"Uluslararası İlişkiler" sayfasının sürümleri arasındaki fark

TUİÇ Sözlük sitesinden
Gezinti kısmına atla Arama kısmına atla
189. satır: 189. satır:
 
   
 
   
 
====[[1967 Savaşı:Altı Gün Savaşı]]====
 
====[[1967 Savaşı:Altı Gün Savaşı]]====
 +
 +
1967 Mayısında Orta Doğu’daki kuvvetler dengesi, Arapların lehineydi.Zira
 +
İsrail’in yanında yer alan ABD’nin bir Vietnam sorunu vardı. Ayrıca İngiltere ve
 +
Fransa’nın da silahli desteğini uluslararası şartlar gözönünde bulundurulduğunda
 +
İsrail’in elde etmesi zordu (Kürkçüoğlu, 1972: 141). Oysa Sovyetler Birliği,
 +
1955’ten beri Arapların yanındaydı. Onları devamlı bir surette silahlandırıyor,
 +
askerî eğitim için uzman desteği sağlıyordu. Araplar 1967 savaşı öncesi silah ve
 +
teçhizat bakımından İsrail’den üstün konumda gözüküyorlardı.
 +
 +
Araplara göre 1967 savaşının sebebi; “İsrail’i çeviren Arap Devletlerinin
 +
topraklarına karşı” İsrail tarafından gerçekleştirilen “zalim saldırı ve kışkırtma”
 +
hareketleriydi. Araplar savaşın en önemli sebeplerinden biri olarak 1948 yılından
 +
beri var olan “Arap mülteciler meselesi”ni göstermekteydi. İsrail’in kurulması
 +
sonrası İsrail topraklarında yaşayan binlerce Filistinli yurtlarını terk etmek zorunda
 +
kalmış, çevredeki Arap ülkelerine sığınmıştı. Bu göçmenler Arap Devletlerinden
 +
İsrail’e saldırılar düzenlemekteydi. Türkiye’deki Arap Büyükelçilerinin 27 Mayıs
 +
1967 tarihinde yayınladıkları ortak bildiriye göre Filistinlilerin bu saldırıları
 +
“Arap ülkesinin iradesinden uzak olarak” gerçekleştirilmekteydi. Filistinlilerin
 +
“gizli olarak teşkilatlanmaları münasebetiyle” de faaliyetlerinin herhangi bir Arap
 +
Devleti tarafından kontrol altına alınması imkânsızdı (Arap Büyükelçilerinin…,
 +
1967: 3-4).
 +
Araplar, mülteciler sorunundan hareketle İsrail’i ortadan kaldırmayı
 +
düşünürken, İsrail, mülteciler meselesinin çözümlendiği düşüncesindedir. İsrail
 +
Enformasyon Servisi tarafından yayımlanan “Arap Mülteciler Meselesi” isimli 29
 +
sayfalık bir kitapçıkta bu sorun “siyasal ve sosyo-iktisadi yönleri olan” bir konu
 +
olarak iki kısımda ele alınıyordu. İsrail, ülkesinden göç eden mültecilerin geçen
 +
süreç içinde yaşadıkları yöreye uyum sağladığı, buradaki insanlarla dinleri ve
 +
dillerinin bir olduğu, gelenek ve medeniyetlerinin benzediği fikrindeydi. Böylece
 +
sorunun sosyo-iktisadi kısmı “kendi kendine” çözümlenmişti. Ancak, sorunun
 +
siyasi kısmı Arap liderlerinin sorunu “açık tutmaya ve İsrail’e karşı bir silah
 +
olarak kullanmaya kararlı gibi” olmalarından dolayı çözümlenememişti.
 +
 +
1967 başından beri Suriye ile İsrail ilişkileri gergindi. İsrail, Filistinli gerillaların
 +
Suriye’den topraklarına girdiğini iddia ediyordu. 24 Mart 1967 tarihinde İsrail
 +
Genekurmay Başkanı İzak Rabin, bu saldırılar devam ettiği takdirde, Suriye’ye
 +
karşı harekete geçmenin gerekli olabileceğini söylüyordu.
 +
İsrail, Filistin fedailerinin hareket noktası olarak yapacakları veya faaliyetleri
 +
yolunda geçecekleri Arap ülkelerine saldıracağını açıklamıştı. İsrail’in bu
 +
açıklaması Araplara göre “Filistin mültecilerinin yaşadıkları bütün Arap Devletleri
 +
ile savaşmak istediği” anlamına gelmekteydi. Nitekim İsrail Başbakanı da Şam
 +
şehrini işgal edeceğini ilan etmişti. İsrail, Suriye sınırına büyük bir yığınak
 +
yapmaktaydı. Bu durum karşısında Arap Devletleri, “Suriye’yi savunmak” için
 +
birlikte hareket edeceklerini ve “herhangi bir siyonizm tehlikesine karşı” beraber
 +
olacaklarını ilan ediyorlardı (Arap Mültecileri..., 1967: 4-5).
 +
Mısır makamları İsrail’in Suriye’ye hücuma hazırlandığını ve böyle bir
 +
hücum hâlinde derhâl Suriye’nin yardımına koşmak için İsrail’e karşı harekete
 +
başlayacaklarını bildirmekteydiler. Doğu Bölgesi Komutanlığı’na atanan General
 +
Abdulmuhsin Murteza, birliklerinin “Yahudilere karşı kutsal bir savaş açmaya”
 +
hazır olduklarını belirtmişti (Hürriyet, 20 Mayıs 1967).
 +
Bu arada Irak, İsrail’e karşı herhangi bir Arap harekâtını destekleyeceğini Nasır’a bildirmiştir. Bunun yanı sıra Irak Savunma Bakanı General Şakir Mahmut Şükrü de gazetecilerin sorularına: “1967 yılının Filistin davası için kesin bir yıl olacağına inanıyorum.
 +
Irak ordusu şimdi tamamiyle savaş düzenindedir ve Suriye kuvvetlerinin yanı
 +
başında çarpışmalara katılmaya hazırdır.” demekle Irak’ın, İsrail’in Suriye’ye
 +
saldırması hâlinde Suriye’nin yanında olacağını bir kez daha tekrarlıyordu.
 +
Mısır, bu bilgilerin ışığında İsrail’e karşı bir askerî harekât yönünde ilk adımı
 +
16 Mayısta attı. Bu tarihte Mısır’da olağanüstü hal ilan edildi ve bütün silahlı
 +
kuvvetlerin savaşa hazır durumda oldukları açıklandı. Bunu Ürdün, Suriye,
 +
Irak ve Kuveyt’te de olağanüstü hal ilanları izledi. 18 Mayısta Nasır, BM Genel
 +
Sekreteri U-Thant ile görüşerek 1956 savaşından beri Gazze ve Sina’da bulunan
 +
BM Barış Gücü’nün geri çekilmesini istedi. Bu istek olumlu karşılanarak BM
 +
askerleri bölgeden çekilmeye başladı. 19 Mayısta bu kuvvetlerin yerini Mısır
 +
askerlerinin alması “durumu birden bire ciddileştirmiş” ve Mısır-İsrail sınırında
 +
“harp tehlikesine” neden olmuştu (Hürriyet, 20 Mayıs 1967).
 +
İsrail, BM Barış Gücü askerlerinin geri çekilmesini, İsrail’in askerî güvenliğine
 +
ve hayati deniz hürriyetine karşı meydana gelecek “zarar” nedeniyle kendi fikrinin
 +
alınmadan yapılmasına karşı çıkmıştı.
 +
Bu esnada askerî hazırlıklarını sürdüren Mısır, İsrail sınırına asker ve tank yığmaya
 +
devam etmiş, Irak, Suriye, Lübnan ve Ürdün ortak hareket için birleşmiştir
 +
(Tercüman, 23 Mayıs 1967). Mısır kuvvetleri Akabe Körfezi’nin girişinde yer
 +
alan stratejik Şarm el Şeyh Bölgesi’ne 21 Mayıstan itibaren yerleşmeye başlamıştır
 +
(Hürriyet, 23 Mayıs 1967). Mısır’ın bu bölgeye yerleşmesi Akabe Körfezini
 +
kontrol etmesi anlamına geliyordu. Zaten Mısır da bir süre sonra bu bölgeye
 +
