Bireyler
Bireysel Karar Alıcılar
Her uluslararası olay, amaçlanmış olsun ya da olmasın, bireylerin aldığı kararların sonucudur. Uluslararası ilişkiler, kendiliğinden olmaz. 1945'te iki Japon şehrine Amerikan nükleer bombalarının atılmasına karar veren başkan Harry, Truman'ın masasında “Kaçış Yok” yazıyordu. Dünyanın en büyük gücünün lideri olarak, maliyetleri yükleyebileceği başka kimse yoktu. Bombaları kullanmaya karar verirse (yaptığı gibi) 100.000’den fazla sivil ölecekti. Bunu yapmamayı tercih ederse, savaş aylarca yıl uzayabilir ve on binlerce Amerikalının ölümüne neden olabilirdi. Truman bir tercihte bulunmak zorundaydı. Bazıları onun kararını alkışlarken diğerleri lanetledi. Birey olarak Truman, iyi ya da kötü bir karar vermek ve sonuçlar konusundaki sorumluluğu üstlenmek zorundaydı. Benzer şekilde tek tek ele alındığında önemsiz gibi görünmesine rağmen bireysel vatandaşların aldıkları kararlar da dünya tarihinin önemli dinamiklerini oluşturur. Bireysel karar alma çalışmaları, rasyonalite sorunu etrafında döner. Ulusal liderler (ya da vatandaşlar), ne ölçüde ulusal çıkarlara –eğer böyle bir çıkar gerçekten tanımlanabilirse uygun rasyonel kararlar alabilmekte ve bu yolla realist uluslararası ilişkiler yaklaşımına uygun davranmaktadır? Bireysel rasyonalite ile devletin rasyonalitesi aynı şey değildir: devletler, rasyonel kararlara erişebilmek için bireylerin irrasyonel kararlarını süzgeçten geçirebilir ya da devletler, bireylerin rasyonel kararlarını saptırıp irrasyonel devlet tercihleriyle başbaşa kalabilir. Fakat realistler, hem devletlerin, hem de bireylerin rasyonel olduğunu ve devletlerin hedef veya çıkarlarının liderlerinkiyle ilişkili olduğunu varsayma eğilimindedir.
En basite indirgenmiş rasyonel aktör modelleri, çıkarların aktörden aktöre değişmediğini var sayar. Eğer böyle olsaydı, tarihi çok fazla değiştirmeksizin çeşitli rollerdeki bireyler birbirlerinin yerine konulabilirdi. Üstelik devletlerin hepsi, birbirlerine karşı aynı davranırdı (daha doğrusu, aralarındaki farklılıklar, ulusal çıkarların doğasındaki farklılıkların değil, farklı kaynakların ve coğrafyanın bir yansıması olurdu). Bu varsayım, en iyi ihtimalle ciddi bir basitleştirmedir; bireysel kararlar, karar alıcının değerlerini ve inançlarını yansıtır.
Bireysel karar alıcıların, yalnızca farklı değer ve inançları değil, özgün kişilikleri -kişisel deneyimleri, zihinsel yetenekleri ve kişisel karar alma tarzları- vardır. Bazı uluslararası ilişkiler akademisyenleri, kişiliğin karar almayı nasıl etkilediğini anlamak için bireysel psikoloji çalışır. Psiko-analitik yaklaşımlar, kişiliğin, Çocukluk deneyimlerinin bilinçaltı etkilerini yansıttığını savunur. Örneğin Bill Clinton, zikzaklar çizdiği görülen dış politikası nedeniyle başkanlığının ilk yıllarında oldukça eleştirildi. Clinton'ın kişiliğinin dikkat çeken özelliği, ödün verme konusundaki istekliliğiydi. Clinton'ın kendisi, şiddet uygulayan ve alkolik bir üvey babayla büyüme deneyiminin kendisini, "barış yapan ve kargaşayı her zaman minimize etmeye çalışan” biri olarak şekillendirdiğine dikkat çekti. [1]
- ↑ Goldstein Joshua S.,Pevehouse Jon C. Uluslararası İlişkiler. 1. Baskı. İstanbul: BB101 Yayınları, 2015. s.187-188.