Özyönetim

TUİÇ Sözlük sitesinden
Gezinti kısmına atla Arama kısmına atla

Özyönetim

Bir milletin, başka millet egemenliği altında kalmadan kendi iradesiyle, kendisini yönetebilme yetisidir. Kabaca 'Halkın, halkı, halkla yönetmesi' diye tanımlayabileceğimiz 'demokrasi'nin de temel bir getirisidir. Temelleri “ekonominin demokratik biçimde emekçiler tarafından yönetilmesi, sömürü ilişkilerinin sona erdirilmesi, toplumsal sınıfların, özel mülkiyetin ve devlet aygıtının süreç içinde yok olması ve böylece kendi kendini örgütleyip yönetebilen bir toplumun kurulması ve nihayet; her türlü sömürü ve baskıdan kurularak ve karar alma süreçlerine katılarak insanın özgürleşmesi…” sözlerine dayanır. [1] "Bu özyönetim dört ayak üzerine oturmalıdır. Bireysel, toplumsal, ekonomik ve siyasal ayaklar. Bu ayaklardan birinin eksikliği halinde tam oturamıyor." diyor Caner Sancaktar. Özyönetim konusu 1950, Yugoslavya ile başlar denebilir. Yugoslavya SSCB'ye özyönetim cevabını verdiğinde, kendi modellerine ‘Sosyalist Özyönetim (Socijalisticki Samoupravljanje)’ adını vermişlerdi. Bu yeni model SSCB'ye alternatif olmuştu. Tabii ki kökeninde Marx referansı bulunduran bir modeldir. Tito'nun bu konu hakkındaki sözleri şöyledir; “ sosyalizme giden yolumuz, Marksist bilimin verili aşamaya, ülkemizde var olan özel koşullara mümkün olan en yakın uyum ile uygulanmasına dayanır. Bizim için bu bölüm bir dogma değildir fakat bir liderlik aracıdır… Yaptığımız her şeye bu bilimin ruhunu koymaya çalışıyoruz çünkü bunun doğru olduğunu derinden düşünüyoruz… Her ne bahane altında olursa olsun, bu prensiplerden herhangi bir uzaklaşma, sadece işçi sınıfına değil tüm insanlığa ihanet etmek anlamına gelecektir.”