Josip Broz Tito

TUİÇ Sözlük sitesinden
Gezinti kısmına atla Arama kısmına atla
Gettyimages-514964674-612x612.jpg

Josip Broz Tito, o zamanlar Avusturya-Macaristan İmparatorluğu himayesinde olan Hırvatistan’ın Kumrovec köyünde 7 Mayıs 1892 tarihinde dünyaya gelmiştir. Annesi Sloven, Babası Hırvat idi. İlkokulda başarısız bir eğitim hayatı geçirmesi üzerine, 15 yaşına geldiğinde köyünden 97 km ötede olan Sisak kasabasında bir sanayide bulduğu işte çalışmaya başlamıştır. Sanayide çalıştığı sırada Sosyal demokrata ilgi duymaya başlayan Tito, Slobodna Rec adlı gazeteyi okumaya ve satmaya başlamıştır. Sisak’taki işinin ardından Zagreb’te iş bulmuştur ve orada Metal İşçileri Sendikası’na ve Hırvatistan-Slovenya Sosyal Demokrat Partisi’ne üye olmuştur. Buralarda siyasi hayatının başlangıcı yaparken bir yandan da çalışmaya devam etmiştir. Çalışmak için Avrupa’nın birçok şehrine gitmiştir ve bu sırada da gittiği yerlerde Almanca ve Çekçe öğrenmiştir. [1]

Askeriyede eğitim almak isteyen Josip Broz, 1913 yılında bu fırsatı yakalamış ve Avusturya-Macaristan ordusuna asker olarak alınmıştır. Avrupa merkezli başlayıp ardından tüm dünyaya yayılan ve Japonya’dan Amerika’ya kadar derin etki ve değişim yaratan 1. Dünya Savaşı 1914 yılında başlamıştır. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu sınırlarında doğan ve yine bu imparatorluğun ordusunda asker olan Josip Broz, ilk olarak Sırbistan’a karşı savaşmak için Sırbistan’a gönderilmiştir. Tito’nun cephede Sırbistan’a karşı savaşması, Sırp milliyetçileri tarafından onun Sırp karşıtı olduğu düşüncesine bir işaret olarak görülmektedir. 1915 yılında Bukovina’da – günümüzde Ukrayna ve Romanya sınırlarında bulunan bir bölgedir- yaralanıp Ruslar’a esir düşmüştür. Rusya’da hastanede uzun bir süre geçiren Tito, hastanede yattığı süre boyunca okuduğu Rusça kitaplar sayesinde dilini geliştirmiştir. Siyasi hayatı Avrupa ile sınırlı kalmayıp o sıra yönetimin Bolşevikler’de olduğu Rusya’nın Omsk şehrine gelmiş ve 1919’da partiye üyeliğini gerçekleştirmiştir. Josip Broz’un Omsk şehrinde bulunduğu esnada bölgeye Çek Ordusu hakim olmuştur. Bir süre saklanarak yaşamak zorunda kalmıştır. Ekim Devrimi'nden sonra meydana gelen Rus İç Savaşı’ndan faydalanarak 1920 yılında memleketine dönmüştür.

Savaş öncesinde Avusturya-Macaristan İmparatorluğu himayesinde bulunan Hırvatistan artık Sırp-Hırvat-Sloven Krallığı'nın bir parçası idi. Savaş sonrasında Zagreb’e dönen Josip Broz siyasi çalışmalarına devam etmiştir ve 1927 yılında Metal İşçileri Sendikası’nın Hırvatistan Merkez Sekreteri olmuştur. Komünist Parti 1928’de Zagreb’te bir toplantı düzenlemiştir. Bu toplantıya katılan Josip Broz, parti içinde yeni örgütlere karşı çıkmıştır ve toplantı sonunda ise partinin yeni genel sekreteri olmuştur. Toplantıdan kısa bir süre sonra tutuklanıp hapse giden Josip Broz Tito, orada kendi hayatı için çok büyük öneme sahip olacak ve ömür boyu öğretmeni olacak olan Moşa Pijde ile tanışmıştır. Hapishaneden çıktıktan sonra sırasıyla Valter ve Tito takma adlarını kullanan Josip Broz, Hırvat Komünist Partisi (HKP) tarafından 1934 yılında yapılacak olan YKP Merkez Kurulu Toplantısı için Viyana’ya delege olarak gönderilmiştir. 1935 yılında Sovyetler Birliğine giden Tito, Komintern’in Balkan şubesinde çalışmağa başladıktan sonra oradaki KP üyesi ve NKVD (Devlet Güvenlik Teşkilâtı) mensubu olmuştur. 1936 yılında Yugoslavya’ya dönen Tito, ertesi yıl Stalin tarafından YKP genel sekreterliğine atanmıştır. [2]

