İklim Mültecileri

From TUİÇ Sözlük
Jump to navigation Jump to search
Mülteciler..jpg

Küresel iklim değişikliği sonucu ekilebilir tarım topraklarının azalması, deprem, sel ve su baskınları veya kuraklık benzeri çevresel faktörlerde değişmelerin ortaya çıkması sebebiyle insanların yaşadıkları alanları terk etmeleri sonucu oluşturdukları göç hareketleri “iklim mültecileri” (climate refugees) kavramını ortaya çıkarmıştır[1]. İklim değişikliği sonucu yapılan bu yer değiştirmeler üç şekilde gerçekleştirilmektedir[2]. Bunların ilki “geçici yer değiştirme” (temporarily displaced) olarak adlandırılır. Bu yer değiştirmede kişiler, iklim değişikliği sonucu ayrıldıkları bölgelere bir zaman sonra geri dönerler. İkinci olarak “daimî yer değiştirme” (permanently dispalacement) ise kişilerin; yaşadıkları yerlerden başka ve yeni bir bölgeye ayrılmamak üzere yerleşmeleri anlamına gelir. En son yer değiştirme şekliyse iklim değişiklikleri sonucu daimî veya geçici şekilde yaşadığı yeri terk eden kişilerin yüksek hayat standartlarına sahip olabilecekleri ülkelere yerleşmesidir[3].

İklim mültecileri kavramına alternatif olarak “iklim göçmenleri (climate refugees)” kavramı da tercih edilebilmektedir[4]. Bahsedilen bu iki kavrama benzer olarak; çevredeki birtakım değişiklikler sonucu kalıcı veya geçici şekilde yer değiştirme süreçleri de “çevre mültecileri” (environmental refugees) kavramıyla anılabilmektedir[5]. 1998 yılında Norveç Mülteci Konseyi tarafından kurulmuş olan Ülke İçinde Yerinden Edilme İzleme Merkezi’ne (IDMC) göre; 2008’den bu yana 318 milyon insan deprem, kasırga, kuraklık ya da sel gibi doğal nedenlerle zorunlu olarak bulundukları yerlerden ayrılmışlardır[6]. Bahsedilen 318 milyon insanın 30,7 milyonu ise sadece 2020 yılı içerisinde yer değiştirmiştir. Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Dernekleri Federasyonu’ nun raporuna göre; 2050 yılına gelindiğinde iklim değişikliği sonucu yaşadıkları bölgeleri terk edecek insanların sayısının ikiye katlanacağı tahmin edilmektedir[7].

İklim Mültecileri Kavramının Hukuki Çerçevesi

1951 Cenevre Konvansiyonu'na istinaden bir kişinin mülteci statüsünde kabul edilebilmesi için ilgili kişinin ülkesinin dışında bulunması; ırkı, dini, bir gruba mensubiyeti, uyruğu veya siyasi fikirleri nedeniyle zulme uğramaktan haklı olarak korkması gerekmektedir. Ancak iklim değişiklikleri sonucunda oluşan felaketler, mağdur olan kişilere bu nedenlerle zarar vermemektedir. Ayrıca kişiler her zaman iklim değişikliği sonucu ülkelerini terk etmek zorunda kalmamakta; sadece kendi ülkeleri içinde (Internally Displaced People- IDPs) yer değiştirmektedir[8]. Her ne kadar 1979 yılında 1951 Cenevre Konvansiyonu'na taraf olan devletlerce BMMYK Mülteci Statüsünün belirlenmesinde Usul ve Ölçütler El kitabı hazırlanmış olsa da burada da doğal afetler sonucu mülteci statüsü kazanılmasına izin verilmemiştir[9].1994 yılındaki Uluslararası Nüfus ve Kalkınma Konferansında, 2018 yılında Fas’ta gerçekleşen Göç ve Kalkınma forumunda ve Birleşmiş Milletler 2030 Sürdürülebilir Kalkınma amaçlarında göçmen statüleri gündeme gelmiş olsa da hukuki tanımdaki eksikliklerden dolayı iklim değişiklikleri nedeniyle bölgelerinden ayrılan insanların resmi olarak tanınmasına ve korunmasına yönelik düzenlenmeler yapılamamıştır[10].

İklim Mültecileri ve Güvenlik

Her ne kadar güvenlikle ilgili problemlerin ortaya çıkışında iklim mültecilerinin doğrudan bir etkisi olduğu söylenemese de iklim mülteciler ve güvenlik arasında, karmaşık da olsa, bir ilişki olduğu yadsınamaz. İklim mültecileri sosyal veya siyasi gerginliklerin kötüleşmesine, ortaya çıkan kötüleşmeler sonucu çatışmaların veya yeni gerginliklerin meydana gelmesine neden olabilirler. Bunlara ek olarak, kaynak kıtlığı nedeniyle yeni bir bölgeye giden mülteciler gittikleri bölgede de kaynakların paylaşımı noktasında yeni çatışmaların ortaya çıkmasına neden olabilirler[11]. Bu duruma en net örnek olarak Çad Gölü Havzasında yaşanan sorunlar gösterilebilir. Çad Gölü, varlığının %90’ını son 50 yılda kaybetmiştir ve bu nedenle de gölün etrafındaki Nijer, Nijerya Kamerun ve Çad’da 2,5 milyon insan yer değiştirmiş, 200.000 kişiyse mülteci konumuna gelmiştir. Boko Haram terör örgütünün bölgedeki mülteci ticaretine ve kaynak yetersizlikleri sonucu meydana gelen gerginliklere katkısı da sorunları içinden çıkılamaz hale getirmiştir[12].

