"Medeniyet ve Kültür" sayfasının sürümleri arasındaki fark

TUİÇ Sözlük sitesinden
Gezinti kısmına atla Arama kısmına atla
("'''Sözcük anlamıyla medeniyet,''' “Bir ulusun, bir toplumun düşün ve sanat yaşamıyla eriştiği düzey, maddi ve manevi varlıkların tümü.” ola..." içeriğiyle yeni sayfa oluşturdu)
 
k
 
1. satır: 1. satır:
 
'''Sözcük anlamıyla medeniyet,''' “Bir ulusun, bir toplumun düşün ve sanat yaşamıyla eriştiği düzey, maddi ve manevi varlıkların tümü.” olarak ifade edilmektedir.
 
'''Sözcük anlamıyla medeniyet,''' “Bir ulusun, bir toplumun düşün ve sanat yaşamıyla eriştiği düzey, maddi ve manevi varlıkların tümü.” olarak ifade edilmektedir.
  
Medeniyet ve kültür sözcüklerinin her ikisi de halkların bir bütün olarak yaşam biçimine atıfta bulunmaktadır ve bir medeniyet büyük ölçütlerde bir kültürdür. Hem kültür hem de medeniyet “belirli bir toplumda birbirlerini izleyen kuşakların birinci derecede önem atfettiği değerler, normlar, kurumlar ve düşünce biçimlerini içerir”. <ref> 1. Bozeman, “Civilization Under Stress”, Bozeman, A. B. (1975). Civilizations under stress. The Virginia Quarterly Review, 51(1), 1. s.1. </ref>  Braudel’e göre medeniyet “bir alandır, bir ‘kültürel bölge’dir”, “kültürel özellikler ve olgular toplamıdır”. Wallerstein ise medeniyeti, belirli bir biçimde tarihsel bir bütün oluşturan ve bu olgunun diğer biçimleriyle birlikte vârolan dünya görüşü, gelenekler, yapılar ve kültürün belirli bir biçimde ardı ardına sıralanması” olarak tanımlamıştır. Bir başka tanım da Dawson tarafından “belirli bir halkın ürünü olan kültürel yaratıcılığın belirli orijinal süreci” olarak yapılmıştır. Ancak Durkheim ve Maus ise “her ulusal kültürü, bütünün yalnızca belirli bir biçimi olarak düşünülüp, belli sayıda ulusları kapsayan bir çeşit ahlaki ortam” tanımlamışlardır. Spengler’e göre bir medeniyet “Kültürün kaçınılmaz yazgısı, bir sonuç, olan şeyin olmakta olan bir şeyin ardından gelmesidir”. Kültür, hemen her medeniyet tanımında ortak temadır. <ref> 2. Durkheim ve Mauss, “Nation of Civilization”, s.811; Wallerstein, “Geopolitics and Geoculture”, s.215; Dawson, Dynamics of World History, s.51 </ref>  
+
Medeniyet ve kültür sözcüklerinin her ikisi de halkların bir bütün olarak yaşam biçimine atıfta bulunmaktadır ve bir medeniyet büyük ölçütlerde bir kültürdür. Hem kültür hem de medeniyet “belirli bir toplumda birbirlerini izleyen kuşakların birinci derecede önem atfettiği değerler, normlar, kurumlar ve düşünce biçimlerini içerir”. <ref> Bozeman, “Civilization Under Stress”, Bozeman, A. B. (1975). Civilizations under stress. The Virginia Quarterly Review, 51(1), 1. s.1. </ref>  Braudel’e göre medeniyet “bir alandır, bir ‘kültürel bölge’dir”, “kültürel özellikler ve olgular toplamıdır”. Wallerstein ise medeniyeti, belirli bir biçimde tarihsel bir bütün oluşturan ve bu olgunun diğer biçimleriyle birlikte vârolan dünya görüşü, gelenekler, yapılar ve kültürün belirli bir biçimde ardı ardına sıralanması” olarak tanımlamıştır. Bir başka tanım da Dawson tarafından “belirli bir halkın ürünü olan kültürel yaratıcılığın belirli orijinal süreci” olarak yapılmıştır. Ancak Durkheim ve Maus ise “her ulusal kültürü, bütünün yalnızca belirli bir biçimi olarak düşünülüp, belli sayıda ulusları kapsayan bir çeşit ahlaki ortam” tanımlamışlardır. Spengler’e göre bir medeniyet “Kültürün kaçınılmaz yazgısı, bir sonuç, olan şeyin olmakta olan bir şeyin ardından gelmesidir”. Kültür, hemen her medeniyet tanımında ortak temadır. <ref> Durkheim ve Mauss, “Nation of Civilization”, s.811; Wallerstein, “Geopolitics and Geoculture”, s.215; Dawson, Dynamics of World History, s.51 </ref>  
Medeniyetlerin belirli sınırları olmadığı gibi tam bir başlangıç ve sona eriş tarihleri de yoktur. Halklar kimliklerini yeniden tanımlayabilir ve tanımlarlar da. Bunun bir sonucu olarak medeniyetlerin oluşumu ve biçimi zaman içinde değişir. <ref> 3. Huntington, Samuel P, “Medeniyetler Çatışması ve Dünya Düzeninin Yeniden Kurulması”, Okuyan Us Yayınları, İstanbul, Aralık 2017, s. 51;</ref>  Halkların kültürleri etkileşir ve örtüşür. Medeniyetlerin kültürlerinin birbirlerine benzemesi ya da birbirinden farklılıklarının derecesi büyük ölçüde değişiklik gösterir. Yine de,  medeniyetler anlamlı varlıklardır ve onları ayıran çizgiler nadiren kesin olsa da, gerçekleşirler. <ref>4. Huntington, Samuel P, “Medeniyetler Çatışması ve Dünya Düzeninin Yeniden Kurulması”, Okuyan Us Yayınları, İstanbul, Aralık 2017, s. 51; </ref>
+
Medeniyetlerin belirli sınırları olmadığı gibi tam bir başlangıç ve sona eriş tarihleri de yoktur. Halklar kimliklerini yeniden tanımlayabilir ve tanımlarlar da. Bunun bir sonucu olarak medeniyetlerin oluşumu ve biçimi zaman içinde değişir. <ref> Huntington, Samuel P, “Medeniyetler Çatışması ve Dünya Düzeninin Yeniden Kurulması”, Okuyan Us Yayınları, İstanbul, Aralık 2017, s. 51;</ref>  Halkların kültürleri etkileşir ve örtüşür. Medeniyetlerin kültürlerinin birbirlerine benzemesi ya da birbirinden farklılıklarının derecesi büyük ölçüde değişiklik gösterir. Yine de,  medeniyetler anlamlı varlıklardır ve onları ayıran çizgiler nadiren kesin olsa da, gerçekleşirler. <ref>Huntington, Samuel P, “Medeniyetler Çatışması ve Dünya Düzeninin Yeniden Kurulması”, Okuyan Us Yayınları, İstanbul, Aralık 2017, s. 51; </ref>
  
