Batı Poliyarşileri

From TUİÇ Sözlük
Jump to navigation Jump to search

Batı poliyarşileri, geniş anlamda "liberal demokrasiler" veya sadece "demokrasiler" olarak kategorileştirilen rejimlere denktir. Batı poliyarşilerinin anavatanı Kuzey Amerika, Batı Avrupa ve Avustralasya(*)'dır. Huntington'a göre bu tür rejimler ilk iki demokratikleşme "dalgasının" bir ürünüdür: ilki 1828 ile 1926 tarihleri arasında ABD, Fransa ve İngiltere gibi ülkelerde ortaya çıktı; ikincisi ise 1943 ile 1962 tarihleri arasında Batı Almanya, İtalya, Japonya ve Hindistan gibi ülkelerde ortaya çıktı. Her ne kadar poliyarşiler genel olarak demokratikleşme ve liberalleşme doğrultusunda geliştirilse de, "poliyarşi" terimi iki sebeple "liberal demokrasi" terimine göre daha fazla tercihe şayandır. İlk olarak, liberal demokrasi kimi zaman siyasi bir ideal olarak görülür ve daha geniş normatif anlamlar içerir. İkincisi, "poliyarşi" terimini, kullanmak, bu rejimlerin demokrasi hedefinin gerisinde bir yerde bulundukları anlamına gelir.

Bununla beraber Batı poliyarşilerinin hepsi de birbirine benzer değildir. Bazıları merkezîleşme ve çoğunluk yönetimine meyilli iken, diğerleri iktidarın parçalanmasına ve çoğulculuğa meyillidir. Lijphart (1990, 1999) "çoğunluk" demokrasileriyle "mutabakat" demokrasilerini birbirinden ayırarak bu olguyu vurgulamaktadır. Westminster Modeli olarak adlandırılan çoğunluk demokrasileri, parlamenter çizgiye uygun olarak örgütlenirler. Bunun en somut örneği İngiltere'dir; ama belirli yönleriyle bu model Yeni Zelanda, Avustralya, Kanada, İsrail ve Hindistan tarafından da benimsenmiştir. Çoğunlukçu modeller, şu özelliklerden birine veya tümüne sahiptirler:

- tek parti hükümeti

- yürütme ile meclis arasında kuvvetler ayrılığının olmaması

- ya tek-meclisli ya da zayıf bir çift-meclisli parlamento

- iki parti sistemi

- teküyelikli çoğunluk (veya "ilk geçen göreve") seçim sistemi

- üniter ve merkezileşmiş hükümet

- yazılı olmayan bir anayasa ve meclis egemenliği

Buna karşılık diğer Batılı poliyarşilerin özelliği, hükümette ve parti sisteminde iktidarın dağılmış olmasıdır. Çoğulcu demokrasinin ABD modeli, büyük ölçüde, bizatihi anayasanın ilkeleri tarafından yüceltilen kurumsal bir parçalanmaya dayanır. Başka yerlerde, özellikle Kıta Avrupası'nda mutabakat, parti sistemiyle ve pazarlık ile iktidarı paylaşma eğilimiyle desteklenir. Belçika, Avusturya ve İsviçre gibi devletlerde, dini, ideolojik, bölgesel, kültürel veya diğer bakımlardan derin bir biçimde bölünmüş olan toplumlara uygun olan ortaklık demokrasisi (consociational democracy) gelişmiştir. Mutabakatçı veya çoğulcu modeller, genellikle şu özelliklere sahiptirler:

- koalisyon hükümeti

- yürütme ile meclis arasında kuvvetler ayrılığı

- etkin bir çift-meclisli sistem

- çok-parti sistemi

- nisbî temsil

- federalizm veya yetki devri

- yazılı bir anayasa ve bir haklar bildirgesi.

Hiç şüphesiz diğer bir açıdan bakıldığında, bütün poliyarşik rejimler, daha doğrusu bütün rejimler kendine özgü ve dolayısıyla müstesnadır. Örneğin ABD'nin istisnailik özelliği, genellikle feodal bir geçmişinin olmasıyla veya yerleşim tecrübesi ve sınır genişlemesiyle bağlantılıdır. Bu durum, ABD'nin sahip olduğu, Batı poliyarşileri arasında benzeri olmayan ve sosyalist bir parti veya hareket için hiçbir şekilde uygun olmayan güçlü bireyci siyasi kültürü açıklayabilir. ABD aynı zamanda Batılı rejimler arasında en bariz biçimde dindar olandır ve örneğin Hıristiyan fundamentalizminin (kökten-dinciliğinin) belli başlı bir siyasi güç olarak belirginleştiği tek ülkedir. [1]

(*) Asya kıtasının güneydoğusundaki büyüklü küçüklü adaların tümü (Redhouse Sözlüğü).


  1. Heywood, Andrew, Siyaset, çev.: Bekir Berat Özipek, Bahattin Seçilmişoğlu, Atilla Yayla, Hasan Yücel Başdemir, Anakara: Adres Yayınları, 18. Baskı, 2017.