yerleşmenin getirdiği avantajla savaşa giden yolda en önemli adımı atacaktı.
 +
 +
23 Mayısta Mısır, savaşa giden yolda en önemli adım olan Akabe Körfezi’nin
 +
girişindeki Tiran Boğazı’nı İsrail gemilerinin geçişine kapattı. Başkan Nasır, 23
 +
Mayısta Sina’da Mısırlı havacılara hitaben yaptığı konuşmada “bundan böyle
 +
bütün İsrail bandıralı veya stratejik madde taşıyan gemilerin Akabe Körfezi’ne
 +
giriş ve çıkışları yasaklanmıştır.” demişti.
 +
Araplar Akabe Körfezi’ni “kapalı bir körfez” olarak görmekteydi. Mısır, Ürdün
 +
ve Suudi Arabistan’ın karasuları olarak görülen Akabe Körfezi’nin kapatılması,
 +
Mısır’ın “hükümranlığını teyit etmek” ve “düşman İsrail” gemilerine kapatılmak
 +
suretiyle istiklal ve güvenliklerini korumak yolunda alınacak en olağan tedbirdi
 +
(Arap Büyükelçilerinin..., 1967: 7-8). Oysa İsrail’e göre abluka, “silah zoruyla
 +
konan ve tatbik edilen bir harp hareketi”ydi.
 +
İsrail Dışişleri Bakanı Abba Eban’ın ifadesiyle “ablukanın tatbik edildiği andan itibaren fiili çatışmalar” başlamıştı. Artık İsrail,
 +
BM kararlarına uymak zorunda değildi (İsrail Dışişleri..., 1968: 17).
 +
Mısır Akabe Körfezi’ni kapatmakla İsrail’e gidecek mal ve özellikle petrolün
 +
önünü kesmişti. İsrail’in buna tepkisi ise yukarıda belirtildiği gibi İsrail gemilerine
 +
yapılacak bir saldırının savaş ilanı sayılacağını bildirmesiydi (Armaoğlu, 1994:
 +
243).
 +
 +
Sovyetler Birliği, 23 Mayısta bir açıklama yaparak bu bunalımda açıkça Arapları
 +
desteklediğini bildirmişti. Yapılan açıklamada “mütecavize karşı mukavemette
 +
bulunacağı” ifade edilmişti (Zafer, 25 Mayıs 1967). ABD Başkanı Johnson ise,
 +
Orta Doğu ülkelerini barışı bozacak davranışlardan kaçınmaya davet ediyordu.
 +
BM Genel Sekreteri U-Thant sorunu görüşmek üzere 23-25 Mayıs arasında
 +
Mısır’a gitmiş, karatmadan dolayı mum ışığı altında yenen yemekte Nasır, “İlk
 +
ateşi açan Mısır olmayacaktır.” demişti (Akşam, 10 Haziran 1967). U-Thant bu
 +
görüşmelerinde barış yönünde bir gelişme kaydedemiştir. Genel Sekreterin bu
 +
başarısızlığı savaşa bir adım daha yaklaşılması demekti.
 +
 +
Orta Doğu’da savaş atmosferinin hızla yoğunlaştığı sırada Mısır Millet Meclis
 +
29 Mayısta, Başkan Nasır’a oy birliğiyle olağanüstü yetkiler verilmesini kabul
 +
etti (Tercüman, 30 Mayıs 1967). Nasır bunun üzerine yaptığı konuşmada “eğer
 +
Batılı ülkeler haklarımızı çiğnemeye çalışırlarsa bize saygı göstermeyi onlara
 +
öğreteceğiz” demişti (Tercüman, 31 Mayıs 1967). Nasır’a göre Akabe girişinde
 +
yer alan Tiran Boğazı Mısır’ın karasularıydı ve dünyada hiçbir kuvvet Mısır’ı
 +
topraklarına hâkim olmakta alıkoyamazdı. Oysa İngiltere Akabe Körfezini
 +
uluslararası bir su yolu sayıyordu. Bu gelişmeler karşısında ablukaya karşı
 +
müdahale yapılması ve ablukanın kaldırılması beklenmekteydi (Zafer, 31 Mayıs
 +
1967). Fakat Mısır bu kararında azimliydi ve hiçbir kuvvet onları bu kararından
 +
alıkoyamazdı. Bu kararlılığını Akabe Körfezi’ne girmeye çalışan Liberya bandıralı
 +
bir tankeri durdurmakla göstermişti (Hürriyet, 31 Mayıs 1967). Bütün Arap
 +
Devletleri Arap topraklarını korumaya ve sularının ve topraklarının her karışına
 +
olan egemenliklerini savunmaya kararlıydılar (Arap Büyükelçilerinin..., 1967:7).
 +
Savaşa hazırlık yolunda Mısır ile Ürdün arasında 30 Mayısta bir savunma
 +
anlaşması imzalandı (Hürriyet, 31 Mayıs 1967).
 +
 +
Mısır İsrail’in ani bir hava saldırısından çekinmekteydi (Zafer, 5 Haziran 1967). İsrail’in yıldırım
 +
harekâtına geçerek Mısır Halkı’nı “gafil” avlamaması için halktan verilen alarmdan
 +
sonra bütün ışıkları söndürmesi ve sığınaklara gitmesi isteniyordu. Ayrıca yaşları
 +
18 ile 50 arasında olan herkes halk kuvvetlerine katılmaya çağrılmıştı (Hürriyet,
 +
5 Haziran 1967). Bu arada İsrail, savaş için bir yandan askerî hazırlıklarına
 +
devam ederken diğer yandan da kabinede savaşa yönelik değişikliklere gitmiştir.
 +
1956 savaşında Mısır’a karşı savaşmış olan Moşe Dayan Savunma Bakanlığı’na
 +
getirilmişti (Zafer, 2 Haziran 1967).
 +
 +
Mısır, İsrail çevresindeki çemberi iyice daraltmak amacıyla Irak’ı 4 Haziranda
 +
Mısır-Ürdün savunma anlaşmasına bağlayan protokolü imzaladı. İmza töreni
 +
sonrası Nasır, Kahire Radyosuna verdiği beyanatta “sizi savaşla karşılıyoruz ve
 +
intikam alabilmek için savaşın başlaması arzusuyla yanıyoruz. Bu, dünyanın,
 +
Arapların ne olduğunu ve İsrail’in ne olduğunu anlamasını sağlayacaktır” diyerek
 +
artık savaşın kaçınılmazlığını dile getiriyordu (İsrail Dışişleri..., 1968: 14). Bu
 +
arada Çin de Mısır’a yardım teklif etmiş, Sovyetlerin taahhütlerinden vazgeçmesi
 +
hâlinde askerî yardım yapacağını bildirmişti (Hürriyet, 5 Haziran 1967). Savaşın
 +
başladığı 5 Haziran yaklaştıkça taraflar arasında yer yer küçük çaplı çatışmalar
 +
da yaşanıyordu. 2 Haziranda Suriye ve İsrail kuvvetleri İsrail toprakları içinde
 +
çarpışmış, iki İsrailli ve bir Suriyeli ölmüştü. Ayrıca Ürdün, bir İsrail helikopterine
 +
uçaksavarla ateş açmıştı (Hürriyet, 3 Haziran 1967).
 +
1967 Arap-İsrail savaşı 5 Haziran günü Kahire saatiyle sabah 8.45’te İsrail uçaklarının
 +
Mısır hava üslerine yaptığı ani saldırısıyla başlamış, 10 Haziranda ateşkesin
 +
kabulüyle sona ermiştir. Türk basınında birçok gazetenin “84 saatlik savaş”
 +
olarak değerlendirdikleri 1967 savaşı, Mısır’ın “beklediği” gibi İsrail tarafından
 +
yıldırım taarruzuyla başlamıştır. Bu taarruzda İsrail Mısır uçaklarının 393’ünü
 +
yerde kullanılamaz hâlegetirmiş, ilk günkü mücadelede Mısır’ın uçak kaybı 416
 +
olmuştur. Aslında İsrail’in bu saldırısıyla “üç saat içinde” kazandığı savaş, fiilî
 +
olarak İsrail ile Mısır, Ürdün ve Suriye arasında olmuştur. İsrail, BM’nin
 +
üçüncü defa yaptığı ateşkes çağrısını kabul ettiğini Türkiye saatiyle 17.00’da
 +
açıklamış (Milliyet, 11 Haziran 1967), ve böylece altı gün süren savaş sona ermiştir.<ref>Kenan Olgun:Türk Basınında 1967 Arap-İsrail Savaşı<ref>
 +
{{Kaynakça}}
 +
 
