Tabiiyet
Birey ve Devlet arasındaki yasal bağ. Uluslararası Adalet Divanı, Nottebohm davasında (1955) tabiiyeti şöyle tanımlamıştır: “Tabiiyet, temelinde bir toplumsal bağlılık olgusu ve karşılıklı hak ve ödevlerle birlikte gerçek bir varlık, çıkar ve duygu dayanışması bulunan bir hukuksal bağ olup, doğrudan doğruya kanun yoluyla veya idari yetkililerinin fiili sonucunda kendisine tabiiyet verilen kişi ile tabiiyeti kendisine tanıyan Devletin insan topluluğu arasında başka herhangi bir Devletinkinden daha yakın bir bağlantı tesis etmektedir”. Tabiiyet Kanunlarının İhtilafına İlişkin Belirli Sorunlar Hakkındaki 1930 tarihli Lahey Sözleşmesi’nin 1. Maddesine göre: “Her Devlet, kendi kanunlarına göre kimlerin kendi vatandaşı olduğunu belirler. Bu kanunlar, tabiiyetle ilgili olarak kabul edilen uluslararası sözleşmeler, uluslararası teamüller ve genel olarak kabul görmüş hukuk ilkelerine uyduğu sürece, diğer Devletler tarafından tanınacaktır”. Tabiiyet bağı, bir Devletin nüfusu için belirlediği birtakım bireysel hakları ve yükümlülükleri de beraberinde getirir. Bir Devletin kişiler üzerindeki yargı yetkisi/yetki alanı ilkesine dayalı olarak tabiiyet, örneğin bir Devletin vatandaşlarının bireysel haklarının yabancı otoriteler tarafındanihlal edilmesine karşı (özellikle diplomatik koruma yoluyla) koruma sağlama hakkı, vatandaşlarını topraklarına kabul etme görevi ve onları sınırdışı etme yasağını gözetmesi gibi göçe dair birtakım sonuçlar doğurur. [1]
- ↑ Göç Terimleri Sözlüğü, Uluslararası Göç Örgütü (IOM), 2.baskı, https://publications.iom.int/system/files/pdf/iml31_turkish_2ndedition.pdf