"Modernleşme Teorisi" sayfasının sürümleri arasındaki fark

TUİÇ Sözlük sitesinden
Gezinti kısmına atla Arama kısmına atla
2. satır: 2. satır:
 
Modernleşme teorisi, 17. yüzyılda doğmuş olup modern batılı sosyal bilimcilerin 20. yüzyıl ortalarında sosyal, ekonomik, kültürel vb. alanlarda modern olmayan toplumlara ithaf ettiği bir kuramdır. Özellikle Talcott Parsons’ın bu yolda izlenmesi gereken yöntemlerle çevrili teorik bir çerçeveyi oluşturması ile önem kazanmaktadır. Bu çerçevede modernleşmeyi, geleneklerin hakim olduğu toplumdan modern bir topluma ulaştırılmasını sağlayan global bir süreç olarak da nitelendirilmektedir.   
 
Modernleşme teorisi, 17. yüzyılda doğmuş olup modern batılı sosyal bilimcilerin 20. yüzyıl ortalarında sosyal, ekonomik, kültürel vb. alanlarda modern olmayan toplumlara ithaf ettiği bir kuramdır. Özellikle Talcott Parsons’ın bu yolda izlenmesi gereken yöntemlerle çevrili teorik bir çerçeveyi oluşturması ile önem kazanmaktadır. Bu çerçevede modernleşmeyi, geleneklerin hakim olduğu toplumdan modern bir topluma ulaştırılmasını sağlayan global bir süreç olarak da nitelendirilmektedir.   
  
[[Rönesans]], [[Reform Hareketleri]] ve [[Fransız İhtilali]] ile süregelen [[Aydınlanma Dönemi]] sonrasında, Avrupa bulunduğu durumu adlandırmaya çalışıp çözüm yolu bulmaya giderken gelenekten uzaklaşarak modernleşme yolunda adımlar atmaya başlamaktaydı. Modernleşme, süregelen değişimi meydana getiren dinamik bir süreç olarak karşımıza çıkarmaktadır. Geçmişte uygarlaşmamış olarak nitelendirilen toplumlar artık gelişmekte olan ya da az gelişmiş toplumlar olarak sıfatlandırılmaktadır. Teoride yalnızca ekonomik değil; siyasi sosyal, kültürel gelişmişliğin bir parçası olan demokratikleşmeyi de beraberinde getirdiği savına dayanan teori, gelişmekte olan ya da az gelişmiş toplumların gelişmiş olan ülkelerin izinden giderek onlar gibi olabileceği düşüncesinin bir parçası olmaktadır.   
+
Rönesans, Reform Hareketleri ve [[Fransız İhtilali]] ile süregelen [[Aydınlanma Dönemi]] sonrasında, Avrupa bulunduğu durumu adlandırmaya çalışıp çözüm yolu bulmaya giderken gelenekten uzaklaşarak modernleşme yolunda adımlar atmaya başlamaktaydı. Modernleşme, süregelen değişimi meydana getiren dinamik bir süreç olarak karşımıza çıkarmaktadır. Geçmişte uygarlaşmamış olarak nitelendirilen toplumlar artık gelişmekte olan ya da az gelişmiş toplumlar olarak sıfatlandırılmaktadır. Teoride yalnızca ekonomik değil; siyasi sosyal, kültürel gelişmişliğin bir parçası olan demokratikleşmeyi de beraberinde getirdiği savına dayanan teori, gelişmekte olan ya da az gelişmiş toplumların gelişmiş olan ülkelerin izinden giderek onlar gibi olabileceği düşüncesinin bir parçası olmaktadır.   
  