====1973 Ekim Savaşı====
 
====1973 Ekim Savaşı====
 
====Camp David ve Mısır-İsrail Barışı====
 
====Camp David ve Mısır-İsrail Barışı====

23.44, 29 Ocak 2018 tarihindeki hâli

LÜTFEN İNDEKS SAYFALARINA TANIM GİRMEYİNİZ.


Uluslararası İlişkiler Tanımı

Uluslararası İlişkiler Tarihi

Uluslararası İlişkilerin Konsolidasyonu

Vestfalya Antlaşması

Vestfalya'ya Giden Süreç
Vestfalya Barışı ve Önemli Sonuçları
Modern Devletin Konsolidasyonu
Siyasi Konsolidasyon
Felsefi Konsolidasyon
Ekonomik Konsolidasyon

Uluslararası İlişkilerin Kavramsal ve Kuramsal Çerçevesi

Devrim Kuramları

Uluslararası İlişkilerin Temel Kavramları

Devlet ve Egemenlik

Ülke Toprağı
İnsan Topluluğu
Hükümet
Egemenlik

Emperyalizm

Kriz

Güç

Çıkar

Küreselleşme

Machiavelli ve Devlet Egemenliği

Hegemonya

Meşruiyet

Otorite

İdeoloji

Seçimler

Çoğulcu Sistem
Nispi Seçim Sistemi

Uluslararası İlişkilerin Temel Aktörleri

Devletler

Bireyler

Hükümet Dışı Aktörler

Uluslararası Örgütler
Ulusaşırı Gruplar ve Örgütlenmeler
Çok Uluslu Şirketler

Hükümetler

Büyükelçilikler

Uluslararası İlişkiler Teorileri

Realizm

Realizmde Dört Temel Önerme
Klasik Realizm
Neo-Realizm

İdealizm

İdealizmin Yükselişi, Düşüşü ve Sürekliliği
İdealizmin Varsayımları,İlkeleri ve İdealleri

Liberalizm

Demokratik Barış Teorisi

Neo-Liberalizm

İnşacılık(Konstrüktivizm)

