Mutlak Üstünlükler Teorisi

TUİÇ Sözlük sitesinden
Gezinti kısmına atla Arama kısmına atla

Klasik Dış Ticaret Teorileri’nden olan Mutlak Üstünlükler Teorisi fikrini ilk kez ortaya atan kişi “Ekonominin Babası” olarak da anılan Adam Smith’tir. Adam Smith, modern dış ticaret teorisinin oluşmasına büyük katkıda bulunmuş, bu alana öncülük etmiştir. Smith, bu teorisinden ilk kez 1776 yılında yayınladığı “Ulusların Zenginliği” isimli eserinde bahsetmiştir. Böyle bir teoriyi ortaya atma sebebi ise dış ticaret teorisinin yapılış nedenini açıklamaktır.

Bu teori ortaya atılmadan önce dünyada hakim bir iktisadi görüş olan Merkantalizm yaygındı. Merkantalizm’e göre dünya serveti sabittir, dış ticarette ise Sıfır Toplamlı Oyun (Zero-Sum Game) mantığı hakimdi. Bu kavram, taraflardan birinin kazancı bir diğerinin kaybının olduğu durumlarda ifade edilir.

Mutlak Üstünlükler Teorisi’ne göre ise, Merkantalist sistem değil serbest ticaret ortamı olmalıdır. Bir devletin bir ürünü rakiplerinden düşük maliyetle üretmesi halinde “mutlak üretim üstünlüğüne” sahip olacaktır, buna mutlak avantaj denmektedir. [1]

Teoriye göre, bir ürünü üretme konusunda en iyi olan ülke, o ürünü üretmeye devam etmelidir ve üretimde eksik kaldığı ürünleri –pahalıya üretebildiklerini- ithal etmelidir. Böylelikle, dış ticarette refah seviyesinin artması planlanmıştır. Teoriyi açıklamak için bir örnek vermek gerekirse, elma üretimi yapan A ve B ülkelerini ele alalım. A ülkesinin elma üreticiliği yapmak için B ülkesinden daha elverişli iklime ve üretken işçilere sahip olduğunu varsayalım. Bu durumda A ülkesi dönüm başına B ülkesinden daha fazla elma üretecek ve bu elmayı daha az işçi ile müşteriye ulaştırabilecektir. Böyle bir durumda A ülkesi elma üretiminde B ülkesine karşı mutlak üstünlüğe sahiptir. Böylelikle ülkeler avantajlı oldukları malları kendileri üretmek, diğerini ise dışarıdan almak suretiyle zenginleşmiş olacaklardır. [2]

Bir diğer örnek ise,

Örnek Tablo
Ülke Pantolon Lamba
Almanya 100 Birim 80 Birim
Çin 20 Birim 40 Birim

Tabloda gösterilen örneğe göre Almanya, pantolon üretiminde Çin’den 5 kat iyidir. Çin ise lamba üretiminde Almanya’dan 2 kat iyidir. Almanya pantolon üretiminde mutlak üstünlüğe sahip iken Çin ise lamba üretiminde mutlak üstünlüğe sahiptir. Bu durumda, Almanya pantolon üretimi konusunda uzmanlaşmalı ve Çin'e bu ürünü ihraç etmeli, Çin'den de lamba almalıdır. Çin ise Almanya'nın tam tersi durumu uygulamaya koymalıdır. Örnekte de görüldüğü üzere bu teori tamamen uluslararası işbölümüne dayanmaktadır ve sonucu ise her iki ülkenin yararınadır.