 
Batı dışı olan toplumların gelişim süreçleri ile ilgilenen kuram, [[İkinci Dünya Savaşı]] sonrasında batı dışı toplumlar batılılaşma, sanayileşme, rasyonelleştirme, bürokrasi, demokrasinin benimsenmesi ve kalkınma gibi önemli toplumsal değişim süreçlerine ilgi duymaya başlamıştır. Bu süreçlere duyulan ilgi her alanda kendini hissettirmeye başlamıştır. Duyulan ilgi, ihtiyaçlar ve gelişim çerçevesinde kuram, batının kendi dışında kalan batılı olmayan toplumlara bakışını göstermektedir. Batılı olmayan toplumların modernleşme paradigmalarını etkileyen durumları, toplumları modern öncesi ve geleneklerin hakim olduğu toplumlardan çağdaş batı toplumlarına dönüştürmektedir. Bu toplumsal değişimin yönü, 19. yüzyılda ilkel toplumlardan uygar toplumlara doğru ilerlerken modernleşme teorisi ile birlikte geleneksel toplumların modern batılı toplumlara dönüşüdür. H. Maine, A. Comte ve L.H. Morgan’ın çalışmalarında az gelişmiş olan toplumların gelişmiş olan toplumlara doğru evirilmelerini yorumlamaktadırlar. Modernleşme Kuramcıları, kuramı özellikle geleneksel ve modern ayrımı içerisinde ele almaktadırlar. <ref> Coşkun, İ. (1987) Modernleşme Kuramı Üzerine/ https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/4294 </ref> Batılı olmayan geleneksel toplumlar; batılı olan modern ve endüstriyel toplumlardır.  
 
Batı dışı olan toplumların gelişim süreçleri ile ilgilenen kuram, [[İkinci Dünya Savaşı]] sonrasında batı dışı toplumlar batılılaşma, sanayileşme, rasyonelleştirme, bürokrasi, demokrasinin benimsenmesi ve kalkınma gibi önemli toplumsal değişim süreçlerine ilgi duymaya başlamıştır. Bu süreçlere duyulan ilgi her alanda kendini hissettirmeye başlamıştır. Duyulan ilgi, ihtiyaçlar ve gelişim çerçevesinde kuram, batının kendi dışında kalan batılı olmayan toplumlara bakışını göstermektedir. Batılı olmayan toplumların modernleşme paradigmalarını etkileyen durumları, toplumları modern öncesi ve geleneklerin hakim olduğu toplumlardan çağdaş batı toplumlarına dönüştürmektedir. Bu toplumsal değişimin yönü, 19. yüzyılda ilkel toplumlardan uygar toplumlara doğru ilerlerken modernleşme teorisi ile birlikte geleneksel toplumların modern batılı toplumlara dönüşüdür. H. Maine, A. Comte ve L.H. Morgan’ın çalışmalarında az gelişmiş olan toplumların gelişmiş olan toplumlara doğru evirilmelerini yorumlamaktadırlar. Modernleşme Kuramcıları, kuramı özellikle geleneksel ve modern ayrımı içerisinde ele almaktadırlar. <ref> Coşkun, İ. (1987) Modernleşme Kuramı Üzerine/ https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/4294 </ref> Batılı olmayan geleneksel toplumlar; batılı olan modern ve endüstriyel toplumlardır.  

17.44, 5 Haziran 2021 tarihindeki hâli

Modernleşme teorisi, 17. yüzyılda doğmuş olup modern batılı sosyal bilimcilerin 20. yüzyıl ortalarında sosyal, ekonomik, kültürel vb. alanlarda modern olmayan toplumlara ithaf ettiği bir kuramdır. Özellikle Talcott Parsons’ın bu yolda izlenmesi gereken yöntemlerle çevrili teorik bir çerçeveyi oluşturması ile önem kazanmaktadır. Bu çerçevede modernleşmeyi, geleneklerin hakim olduğu toplumdan modern bir topluma ulaştırılmasını sağlayan global bir süreç olarak da nitelendirilmektedir.

