27 Mayıs 1960 Askeri Darbesi

TUİÇ Sözlük sitesinden
Ebrugokay (mesaj | katkılar) tarafından oluşturulmuş 07.51, 10 Eylül 2021 tarihli sürüm
Gezinti kısmına atla Arama kısmına atla


Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk askeri darbesi 27 Mayıs 1960 tarihinde gerçekleştirilmiştir. Milli Birlik Komitesi eliyle cunta yönetimi olarak iktidarda olunan dönemdir. Darbe, 37 düşük rütbeli subayla birlikte, Tümgeneral Cemal Madanoğlu komutanlığında gerçekleştirilmiştir. Bu dönem içerisinde, üç Demokrat Partili siyasetçinin idamı gerçekleştirilmiştir. Bunlardan biri dönemin Başbakanı Adnan Menderes’tir. Ayrıca bu yönetim zamanında bir anayasa değişikliği yapılmıştır. Cunta yönetimi, 15 Ekim 1961 tarihine kadar devam etmiştir.


Darbeyi Hazırlayan Süreç

29 Ekim 1923 tarihinde cumhuriyetin ilan edilmesiyle birlikte, Türk halkı kendi kendini yönetme hakkına sahip olmuştur. Fakat ilerleyen süreç içerisinde, tek partili dönemin devam etmesi yüzünden, Cumhuriyet Halk Fırkası yerine iktidara gelmesi için seçilebilecek başka bir parti oluşamamıştır. Türkiye Cumhuriyeti, birçok kez çok partili hayata geçiş denemeleri yapmış, ancak 1946 yılına kadar bu yönde ilerletilebilecek sistemli bir parti kurulamamıştır. 7 Ocak 1946 yılına kadar çok partili hayata geçiş denemeleri başarısız olmuştur. Bu tarihe kadar kurulan partiler bazı kişiler tarafından yeni kurulan rejimi yıkma yolunda bir fırsat olarak görülmüş ve bu kişiler bu partiler çatısı altında toplanınca, kurulan partileri kapatma yoluna gidilmiştir. 7 Ocak 1946 yılında Demokrat Parti’nin kuruluşuyla birlikte gerçekleştirilmek istenen demokrasinin önü açılmıştır. Ülke 1950 yılına kadar CHP elinde yönetilse de, 1950 yılında yapılan seçimlerde DP büyük bir farkla, CHP’nin önüne geçmiş ve iktidara gelmiştir. Bu durum, CHP içerisinde gerginliklere neden olmuş ve bu gerginlik yıllar yılı katlanarak artmıştır. Yaşanan bu gerginlik çeşitli organlara da yansımıştır. Demokrat Parti’nin 1954 ve 1957 yıllarındaki seçimleri de büyük farklarla kazanarak tek başına iktidar olması gerginlerin artmasına neden olmuştur. Bunun göstergesi olarak, 1957 yılındaki seçimlerden bir ay sonra DP genel başkanı Adnan Menderes, “Cumhuriyet Halk Partisi, orduyu bizim aleyhimize tahrik etme yoluna sapmıştır. Bizim bütün çabamız ülkemizdeki demokrasiyi perçinlemeye yöneliktir” konuşmasını yapmıştır. [1]

Adnan Menderes 1957 Seçimlerinden Sonra Konuşma Yapıyor

Artan gerginlikler neticesinde, ana kadrosunda CHP üyeleri olan organlar, DP’ye karşı cephe almışlardır. 1959 yılının ikinci yarısında, yaşanan gerginlikler son noktasına erişmiştir ve bunun sonucu olarak, üniversitelere ve çeşitli basın yayın organlarına karşı DP tarafından sert müdahalelerde bulunulmuştur. Tüm bunların neticesinde, 1959 yılının özellikle son çeyreğinde, basın, yayın, sivil bürokrasi, ordu ve üniversitelerin belli kanatları tarafından, belirgin bir şekilde DP’ye karşı cephe alınmıştır. Bunların bir sonucu olarak erken seçime gitme kararı alan DP yönetimi, kamuoyunu ruhani yönden etkilemeyi, kamuoyunu kendi tarafına çekmek amacıyla bir araç olarak kullanmıştır. 1958 ve 1959 yıllarında DP din istismarlığı yöntemini giderek arttırmıştır. Özellikle, Adnan Menderes’in İngiltere’de yaşanan uçak kazasından sağ halde kurtulması, halk tarafından, Adnan Menderes için “Allah tarafından gönderilen lider” olarak yorumlanmasını sağlamıştır. [2] Tüm bunların yanında CHP, seçim dışı yollarla iktidara gelmek için hücre örgütü kurmakla, ihtilal hazırlığı içerisinde olmakla suçlanmış ve bunun sonucunda Tahkikat Komisyonu kurulmuştur. Bu komisyonun almış olduğu karar sonucunda, partinin kongreleri, yeni örgüt kurması, toplantıları ve siyasi faaliyetleri yasaklanmıştır. Bunun neticesinde İsmet İnönü, “Milletleri nasıl ihtilale zorladıkları insan hakları beyannamesine girmiştir. Bu tür bir baskı rejimi beraberinde ihtilali getirir” konuşmasını yapmıştır. Tüm bu olaylara karşı birçok öğrenci topluluğu, yürüyüşler ve toplantılar düzenlemiş, “Baskıcı hükümet”, “Menderes istifa” sloganları atarak hürriyet istemişlerdir. Yapılan tüm müdahalelere rağmen, bu direnişlerin önüne geçilememiştir. Demokrat Parti, ihtilalin geldiğine dair uyarılmaya çalışılmış fakat yaratılan bu baskı ortamının önüne geçilememiştir. [3]

