Ülkelerinin vatandaşlarının Avrupa Birliği vatandaşı olarak kabul edilmesine, Ortak Dış ve Güvenlik ile Adalet ve İşişlerinde İşbirliği Politikalarının meydana getirilmesine karar verilmiştir. Antlaşma ile ayrıca üç sütunlu bir Avrupa Birliği yapısı oluşturuldu. Buna göre, yapının ilk sütununu Avrupa Toplulukları (AKÇT, AET ve EURATOM), ikinci sütununu ‘Ortak Dışişleri ve Güvenlik Politikası’ ve son olarak üçüncü sütununu ise ‘Adalet ve İçişleri’ oluşturuyordu.[13]
Antlaşma’da, Ekonomik ve Parasal Birlik’i düzenleyen maddeler yer aldı. Buna göre üye ülkelerin yerine getirmesi gereken bazı kriterler belirlenmiştir. Bu kriterler, düşük enflasyon oranı, para politikalarında istikrar ve uzun vadeli faizler ve kamu maliyesinde düşük açıktır.
Maastricht Antlaşması ile birlikte AB’nin ‘üç sütunu’ oluşturuldu.
Bunlardan ilki, ulusüstü bir yapıya ve güce sahip Komisyon, Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Adalet Divanı’nın yer aldığı bir sütundu. İkinci ve üçüncü sütunlar ise daha çok hükümetler arası kararların alındığı bir yapıya sahiptiler.
Ortak Dışişleri ve Güvenlik Politikası (ODGP) sütunu, kararların daha çok nitelikli çoğunluk ile alındığı hükümetler arası bir etkiye sahipti. Ortak Dışişleri ve Güvenlik Politikası ile ‘Ortak Savunma’ Politikası oluşturulması da planlanıyordu.
Adalet ve İçişlerinde İşbirliği sütununun kurulması sonucunda ise, devletlerarası, göç ve siyasi iltica alanlarındaki işbirliğini artırmak amacıyla ortak bir kuruluş olan Avrupa Polis Ofisi kurulmuştur. (EUROPOL)[14]
Antlaşma ile ayrıca Avrupa Parlamentosu’nun yetkileri artırıldı ve genişletildi. Antlaşmadan sonra, bazı hallerde Konsey ile ortak karar alabilmelerini sağlayacak olan bir sistem oluşturuldu.
Avrupa Bölgeler Komitesi de Maastricht Antlaşması ile kuruldu. Bu Komite’nin amacı, AB’nin yerel ve bölgesel temsilcilerinin seslerinin duyulmasına imkân vermekti.
Amsterdam Antlaşması (1997)
Amsterdam Antlaşması[15] 2 Ekim 1997 yılında 15 üye ülke tarafından imzalanarak, 1 Mayıs 1999 yılında yürürlüğe girmiştir. Antlaşma, 1992 yılında imzalanan Maastricht Antlaşması’nın koşullarını değiştirmek için düzenlenmiştir.
Amsterdam Antlaşması ile birlikte Avrupa Parlamentosu’nun yetkileri artmış; Avrupa Birliği vatandaşlığı, demokrasi, bir hak ve özgürlükleri gibi konularda yeni vurgular yapılmıştır.
Antlaşma’nın en büyük değişimlerinden biri ise Avrupa Parlamentosu’nu, yasama sürecinde Avrupa Birliği Konseyi ile eşit seviyeye getirmekti. Buna göre, ‘ortak karar usulü’ de denilen (co-decision) prosedür uygulanmaya başlandı.[16]
Bir diğer hedef ise Birlik’te istihdam ve sosyal koruma politikaları sağlamaktı. Bu politika, Üye Devletleri, işsizlik problemlerini çözmek için beraber hareket etmelerini teşvik ediyordu.
Antlaşma’nın önemli değişikliklerinden bir diğeri ise Birliği dış dünyada temsil edebilecek olan Ortak Güvenlik ve Dış Politika Yüksek Temsilciliği’ni ortaya çıkardı.
