Siyaset Bilimi
Siyaset Teorileri
Siyaseti Tanımlama
Hükmetme Sanatı Olarak Siyaset
Kamusal İşler Olarak Siyaset
Uzlaşma ve Fikir Birliği Olarak Siyaset
İktidar Olarak Siyaset
Siyaset Çalışmaları
Siyaset Çalışmalarına Yaklaşımlar
Felsefi Gelenek
Ampirik Gelenek
Bilimsel Gelenek
Yeni Gelişmeler
Bilim Olarak Siyaset
Kavramlar, Modeller ve Teoriler
Siyasi Düşünce
Siyasi İdeolojiler
Liberalizm
Liberalizmin Unsurları
Klasik Liberalizm
Modern Liberalizm
Modern liberalism, devlet müdahalesine daha sempatik bakmasıyla tanımlanır.Aslında ABD'de liberal kavramı sürekli olarak, minimal hükümeti değil, ''büyük hükümet''' i destekleyenleri ifade etmek için kullanılır.Bu değişiklik, sanayi kapitalizminin sadece yeni biçimlerde adaletsizlik ürettiğinin ve halk kitlelerini piyasanın kaprislerine tabi kıldığının kabul edilmesiyle ortaya çıkmıştır. J.S.Mill'in eserlerinden etkilenen ve Yeni Liberaller olarak anılanlar(T.H.Green (1836-1882), L.T.Hobhouse (1864-1929) ve A.J.Hobson (1858-1940) gibi isimler) daha geniş, pozitif bir özgürlük, aç kalma özgürlüğünden fazla bir şeyi ifade etmeyebilecek olan, sadece kendi haline bırakılma anlamına gelmez. Daha ziyade, kişisel gelişimle ve bireyin başarılı olmasıyla bağlantılıdır; yani bireyin kendisine yeterli hale gelmesini sağlama yeteneğiyle ve onun kendisini gerçekleştirmeye ulaşması ile ilgilidir. Bu görüş sosyal liberalizm veya refah liberalizmi için temel oluşturur. Bu da devlet müdahalesinin tanınmasıyla, özellikle bireysel varoluşu çürüten sosyal kötülüklerden bireyi koruyarak özgürlüğü genişletebilecek olan sosyal refah biçimindeki müdahalelerin tanınmasıyla tasvir edilir.Bu kötülükler İngiltere'de 1942 yılındaki Beveridge Raporu'nda beş dev olarak teşhis ediliyordu. Bunlar,fakirlik,cehalet,işsizlik,bakımsızlık ve hastalıktı.Aynı şekilde modern liberaller,laissezfaire kapitalizmine ilişkin inançlarını terk ettiler. Bu durum büyük ölçüde J.M.Keynes'in, büyüme ve refaha sadece yönetilen ve regüle edilen bir kapitalizmle ulaşabileceğine ve anahtar iktisadi sorumlulukların devletin eline bırakılması gerektiğine dair fikirlerinin bir ürünüydü. Bununla birlikte modern liberallerin kolektif önlemlere ve hükümet müdahalesine verdikleri destek daima şartlı olmuştur. Onların kaygısı zayıf ve kırılgan olanın, gerçekten de kendisine yardım etmeye muktedir olmayanın içinde bulunduğu kötü durumla ilgilidir. Hedefleri, her şeyden önce bireyleri içinde bulundukları durumun gerektirdiği sorumlulukları almaya ve kendi ahlaki tercihlerini yapmaya muktedir kılacak noktaya yükseltmektedir. Liberalizmin ilkelerini refah ve yeniden dağıtım siyasetiyle uzlaştırmaya ilişkin en etkili modern girişim John Rawls tarafından gerçekleştirilmiştir. [1]
Muhafazakârlık
Muhafazakârlığın Unsurları
Paternalist Muhafazakârlık
Yeni Sağ
Yeni Liberalizm
Yeni Muhafazakârlık
Sosyalizm
Sosyalizmin Unsurları
Marksizm
Sosyal Demokrasi
Üçüncü Yol
Diğer İdeolojik Gelenekler
Faşizm
Anarşizm
Feminizm