28-29 Nisan Olayları

Özellikle 28-29 Nisan olayları, askeri müdahaleye zemin hazırlayan en önemli olaylardandır. İstanbul Üniversite’sinin Beyazıt’taki merkez kampüsündeki Hukuk Fakültesi’ndeki bazı öğretim görevlileri ve onların ardından öğrenciler, dersleri boykot ederek, orta bahçede toplanmaya başlamışlardır. Bu duruma hazırlıklı olan polis, üniversite içerisinde konuşlanmış ve bu protestoya müdahale ederek, öğrencileri ve akademisyenleri dağıtmaya çalışmıştır. Bu duruma karşı çıkan üniversite öğrencileri, polisi dinlememiş ve İstiklal Marşı’nı okumaya başlamıştır. Öğrencilere müdahale etmeye çalışan polise karşı çıkan üniversite rektörü ve dekan vekili ve polis arasında tartışma yaşanmıştır. Polis, rektörü ‘öğrencileri kışkırtmakla’ suçlamıştır. Bu tarihlerde burada yaşanan gerginlik, askeri darbeye zemin hazırlayan en önemli olaylardandır. Yaşanan polis öğrenci çatışmalarında, hayatını kaybeden öğrenciler olmuştur. Bu olayların ardından, Adnan Menderes ilgili öğretim üyelerini, öğrencileri kışkırtmakla suçlamış ve onlardan "kara cübbeliler" olarak bahsetmiştir. Demokrat Parti’nin iktidara gelmesinden itibaren ülke içerisinde yaşanan olaylar ve partinin kendisine karşıt olanlara karşı göstermiş olduğu baskıcı uygulamalar, 27 Mayıs 1960 tarihinde, askeri darbenin gerçekleşmesine neden olmuştur. [4]

Askeri Darbe

23 Mayıs 1960 tarihinde yapılan toplantıda, darbe tarihi ve tüm parolalar belirlenmiş ve darbe tarihi 25 Mayıs 1960 olarak atanmıştır. Darbe zamanında yapılacak olursa, “Dündar Seyhan’ın oğlu sınıfını geçti” parolasının kullanılması; darbe ertelenecek olursa da, “Dündar Seyhan’ın oğlu bütünlemeye kaldı”[5] parolasının kullanılması kararlaştırılmıştır. Darbe 27 Mayıs’a ertelendiği için ikinci belirlenen parola kullanılmıştır. 27 Mayıs 1960 tarihinde, Tük Silahlı Kuvvetleri tarafından, ülke yönetimine el konulmuştur. Sabaha karşı 3.15’te süvari birlikleri harekete geçmiş, 3.30’da ise tanklar meydanlara çıkmıştır. Darbe sabahı 4.36’da ilk bildiri, Kurmay Albay Alparslan Türkeş tarafından şu şekilde okunmuştur; "Sevgili vatandaşlar! Dün gece yarısından itibaren, bütün Türkiye'de, deniz-hava-kara Türk Silahlı Kuvvetleri, el ele vererek, memleketin idaresini ele almıştır. Bu hareket, Silahlı Kuvvetlerimiz' in müşterek işbirliği sayesinde, kansız başarılmıştır! Sevgili vatandaşlarımızın sükûn içinde bulunmalarını ve resmi sıfatı ne olursa olsun hiç kimsenin sokağa çıkmamalarını rica ederiz.” [6]

