"Kyoto Protokolü" sayfasının sürümleri arasındaki fark

TUİÇ Sözlük sitesinden
Gezinti kısmına atla Arama kısmına atla
 
1. satır: 1. satır:
BMİDÇS, iklim değişikliğiyle mücadelede ileriye dönük temel bir adım teşkil etmiştir. Bununla birlikte, sera gazı emisyonlarının küresel ölçekte artmaya devam etmesi ve iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin giderek daha fazla hissedilir hale gelmesi üzerine, gelişmiş ülkelerin bağlayıcı yükümlülükler üstlenmeleri için BMİDÇS’ye taraf ülkeler mevcut Sözleşme’nin niteliğini güçlendirmek amacıyla, Kyoto Protokolü’nü (KP) müzakere etmeye başlamışlardır. İki buçuk yıl süren müzakereler sonucunda, Protokol, Sözleşme’nin 1997 yılında Kyoto’da yapılan 3. Taraflar Konferansı’nda kabul edilmiş, 2005 yılında yürürlüğe girmiştir. Türkiye Protokol’e 2009 yılında taraf olmuştur. Protokol’e halen 191 ülke ve AB taraftır. Emisyon azaltımı ya da kontrollü artış yükümlülüğü olan Sözleşme’nin Ek-I ülkeleri, Protokol’ün Ek-B listesini oluşturmaktadır. KP’nin hedefi, Ek-B Listesi’nde yer alan ülkelerin sera gazı emisyonlarının toplamının, 2008-2012 yılları arasındaki birinci taahhüt döneminde, 1990 yılındaki seviyenin % 5 altına düşürülmesidir.Genel hedefe ulaşmak için anılan ülkeler, müzakereler sonucunda farklı oranlarda sera gazı emisyon azaltımı/sınırlandırması yükümlülükleri üstlenmişlerdir. <ref>[1] Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı. “Kyoto Protokolü.” MFA. <nowiki>https://www.mfa.gov.tr/kyoto-protokolu.tr.mfa</nowiki></ref>
+
Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'nin iklim değişikliğiyle mücadelede ileriye dönük temel bir adım teşkil etmesi bakımından oldukça önemli bir sözleşmedir. Bununla birlikte, sera gazı emisyonlarının küresel ölçekte artmaya devam etmesi ve iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin giderek daha fazla hissedilir hale gelmesi üzerine, gelişmiş ülkelerin bağlayıcı yükümlülükler üstlenmeleri için BMİDÇS’ye taraf ülkeler mevcut Sözleşme’nin niteliğini güçlendirmek amacıyla, Kyoto Protokolü’nü (KP) müzakere etmeye başlamışlardır. İki buçuk yıl süren müzakereler sonucunda, Protokol, Sözleşme’nin 1997 yılında Kyoto’da yapılan 3. Taraflar Konferansı’nda kabul edilmiş, 2005 yılında yürürlüğe girmiştir. Türkiye ise Protokol’e 2009 yılında taraf olmuştur. Protokol’e halen 191 ülke ve AB üye devletleri taraftır. Emisyon azaltılımı ya da kontrollü artış yükümlülüğü olan Sözleşme’nin Ek-I ülkeleri, Protokol’ün Ek-B listesini oluşturmaktadır. Kyoto Protokolü'nün hedefi, Ek-B Listesi’nde yer alan ülkelerin sera gazı emisyonlarının toplamının, 2008-2012 yılları arasındaki birinci taahhüt döneminde, 1990 yılındaki seviyenin % 5 altına düşürülmesidir. Genel hedefe ulaşmak için anılan ülkeler, müzakereler sonucunda farklı oranlarda sera gazı emisyon azaltımı/sınırlandırması yükümlülükleri üstlenmişlerdir. <ref>[1] Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı. “Kyoto Protokolü.” MFA. <nowiki>https://www.mfa.gov.tr/kyoto-protokolu.tr.mfa</nowiki></ref>
  