Rönesans, Reform Hareketleri ve Fransız İhtilali ile süregelen Aydınlanma Dönemi sonrasında, Avrupa bulunduğu durumu adlandırmaya çalışıp çözüm yolu bulmaya giderken gelenekten uzaklaşarak modernleşme yolunda adımlar atmaya başlamaktaydı. Modernleşme, süregelen değişimi meydana getiren dinamik bir süreç olarak karşımıza çıkarmaktadır. Geçmişte uygarlaşmamış olarak nitelendirilen toplumlar artık gelişmekte olan ya da az gelişmiş toplumlar olarak sıfatlandırılmaktadır. Teoride yalnızca ekonomik değil; siyasi sosyal, kültürel gelişmişliğin bir parçası olan demokratikleşmeyi de beraberinde getirdiği savına dayanan teori, gelişmekte olan ya da az gelişmiş toplumların gelişmiş olan ülkelerin izinden giderek onlar gibi olabileceği düşüncesinin bir parçası olmaktadır.

Batı dışı olan toplumların gelişim süreçleri ile ilgilenen kuram, İkinci Dünya Savaşı sonrasında batı dışı toplumlar batılılaşma, sanayileşme, rasyonelleştirme, bürokrasi, demokrasinin benimsenmesi ve kalkınma gibi önemli toplumsal değişim süreçlerine ilgi duymaya başlamıştır. Bu süreçlere duyulan ilgi her alanda kendini hissettirmeye başlamıştır. Duyulan ilgi, ihtiyaçlar ve gelişim çerçevesinde kuram, batının kendi dışında kalan batılı olmayan toplumlara bakışını göstermektedir. Batılı olmayan toplumların modernleşme paradigmalarını etkileyen durumları, toplumları modern öncesi ve geleneklerin hakim olduğu toplumlardan çağdaş batı toplumlarına dönüştürmektedir. Bu toplumsal değişimin yönü, 19. yüzyılda ilkel toplumlardan uygar toplumlara doğru ilerlerken modernleşme teorisi ile birlikte geleneksel toplumların modern batılı toplumlara dönüşüdür. H. Maine, A. Comte ve L.H. Morgan’ın çalışmalarında az gelişmiş olan toplumların gelişmiş olan toplumlara doğru evirilmelerini yorumlamaktadırlar. Modernleşme Kuramcıları, kuramı özellikle geleneksel ve modern ayrımı içerisinde ele almaktadırlar. [1] Batılı olmayan geleneksel toplumlar; batılı olan modern ve endüstriyel toplumlardır.

Bulunan farklar neticesinde ayrım gözle görülebilir düzeye çıkarken Levy, Smelser, Lerner gibi önemli kuramcıların çalışmaları dikkatleri üzerine çekmektedir. Özellikler Lerner yaptığı çalışmalar ile günümüzde modernleşme paradigmasını “The Passing Of Traditional Socienty” isimli kitabında belirtmiştir. Modernleşme Kuramcıları var olan düşüncelerini, modern- geleneksel ayrımına istinat etmektedirler. Modernleşme Kuramı temsilcilerinden biri olan Daniel Lerner’in “Geleneksel Toplum Geçiş Toplumu ve Modern Toplum” şeklinde ele aldığı sınıflandırma, Aleks Inkeles’in “Modern İnsanı” açıklaması, Eisenstadt’ın “Geleneksel- Modern” ayrımı çalışmaları günümüzde bu kuramı anlamamıza yardımcı olan önemli kaynaklardır. [2] Bunların haricinde batılı olmayan toplumların batılı seviyesine ulaşmaları için dışarıdan yardım alması ve dışsal mekanizmalarının nasıl var olması gerektiği; bunların yanında sürdürülebiliritesinin gerekliliği bu kuram içerisinde önemli bir yer almaktadır.


Hazırlayan: İrem Topuk


  1. Coşkun, İ. (1987) Modernleşme Kuramı Üzerine/ https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/4294
  2. Altun F. (2000). Modernleşme Kuramı ve Gelişme Sorunu/ https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/254361