İklimmültecileri.jpg

Çad’da yaşananlara ek olarak, 2006-2010 yılları arasında Suriye iç savaşından hemen öncesindeki döneme denk gelen kuraklığın savaşın başlamasındaki faktörlerden biri olduğu da düşünülmektedir. Bahsedilen dönemde Suriye’yi de içine alan Bereketli Hilal bölgesi olarak bilinen bölgede, iklim değişikliği kaynaklı, tarihte kaydedilen en kurak dönemlerden biri yaşanmıştır. Ülkenin kuzey doğusunda yaşanan bu kuraklık sonucu su kaynaklarının azalmasıyla tarım ve hayvancılık büyük bir darbe almıştır. Bölgedeki 1,3 milyon insan kuraklıktan doğrudan etkilenmiştir. Bu durum ülkenin doğu ve kuzey doğusunda yaşayanların büyük kentlere göç etmesine neden olmuştur. Göçler sonucu meydana gelen sosyal ve ekonomik memnuniyetsizlik göçlerden en çok nasibini alan kentlerden biri olan Dera’da 2011 yılında yaşanan protestoların fitilini ateşlemiştir: Yer altı sularının kullanımı mevzusunda hükümeti protesto eden 15 çocuk güvenlik kuvvetleri tarafından gözaltına alınmış, bu durum protestoların esas çizgisini oluşturmuştur. İklim değişikliği Suriye’deki durumun derinleşip bir iç savaş haline gelmesine ve ülke dışına taşarak büyük göç dalgaları yaratmasına neden olarak özellikle Avrupa ülkelerinin Suriye’den yaşanabilecek göçlerin neden olacağı güvenlik sorunlarına yönelik önlem alma yoluna gitmesine yol açmıştır[13]. Tüm bunlara ek olarak, Suriye’de başlayan iç savaş İŞİD ve benzeri terör ihtisaslı yapıların sosyal bir taban elde etmesine zemin hazırlamıştır.


Hazırlayan: O-Staj Göç Çalışmaları Programı Stajyeri Başak ÖZER


  1. Nuray Ekşi, “İklim Mültecileri”, Göç Araştırmaları Dergisi, 2/2(2016), s.21.
  2. Fırat H. Yılmaz ve Mücahit Navruz , “Küresel İklim Değişikliği, İklim Mültecileri ve Güvenlik”, Assam Uluslararası Hakemli Dergi, (2019), s.262-263.
  3. Camillo Boano, Roger Zetter ve Tim Morris, “Environmentally displaced people: Understanding the linkages between environmental change, livelihoods and forced migration”, Refugee Studies Centre Oxford Department
  4. Nuray Ekşi, “İklim Mültecileri”, Göç Araştırmaları Dergisi, 2/2(2016), s.17-18.
  5. Fırat H. Yılmaz ve Mücahit Navruz , “Küresel İklim Değişikliği, İklim Mültecileri ve Güvenlik”, Assam Uluslararası Hakemli Dergi, (2019), s.258.
  6. European Parliment Research Service, “The concept of ‘climate refugee’”, (2021), s.2.
  7. International Federation of Red Cross and Red Crescent Societies, “The cost of doing nothing”, (2019), s.3.
  8. Nuray Ekşi, “İklim Mültecileri”, Göç Araştırmaları Dergisi, 2/2(2016), s.17-18.
  9. Nuray Ekşi, “İklim Mültecileri”, Göç Araştırmaları Dergisi, 2/2(2016), s.22.
  10. European Parliment Research Service, “The concept of ‘climate refugee’”, (2021), s.2.
  11. Fırat H. Yılmaz ve Mücahit Navruz , “Küresel İklim Değişikliği, İklim Mültecileri ve Güvenlik”, Assam Uluslararası Hakemli Dergi, (2019), s.264.
  12. Fırat H. Yılmaz ve Mücahit Navruz , “Küresel İklim Değişikliği, İklim Mültecileri ve Güvenlik”, Assam Uluslararası Hakemli Dergi, (2019), s.264.
  13. Ahmet Conker, “İklim Değişikliğinin Güvenlikleştirilmesine Suriye İç Savaşı Bağlamında Eleştirel Bir Bakış”, Manisa Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 18/4(2020), s.161.