Adam Smith ise teorisini şu şekilde anlatmaktadır:

Terzi kendi ayakkabılarını yapmaya kalkmaz, onları kunduracıdan alır. Kunduracı kendi elbiselerini dikmeye girişmez, fakat bir terziye diktirir. Çiftçi bunların her ikisini de yapmaya kalkmaz fakat bunları zenatçılara yaptırır. Hepsi, tüm çalışma güçlerini komşularından daha avantajlı bir şekilde kullanmayı çıkarlarına uygun bulurlar ve tim diğer ihtiyaçlarını ürünlerinin bir kısmıyla veya bununla aynı şey olan bu bir kısım ürünlerinin fiyatıyla satın alma yoluna giderler. Her aile için öngörülebilir olan bu tutum büyük bir krallık için akılsızlık olarak nitelenemez. Eğer yabancı bir ülke bize, kendi yapabileceğimizden daha ucuz olan mallar temin edebilirse, bunu avantajlı olduğumuz bir sanayimizin ürününün bir kısmı karşılığında onlardan satın almamız daha uygundur. [3]

Mutlak üstünlük, doğal ve kazanılmış üstünlük olarak tanımlanmaktadır.

Doğal Üstünlük

Doğal üstünlük, ülkelerin sahip olduğu coğrafi konuma, jeolojik yapıya, iklime, arazi koşullarına dayanmaktadır. Bu nedenlerden kaynaklanan mutlak avantajlara doğal üstünlük denmektedir. Bu kavrama örnek olarak, Karadeniz Bölgesi bol yağış aldığı için fındık, pirinç, çay gibi ürünler yetiştirilmekte iken İç Anadolu Bölgesi karasal olduğundan dolayı tahıl grubu ürünleri daha kolay bir şekilde yetişmektedir. İklim ve toprak yapısı buna el vermektedir. Daha düşük verimle ürün elde etme düşüncesi ile tahıl ürünlerini Karadeniz'de yetiştirmeye çalışıldığı takdirde başarısız olunacaktır. Bunun yanı sıra, verim ve gelir düşüklüğü de meydana gelecektir.

Tarım ürünlerinin yanı sıra diğer doğal kaynaklar da doğal üstünlük kapsamındadır. Petrol kaynaklarının Orta Doğu, Venezuela ve Rusya'da bol miktarda bulunması, Türkiye'de bor ve pamuğun, kahvenin Afrika'da yoğun olarak mevcut olması mutlak üstünlük teorisi ile açıklanmaktadır.

Kazanılmış Üstünlük

Bu üstünlük türünde doğal üstünlükteki açıklamalara ek olarak teknolojinin de ön plana çıktığı görülmektedir. Bunun temelinde de eğitim-öğretim, yeni fikirlere açık olma, fon sağlama, yeni girişimlerin ve AR-GE çalışmalarının desteklenmesi gibi faktörler etkilidir. Kazanılmış mutlak üstünlüğe verilebilecek en iyi örnek ise herhalde Japonya olsa gerektir. Dağlık ve depremlere açık, Türkiye’nin yarısı kadar bir arazide, Türkiye’nin 1,5 katından fazla bir insanı barındıran ve bilinen hiçbir doğal kaynağa sahip olmayan, üstüne üstlük 2. Dünya Savaşında iki şehri atom bombası, birçok sanayi şehri ise ağır konvansiyonel bombalarla harap olarak çıkan bu ülke çalışma, disiplin, ar-ge ve ülke çıkarlarını bireysel çıkarlardan önde tutma kültürü ile dünyanın ABD ve Çin’den sonra en büyük 3. Ekonomisi olma durumunu sürdürmektedir. [4]



Hazırlayan: Dilek Keçeci


  1. T. Palacıoğlu, “Mutlak Üstünlük Ve Bazı Dış Ticaret Teorileri”, (İTO-İDA, 2018)
  2. H. Topuz & A.E. Coşkun, “Ricardo’nun Karşılaştırmalı Üstünlükler Teorisi: Türkiye, Kolombiya Ve Güney Kore”, (Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi S. B. E. Dergisi, 2018)
  3. A. Smith, “Wealth of Nations (1776)”, (Prometheus Books, 1991)
  4. T. Palacıoğlu, “Mutlak Üstünlük Ve Bazı Dış Ticaret Teorileri”, (İTO-İDA, 2018)