Hocalı Katliamı

TUİÇ Sözlük sitesinden
Ersin Kopuz (mesaj | katkılar) tarafından oluşturulmuş 20.33, 14 Nisan 2023 tarihli sürüm
(fark) ← Önceki hâli | Güncel sürüm (fark) | Sonraki hâli → (fark)
Gezinti kısmına atla Arama kısmına atla

Giriş

Hocalı'dan kaçan Azerbaycan Türkleri.jpg

Yüzyıllardan beridir varlığını sürdüren Türk-Ermeni ilişkileri 19. ve 20. yüzyıllara gelindiğinde o dönemlerde çıkmış olan Fransız İhtilali’nin getirmiş olduğu milliyetçilik akımının etkisi ve Osmanlı’ya karşı sömürgecilik yarışı içerisinde olan Rusya’nın Ermenileri kışkırtmasıyla ayaklanmalar baş göstermiştir. İlk ciddi ayaklanmalar II. Abdülhamid zamanında çıkmış ve devam eden yıllarda da ayaklanmalar ve katliamlar devam etmiştir ve süreç içerisinde adım adım sistematik bir şekilde 26 Şubat 1992’ye yani Hocalı Katliamına gelinmiştir. Bu katliam sırasında 613 Müslüman Türk vatandaşı canice katledilmiştir. 275 kişi Ermeni güçlerince rehin alınmıştır ki bunlardan 150 kişinin akıbeti hala bilinmemektedir.[1]


Türk-Ermeni İlişkilerinin Tarihsel Seyri

Türklerin kalıcı devletler ve hâkimiyetler kurmak üzere Orta Asya’dan Anadolu’ya gelişi ile yoğun olarak yaşanmaya başlayan Türk-Ermeni ilişkisi, yaklaşık bin senedir süregelmektedir. Selçuklu ve Osmanlı döneminde varlık göstermiş olan Ermeniler himayedeki diğer milletler gibi sunulan haklarından yararlanmış dini, ticari, kültürel ve sosyal alanlarda Türkler ile uyum içinde yaşamışlardır. Öyle ki Osmanlı devlet bürokrasisinde yer almış ve devletin üst kademelerinde görev yapmışlar ve 'Millet-i Sadıka' olarak anılmışlardır. 18’inci yüzyılın sonlarına kadar sorunsuz devam eden beraberlikte, bu tarihten sonra bir kısım müdahalelerle sorunlar kendini göstermeye başlamıştır.[2] 3 Mart 1878 tarihinde yapılan Ayastefanos(Yeşilköy) Antlaşması ile ilk defa Rusya tarafından gündeme getirilen Ermeni meselesi, 1878 tarihli Berlin Antlaşması ile uluslararası bir mesele haline gelmiştir.

İlk ciddi ayaklanmalar II.Abdülhamid Dönemi’nde başlamış olup Hınçak(1887) ve Taşnaksutyun(1890) örgütlerinin kurulmasıyla giderek Anadolu'da yayılmaya başlamıştır. Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı Devleti'ni müttefiklere karşı çalışarak içeriden vuran Ermeniler hakkında Müslümanlara yönelik saldırıların önüne geçebilmek amacıyla tehcir kararı alınmıştır. Bu kararın alınması ve uygulanmasının ardından Rusya, sınırlarında kalan Ermeni bölgesindeki faaliyetlerine hız vermiştir. Gerçekte her iki bölgenin birleştiği bir sınır hayalleri Ermeniler için bugün dahi devam ediyor denilse yanlış olmaz.[3] Ancak bu genişleme hayali fiiliyata dökülürken, her daim “kurtarıcıları ve hamileri” olarak telakki ettikleri Rus bölgelerinin aleyhine değil de, Türk topraklarına (Türkiye ve Azerbaycan) doğru sürdürülmesine dikkat etmişlerdir.[4]

Bu dönemlerde meydana gelen 1905 Çarlık Rusya ihtilalini fırsat bilen Ermeniler Azerbaycan topraklarına olan tecavüzlerini devam ettirmiş ve Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki ilk kanlı çatışmalar bu dönemde başlamıştır.

SSCB Dönemi ve Dağlık Karabağ Sorunu

Karabağ, Azerbaycan’ın ayrılmaz bir parçası olarak tarih boyunca Azerbaycan’ın kültürel ve siyasi birliği içerisinde yer almıştır.[5]

Karabağ çok eski tarihlerden beri bir Türk yurdudur. Bölgede çok yoğun olmamakla beraber Ermeniler de var olmuş ancak sayıları hiçbir zaman Türklerden daha fazla olmamıştır. 1828-1829 Edirne Antlaşması sonrası Ruslar, bölgede söz sahibi olabilmek için Anadolu Ermenilerini ve Türkmençay Antlaşması sonrasında da İran Ermenilerini Karabağ’a getirmiş ve yerleştirmişlerdir.[6] Bu tarihlerden sonra da Ruslar bölgedeki Türkleri azınlığa düşürmek ve Ermenilerin sayılarını arttırmak için çalışmalarını sürdürmüştür.