Maastricht Antlaşması’nda oluşturulan ‘üç sütun’ ile ilgili de değişiklikler içeriyordu. Amsterdam Antlaşması’na göre ‘üçüncü sütun’ bir istisna dışında birinci sütuna transfer edildi. Üçüncü sütunda sadece ‘Cezai konularda polis ve yargı işbirliği’ kaldı. Bu transfer sonucunda önceden hükümetler arası kararlar alınan konularda artık ulusüstü kararlar alınacaktı.[17]
Schengen Antlaşmaları da Avrupa Birliği yasalarına eklenmiştir . Bunun sonucunda üye devletler arasında iş birliği daha fazla artmıştır.
Nice Antlaşması (2001)
Avrupa Birliği’nin son genişleme süreciyle ulaşacağı üye sayısı ve bunun getireceği kurumsal büyüklük ve bürokrasi düşünülerek kurumsal reformlar yapılması öngörülmüştür. Bu kapsamda, 14 Şubat 2000’de başlayan Hükümetler arası Konferans Aralık 2000’de gerçekleştirilen Nice Zirvesi’yle sonuçlandırılmıştır. 26 Şubat 2001’de imzalanan Nice Antlaşması Şubat 2003’te yürürlüğe girmiştir. Nice Antlaşması[18]’yla Avrupa Konseyi, Avrupa Parlamentosu’ndaki üye ülkelerin oy dağılımları ve Avrupa Komisyonu üye sayıları yeni katılacak ülkeleri de kapsayacak şekilde yeniden düzenlenmiştir.[19] Avrupa Adalet Divanı’nın yapısında ve yetkisinde değişikliklere gidildi.Güçlendirilmiş işbirliği ilkesi benimsendi. Ortak Dış ve Güvenlik Politikası’nın askeri ve savunma konuları dışında kalan alanları da bu kapsama dahil edildi. Ulusal yargı mercileri arasında işbirliğini sağlayarak, suçlularının takibini ve cezaların icrasını koordine etmek üzere 3. Sütunda adli işbirliği için bir Avrupa birimi olan Eurojust oluşturuldu. AB Komisyon Başkanının rolü güçlendirildi. İşbirliğinin güçlendirilmesi amaçlanmıştır. Ceza işlerinde, polis ve yargı alanlarında karar alma mekanizmalarının etkin hale getirilmesi hedeflenmiştir.[20] Ayrıca 2000 Aralık tarihli Nice Zirvesi’nde “AB Temel Haklar Şartı” hazırlanıp AB kurumları olan Komisyon, Konsey ve Parlamento tarafından imzalanarak ilan edildi.
Avrupa Birliği Anayasası (2003)
Lizbon Antlaşması (2009)
18–19 Ekim 2007 tarihlerinde düzenlenen Gayri-Resmi Zirvede AB’nin kurumsal yapısına bazı değişiklikler getiren ve üzerinde siyasi mutabakat sağlanan Lizbon Antlaşması, 13 Aralık 2007 tarihinde AB Zirvesi marjında Lizbon’da imzalanmıştır. [21] Roma Antlaşması’ndan bu yana ekonomik, siyasi ve sosyal bütünleşme yolunda büyük ilerlemeler kaydetmiş olan Birlik, öngörülen genişleme süreci nedeniyle, başta kurumsal yapılanma ve karar alma mekanizmaları olmak üzere, yeni bir yapılanmaya ihtiyaç duymuştur.[22]
Lizbon Antlaşması ile getirilen önemli değişiklikler şu şekilde özetlenebilir : “Avrupa Topluluğu” ve “Topluluk” ifadeleri “Birlik” ile değiştirilerek Avrupa Birliği’ne tüzel kişilik kazandırılması, Üye ülkeler tarafından oy birliğiyle 2,5 yıllık süre için bir AB Konseyi Başkanı’nın atanmasının yanı sıra, altı aylık dönem başkanlığı sisteminin, üç ülkenin 18 aylık bir başkanlık takımı oluşturması ile değiştirilmesi, Dış politikada etkililiğin artırılması amacıyla “AB Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi” makamının oluşturulması ve Yüksek Temsilci’nin, AB Dışişleri Bakanlar Konseyi’ne de başkanlık etmesi, Avrupa Komisyonu’nun üye sayısının 2009 yılından itibaren Üye Devlet sayısının üçte ikisi olmasının öngörülmesi, Ulusal parlamentoların, Komisyon tarafından halihazırda gayrı-resmi olarak yapılan bilgilendirmenin, sekiz hafta içinde Antlaşma’da belirlenen kurum tarafından yapılması şartı ile karar alma süreçlerine yakınlaştırılması, Olağan yasama usulü olarak tanımlanan ortak karar alma usulünün kapsamının genişletilmesi ile Avrupa Parlamentosu’nun rolünün güçlendirilmesi ve AP’ye aynı zamanda Komisyon başkanını seçme yetkisinin tanınmasıdır.