Protokolün Yükümlülükleri ve Kontrol Mekanizması, ''Sera gazı salımlarını 2000 sonrasında azaltmaya yönelik yasal yükümlülükleri'', Kyoto Protokolü (KP) düzenlemektedir. KP’ye göre, Ek I Tarafları ''(OECD, AB ve eski sosyalist doğu Avrupa ülkeleri)'', KP’de listelenen sera gazlarını 2008-2012 döneminde 1990 düzeylerinin en az % 5 altına indirmekle yükümlüdür. Bazı Taraflar, bu ilk yükümlülük döneminde sera gazı salımlarını arttırma ayrıcalığı alırken (örneğin, Avustralya % 8 arttırabilecek), Yeni Zelanda, Rusya Federasyonu ve Ukrayna’nın sera gazı salımlarında 1990 düzeylerine göre herhangi bir değişiklik olmayacaktır. AB, hem birlik olarak hem de üye ülkeler açısından % 8’lik bir azaltma yükümlülüğü almıştır. ABD’nin salım azaltma yükümlülüğü % 7’dir.<ref>[2] Türkeş, Murat. 2006. “Küresel İklimin Geleceği ve Kyoto Protokolü.” Jeopolitik 29: 99-:107.</ref>
+
Protokolün Yükümlülükleri ve Kontrol Mekanizması, ''Sera gazı salımlarını 2000 sonrasında azaltmaya yönelik yasal yükümlülükleri'', Kyoto Protokolü (KP) düzenlemektedir. KP’ye göre, Ek I Tarafları ''(OECD, AB ve eski sosyalist doğu Avrupa ülkeleri)'', KP’de listelenen sera gazlarını 2008-2012 döneminde 1990 düzeylerinin en az % 5 altına indirmekle yükümlüdür. Bazı Taraflar, bu ilk yükümlülük döneminde sera gazı salınımlarını arttırma ayrıcalığı alırken (örneğin, Avustralya % 8 arttırabilecek), Yeni Zelanda, Rusya Federasyonu ve Ukrayna’nın sera gazı salınımlarında 1990 düzeylerine göre herhangi bir değişiklik olmayacaktır. AB, hem birlik olarak hem de üye ülkeler açısından % 8’lik bir azaltma yükümlülüğü almıştır. ABD’nin salım azaltma yükümlülüğü % 7’dir.<ref>[2] Türkeş, Murat. 2006. “Küresel İklimin Geleceği ve Kyoto Protokolü.” Jeopolitik 29: 99-:107.</ref>
  