Eleştirel Kuram

Feminizm

Mary Wolstonecraft

Psikanalist Yaklaşım

Türkiye’de Feminizm

Yapısal Kuramlar

Marksizm

Neo-Gramscian Teori

İngiliz Okulu

İngiliz Okulu'nun Temel Varsayımları

Monroe Doktrini

Kopenhag Okulu

Aberystwyth Ekolü

Yeşil Yol

Güvenlikleştirme Teorileri

Demokratik Barış Teorisi

Entegrasyon Teorileri

Federalizm

İşlevselcilik

Yeni İşlevselcilik

Uluslarüstücülük

Liberal Hükümetlerarasıcılık

Kurumsalcılık

Konstrüktivizm

Kritik Teori

Rasyonalizm

Globalizm

Siyasi İdeolojiler

Liberalizm

Radikalizm

Muhafazakârlık

Sosyalizm

Uluslararası Hukuk

Uluslararası Hukukun Kaynakları

UluslararasıAdalet Divanı Statüsü 38. Madde Düzenlemesi

Antlaşmalar

Uluslararası Örf-Adet Kuralları(Yapılageliş, Teamül)

Genel Hukuk İlkeleri

Yargı Kararları

Öğreti(Doktrin)

Uluslararası Hukukun Diğer Kaynakları

Açık Belge Teorisi-Clear Act Theory

Koruma Sorumluluğu- Responsibility to Protect(R2P)

Siyaset

İktidar

Otorite

Meşruiyet

Apolitik

Aristokrasi

Audiovizuyel Politika

Prestij Politikası

Prim Politikası

Propaganda

Başat Güç

Uluslararası Güvenlik

Uluslararası Sistem Açısından Güvenlik ve Değişen Güvenlik Yaklaşımı

Libya İç Savaşı

Kosova Sorunu

Keşmir Sorunu

ABD-İran Nükleer Krizi

Arap-İsrail Savaşları

Rusya'nın Kırım'ı İlhakı

Nükleer Silah

Ruanda Soykırımı

Somali İç Savaşı

Arap Baharı

Arap Baharı

Enerji Güvenliği

Enerji Bağımlılığı ve Dış Politika

Enerji Kaynakları ve Çatışma

Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Kullanımı

Siber Güvenlik

Siber Savaş

Siber Terörizm

Devletlerin Siber Güvenlik Stratejileri

İnsansız Hava Araçları ve Güvenlik

Uluslararası İlişkilerde Savaş Teorisi

Jean Jacques Rousseau ve Savaş

Thomas Hobbes ve Savaş

Uluslararası İlişkilerde Barış Kuramı

Orta Doğu

Orta Doğu'da Toplumsal ve Kültürel Yapı

Orta Doğu'da Yahudi Toplumu

Orta Doğu'da İslam Toplumu

İslamiyet Öncesi ve Sonrası Orta Doğu

Osmanlı Yönetiminde Orta Doğu

Osmanlı İmparatorluğu ve Orta Doğu

Birinci Dünya Savaşı ve Orta Doğu

19.Yüzyıl Orta Doğusu

Filistin Sorunu:Siyonizm ve Arap-İsrail Savaşları

Filistin ve Siyonizmin Gelişimi

İsrail Devletinin Kuruluş Süreci

İsrail'in Kuruluşu ve Birinci Arap-İsrail Savaşı (1948)

Mütareke Antlaşmaları

=====Savaşın Sonuçları=====

1967 Savaşı:Altı Gün Savaşı

1967 Mayısında Orta Doğu’daki kuvvetler dengesi, Arapların lehineydi.Zira İsrail’in yanında yer alan ABD’nin bir Vietnam sorunu vardı. Ayrıca İngiltere ve Fransa’nın da silahli desteğini uluslararası şartlar gözönünde bulundurulduğunda İsrail’in elde etmesi zordu (Kürkçüoğlu, 1972: 141). Oysa Sovyetler Birliği, 1955’ten beri Arapların yanındaydı. Onları devamlı bir surette silahlandırıyor, askerî eğitim için uzman desteği sağlıyordu. Araplar 1967 savaşı öncesi silah ve teçhizat bakımından İsrail’den üstün konumda gözüküyorlardı.

Araplara göre 1967 savaşının sebebi; “İsrail’i çeviren Arap Devletlerinin topraklarına karşı” İsrail tarafından gerçekleştirilen “zalim saldırı ve kışkırtma” hareketleriydi. Araplar savaşın en önemli sebeplerinden biri olarak 1948 yılından beri var olan “Arap mülteciler meselesi”ni göstermekteydi. İsrail’in kurulması sonrası İsrail topraklarında yaşayan binlerce Filistinli yurtlarını terk etmek zorunda kalmış, çevredeki Arap ülkelerine sığınmıştı. Bu göçmenler Arap Devletlerinden İsrail’e saldırılar düzenlemekteydi. Türkiye’deki Arap Büyükelçilerinin 27 Mayıs 1967 tarihinde yayınladıkları ortak bildiriye göre Filistinlilerin bu saldırıları “Arap ülkesinin iradesinden uzak olarak” gerçekleştirilmekteydi. Filistinlilerin “gizli olarak teşkilatlanmaları münasebetiyle” de faaliyetlerinin herhangi bir Arap Devleti tarafından kontrol altına alınması imkânsızdı (Arap Büyükelçilerinin…, 1967: 3-4). Araplar, mülteciler sorunundan hareketle İsrail’i ortadan kaldırmayı düşünürken, İsrail, mülteciler meselesinin çözümlendiği düşüncesindedir. İsrail Enformasyon Servisi tarafından yayımlanan “Arap Mülteciler Meselesi” isimli 29 sayfalık bir kitapçıkta bu sorun “siyasal ve sosyo-iktisadi yönleri olan” bir konu olarak iki kısımda ele alınıyordu. İsrail, ülkesinden göç eden mültecilerin geçen süreç içinde yaşadıkları yöreye uyum sağladığı, buradaki insanlarla dinleri ve dillerinin bir olduğu, gelenek ve medeniyetlerinin benzediği fikrindeydi. Böylece sorunun sosyo-iktisadi kısmı “kendi kendine” çözümlenmişti. Ancak, sorunun siyasi kısmı Arap liderlerinin sorunu “açık tutmaya ve İsrail’e karşı bir silah olarak kullanmaya kararlı gibi” olmalarından dolayı çözümlenememişti.