Ayrıca Temel Haklar Şartı hukuki olarak bağlayıcı hale gelmiştir.[23]
Avrupa Birliği Genişleme Süreci
Avrupa Birliği Kurumları
Avrupa Parlamentosu
Avrupa Komisyonu
Avrupa Birliği Zirvesi
Konsey ("Bakanlar Konseyi" ya da "AB Konseyi")
Avrupa Birliği Adalet Divanı
Avrupa Sayıştayı
Avrupa Merkez Bankası
Diğer Kurum, Organ ve Ajanslar
Ekonomik ve Sosyal Komite
Bölgeler Komitesi
Avrupa Yatırım Bankası
Avrupa Ombdusmanı
Avrupa Birliği Hukuku
Avrupa Birliği Ortak Tarım Politikası
Avrupa Birliği Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası
PESCO
Avrupa Komşuluk Politikası
Avrupa Birliği Çevre Politikası
Avrupa Birliği Enerji Politikası
Avrupa Birliği Genişleme Politikası
Avrupa Birliği Rekabet Politikası
AB iletişim ağı-Coreu
Avrupa Silahsızlanma Konferansı
Avrupa Güvenlik İşbirliği Konferansı
Uluslararası Örgütler
Bölgesel Ölçekte Uluslararası Örgütler
Avrupa Kıtasındaki Bölgesel Örgütlenmeler
Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO)
Batı Avrupa Birliği
Varşova Paktı
Avrupa Konseyi
Avrupa Konseyi İnsan Hakları Mahkemesi (AIHM)
Avrupa Güvenliği ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT)
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD)
Avrupa Serbest Ticaret Birliği (EFTA)
Şanghay İşbirliği Örgütü
Karşılıklı Ekonomik Yardım Konseyi (COMECON)
Nordik Konseyi
Bağımsız Devletler Topluluğu
Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü (KEİ)
Avrupa Nükleer Araştırma Teşkilatı (CERN)
Türk Keneşi(Türk Konseyi)
Amerika Kıtalarındaki Örgütlenmeler
Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması (NAFTA)
Amerikan Devletleri Örgütü
Güney Ortak Pazarı (MERCOSUR)
Karayip Devletleri Birliği
Ortadoğu Bölgesindeki Örgütlenmeler
Arap Birliği
Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC)
Körfez İşbirliği Konseyi
Asya-Pasifik Bölgesindeki Örgütlenmeler
Asya-Pasifik Uzay İşbirliği Örgütü (APSCO)
Güneydoğu Asya Antlaşması Örgütü (SEATO)
Güney Pasifik Güvenliği (ANZUS )
Güneydoğu Asya Uluslar Topluluğu (ASEAN)
Asya Pasifik Ekonomik İşbirliği (APEC)
Afrika Kıtasındaki Örgütlenmeler
Afrika Birliği Örgütü (OAU)
Batı Avrupa Ekonomik Topluluğu (ECOWAS)
Afrika Kalkınma Bankası
Küresel Ölçekte Uluslararası Örgütler
Milletler Cemiyeti
Milletler Cemiyeti'nin Kuruluşu
Milletler Cemiyeti'nin Temel Nitelikleri
Milletler Cemiyeti'nin Örgütlenmesi
Birleşmiş Milletler (UN)
Birleşmiş Milletler ile İlişkilendirilmiş Uluslararası Örgütler ve Bağlı Uzmanlık Kuruluşları
BM Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu (UNESCO)
BM Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF)
BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR)
BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği (OHCHR)