5. madde, Ek-I taraflarının 2007’den geç olmamak şartıyla, sera gazı emisyonlarının kaynağında tahmin edilmesi ve ortadan kaldırılması için ulusal bir sistem oluşturmalarını öngörmektedir. Bu madde ayrıca ölçümler için kararlaştırılan yöntemlerin kullanılmadığı durumlarda ilk COP/MOP tarafından belirtildiği gibi gerekli “ayarlamaların” yapılması gerektiğini ifade etmektedir. Bunun dışında EK-A’da ayrıntılı olarak belirtildiği gibi tüm sera gazlarının küresel ısınma potansiyellerine göre ölçümü yapılmıştır. 5. Ve 7. maddeye göre Ek-I tarafları düzenli aralıklarla yıllık sera gazı envanterlerini ve ulusal bağlantılarını bildirmeli; her ikisi de protokole uyum durumunu gösteren ek bilgileri içermelidir. Bunun yanında ilk COP/MOP birinci uygulama döneminden önce belirlenen miktarların hesaplanması için kullanılacak yöntemleri kararlaştırmalıdır. Belirlenen miktarlar ile kastedilen Ek-I taraflarının emisyon hedefleridir. <ref>Finus, Micheal. 2010. “Kyoto Protokolü Uygulama Mekanizmaları: Kusurlu mu Yoksa Umut Verici Kavramlar mı?” Çeviren: Billur Engin. Sosyal Bilimler Dergisi 0, no. 2 (Ocak): 30-40.
+
5. madde, Ek-I taraflarının 2007’den geç olmamak şartıyla, sera gazı emisyonlarının kaynağında tahmin edilmesi ve ortadan kaldırılması için ulusal bir sistem oluşturmalarını öngörmektedir. Bu madde ayrıca ölçümler için kararlaştırılan yöntemlerin kullanılmadığı durumlarda ilk COP/MOP tarafından belirtildiği gibi gerekli “ayarlamaların” yapılması gerektiğini ifade etmektedir. Bunun dışında EK-A’da ayrıntılı olarak belirtildiği gibi tüm sera gazlarının küresel ısınma potansiyellerine göre ölçümü yapılmıştır. 5. ve 7. maddeye göre; Ek-I tarafları düzenli aralıklarla yıllık sera gazı envanterlerini ve ulusal bağlantılarını bildirmeli; her ikisi de protokole uyum durumunu gösteren ek bilgileri içermelidir. Bunun yanında ilk COP/MOP birinci uygulama döneminden önce belirlenen miktarların hesaplanması için kullanılacak yöntemleri kararlaştırmalıdır. Belirlenen miktarlar ile kastedilen Ek-I taraflarının emisyon hedefleridir. <ref>Finus, Micheal. 2010. “Kyoto Protokolü Uygulama Mekanizmaları: Kusurlu mu Yoksa Umut Verici Kavramlar mı?” Çeviren: Billur Engin. Sosyal Bilimler Dergisi 0, no. 2 (Ocak): 30-40.
 
</ref>
 
</ref>
  
Paris İklim Antlaşması ve Kyoto Protokolü
+
Paris İklim Antlaşması ve Kyoto Protokolü COP-21 Paris’te gerçekleştirilmiştir. Paris Zirvesi’nde, Kyoto Protokolü’nün bitişi olarak belirlenen 2020 yılından sonraki süreci kapsayacak bir anlaşmanın yapılması öngörülmekteydi. 12 Aralık 2015 tarihinde, mevcut BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne taraf olan devletlerin oy birliği ile Paris Anlaşması kabul edilmiştir. Paris İklim Anlaşması ile birlikte uluslararası iklim rejiminde yeni bir dönem başlamıştır. Anlaşmanın bütün ülkeler tarafından oybirliği ile kabul edilmesi ve bir yıldan kısa bir süre içinde yürürlüğe girmesi rejimin Kyoto Protokolü dönemine göre çok daha kapsayıcı ve genel kabul görmüş bir niteliğe kavuştuğunu göstermektedir. Kyoto Protokolü’nde sera gazı azaltım yükümlülüğünü sadece gelişmiş ülkelere verirken, 2015 Paris İklim Anlaşması BM çatısı altında 197 ülkenin tamamına farklı ölçü ve düzeylerde sorumluluklar yüklemiştir. Paris İklim Anlaşması, birçok bilim insanı tarafından tarihi ve çığır açıcı bir anlaşma olarak tanımlanmaktadır. Paris İklim Anlaşması, dünya ekonomik sisteminin bugün olduğu şekliyle devam etmeyeceğinin/etmemesi gerektiğinin göstergesi niteliğinde olan bir anlaşma olarak yorumlanmaktadır.<ref>Meriç Uluslararası Sosyal ve Stratejik Araştırmalar Dergisi  Cilt: 4, Sayı: 10, Yıl: 2020, Sayfa: 165-191</ref>
COP-21 Paris’te gerçekleştirilmiştir. Paris Zirvesi’nde, Kyoto Protokolü’nün bitişi olarak belirlenen 2020 yılından sonraki süreci kapsayacak bir anlaşmanın yapılması öngörülmekteydi. 12 Aralık 2015 tarihinde, mevcut BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne taraf olan devletlerin oy birliği ile Paris Anlaşması kabul edilmiştir. Paris İklim Anlaşması ile birlikte uluslararası iklim rejiminde yeni bir dönem başlamıştır. Anlaşmanın bütün ülkeler tarafından oybirliği ile kabul edilmesi ve bir yıldan kısa bir süre içinde yürürlüğe girmesi rejimin Kyoto Protokolü dönemine göre çok daha kapsayıcı ve genel kabul görmüş bir niteliğe kavuştuğunu göstermektedir. Kyoto Protokolü’nde sera gazı azaltım yükümlülüğünü sadece gelişmiş ülkelere verirken, 2015 Paris İklim Anlaşması BM çatısı altında 197 ülkenin tamamına farklı ölçü ve düzeylerde sorumluluklar yüklemiştir. Paris İklim Anlaşması, birçok bilim insanı tarafından tarihi ve çığır açıcı bir anlaşma olarak tanımlanmaktadır. Paris İklim Anlaşması, dünya ekonomik sisteminin bugün olduğu şekliyle devam etmeyeceğinin/etmemesi gerektiğinin göstergesi niteliğinde olan bir anlaşma olarak yorumlanmaktadır.<ref>Meriç Uluslararası Sosyal ve Stratejik Araştırmalar Dergisi  Cilt: 4, Sayı: 10, Yıl: 2020, Sayfa: 165-191</ref>
 
