Klasik Liberalizm

From TUİÇ Sözlük
Jump to navigation Jump to search

Klasik liberalizmin merkezi teması, onun bireyciliğin en uçtaki biçimine duyulan bağlılıktadır.Beşeri varlıklar egoist, yalnızca kendi çıkarını gözeten ve kendine güvenen yaratıklar olarak görülür. C.B.Macpherson'un sahiplenici bireycilik olarak kavramsallaştırdığı bu yaklaşımda bireyler, kendi kişiliklerinin ve kapasitelerinin sahibi olan ve topluma veya diğer bireylere hiçbir şey borçlu olmayan varlıklar görülürler.Bu atomist toplum yaklaşımı, müdahalesizlik veya birey üzerinde dışsal bir zorlamanın yokluğu anlamındaki negatif özgürlük inancıyla desteklenir. Bu yaklaşımda, devlete ve tüm biçimleriyle hükümet müdahalesine karşı derin bir sempatisizlik vardır. Tom Paine'in ifadesiyle devlet zorunlu bir kötülüktür.Devlet, en azından düzeni ve güvenliği tesis etmesi ve sözleşmelerin uygulanmasını sağlaması anlamında zorunludur.Bununla beraber, topluma kolektif bir irade empoze etmesi, dolayısıyla bireyin özgürlüğünü ve sorumluluğunu sınırlaması anlamında kötülüktür.Bu yüzden klasik liberal idealde devlet, vatandaşın diğer vatandaşların tecavüzünden korunması rolüyle sınırlı olduğu minimal veya gece bekçisi devlet olarak kurgulanır.İktisadi liberalizm şeklinde bu konum, serbest piyasa mekanizmasına duyulan derin bir inançla ve ekonominin en iyi işlemesinin hükümet tarafından kendi haline bırakıldığında gerçekleşebileceği inancıyla desteklenir.Bu bağlamda laissez faire kapitalizmi, refahı teminat altına alan, bireysel özgürlüğü destekleyen, liyakate göre bireylerin yükselişine ve düşüşüne izin veren ve sosyal adaleti sağlayan bir sistem olarak görülür.[1]

  1. Heywood, Andrew, Siyaset, çev.: Bekir Berat Özipek, Bahattin Seçilmişoğlu, Atilla Yayla, Hasan Yücel Başdemir, Ankara: Adres Yayınları, 18. Baskı, 2017.