1967 başından beri Suriye ile İsrail ilişkileri gergindi. İsrail, Filistinli gerillaların Suriye’den topraklarına girdiğini iddia ediyordu. 24 Mart 1967 tarihinde İsrail Genekurmay Başkanı İzak Rabin, bu saldırılar devam ettiği takdirde, Suriye’ye karşı harekete geçmenin gerekli olabileceğini söylüyordu. İsrail, Filistin fedailerinin hareket noktası olarak yapacakları veya faaliyetleri yolunda geçecekleri Arap ülkelerine saldıracağını açıklamıştı. İsrail’in bu açıklaması Araplara göre “Filistin mültecilerinin yaşadıkları bütün Arap Devletleri ile savaşmak istediği” anlamına gelmekteydi. Nitekim İsrail Başbakanı da Şam şehrini işgal edeceğini ilan etmişti. İsrail, Suriye sınırına büyük bir yığınak yapmaktaydı. Bu durum karşısında Arap Devletleri, “Suriye’yi savunmak” için birlikte hareket edeceklerini ve “herhangi bir siyonizm tehlikesine karşı” beraber olacaklarını ilan ediyorlardı (Arap Mültecileri..., 1967: 4-5). Mısır makamları İsrail’in Suriye’ye hücuma hazırlandığını ve böyle bir hücum hâlinde derhâl Suriye’nin yardımına koşmak için İsrail’e karşı harekete başlayacaklarını bildirmekteydiler. Doğu Bölgesi Komutanlığı’na atanan General Abdulmuhsin Murteza, birliklerinin “Yahudilere karşı kutsal bir savaş açmaya” hazır olduklarını belirtmişti (Hürriyet, 20 Mayıs 1967). Bu arada Irak, İsrail’e karşı herhangi bir Arap harekâtını destekleyeceğini Nasır’a bildirmiştir. Bunun yanı sıra Irak Savunma Bakanı General Şakir Mahmut Şükrü de gazetecilerin sorularına: “1967 yılının Filistin davası için kesin bir yıl olacağına inanıyorum. Irak ordusu şimdi tamamiyle savaş düzenindedir ve Suriye kuvvetlerinin yanı başında çarpışmalara katılmaya hazırdır.” demekle Irak’ın, İsrail’in Suriye’ye saldırması hâlinde Suriye’nin yanında olacağını bir kez daha tekrarlıyordu. Mısır, bu bilgilerin ışığında İsrail’e karşı bir askerî harekât yönünde ilk adımı 16 Mayısta attı. Bu tarihte Mısır’da olağanüstü hal ilan edildi ve bütün silahlı kuvvetlerin savaşa hazır durumda oldukları açıklandı. Bunu Ürdün, Suriye, Irak ve Kuveyt’te de olağanüstü hal ilanları izledi. 18 Mayısta Nasır, BM Genel Sekreteri U-Thant ile görüşerek 1956 savaşından beri Gazze ve Sina’da bulunan BM Barış Gücü’nün geri çekilmesini istedi. Bu istek olumlu karşılanarak BM askerleri bölgeden çekilmeye başladı. 19 Mayısta bu kuvvetlerin yerini Mısır askerlerinin alması “durumu birden bire ciddileştirmiş” ve Mısır-İsrail sınırında “harp tehlikesine” neden olmuştu (Hürriyet, 20 Mayıs 1967). İsrail, BM Barış Gücü askerlerinin geri çekilmesini, İsrail’in askerî güvenliğine ve hayati deniz hürriyetine karşı meydana gelecek “zarar” nedeniyle kendi fikrinin alınmadan yapılmasına karşı çıkmıştı. Bu esnada askerî hazırlıklarını sürdüren Mısır, İsrail sınırına asker ve tank yığmaya devam etmiş, Irak, Suriye, Lübnan ve Ürdün ortak hareket için birleşmiştir (Tercüman, 23 Mayıs 1967). Mısır kuvvetleri Akabe Körfezi’nin girişinde yer alan stratejik Şarm el Şeyh Bölgesi’ne 21 Mayıstan itibaren yerleşmeye başlamıştır (Hürriyet, 23 Mayıs 1967). Mısır’ın bu bölgeye yerleşmesi Akabe Körfezini kontrol etmesi anlamına geliyordu. Zaten Mısır da bir süre sonra bu bölgeye yerleşmenin getirdiği avantajla savaşa giden yolda en önemli adımı atacaktı.

23 Mayısta Mısır, savaşa giden yolda en önemli adım olan Akabe Körfezi’nin girişindeki Tiran Boğazı’nı İsrail gemilerinin geçişine kapattı. Başkan Nasır, 23 Mayısta Sina’da Mısırlı havacılara hitaben yaptığı konuşmada “bundan böyle bütün İsrail bandıralı veya stratejik madde taşıyan gemilerin Akabe Körfezi’ne giriş ve çıkışları yasaklanmıştır.” demişti. Araplar Akabe Körfezi’ni “kapalı bir körfez” olarak görmekteydi. Mısır, Ürdün ve Suudi Arabistan’ın karasuları olarak görülen Akabe Körfezi’nin kapatılması, Mısır’ın “hükümranlığını teyit etmek” ve “düşman İsrail” gemilerine kapatılmak suretiyle istiklal ve güvenliklerini korumak yolunda alınacak en olağan tedbirdi (Arap Büyükelçilerinin..., 1967: 7-8). Oysa İsrail’e göre abluka, “silah zoruyla konan ve tatbik edilen bir harp hareketi”ydi. İsrail Dışişleri Bakanı Abba Eban’ın ifadesiyle “ablukanın tatbik edildiği andan itibaren fiili çatışmalar” başlamıştı. Artık İsrail, BM kararlarına uymak zorunda değildi (İsrail Dışişleri..., 1968: 17). Mısır Akabe Körfezi’ni kapatmakla İsrail’e gidecek mal ve özellikle petrolün önünü kesmişti. İsrail’in buna tepkisi ise yukarıda belirtildiği gibi İsrail gemilerine yapılacak bir saldırının savaş ilanı sayılacağını bildirmesiydi (Armaoğlu, 1994: 243).

Sovyetler Birliği, 23 Mayısta bir açıklama yaparak bu bunalımda açıkça Arapları desteklediğini bildirmişti. Yapılan açıklamada “mütecavize karşı mukavemette bulunacağı” ifade edilmişti (Zafer, 25 Mayıs 1967). ABD Başkanı Johnson ise, Orta Doğu ülkelerini barışı bozacak davranışlardan kaçınmaya davet ediyordu. BM Genel Sekreteri U-Thant sorunu görüşmek üzere 23-25 Mayıs arasında Mısır’a gitmiş, karatmadan dolayı mum ışığı altında yenen yemekte Nasır, “İlk ateşi açan Mısır olmayacaktır.” demişti (Akşam, 10 Haziran 1967). U-Thant bu görüşmelerinde barış yönünde bir gelişme kaydedemiştir. Genel Sekreterin bu başarısızlığı savaşa bir adım daha yaklaşılması demekti.