  
  

22.35, 27 Kasım 2021 itibarı ile sayfanın şu anki hâli

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'nin iklim değişikliğiyle mücadelede ileriye dönük temel bir adım teşkil etmesi bakımından oldukça önemli bir sözleşmedir. Bununla birlikte, sera gazı emisyonlarının küresel ölçekte artmaya devam etmesi ve iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin giderek daha fazla hissedilir hale gelmesi üzerine, gelişmiş ülkelerin bağlayıcı yükümlülükler üstlenmeleri için BMİDÇS’ye taraf ülkeler mevcut Sözleşme’nin niteliğini güçlendirmek amacıyla, Kyoto Protokolü’nü (KP) müzakere etmeye başlamışlardır. İki buçuk yıl süren müzakereler sonucunda, Protokol, Sözleşme’nin 1997 yılında Kyoto’da yapılan 3. Taraflar Konferansı’nda kabul edilmiş, 2005 yılında yürürlüğe girmiştir. Türkiye ise Protokol’e 2009 yılında taraf olmuştur. Protokol’e halen 191 ülke ve AB üye devletleri taraftır. Emisyon azaltılımı ya da kontrollü artış yükümlülüğü olan Sözleşme’nin Ek-I ülkeleri, Protokol’ün Ek-B listesini oluşturmaktadır. Kyoto Protokolü'nün hedefi, Ek-B Listesi’nde yer alan ülkelerin sera gazı emisyonlarının toplamının, 2008-2012 yılları arasındaki birinci taahhüt döneminde, 1990 yılındaki seviyenin % 5 altına düşürülmesidir. Genel hedefe ulaşmak için anılan ülkeler, müzakereler sonucunda farklı oranlarda sera gazı emisyon azaltımı/sınırlandırması yükümlülükleri üstlenmişlerdir. [1]

Protokolün Yükümlülükleri ve Kontrol Mekanizması, Sera gazı salımlarını 2000 sonrasında azaltmaya yönelik yasal yükümlülükleri, Kyoto Protokolü (KP) düzenlemektedir. KP’ye göre, Ek I Tarafları (OECD, AB ve eski sosyalist doğu Avrupa ülkeleri), KP’de listelenen sera gazlarını 2008-2012 döneminde 1990 düzeylerinin en az % 5 altına indirmekle yükümlüdür. Bazı Taraflar, bu ilk yükümlülük döneminde sera gazı salınımlarını arttırma ayrıcalığı alırken (örneğin, Avustralya % 8 arttırabilecek), Yeni Zelanda, Rusya Federasyonu ve Ukrayna’nın sera gazı salınımlarında 1990 düzeylerine göre herhangi bir değişiklik olmayacaktır. AB, hem birlik olarak hem de üye ülkeler açısından % 8’lik bir azaltma yükümlülüğü almıştır. ABD’nin salım azaltma yükümlülüğü % 7’dir.[2]