Tito ve İkinci Dünya Savaşı

İkinci Dünya Savaşı’na direkt olarak katılmayan Yugoslavya kendini bir anda savaşın içinde bulmuştur. Ülkenin birlik ve beraberlik içinde olması gereken bu koşullarda ise Yugoslavya’nın yıkılışından bölgede ortaya çıkan faşist hareketlere kadar birçok olay yaşanmıştır. Önemli olaylardan biri Partizanlar’ın kurulmasıdır. Partizanlar, 1941 yılında Josip Broz Tito tarafından kurulmuştur. Bu silahlı kuvvetlerin kuruluşunun amacı ise Yugoslavya’nın 1941 yılında Mihver Devletleri (Almanya, İtalya, Bulgaristan, Macaristan, Arnavutluk) tarafından işgal edilmesidir. İlk başta sadece Hırvatlardan oluşurken zamanla bu skala genişlemiş, zamanla tüm bölge halkını içeren bir grup olmuştur. Bu yazıda daha önce de bahsedildiği gibi, Yugoslav Kraliyet Ordusu Mihver Devletleri’nin saldırılarına sadece 12 gün dayanabilmiştir. Sonuç olarak, Kral ve Bakanlar Kurulu üyeleri ülkeyi terk etmiş, diğer yöneticiler ise teslim olmuşlardır. Yaşanan bu hadiseler neticesinde de Yugoslavya tamamen yıkılmıştır.

İkinci Yugoslavya'nın Kuruluşu

Yugoslavya’nın federe bir devlet olması gerektiği kararı henüz İkinci Dünya Savaşı bitmeden önce alınmıştır. 1942 yılında farklı tarihlerde Bihaç ve Yayçe’de Yugoslavya Faşist Karşıtı Milli Kurtuluş Meclisi (AVNOY) adı altında Tito tarafından seçilmiş vatanseverler ve Halk Kurulları’nın seçtiği temsilciler biraraya gelmiştir. Milli Kurtuluş Ordusu oluşturulduğunda Tito, hem askeri hem siyasi hem de idari başı olarak kabul edildi. Bu esnada hala savaş bitmemiş idi. Hitler’in Yugoslavya’yı elde etme amacı devam etmekte idi. Bu yüzden 1943 yılında bir kez daha saldıran Hitler, Partizanlar’ın direnişiyle karşılaşmış, bölgenin dağlık ve zorlu yapısından dolayı da geri çekilmek zorunda kalmıştır. Saldırı ile aynı yıl olan 1943’te Sovyetler Birliği’nin Tahran’da bulunan büyükelçilik binasında Joseph Stalin, Franklin D. Roosevelt ve Winston Churchill biraraya gelmişlerdir. Tahran Konferansı sonunda ise Tito ve Partizanlar resmi olarak tanınmıştır. Geçici hükümet olan ‘‘Demokrat Federal Yugoslavya’’ 7 Mart 1945’te Belgrad’ta ilk kez toplanmıştır. Geçici hükümet, Yugoslavya Komunist Partisi ve sürgünde olan Kral’ın temsilcilerinden oluşmaktadır. Aynı yılın Kasım ayında yapılan seçimlere dair ise bazı iddialar mevcuttur. Öyle ki, seçimde sandıkların başında Partizan askerlerinin silahlı bir şekilde durduğu, oy pusulasında sadece YKP’nin bulunması ve kör sandık pusulasının ve dahi YKP’ne oy kullanmayan kişilerin cezaya çarptırılması gibi iddialar mevcuttur. Seçimin sonucu Josip Broz Tito’nun geçici Başbakan görevi kalıcı olmuştur. Başbakan seçilmesinin yanı sıra, Dışişleri Bakanı görevi de kendisinin olmuştur. Ülkenin adı ise Demokrat Federal Yugoslavya’dan Yugoslavya Federal Halk Cumhuriyeti (Federativna Narodna Republika Jugoslavije) olarak değişmiştir. 1945’in son günlerinde ise yeni bir isim değişikliği ile ‘Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti’ şeklinde son halini almıştır.