 
{{Kaynakça}}
 
{{Kaynakça}}

03.16, 2 Nisan 2018 itibarı ile sayfanın şu anki hâli

Sözcük anlamıyla medeniyet, “Bir ulusun, bir toplumun düşün ve sanat yaşamıyla eriştiği düzey, maddi ve manevi varlıkların tümü.” olarak ifade edilmektedir.

Medeniyet ve kültür sözcüklerinin her ikisi de halkların bir bütün olarak yaşam biçimine atıfta bulunmaktadır ve bir medeniyet büyük ölçütlerde bir kültürdür. Hem kültür hem de medeniyet “belirli bir toplumda birbirlerini izleyen kuşakların birinci derecede önem atfettiği değerler, normlar, kurumlar ve düşünce biçimlerini içerir”. [1] Braudel’e göre medeniyet “bir alandır, bir ‘kültürel bölge’dir”, “kültürel özellikler ve olgular toplamıdır”. Wallerstein ise medeniyeti, belirli bir biçimde tarihsel bir bütün oluşturan ve bu olgunun diğer biçimleriyle birlikte vârolan dünya görüşü, gelenekler, yapılar ve kültürün belirli bir biçimde ardı ardına sıralanması” olarak tanımlamıştır. Bir başka tanım da Dawson tarafından “belirli bir halkın ürünü olan kültürel yaratıcılığın belirli orijinal süreci” olarak yapılmıştır. Ancak Durkheim ve Maus ise “her ulusal kültürü, bütünün yalnızca belirli bir biçimi olarak düşünülüp, belli sayıda ulusları kapsayan bir çeşit ahlaki ortam” tanımlamışlardır. Spengler’e göre bir medeniyet “Kültürün kaçınılmaz yazgısı, bir sonuç, olan şeyin olmakta olan bir şeyin ardından gelmesidir”. Kültür, hemen her medeniyet tanımında ortak temadır. [2] Medeniyetlerin belirli sınırları olmadığı gibi tam bir başlangıç ve sona eriş tarihleri de yoktur. Halklar kimliklerini yeniden tanımlayabilir ve tanımlarlar da. Bunun bir sonucu olarak medeniyetlerin oluşumu ve biçimi zaman içinde değişir. [3] Halkların kültürleri etkileşir ve örtüşür. Medeniyetlerin kültürlerinin birbirlerine benzemesi ya da birbirinden farklılıklarının derecesi büyük ölçüde değişiklik gösterir. Yine de, medeniyetler anlamlı varlıklardır ve onları ayıran çizgiler nadiren kesin olsa da, gerçekleşirler. [4]


  1. Bozeman, “Civilization Under Stress”, Bozeman, A. B. (1975). Civilizations under stress. The Virginia Quarterly Review, 51(1), 1. s.1.
  2. Durkheim ve Mauss, “Nation of Civilization”, s.811; Wallerstein, “Geopolitics and Geoculture”, s.215; Dawson, Dynamics of World History, s.51
  3. Huntington, Samuel P, “Medeniyetler Çatışması ve Dünya Düzeninin Yeniden Kurulması”, Okuyan Us Yayınları, İstanbul, Aralık 2017, s. 51;
  4. Huntington, Samuel P, “Medeniyetler Çatışması ve Dünya Düzeninin Yeniden Kurulması”, Okuyan Us Yayınları, İstanbul, Aralık 2017, s. 51;