"Yayılmacı Milliyetçilik" sayfasının sürümleri arasındaki fark

TUİÇ Sözlük sitesinden
Gezinti kısmına atla Arama kısmına atla
("Yayılmacı milliyetçilik, bir ulusun diğer milletlerden üstün olduğunu savunan aşırı milliyetçi bir ideolojidir. Bu milliyetçilik biçimi saldırga..." içeriğiyle yeni sayfa oluşturdu)
 
1. satır: 1. satır:
 
Yayılmacı milliyetçilik, bir ulusun diğer milletlerden üstün olduğunu savunan aşırı milliyetçi bir ideolojidir. Bu milliyetçilik biçimi saldırgan, militarist ve yayılmacı bir karaktere sahiptir. Milliyetçiliğin saldırgan yüzü ilk olarak 19. yüzyılın sonlarında Avrupalı güçlerin Afrika için mücadele ettiği zaman ortaya çıktı. 20. yüzyılın iki dünya savaşı gibi büyük bir kısmına, yayılmacı milliyetçilik sebep olmuştur. Birinci Dünya Savaşı, uzun bir silahlanma yarışı ve bir dizi uluslararası krizin ardından Ağustos 1914'te patlak verdiğinde, fetih ve askeri zafer umudu tüm büyük Avrupa başkentlerinde halkın sevincini yarattı. II. Dünya Savaşı, büyük ölçüde milliyetçiliğin ilham verdiği Japonya, İtalya ve Almanya'nın emperyal yayılmanın sonucuydu. Avrupa'da bu tür milliyetçiliğin en yıkıcı modern örneği, Bosnalı Sırpların "Büyük Sırbistan" ı yaratma hayalleri olmuştur. Yayılmacı milliyetçiliğin bir teması, ulusal yeniden doğuş veya yeniden yaratma fikridir. Bu tür bir milliyetçilik, büyük ölçüde geçmişteki büyüklük ve ulusal zafer efsanelerine dayanmaktadır. Mussolini ve İtalyan faşistler, İmparatorluk Roma günlerini özlüyorlardı. Rejimlerini 'Üçüncü Reich' olarak tanımlayan Alman Naziler, hem Bismarck'ın 'İkinci Reich'inden hem de Şarlman'ın Kutsal Roma İmparatorluğundan bahsediyorlardı.  
 
Yayılmacı milliyetçilik, bir ulusun diğer milletlerden üstün olduğunu savunan aşırı milliyetçi bir ideolojidir. Bu milliyetçilik biçimi saldırgan, militarist ve yayılmacı bir karaktere sahiptir. Milliyetçiliğin saldırgan yüzü ilk olarak 19. yüzyılın sonlarında Avrupalı güçlerin Afrika için mücadele ettiği zaman ortaya çıktı. 20. yüzyılın iki dünya savaşı gibi büyük bir kısmına, yayılmacı milliyetçilik sebep olmuştur. Birinci Dünya Savaşı, uzun bir silahlanma yarışı ve bir dizi uluslararası krizin ardından Ağustos 1914'te patlak verdiğinde, fetih ve askeri zafer umudu tüm büyük Avrupa başkentlerinde halkın sevincini yarattı. II. Dünya Savaşı, büyük ölçüde milliyetçiliğin ilham verdiği Japonya, İtalya ve Almanya'nın emperyal yayılmanın sonucuydu. Avrupa'da bu tür milliyetçiliğin en yıkıcı modern örneği, Bosnalı Sırpların "Büyük Sırbistan" ı yaratma hayalleri olmuştur. Yayılmacı milliyetçiliğin bir teması, ulusal yeniden doğuş veya yeniden yaratma fikridir. Bu tür bir milliyetçilik, büyük ölçüde geçmişteki büyüklük ve ulusal zafer efsanelerine dayanmaktadır. Mussolini ve İtalyan faşistler, İmparatorluk Roma günlerini özlüyorlardı. Rejimlerini 'Üçüncü Reich' olarak tanımlayan Alman Naziler, hem Bismarck'ın 'İkinci Reich'inden hem de Şarlman'ın Kutsal Roma İmparatorluğundan bahsediyorlardı.  
  