Toplumlarda feminist taleplerin ifadesini bulmasının tarihi Eski Çin'e kadar geriye götürülebilirse de, bu talepler Mary Wollstonecraft'ın Kadın Haklarının Bir Müdafası'na kadar geliştirilmiş bir siyasi teori tarafından desteklenmemiştir.Esasen, 1840'lar ve 1850'lerde kadınların oy hakkı hareketinin 'ilk dalga feminizm' adı altında ortaya çıkışına kadar feminist fikirler geniş kitlelere ulaşmış değildi. 20.yy'ın başlarında, Batılı ülkelerin çoğunda kadınlara oy hakkı hareketinin başarıya ulaşması, kadın hareketini başlangıçtaki amacından ve örgütleyici ilkesinden yoksun bırakmıştır. Ancak 1960'larda 'ikinci dalga feminizm' ortaya çıktı. Bu yıllarda, büyüyen Kadının Özgürlük Hareketi'nin (WLM) talepleri daha radikal, hatta kimi zaman devrimciydi.Feminist teori ve doktrinler birbirinden farklıydı; ama onların ortak özelliği, hangi yolla olursa olsun, kadının sosyal rolünü geliştirmeye ilişkin ortak arzularıydı.Dolayısıyla feminizmin başlıca temaları, ilk olarak, toplumun cinsel veya gender(toplumsal cinsiyet) eşitsizliğe karakterize edebileceği; ikinci olarak ise, erkek iktidarını yansıtan bu yapının yıkabileceği ve yıkılması gerektiğiydi. Birbirleriyle çelişen en azından üç feminist gelenek teşhis edilebilir.Wollstonecraft ve Betty Friedan gibi liberal feministler, kadının ikinci planda olmasını, toplumda hakların ve fırsatların eşitsiz dağıtılmasıyla açıklama eğilimindeydiler.Bu 'eşit haklar feminizmi' temelde reformisttir.Bu hareket, 'özel' veya ev içi hayatı yeniden düzenleme amacından çok 'kamusal' alanın reformuyla, yani kadının hukuki ve siyasi statüsünün yükseltilmesi ve onların eğitim ve kariyer durumlarının geliştirilmesiyle ilgiliydi.Buna karşılık sosyalist feministler, kadınların örneğin ev içi emekte erkek işçilerin yükünü hafiflettikleri, kapitalist işçi nesillerini yetiştirdikleri, eğitimlerine yardımcı oldukları ve emek ordusunun yedek kuvvetleri olarak faaliyet gösterdikleri bir yer olarak aile veya ev hayatıyla sınırlandırılmış iktisadi önemine dikkat çekerek, genellikle kadının ikinci planda olmasıyla kapitalist üretim biçimi arasındaki bağlantıya vurgu yapıyorlardı. Ancak ikinci dalga feminizmin ayrıcı vasfı, geleneksel siyasi doktrinlerinden gelmeyen bir feminist eleştirinin ortaya çıkışının, özellikle de radikal feminizmin bir ürünü olmasıdır. Radikal feministler, gender ayrımının toplumdaki en temel ve en önemli bölünmeyi ifade ettiğine inandılar.Onların gözünde, tarihi ve çağdaş tüm toplumlar patriarşi ve Kate Millett'in (1969) ifadeleriyle, 'nüfusun yarısı olan erkekler tarafından denetim altında tutulduğu' kurumlarla nitelenebilirdi.Bu yüzden radikal feministler, cinsel bir devrime, özellikle şahsi, ev içi ve aileyle ilgili hayatı yeniden yapılandıracak bir devrime ihtiyaç olduğunu ilan ettiler.Bu bağlamda radikal feminizmin ayrıcı sloganı şahsi olan siyasidir şeklindedir. Ancak radikal feminizmin sadece aşırı biçimi erkeği bir 'düşman' olarak tasvir eder ve kadının erkek toplumundan çekilmesine ve kimi zaman siyasi lezbiyenlikle ifadesini bulan bir duruşa ihtiyaç olduğunu ilan eder. [2]