5. madde, Ek-I taraflarının 2007’den geç olmamak şartıyla, sera gazı emisyonlarının kaynağında tahmin edilmesi ve ortadan kaldırılması için ulusal bir sistem oluşturmalarını öngörmektedir. Bu madde ayrıca ölçümler için kararlaştırılan yöntemlerin kullanılmadığı durumlarda ilk COP/MOP tarafından belirtildiği gibi gerekli “ayarlamaların” yapılması gerektiğini ifade etmektedir. Bunun dışında EK-A’da ayrıntılı olarak belirtildiği gibi tüm sera gazlarının küresel ısınma potansiyellerine göre ölçümü yapılmıştır. 5. ve 7. maddeye göre; Ek-I tarafları düzenli aralıklarla yıllık sera gazı envanterlerini ve ulusal bağlantılarını bildirmeli; her ikisi de protokole uyum durumunu gösteren ek bilgileri içermelidir. Bunun yanında ilk COP/MOP birinci uygulama döneminden önce belirlenen miktarların hesaplanması için kullanılacak yöntemleri kararlaştırmalıdır. Belirlenen miktarlar ile kastedilen Ek-I taraflarının emisyon hedefleridir. [3]

Paris İklim Antlaşması ve Kyoto Protokolü COP-21 Paris’te gerçekleştirilmiştir. Paris Zirvesi’nde, Kyoto Protokolü’nün bitişi olarak belirlenen 2020 yılından sonraki süreci kapsayacak bir anlaşmanın yapılması öngörülmekteydi. 12 Aralık 2015 tarihinde, mevcut BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne taraf olan devletlerin oy birliği ile Paris Anlaşması kabul edilmiştir. Paris İklim Anlaşması ile birlikte uluslararası iklim rejiminde yeni bir dönem başlamıştır. Anlaşmanın bütün ülkeler tarafından oybirliği ile kabul edilmesi ve bir yıldan kısa bir süre içinde yürürlüğe girmesi rejimin Kyoto Protokolü dönemine göre çok daha kapsayıcı ve genel kabul görmüş bir niteliğe kavuştuğunu göstermektedir. Kyoto Protokolü’nde sera gazı azaltım yükümlülüğünü sadece gelişmiş ülkelere verirken, 2015 Paris İklim Anlaşması BM çatısı altında 197 ülkenin tamamına farklı ölçü ve düzeylerde sorumluluklar yüklemiştir. Paris İklim Anlaşması, birçok bilim insanı tarafından tarihi ve çığır açıcı bir anlaşma olarak tanımlanmaktadır. Paris İklim Anlaşması, dünya ekonomik sisteminin bugün olduğu şekliyle devam etmeyeceğinin/etmemesi gerektiğinin göstergesi niteliğinde olan bir anlaşma olarak yorumlanmaktadır.[4]


Hazırlayan: o-Staj European Studies Stajyeri Halil Gelirli

Kaynakça

  1. [1] Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı. “Kyoto Protokolü.” MFA. https://www.mfa.gov.tr/kyoto-protokolu.tr.mfa
  2. [2] Türkeş, Murat. 2006. “Küresel İklimin Geleceği ve Kyoto Protokolü.” Jeopolitik 29: 99-:107.
  3. Finus, Micheal. 2010. “Kyoto Protokolü Uygulama Mekanizmaları: Kusurlu mu Yoksa Umut Verici Kavramlar mı?” Çeviren: Billur Engin. Sosyal Bilimler Dergisi 0, no. 2 (Ocak): 30-40.
  4. Meriç Uluslararası Sosyal ve Stratejik Araştırmalar Dergisi  Cilt: 4, Sayı: 10, Yıl: 2020, Sayfa: 165-191