Alparslan Türkeş darbe bildirisini okuyor

Bu bildiri ile birlikte, darbe, Türk halkına ve tüm dünyaya ilan edilmiştir. İlk olarak Tuğgeneral Yusuf Demirdağ evinden alınmış ve harp okuluna getirilerek nezarethaneye kapatılmıştır. Celal Bayar Çankaya Köşkü’nden alınacağı sırada, silahı şakağına doğrultarak intihar etmeye kalkışmış fakat yanındakiler bu duruma engel olmuşlardır.[7] Adnan Menderes, Eskişehir’den Konya’ya geçmek için bulunduğu Kütahya’da alınmıştır. Darbenin ilk günü, Menderes, Bayar, Refik Koraltan, Fatin Rüştü Zorlu, Başbakanlık müsteşarı Ahmet Salih Korur ve diğer hükümet üyeleri harp okulunda öğrenciler tarafından darp edilmişlerdir. Darbe sabahı ilk tutuklananlar arasında olan İçişleri Bakanı Namık Gedik’in Harp Okulu’nda kaldığı odanın penceresinden kendini atarak idam ettiği ileri sürülmüştür fakat bu durum için darbe subayları tarafından işlenmiş bir cinayet olduğu yönünde iddialar da vardır. [8] 27 Mayıs 1960’tan sonra 15 Ekim 1961 tarihine kadar geçen süreç, askerin Milli Birlik Komitesi eliyle cunta yönetimi olarak iktidarda olduğu dönemdir.

Darbe Sonrası Yaşanan Gelişmeler

Yassıada ve Tutuklamalar

27 Mayıs sonrasında, Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakan Adnan Menderes, hükümet üyeleri, parti yöneticileri, Ali Fuat Cebesoy gibi önemli isimlerin bulunduğu DP milletvekilleri, asker ve bazı üst düzey kamu görevlileri tutuklanarak, Yassıada’ya götürülmüşlerdir. 14 Ekim 1960’ta başlayan dava süreci 203 gün sürmüştür. Yargılanan siyasetçiler, vatana ihanet, kamu fonlarının kötüye kullanılması, Tahkikat Komisyonu oluşturmak, CHP mallarına el koymak, meclis iç tüzüğünde yapılan değişiklik, meclis yayınlarına engel olunması, Kırşehir’in ilçe yapılması, hakim teminatı ve mahkeme bağımsızlığının ihlali gibi konularla suçlanmış ve bu yönde toplamda 19 dava açılarak, anayasayı ihlal davasıyla birleştirildi. Yüksek Adalet Divanı, şu 15 sanığın idamını istemiştir:

Celal Bayar, Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu, Hasan Polatkan, Refik Koraltan, Rüştü Erdelhun, Agah Erozan, İbrahim Kirazoğlu, Ahmet Hamdi Sancar, Nusret Kirişçioğlu, Bahadır Dülger, Emin Kalafat, Baha Akşit, Osman Kavrakoğlu, Zeki Erataman.

Kraliçe II. Elizabeth başta olmak üzere tüm Avrupa Devletleri ve Amerika Başkanı J. F. Kennedy, idamların durdurulması için baskı yapmasına rağmen 16 Eylül 1961 tarihinde sabaha karşı Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan, 17 Eylül 1961 tarihinde öğlen 13.30’da Adnan Menderes İmralı’da idam edilmiştir. Adnan Menderes idam edilen ilk ve tek Türkiye Başbakanı'dır.

Adnanmenderes.jpg

Diğer sanıkların idam kararları iptal edilmiş ve hapis cezasına çevrilmiştir.