Orta Doğu’da savaş atmosferinin hızla yoğunlaştığı sırada Mısır Millet Meclis 29 Mayısta, Başkan Nasır’a oy birliğiyle olağanüstü yetkiler verilmesini kabul etti (Tercüman, 30 Mayıs 1967). Nasır bunun üzerine yaptığı konuşmada “eğer Batılı ülkeler haklarımızı çiğnemeye çalışırlarsa bize saygı göstermeyi onlara öğreteceğiz” demişti (Tercüman, 31 Mayıs 1967). Nasır’a göre Akabe girişinde yer alan Tiran Boğazı Mısır’ın karasularıydı ve dünyada hiçbir kuvvet Mısır’ı topraklarına hâkim olmakta alıkoyamazdı. Oysa İngiltere Akabe Körfezini uluslararası bir su yolu sayıyordu. Bu gelişmeler karşısında ablukaya karşı müdahale yapılması ve ablukanın kaldırılması beklenmekteydi (Zafer, 31 Mayıs 1967). Fakat Mısır bu kararında azimliydi ve hiçbir kuvvet onları bu kararından alıkoyamazdı. Bu kararlılığını Akabe Körfezi’ne girmeye çalışan Liberya bandıralı bir tankeri durdurmakla göstermişti (Hürriyet, 31 Mayıs 1967). Bütün Arap Devletleri Arap topraklarını korumaya ve sularının ve topraklarının her karışına olan egemenliklerini savunmaya kararlıydılar (Arap Büyükelçilerinin..., 1967:7). Savaşa hazırlık yolunda Mısır ile Ürdün arasında 30 Mayısta bir savunma anlaşması imzalandı (Hürriyet, 31 Mayıs 1967).

Mısır İsrail’in ani bir hava saldırısından çekinmekteydi (Zafer, 5 Haziran 1967). İsrail’in yıldırım harekâtına geçerek Mısır Halkı’nı “gafil” avlamaması için halktan verilen alarmdan sonra bütün ışıkları söndürmesi ve sığınaklara gitmesi isteniyordu. Ayrıca yaşları 18 ile 50 arasında olan herkes halk kuvvetlerine katılmaya çağrılmıştı (Hürriyet, 5 Haziran 1967). Bu arada İsrail, savaş için bir yandan askerî hazırlıklarına devam ederken diğer yandan da kabinede savaşa yönelik değişikliklere gitmiştir. 1956 savaşında Mısır’a karşı savaşmış olan Moşe Dayan Savunma Bakanlığı’na getirilmişti (Zafer, 2 Haziran 1967).

Mısır, İsrail çevresindeki çemberi iyice daraltmak amacıyla Irak’ı 4 Haziranda Mısır-Ürdün savunma anlaşmasına bağlayan protokolü imzaladı. İmza töreni sonrası Nasır, Kahire Radyosuna verdiği beyanatta “sizi savaşla karşılıyoruz ve intikam alabilmek için savaşın başlaması arzusuyla yanıyoruz. Bu, dünyanın, Arapların ne olduğunu ve İsrail’in ne olduğunu anlamasını sağlayacaktır” diyerek artık savaşın kaçınılmazlığını dile getiriyordu (İsrail Dışişleri..., 1968: 14). Bu arada Çin de Mısır’a yardım teklif etmiş, Sovyetlerin taahhütlerinden vazgeçmesi hâlinde askerî yardım yapacağını bildirmişti (Hürriyet, 5 Haziran 1967). Savaşın başladığı 5 Haziran yaklaştıkça taraflar arasında yer yer küçük çaplı çatışmalar da yaşanıyordu. 2 Haziranda Suriye ve İsrail kuvvetleri İsrail toprakları içinde çarpışmış, iki İsrailli ve bir Suriyeli ölmüştü. Ayrıca Ürdün, bir İsrail helikopterine uçaksavarla ateş açmıştı (Hürriyet, 3 Haziran 1967). 1967 Arap-İsrail savaşı 5 Haziran günü Kahire saatiyle sabah 8.45’te İsrail uçaklarının Mısır hava üslerine yaptığı ani saldırısıyla başlamış, 10 Haziranda ateşkesin kabulüyle sona ermiştir. Türk basınında birçok gazetenin “84 saatlik savaş” olarak değerlendirdikleri 1967 savaşı, Mısır’ın “beklediği” gibi İsrail tarafından yıldırım taarruzuyla başlamıştır. Bu taarruzda İsrail Mısır uçaklarının 393’ünü yerde kullanılamaz hâlegetirmiş, ilk günkü mücadelede Mısır’ın uçak kaybı 416 olmuştur. Aslında İsrail’in bu saldırısıyla “üç saat içinde” kazandığı savaş, fiilî olarak İsrail ile Mısır, Ürdün ve Suriye arasında olmuştur. İsrail, BM’nin üçüncü defa yaptığı ateşkes çağrısını kabul ettiğini Türkiye saatiyle 17.00’da açıklamış (Milliyet, 11 Haziran 1967), ve böylece altı gün süren savaş sona ermiştir.<ref>Kenan Olgun:Türk Basınında 1967 Arap-İsrail Savaşı<ref>


1973 Ekim Savaşı

Camp David ve Mısır-İsrail Barışı

Oslo Öncesi ve Sonrası Süreç

ABD'nin Kudüs'ü İsrail Başkenti Olarak Tanıma Süreci ve Sonrası

Basra Körfezi:Petrol Cennetleri

Bölgenin Genel Görünümü ve Etkili Faktörler

Bölge Ülkelerine Bakış

İran
Irak
Suudi Arabistan
Kuveyt
Birleşik Arap Emirlikleri
Katar
Umman
Bahreyn

Modern Ortadoğu

Diplomasi

Açık Diplomasi

Kamu Diplomasisi

Zirve Diplomasisi

Ataşe

Anlaşma

Ateşkes

Avrosantrizm Diplomasisi

Ping-Pong Diplomasisi

İki Yönlü/Taraflı Diplomasi

Halı diplomasisi

Nota Verme

Ambargo

Protokol

Bağımlılık

Bağımlılık Teorileri

Bağımsızlık

Bağımsızlık Verme İlanı

Bağımsız Devletler Topluluğu

Bağlantısızlık

Balfour Bildirisi(Balfour Deklarasyonu)

