Post-modernite
Post-modernite , “şimdi, yeni” anlamlarına gelen “modernite” ve “sonrası” anlamına gelen “post” kelimelerinin birleşimiyle oluşmuştur. Kelime anlamı olarak “modernite sonrası” anlamına gelmektedir. Post-modernite kavramının tam olarak net bir karşılığı yoktur[1]. Post-modernite, modernliğin sonlanması ile ortaya çıkmış olan bir durumdur. Bu durum, modern toplumun alışkanlıkları ve davranış biçimlerinin umutlu görünmediği bir dönem olarak düşünülür[2].
Literatüre incelendiğinde, çoğunlukla sanat, mimari, edebiyat, tarih alanlarında bu kavram ile karşılaşılır. 1950-60’larda modern edebiyata karşı yeniyi temsil eden post-modernite, sonrasında 1970’lerde mimari alanda da aynı şekilde yeniyi temsil ederken kullanılmıştır. İkinci Dünya Savaşı sonrasında da toplumun bilgiye dayalı ekonomilerinden bahsetmek üzere kullanılmıştır[3]. Daha çok post-modernizmin toplumsal ve kültürel yansımalarını ifade etmek için kullanıldığı öne sürülmektedir. Modern toplum ve kültürün içine girmiş olduğu yeni durumu simgeleyen post-modernite kavramıyla birlikte, yeni düzende üretim yerine tüketim, bütünün yerine parçalanma, yüksek kültür yerine popüler kültürün hakim olduğunu gözlenmektedir[4].
Post-moderniteyle ilgili ilk teorik eser 1970’lerde Lyotard’ın “Postmodern Durum” isimli eseridir. Post-modernite kavramı da sosyoloji ve felsefe alanlarına bu kitap ile giriş yapmıştır. Bu kavrama bakıldığında hızlı ve çok tüketim ile ilgili de bağlantısı olduğunu görmektedir. Habermas bu konu ile ilgili, post-modernitenin yeni muhafazakarlık olduğunu ileri sürmüş ve üst, alt kültürler arasındaki ayrımı bulanık hale getirdiğini ifade etmiştir. Buradan yola çıkarak, postmodernitenin bireyini, batılı, şehirli, teknoloji ile iç içe ve zevkine düşkün biri olarak ele alınmaktadır. Post-modernitenin sunduğu şey, küresel kapitalist düzen ve her şeyin tüketilebilir bir nesne haline gelmesidir[5].
Bu anlamda post-modernitenin, yaşam ve kültür biçimine dönüştüğünü görülmektedir. Bu biçimin moderniteye karşı oluşu ile birlikte birçok düşünür bunun yeni bir paradigma olduğunu da ele almaktadır. Aksini söyleyen düşünürler de bunun yeni bir şey olmadığını, yalnızca yeni bir söyleyiş olduğunu ifade etmektedir[6]. Modernitenin bileşenleri incelendiğinde, akılcılaşma, bürokrasi, bireyselleşme gibi kavramları görürüz[7]. Post-modernitenin bileşenlerinde ise, yabancılaşma, şeyleşme, narsisizm, risk, güven kaybı, kaygı kavramları karşımıza çıkmaktadır. Aynı zamanda, çoğulculuk, sivil toplum gibi konular ön plana çıksa da tüketim odaklı ve toplumsal olaylara karışmayan, kendi özel alanı dışında bir şeye ilgi duymaz[8].
Hazırlayan: Sena Selvi
Kaynakça
- ↑ Mevlüt Altıntop, “Zygmunt Bauman’ın Akışkan Modernite Yaklaşımının İletişim Olgusuna Yansıması” , Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi, 2021, s. 29.
- ↑ Mehmet Emin Şimşek, “Moderniteden Postmoderniteye Uzanan Bir Köprü: Zygmunt Bauman” Yüksek Lisans Tezi, Atatürk Üniversitesi, 2014, s. 44.
- ↑ Yaşar Özdemir, Elif Özdemir, Ufuk Aktaş, “Postmodernite ve Etnisite” Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2008, s. 329. (erişim 18.02.2010)
- ↑ Fatih Akyüz, “Bauman ve Postmodernite” , İçtimaiyat Dergisi, 4/1, 2020, s. 82.
- ↑ Şimşek, “Moderniteden Postmoderniteye”, s. 45-47. 5
- ↑ Altıntop, “Zygmunt Bauman” , s. 129. 6
- ↑ Ergün Temizkaya, “Modernite ve Postmodernite: Bazı Parametreler Açısından Bir Yaklaşım”, Akademik Hassasiyetler, 2/4, 2015, s.178.
- ↑ Erol Turan, Emre Aydilek, “Modernite ve Postmodernite Ekseninde Kamusal Yaşamın Dönüşümü” , 21. Yüzyılda Eğitim ve Toplum Eğitim Bilimleri ve Sosyal Araştırmalar Dergisi, 27,2017, s. 287.