Darbeye Karşı Polisin Tepkileri

Darbe sonrası, birçok polis memuru da gözaltına alınmıştır. Ancak darbe sabahı yapılan bildiride, “Emniyet Müdürlüğü’nün de destekleriyle inşallah bu süreci can kaybı vermeden atlatacağız” ifadesi, darbe yetkililerinin polisten gelecek herhangi bir müdehaleye karşı temkinli olduklarını göstermektedir. Darbeye hazırlayan süreçte, baskı rejimi içerisinde polisin de etkin rol oynaması, bu güruha karşı olan tepkileri arttırmış ve birçok polisin de tutuklanmasıyla sonuçlanmıştır. Darbe yönetimde Kurmay Yarbay Abdülvahit Erdoğan, İstanbul Emniyet Müdürü olarak göreve başlamıştır. Darbe bildirisinde, polise atıfta bulunulmuştur. Polisin darbenin hazırlandığı ortamdaki hareketliliği ve gelişmeleri yakından takip ettiği ve darbe yapılmadan üç yıl öncesinden bundan haberdar olup şüphelenerek, İçişleri Bakanı Namık Gedik’e haber verdikleri bilinmektedir. Bu nedenle polise karşı adımlar temkinli atılmıştır. Polislerin darbeye ve darbecilere karşı tepki göstermek bir yana, kendilerini suçlayıcı ve darbecileri yüceltici bir tutum takındıkları görülmektedir. Polis Mecmuasında yayınlanan bir başyazıda, olaylarda ve Yassıada yargılamalarında isimleri ön plana çıkan polisler “ne ediği belirsiz, polis kisvesi altına bürünmüş millî hislerden ari bir azınlık, polis meslek ve şerefi için bir leke teşkil edecek şekilde, bir oyuncak gibi tabancanın tetiğine dokunan, barut kokuları ile kendinden geçen sadist ve adi ruhlu kimseler, mesleğe her nasılsa intisap edebilmiş, çapulcudan farksız” insanlar olarak tanımlanmaktadır. [9]

Milli Birlik Komitesi

Komite'nin 38 tane üyesi bulunmaktadır. Komite Üyelerinin kimlikleri, 18 Haziran 1960 yılında açıklanmıştır. Yurtdışında gizli üyeler olarak bulunan üç isim komiteye girmemiştir ve gizliliklerini korumuşlardır. Milli Birlik Komitesi hükümetleri, 1. Ve 2. Milli Birlik Komiteleri olmak üzere, 24. Ve 25. Hükümetleri oluşturmaktadır. İki komitenin başkanı da Cemal Gürsel’dir. Milli Bilik Komitesi, Ekim 1960’ta, 147 tane öğretim üyesini görevinden uzaklaştırmıştır. Komite, ayrıca DP üyelerini Kürdistan Devleti kurmak istemekle suçlamaktadır ve 55 ağa DP'yi destekleme iddiasıyla sürülmüştür. [10]

1961 Seçimleri ve 1961 Anayasa’sı

6 Ocak 1961 tarihinde, MBK ve Temsilciler Meclisi’nden oluşan kurucu meclis kurulmuştur. Kurucu Meclis’e bağlı 20 kişilik bir komisyon oluşturularak, anayasa çalışmalarına başlandı. Yeni anayasa içerisinde, 1924 Anayasası’ndan farklı olarak, halkçılık, devletçilik ve inkılapçılık çıkarılmış; milliyetçilik ise Milli Devlet olarak değiştirilmiştir. Adalet Partisi önderliğinde yeni Anayasa’ya, ‘hayır’ kampanyası düzenlenmiştir fakat yapılan halk oylamasında %67 gibi bir oranla anayasa kabul edilmiştir. Anayasa değişikliği, cunta yönetiminin yaptığı en büyük değişiklik ve en önemli olay olarak kabul edilmiştir. 15 Ekim 1961 yılında, DP oy tabanını devralan Adalet Partisi, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi ve Yeni Türkiye Partisi oyların %62’sini alarak 277 milletvekili çıkarmışlardır. [11]


  1. Okt. Atiye Emiroğlu, s. 14. Mayıs, 2001.27 MAYIS 1960 İHTİLALİ VE DEMOKRAT PARTİ’NİN TASFİYESİ
  2. Okt. Atiye Emiroğlu, s. 18. Mayıs, 2001.27 MAYIS 1960 İHTİLALİ VE DEMOKRAT PARTİ’NİN TASFİYESİ
  3. Serdar Gülener, s.18, Haziran, 2007. Türk Siyaseti’nde Merkez-Çevre İlişkilerinin Seyri ve 27 Mayıs 1960 Darbesi
  4. Turgut, a.g.e, s. 131-133.
  5. Turgut, a.g.e, s. 131-133.
  6. Alparslan Türkeş radyo bildirisi, 1960
  7. Turgut, a.g.e, s. 131-133.
  8. Okt. Atiye Emiroğlu, s. 32. Mayıs, 2001.27 MAYIS 1960 İHTİLALİ VE DEMOKRAT PARTİ’NİN TASFİYESİ
  9. Ali Dikici, s. 34, Temmuz, 2014. 27 Mayıs 1960 Askerî Darbesi Ve Türk Polisi
  10. Koca, Gönül (7 Mart 2007). ""Timsah'ın Midesindekiler"". Radikal. 29 Kasım 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Haziran 2008.
  11. "Memlekette Demokrasi Var", Vikipedi, 8 Mayıs 2020, erişim tarihi: 20 Ekim 2020