Balkan Antantı

Balkan Paktı

Barış Gücü

Barışçı Çözüm

Boykot

Propaganda

Türk Dış Politikası

Türk Dış Politikasının Teori ve Pratiği

Kurtuluş Savaşı Yılları (1919 - 1923)

Küresel ve Bölgesel Aktörlerle İlişkiler

Mondros Barış Antlaşması

Sevr Barış Anttlaşması

Ankara Antlaşması

Mudanya Ateşkes Antlaşması

Lozan Barış Antlaşması

Atatürk Dönemi Türk Dış Politikası (1923-1939)

Küresel ve Bölgesel Aktörlerle İlişkiler

Montreux Boğazlar Sözleşmesi

Musul Sorunu

Yabancı Okullar sorunu

Balkan Antantı

Sadabat Paktı

İkinci Dünya Savaşı Dönemi Türk Dış Politikası (1939-1945)

Soğuk Savaş Dönemi Türk Dış Politikası (1945-1990)

Küresel ve Bölgesel Aktörlerle İlişkiler

Türkiye-Yunanistan İlişkileri

6-7 Eylül Olayları

Küba Füze Krizi

Johnson Mektubu

Kıbrıs Sorunu

SSCB'yle İlişkiler

ABD ve NATO'yla İlişkiler

Orta Doğu'yla İlişkiler

Avrupa'yla İlişkiler (AET)

Küreselleşme Çerçevesinde Türk Dış Politikası (1990-2001)

Küresel ve Bölgesel Aktörlerle İlişkiler

Rusya'yla İlişkiler
ABD ve NATO'yla İlişkiler
Orta Doğu'yla İlişkiler
Avrupa Birliğiyle İlişkiler
Afrika'yla İlişkiler
1998 Afrika Açılım Eylem Planı

AKP Dönemi Türk Dış Politikası (2001- )

Küresel ve Bölgesel Aktörlerle İlişkiler

Rusya'yla İlişkiler
ABD ve NATO'yla İlişkiler
Orta Doğu'yla İlişkiler
Avrupa Birliğiyle İlişkiler
Afrika'yla İlişkiler

Toplumsal Hareketler

Bergama Köylü Hareketi

Kaz Dağları Hareketi

Indignados (İspanya Protestosu)

Anti-Apartheid Hareketi

Zapatista ve Ogoni Hareketleri

Seattle 99

I.İntifada

II.İntifada

Uluslararası Göç

Mübadeleler

Türk-Yunan Mübadelesi

Savaşın Getirdiği Büyük Göçler

Kırım-kafkas Göçleri

Suriye Göçü

Bayrak

Avrupa Birliği

Avrupa Birliği'nin Entegrasyonu

Schuman Planı

Paris Antlaşması(1951)

Avrupa Savunma Topluluğu Antlaşması'nın Reddi (1954)

Roma Antlaşması (1957)

Boş Sandalye Krizi (1965)

Lüksemburg Uzlaşması (1966)

Avrupa Tek Senedi (1986)

Maastrict Antlaşması (1992)

Amsterdam Antlaşması (1997)

Nice Antlaşması (2001)

Avrupa Birliği Anayasası (2003)

Lizbon Antlaşması (2009)

Avrupa Birliği Genişleme Süreci

Avrupa Birliği Kurumları

Avrupa Parlamentosu

Avrupa Komisyonu

Avrupa Birliği Zirvesi

Konsey ("Bakanlar Konseyi" ya da "AB Konseyi")

Avrupa Birliği Adalet Divanı

Avrupa Sayıştayı

Avrupa Merkez Bankası

Diğer Kurum, Organ ve Ajanslar

Ekonomik ve Sosyal Komite
Bölgeler Komitesi
Avrupa Yatırım Bankası
Avrupa Ombdusmanı

Avrupa Birliği Hukuku

Avrupa Birliği Ortak Tarım Politikası

Avrupa Birliği Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası

PESCO

Avrupa Komşuluk Politikası

Avrupa Komşuluk Politikası’nın temelleri süregelen komşularla ilişkilere dayanmakla beraber ilk olarak 1997 Lüksemburg Zirvesi’nde aday ülkelerin belirlenmesiyle ortaya çıkmıştır. Gündem 2000 Belgesi’nde Komisyon, komşularla olan ilişkilerin işbirliği ve istikrarlı bir temele bağlanarak geliştirilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Aralık 2002’de gerçekleştirilen “Kopenhag Zirvesi’nde genişlemeden sonra artık Avrupa’da yeni bölünmelere yol açmaktansa istikrar ve refahı sürekli kılabilmek için Doğu’daki ve Akdeniz’in Güney’indeki komşularla ilişkilerin güçlendirilmesinin önemine işaret edilmiştir.” Birliğin genişlemeyle beraber, bütünleşme ve derinleşme sürecinin yoğunlaşması, Avrupa’da enerji açığının fazlalaşması, uluslararası ilişkilerde oluşan Soğuk Savaş sonrası dönemde farklı güvenlik tehdidi algılamaları bütünüyle Avrupa Komşuluk Politikası’nın gelişimine etki eden faktörler olmuştur. Dönemin AB Komisyonu Başkanı Romano Prodi ‘Daha Geniş Avrupa’ temalı konuşmasında konuya dikkat çekmiştir. Bu gelişmeleri takiben 2003’te Javier Solana’nın hazırlamış olduğu ‘Daha İyi Bir Dünyada Güvenli Avrupa: Avrupa Stratejisi Belgesi’ kabul edilmiştir. Bu strateji belgesi komşularla ilişkilerin çerçevesini belirlemeye dikkat çekmiş ve akabinde 12 Mayıs 2004’te ‘Avrupa Komşuluk Politikası Strateji Belgesi’ yayımlanmıştır. Bu belge AB’nin komşularıyla olan ilişkilerinin sınırlarını, yöntemlerini, hangi aşamalarla ve ne şekilde geliştirileceğinin kurallarını belirleyen, aynı zamanda komşularla olan ilişkiler AB hukuku çerçevesine dahil eden komşuluk politikasının da bu niteliklerden dolayı temelini oluşturan belgedir.