Tüm ulusların özel niteliklere sahip olduğu ve dolayısıyla çok farklı kaderleri olduğu inancı lehine tüm ulusların eşit olduğu fikrini reddetme eğilimi vardır. Onlara göre bazı uluslar yönetmeye uygundur; bazılar ise yönetilmeye. Bununla birlikte, bu tür milliyetçilikte daha az önemli olan başka şey bir ulus veya ırkın bir tehdit veya düşman olarak imajıdır. Düşman karşısında bir tür 'negatif bütünleşme' elde ederek, ulus birbirine yaklaşır ve kendi kimliğinin ve öneminin yoğun bir şekilde algılanmasını sağlar. <ref> Andrew Heywood, "Siyaset", çev: Bekir Berat Özipek, Bahattin Seçilmişoğlu, Atilla Yayla, Hasan Yücel Başdemir, (Ankara: Adres Yayınları, 2017) <ref>
+
Tüm ulusların özel niteliklere sahip olduğu ve dolayısıyla çok farklı kaderleri olduğu inancı lehine tüm ulusların eşit olduğu fikrini reddetme eğilimi vardır. Onlara göre bazı uluslar yönetmeye uygundur; bazılar ise yönetilmeye. Bununla birlikte, bu tür milliyetçilikte daha az önemli olan başka şey bir ulus veya ırkın bir tehdit veya düşman olarak imajıdır. Düşman karşısında bir tür 'negatif bütünleşme' elde ederek, ulus birbirine yaklaşır ve kendi kimliğinin ve öneminin yoğun bir şekilde algılanmasını sağlar. <ref> Andrew Heywood, "Siyaset", çev: Bekir Berat Özipek, Bahattin Seçilmişoğlu, Atilla Yayla, Hasan Yücel Başdemir, (Ankara: Adres Yayınları, 2017) </ref>
  
 
Hazırlayan: Selin Dikmen
 
Hazırlayan: Selin Dikmen
  
 
{{Kaynakça}}
 
{{Kaynakça}}

05.23, 21 Şubat 2021 tarihindeki hâli

Yayılmacı milliyetçilik, bir ulusun diğer milletlerden üstün olduğunu savunan aşırı milliyetçi bir ideolojidir. Bu milliyetçilik biçimi saldırgan, militarist ve yayılmacı bir karaktere sahiptir. Milliyetçiliğin saldırgan yüzü ilk olarak 19. yüzyılın sonlarında Avrupalı güçlerin Afrika için mücadele ettiği zaman ortaya çıktı. 20. yüzyılın iki dünya savaşı gibi büyük bir kısmına, yayılmacı milliyetçilik sebep olmuştur. Birinci Dünya Savaşı, uzun bir silahlanma yarışı ve bir dizi uluslararası krizin ardından Ağustos 1914'te patlak verdiğinde, fetih ve askeri zafer umudu tüm büyük Avrupa başkentlerinde halkın sevincini yarattı. II. Dünya Savaşı, büyük ölçüde milliyetçiliğin ilham verdiği Japonya, İtalya ve Almanya'nın emperyal yayılmanın sonucuydu. Avrupa'da bu tür milliyetçiliğin en yıkıcı modern örneği, Bosnalı Sırpların "Büyük Sırbistan" ı yaratma hayalleri olmuştur. Yayılmacı milliyetçiliğin bir teması, ulusal yeniden doğuş veya yeniden yaratma fikridir. Bu tür bir milliyetçilik, büyük ölçüde geçmişteki büyüklük ve ulusal zafer efsanelerine dayanmaktadır. Mussolini ve İtalyan faşistler, İmparatorluk Roma günlerini özlüyorlardı. Rejimlerini 'Üçüncü Reich' olarak tanımlayan Alman Naziler, hem Bismarck'ın 'İkinci Reich'inden hem de Şarlman'ın Kutsal Roma İmparatorluğundan bahsediyorlardı.

Tüm ulusların özel niteliklere sahip olduğu ve dolayısıyla çok farklı kaderleri olduğu inancı lehine tüm ulusların eşit olduğu fikrini reddetme eğilimi vardır. Onlara göre bazı uluslar yönetmeye uygundur; bazılar ise yönetilmeye. Bununla birlikte, bu tür milliyetçilikte daha az önemli olan başka şey bir ulus veya ırkın bir tehdit veya düşman olarak imajıdır. Düşman karşısında bir tür 'negatif bütünleşme' elde ederek, ulus birbirine yaklaşır ve kendi kimliğinin ve öneminin yoğun bir şekilde algılanmasını sağlar. [1]

Hazırlayan: Selin Dikmen


  1. Andrew Heywood, "Siyaset", çev: Bekir Berat Özipek, Bahattin Seçilmişoğlu, Atilla Yayla, Hasan Yücel Başdemir, (Ankara: Adres Yayınları, 2017)