BM Dünya Gıda Programı (WFP)
BM Dünya Turizm Örgütü (UNWTO)
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)
Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası (IBRD)
BM Ticaret ve Kalkınma Konferansı(UNCTAD)
Uluslararası Para Fonu (IMF)
BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)
BM Sınai Kalkınma Örgütü (UNIDO)
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA)
Dünya Sağlık Örgütü (WHO)
Evrensel Posta Birliği (UPU)
Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü (ICAO)
Dünya Entellektüel Haklar Örgütü
Dünya Meteoroloji Örgütü
Hükümetler-Dışı Uluslararası Örgütler (NGO)
Uluslararası Af Örgütü (Amnesty İnternational )
Sınır Tanımayan Doktorlar Örgütü
Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü
Dünya Yazarlar Birliği
Yeşil Barış (Greenpeace )
İnsan Hakları İzleme Örgütü ( Human Right Watch )
Dünya Ticaret Örgütü (WTO)
İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT)
Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu (FIDH)
Uluslararası Göç Örgütü (IOM)
Dünya Barış Konseyi (WPC)
Uluslararası Göç Politikaları Geliştirme Merkezi (ICMPD)=
Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF)
Dünya Su Konseyi (WWC)
Uluslararası Vakıflar
Fulbright Programı
Soros Vakıfları
Ortadoğu Barış Vakfı
Friedrich Ebert Vakfı
Ödül Komiteleri
Nobel Ödülü
Oscar Ödülü
Pen Ödülü
Grammys Ödülü
Soğuk Savaş Sonrası Uluslararası İlişkilerin Temel Sorunları
"Tarih'in Sonu" Tezi
Medeniyetler Çatışması
Uluslararası İnsancıl Hukuk
Bağımsız Türk Cumhuriyetleri
Uluslararası Ekonomi Politik
Uluslararası Ekonomi Politiğin Tanımı ve Temel Kavramları
Uluslararası Ekonomi Politiğin Tarihi Gelişimi
Uluslararası Ekonomi Politiğin Temel Unsurları
Devlet
Piyasa
Toplum
Uluslararası Ekonomi Politikle İlgili Yaklaşımlar
Merkantalist Yaklaşım
Liberal Yaklaşım
Marksist Yaklaşım
Uluslararası Ekonomi Politiğe Alternatif Yaklaşımlar
İnşacı Yaklaşım
Feminist Eleştiri
İnşacılık
Rasyonel Seçim
Uluslararası Ekonomi Politik ile İlgili Temel Yapılar
Uluslararası Üretim ve Ticaret
Uluslararası Para ve Finans Yapısı
Uluslararası Borç ve Finans Krizleri
Küresel Güvenlik Yapısı
Bilgi ve Teknoloji Yapısı
Kalkınma ve Küreselleşme
Gelişmekte Olan Ülkeler
Kalkınma Stratejisi
Bölgeselcilik
Bölgeselcilik Ekonomisi ve Siyaseti
Avrupa ve Bölgeselcilik
Yükselen Güçler
Orta Doğu: Kalkınma ve Demokrasi Arayışı
İllegal Küresel Ekonomi
Göç ve Turizm
Ulus-Ötesi Şirketler
Gıda ve Açlık
Petrol ve Enerji
Çevre
Terörizm
Yeşilköy
Özyönetim
Rumeli
Mahmut Muhtar Paşa (Katırcıoğlu)
Abdullah Paşa (Kölemen)
Ahde Vefa İlkesi
Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (KGAÖ)
Avrasya Ekonomik Topluluğu
Avrasyacılık
Jeopolitik