Kaynakça Sait Sönmez, Avrupa Birliği’nin Komşu Bölgelere Yönelik Siyasi Açılımı: Avrupa Komşuluk Politikası, Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2010, C.7, S.14, s. 115 “Avrupa Komşuluk Politikası”, http://akademikperspektif.com/2013/08/24/avrupa-komsuluk-politikasi/, (05.12.2017) Hakan Samur, Avrupa Komşuluk Politikası ve Amaçları, Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, Kış 2009, C. 8, S. 27, s.21. Mukaddes Ayvaz, Avrupa Komşuluk Politikası, Kocaeli Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, (Yüksek Lisans Tezi), Kocaeli 2009, s.61.

Avrupa Birliği Çevre Politikası

Avrupa Birliği Enerji Politikası

Avrupa Birliği Genişleme Politikası

Avrupa Birliği Rekabet Politikası

AB iletişim ağı-Coreu

Avrupa Silahsızlanma Konferansı

Avrupa Güvenlik İşbirliği Konferansı

Uluslararası Örgütler

Bölgesel Ölçekte Uluslararası Örgütler

Avrupa Kıtasındaki Bölgesel Örgütlenmeler

Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO)

Batı Avrupa Birliği

Varşova Paktı

Avrupa Konseyi

Avrupa Konseyi İnsan Hakları Mahkemesi (AIHM)

Avrupa Güvenliği ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT)

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD)

Avrupa Serbest Ticaret Birliği (EFTA)

Şanghay İşbirliği Örgütü

Karşılıklı Ekonomik Yardım Konseyi (COMECON)

Nordik Konseyi

Bağımsız Devletler Topluluğu

Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü (KEİ)

Avrupa Nükleer Araştırma Teşkilatı (CERN)

Türk Keneşi(Türk Konseyi)

Amerika Kıtalarındaki Örgütlenmeler

Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması (NAFTA)

Amerikan Devletleri Örgütü

Güney Ortak Pazarı (MERCOSUR)

Karayip Devletleri Birliği

Ortadoğu Bölgesindeki Örgütlenmeler

Arap Birliği

Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC)

Körfez İşbirliği Konseyi

Asya-Pasifik Bölgesindeki Örgütlenmeler

Asya-Pasifik Uzay İşbirliği Örgütü (APSCO)

Güneydoğu Asya Antlaşması Örgütü (SEATO)

Güney Pasifik Güvenliği (ANZUS )

Güneydoğu Asya Uluslar Topluluğu (ASEAN)

Asya Pasifik Ekonomik İşbirliği (APEC)

Afrika Kıtasındaki Örgütlenmeler

Afrika Birliği Örgütü (OAU)

Batı Avrupa Ekonomik Topluluğu (ECOWAS)

Afrika Kalkınma Bankası

Küresel Ölçekte Uluslararası Örgütler

Milletler Cemiyeti

Milletler Cemiyeti'nin Kuruluşu

Milletler Cemiyeti'nin Temel Nitelikleri

Milletler Cemiyeti'nin Örgütlenmesi

Birleşmiş Milletler (UN)

Birleşmiş Milletler ile İlişkilendirilmiş Uluslararası Örgütler ve Bağlı Uzmanlık Kuruluşları

BM Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu (UNESCO)
BM Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF)
BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR)
BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği (OHCHR)
BM Dünya Gıda Programı (WFP)
BM Dünya Turizm Örgütü (UNWTO)
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO)
Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası (IBRD)
BM Ticaret ve Kalkınma Konferansı(UNCTAD)
Uluslararası Para Fonu (IMF)
BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)
BM Sınai Kalkınma Örgütü (UNIDO)
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA)
Dünya Sağlık Örgütü (WHO)
Evrensel Posta Birliği (UPU)
Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü (ICAO)
Dünya Entellektüel Haklar Örgütü
Dünya Meteoroloji Örgütü

Hükümetler-Dışı Uluslararası Örgütler (NGO)

Uluslararası Af Örgütü (Amnesty İnternational )

Sınır Tanımayan Doktorlar Örgütü

Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü

Dünya Yazarlar Birliği

Yeşil Barış (Greenpeace )

İnsan Hakları İzleme Örgütü ( Human Right Watch )

Dünya Ticaret Örgütü (WTO)

İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT)

Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu (FIDH)

Uluslararası Göç Örgütü (IOM)

Dünya Barış Konseyi (WPC)

Uluslararası Göç Politikaları Geliştirme Merkezi (ICMPD)=

Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF)

Dünya Su Konseyi (WWC)

Uluslararası Vakıflar

Fulbright Programı

Soros Vakıfları

Ortadoğu Barış Vakfı

Friedrich Ebert Vakfı

Ödül Komiteleri

Nobel Ödülü

Oscar Ödülü

Pen Ödülü

Grammys Ödülü

Soğuk Savaş Sonrası Uluslararası İlişkilerin Temel Sorunları

"Tarih'in Sonu" Tezi

Medeniyetler Çatışması

Uluslararası İnsancıl Hukuk

Bağımsız Türk Cumhuriyetleri

Uluslararası Ekonomi Politik

Uluslararası Ekonomi Politiğin Tanımı ve Temel Kavramları

Ekonomi Politik

Uluslararası Ekonomi Politik

Uluslararası Ekonomi Politiğin Tarihi Gelişimi

Uluslararası Ekonomi Politiğin Temel Unsurları

Devlet

Piyasa

Toplum

Uluslararası Ekonomi Politikle İlgili Yaklaşımlar

Merkantalist Yaklaşım

Liberal Yaklaşım

Marksist Yaklaşım

Uluslararası Ekonomi Politiğe Alternatif Yaklaşımlar

İnşacı Yaklaşım

Feminist Eleştiri

İnşacılık

Rasyonel Seçim

Uluslararası Ekonomi Politik ile İlgili Temel Yapılar

Uluslararası Üretim ve Ticaret

Uluslararası Para ve Finans Yapısı

Uluslararası Borç ve Finans Krizleri

Küresel Güvenlik Yapısı

Bilgi ve Teknoloji Yapısı

Kalkınma ve Küreselleşme

Gelişmekte Olan Ülkeler

Kalkınma Stratejisi

Bölgeselcilik

Bölgeselcilik Ekonomisi ve Siyaseti

Avrupa ve Bölgeselcilik

Yükselen Güçler

Orta Doğu: Kalkınma ve Demokrasi Arayışı

İllegal Küresel Ekonomi

Göç ve Turizm

Ulus-Ötesi Şirketler

Gıda ve Açlık

Petrol ve Enerji

Çevre

Terörizm