Tito-Stalin Ayrılığı (Tito-Stalin Split)

Kominform, Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa ülkelerini ‘‘Amerika Emperyalizmine’’ korumak amacıyla ile kurulmuştur. Birliğe dahil olan ülkeler, SSCB, Polonya, Bulgaristan, Çekoslovakya, Romanya, Macaristan, Yugoslavya, Fransa, İtalya’dır. Küçük bir ayrıntı vardır ki o da, bu üye ülkelerin Komünist Parti liderleri Kominform’da biraraya gelmektedir. Yapılan ilk Kominform toplantısında Tito ve Stalin ikilisinin arası gayet iyi görünüyor, herhangi bir sorun yokmuş izlenimi veriyordu. Fakat, Tito’nun Balkanlar’ın lideri olma isteği ile Stalin’in Yugoslavya’yı uydu devleti haline getirme isteği çakışıyordu. Bunun yanı sıra, Josip Broz’un diğer Doğu Avrupa ülkelerinin liderleri gibi olmaması da Stalin için sorun teşkil etmekte idi. Yapılan İkinci Kominform görüşmesine Tito katılmadı ve diğer üye ülkeler, Yugoslavya’yı bu birlikten ihraç etme kararı aldılar. Dışişlerinde beklenenin aksine oldukça başarılı olan Josip Broz liderliğindeki Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti içişlerinde başarısının ivmesi düşmeye başlamıştı.Ülkede meydana gelen huzursuzluklar, işsizliğin artması, öğrenci protestolarının sonunun gelmesi için yapılan reformlar ülkenin sonunu getirmketeydi. Bunun yanı sıra Balkanlar’da yüzyıllardır bir sorun olmuş olan milliyetçilik [3] artış göstermeye başlamıştı. Bunun sonucu olarak da Yugoslavya’nın içinde yaşayan milletler arasında sürtüşmeler, anlaşmazlıkların çıkması ve bu milletlerin daha fazla özerklik istemeye başlaması dağılımın yaklaştığının bir işareti sayılabilirdi. Ayaklanmaları bastırmak için verilen haklar, anayasa değişiklikleri, yapılan reformlar sonucunda 1970’lerin sonunda özerk bölgeler ile cumhuriyetlerin denk konuma gelmesi başlı başına bir sorun kaynağı olmuştur.

Ayakta kalması için çok büyük çabalar sarfedilen ve emekler verilen Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti’nin dağılma sinyalleri verdiği günlerde, Yugoslavya’yı ayakta tutan esas unsur olan efsanevi lider Josip Broz Tito hayata veda etmişti. Ben Josip Broz Tito, bu küreyi ellerimle tutarak değil alttan nefesimle üfleyerek havada tutuyorum. Umarım benim nefesim tükendiğinde birisi bu görevi devralır. Yoksa kristal küre yere düşer ve tuz buz olur... İşte o zaman dünyanın kaderinin korunması başka bağımsız ülkelere kalır.


Hazırlayan: Dilek Keçeci