Nikolai Trubetzkoy
Yakın Çevre Doktrini
Heartland
Rimland
Gül Devrimi
Atlantikçilik
Halford J. Mackinder
Nomenklatura
Petr Savitsky
Üçüncü Roma Teorisi
- ↑ Anonim,Avrupa Birliği’nin İlk Adımları, < http://www.mess.org.tr/media/filer_public/3c/85/3c85c5df-3721-4a36-80f0-9c2ce44bb779/ilkadimlar.pdf
- ↑ https://www.cvce.eu/content/publication/1997/10/13/11a21305-941e-49d7-a171-ed5be548cd58/publishable_en.pdf
- ↑ Institutions of the ECSC- https://www.cvce.eu/content/publication/1997/10/13/11a21305-941e-49d7-a171-ed5be548cd58/publishable_en.pdf
- ↑ Avrupa’da İkinci Ekonomik Birleşme: AKÇT ,“Yirmi Sekiz”, http://yirmisekiz.net/2016/10/10/avrupada-ikinci-ekonomik-birlesme-avrupa-komur-ve-celik-toplulugu-akct/
- ↑ http://www.mess.org.tr/media/filer_public/3c/85/3c85c5df-3721-4a36-80f0-9c2ce44bb779/ilkadimlar.pdf
- ↑ Anonim, The Empty Chair Crisis, < https://www.cvce.eu/en/education/unit-content/-/unit/02bb76df-d066-4c08-a58a-d4686a3e68ff/62cd6534-f1a9-442a-b6fb-0bab7c842180 >,erişim: 13 Ocak 2018
- ↑ AB Bütünleşmesinin Lüksemburg Uzlaşısı ile İmtihanı, Akademik Perspektif,http://akademikperspektif.com/2014/06/16/ab-butunlesmesinin-luksemburg-uzlasisi-ile-imtihani/, 01.02.2018
- ↑ Selçuk Bayraktaroğlu, “AB Bakanlığı”, http://slcbayraktar.blogspot.com.tr/2013/11/avrupa-birliginde-gecmisten-bugune.html
- ↑ Madsen,Peter, Single European Act, < https://www.britannica.com/topic/Single-European-Act >erişim: 13 Ocak 2018
- ↑ http://eur-lex.europa.eu/legal-content/EN/TXT/?uri=LEGISSUM%3Axy0027
- ↑ http://www.europarl.europa.eu/atyourservice/en/displayFtu.html?ftuId=FTU_1.1.2.html
- ↑ European Central Bank(2017), Five Things You Need to Know about the Maastricht Treaty, < https://www.ecb.europa.eu/explainers/tell-me-more/html/25_years_maastricht.en.html >
- ↑ https://www.ab.gov.tr/_105.html
- ↑ https://www.tbmm.gov.tr/kutuphane/AB/Maastricht_Anlaşmasi.pdf
- ↑ http://www.historiasiglo20.org/europe/amsterdam.htm
- ↑ http://europedia.moussis.eu/books/Book_2/2/2/3/index.tkl?all=1...
- ↑ http://www.europarl.europa.eu/atyourservice/en/displayFtu.html?ftuId=FTU_1.1.3.html
- ↑ Anonim (2018), Avrupa Birliği Yasal Çerçeve, < https://www.avrupa.info.tr/tr/avrupa-birligi-yasal-cerceve-109>, Erişim: 16.01.2018.
- ↑ T.C.Avrupa Birliği Bakanlığı,AB’ye Genel Bakış, < https://www.ab.gov.tr/files/rehber/02_rehber.pdf >, erişim: 20 Ocak 2018
- ↑ http://www.ibb.gov.tr/sites/avrupa-birligi/sayfalar/kurucuantlasmalar.aspx
- ↑ http://www.mfa.gov.tr/lizbon-antlasmasi.tr.mfa
- ↑ http://www.ikv.org.tr/images/upload/data/files/lizbon_antlasmasi.pdf
- ↑ T.C. Dışişleri Bakanlığı, Lizbon Antlaşması, < http://www.mfa.gov.tr/lizbon-antlasmasi.tr.mfa >,erişim: 20 Ocak 2018