Humeyni Rejimi

From TUİÇ Sözlük
Jump to navigation Jump to search

Humeyni dışarıdan, arkadaşları ve taraftarları içeriden Şah idaresine karşı olan faaliyetlerini hızla sürdürüyorlardı. Her iki tarafın birbirleriyle olan mücadelesi İran'da büyük tahribatların meydana gelmesine sebep olmuştu. Humeyni, Şah'ın icraatlerindeki hatalarını sıkı takip etmesiyle halkın gözünde bir kurtarıcı sıfatı aldı. Şah, hem tahtını hem İran'ı bu mücadelenin kanlı bir boyuta geçmesi üzerine 16 Şubat 1979'da terk etmek durumunda kaldı. Ayrıca bu tarihte Şah'a bağlı tüm kuvvetler Humeyni'nin kontrolüne geçti. Humeyni ilk olarak "İslâm Devrim Konseyi" ni kurdu ve bunu takiben "Merkezi Komite" kuruldu. Lakin bu kurulan konsey ve komite ile ülkeyi doğrudan kontrol etmek mümkün olmadığından, bürokrat olan Mehdi Bazergan hükümeti kurmak üzere görevlendirildi. Bu dönemde kurulan "Devrim Mahkemeleri" Şah taraftarlarına müdafaa hakkı tanınmadan idam edilmişlerdir. Humeyni yargılamada savunma avukatlarının bulunmasını onaylamayarak, "Suçluların mutlaka yargılanacağını ve idam edileceğini" bildirerek Devrim Mahkemeleri Reisi Halhali'ye cesaret vermiştir ve bunun üzerine Halhali rejim karakterini ortaya koyan açıklamayı yapmıştır : "Devrim Mahkemeleri İran milletinin nefretinden çıkmıştı ve bu insanlar İslam kurallarından başka kural kabul etmezler." Fakat Humeyni ve Devrim Mahkemeleri Reisinin bu açıklamalarına rağmen bir kısım din adamlarının, insanları sorgusuz sualsiz idam mangaları önüne gönderilmesinin İslâmiyet namına utanç verici bir hareket olduğunu söylemişlerdir. Devrim Muhafızlarının böyle baskı ve terör hareketlerine daha fazla direnç gösteremeyen Başbakan Bazergan 6 Kasım 1979'da istifa etmek durumunda kalmıştır.Devlet idaresinde yeterli tecrübeyi elde eden Humeyni, İslâm prensipleri (Şii prensipler) çerçevesinde bir anayasa hazırlamıştır. Bu anayasa din adamlarına idari makamlarda vazife alacaklardı. Eğitim, iktisadi ve ticari işler İslami adetlere göre işleyecekti. Ayrıca bu yeni anayasadan sonra 72 üyenin bulunduğu bir meclis oluşturulmuştur. Humeyni’nin başında olduğu İran İslâm Cumhuriyeti rejiminin sistemine göre dört yılda bir büyük yetkileri olan bir Cumhurbaşkanı seçilecektir. Lakin Cumhurbaşkanı seçimi sonucu Humeyni ve arkadaşlarını memnun etmeyecektir. Seçimi Fransa’da yetişmiş bir uzman bürokrat olan Beni Sadr kazanmıştır. Sadr normal bir hukuk sistemine geçişi sağlamak için çalışmalara başlamıştır fakat başbakan olarak Humeyni’nin adayı Muhammed Ali Recai seçilmiştir, onun seçtiği bakanlar da Humeyni taraftarlarından meydana gelmiştir. Taraftarlar arasında rejimin işleyişi ve geleceği hakkındaki mücadelenin kızıştığı zamanda 22 Eylül 1980 tarihinde Irak, İran’a harb ilan etmiştir. Bu harbin başlaması mollaların Beni Sadr’ı saf dışı etmesi ve Hamaney ‘i Cumhurbaşkanlığına getirmelerini sağlanmıştır. Meclis başkanlığına Humeyni’nin yakın adamlarından Rafsancan getirilmiştir ve başbakanlığa da Musavi getirilmiştir. Ayrıca Humeyni rejimi verdiği eğitim ile kendini destekleyen bir gençlik ve müdaafa eden bir ordu (Devrim Muhafızları) yetiştirmiştir.

İran-Irak Savaşı

İran İslam Cumhuriyeti dış politikada bağımsızlık ilkesini benimseyerek hareket etmiş ve ABD öncülüğünde kurulan CENTO’dan ayrılmıştır. Ayrıca SSCB ile imzalanan dostluk anlaşmalarının bazı maddeleri tek taraflı olarak feshedilmiştir. Ülkedeki yeni yapılanma sırasında İran’a uygulanan ambargo ile ihracatın azalması ekonomiyi olumsuz etkilemiştir. İran-Irak Savaşı’nın sebeplerini Basra Körfezi ve Şattülarap Su Yolu üzerinde egemenlik mücadelesi, Saddam Hüseyin’in Arap liderliğine soyunması olarak sıralanabilir. Saddam Hüseyin Basra Körfezi’ne hakim olmak için İran’daki iç karışıklıkların da meydana gelmesiyle 22 Eylül’de Irak uçakları İran’a Hücum etmeye başlamıştır. Savaşın ilk günlerinde Irak üstünlüğü söz konusu olsa da İran’ın direnişini arttırması savaşı karşılıklı olarak yıpratma sürecine sevketti. Tahran ve Bağdat Karşılıklı bombalandı. İki ülkenin de ekonomisinin temel taşlarından biri petroldür. Irak, petrol taşıyan gemilere saldırılar düzenlemeye başlamıştır aynı şekilde İran da Irak petrol tesislerine saldırıda bulunmuştur. ABD, Irak’a çeşitli kanallardan silah yardımı yapmış ve büyük miktarda borç para sağlamıştır. Bu savaşta Suriye ve Libya İran’ı diğer Arap ülkeleri ve Batılı devletler Irak’ı desteklemiştir. Türkiye ise tarafsız kalmıştır.