İki ülke arasında kalan bölgenin Ermenistan’a bağlanmasını isteyen Ermeniler ve bunu kabul etmeyen Azeriler arasında ciddi anlamda sorun oluşturmuştur ancak Mondros Mütarekesi sonrasında bölgeye gelen İngilizler 1920’de Karabağ’ın Azerbaycan’a bağlı olduğunu ilan etmişlerdir. Daha sonra ise Karabağ Ruslar tarafından Sovyetleştirilmiştir.[7]

Ermeniler, Karabağ’da nüfusun büyük çoğunluğunun kendilerine ait olduğunu söyleyerek Karabağ’ın Ermenistan’a bağlanmasını istediler.12 Temmuz 1988’de Karabağ Ermenileri, “Özerk Bölge” olarak resmen Ermenistan’a bağlandıklarını ilan ettiler.[8]Ancak Azeriler Ata yurdu Dağlık Karabağ’ı vermemekte ısrarcıydı ve bölgede kararı protesto amaçlı faaliyetlere başlandı.

1989 yılında SSCB, Karabağ’ı yönetme yetkisini Ermenilerden alıp özel bir komisyona devretmişti ancak sonraki günlerde bu komisyonun yetkilerini Ermenilerin lehine kullandığını gören Azeriler Karabağ’da tekrar Azerbaycan egemenliğinin kurulmasını istemişlerdir. Sovyetler Birliği Yüksek Sovyeti, 28 Kasım 1989’da Karabağ’ın Azerbaycan’a geri verilmesine karar verdi ve böylece bölgedeki “Özel Yönetim” sona erdi ancak Ermeniler verilen bu kararı tanımadığını açıkladı ve bölgeye olan saldırılarını arttırmaya başladı.

1991 yılında kanlı olaylar aralıksız devam etmiş, köyler silahlı baskınlara uğramış ve Azeri Türkleri öldürülmüştü. Ermeni kuvvetleri 1991 yılının sonlarına doğru harekete geçti. Hocalı’ya çıkan yolları ve çevredeki köyleri ele geçirdiler. Öyle ki şehre yiyecek yardımı bile helikopterlerle havadan sağlanıyordu. Hocalı’ya son helikopter 28 Ocak 1992’de gitmiştir.[9]

Hocalı Katliamı (26 Şubat 1992)

Hocalı, konumu açısından Dağlık Karabağ’ın en önemli stratejik noktalarından biriydi ve bölgedeki tek havaalanı burada bulunuyordu. Söz konusu havaalanı askeri bir üs olarak kullanılmak isteniyordu ve bu askeri havaalanı, Dağlık Karabağ'a gidecek olan askeri teçhizatın nakledilmesinde büyük kolaylık sağlayacaktı.

Dinmeyen Acı 'Hocalı Katliamı'.jpg


1991 yılının Ekim ayından beri Ermeni ablukasında olan Hocalı 25 Şubat 1992 tarihinde insanlık tarihi için utanç verici bir soykırıma maruz kalmıştır ve insan haklarına aykırı birçok fiil gerçekleşmiştir. Bu korkunç katliamda Azerbaycan resmi kaynaklarına göre 83 çocuk, 106 kadın ve 70’ten fazla yaşlı dahil olmak üzere 613 kişi öldürülmüş, 475 kişi ağır yaralanmış ve 275 kişi Ermeni güçlerince rehin alınmıştır ki bunların 150 kişinin akıbeti hala bilinmemektedir. Cesetler üzerinde yapılan incelemelerde cesetlerin birçoğunun yakıldığı, kafaları ile vücutlarının çeşitli uzuvlarının kesildiği, hamile kadınların ve çocukların akıl almaz işkencelere maruz bırakıldığı görülmüştür.

Top ve tüfek ateşinden kurtulup ormanlık alana kaçabilenler ise kışın dondurucu soğuğunda, çoluk, çocuk, kadın, yaşlı pek çoğu açlıktan ve soğuktan donarak can vermiştir.

Hocalı’ya yönelik saldırının büyük katliam şeklinde gerçekleştirilmesinin birkaç nedeni vardır. Bunlar arasında Ermenilerin bilinçaltına işlenen Türk düşmanlığı etkili olmakla beraber, operasyonun bilinçli olarak bu şekilde yapılması suretiyle insanların gözünün korkutulması ve dirençlerinin zayıflatılması da amaçlanmıştır.[10] Bu stratejiye göre, bölgedeki Azerbaycan Türklerinin psikolojik direnci kırılırsa ve aileleri katledilmek suretiyle bir ölçüde gözleri korkutulursa ileriki saldırılarda direniş daha zayıf olacak herkes canını ve daha önemlisi ailesini kurtarmaya çalışacaktır.[11]O dönemin Ermenistan Devlet Başkanı Serj Sarkisyan’ın katliam sonrası yaptığı açıklamalar da bu stratejiyi destekler niteliktedir.

Uluslararası Platformda Hocalı Katliamı

Bugün dahi Azerbaycan topraklarının beşte biri Ermeni işgali altındadır. Azerbaycan Hükümeti bu korkunç katliamı ancak 1994 yılında düzenlenen bir oturumda ‘Hocalı Soykırımı’ olarak adlandırmıştır.

Hocalı'da yaşananlar günümüz itibarıyla Meksika, Macaristan, Pakistan, Kolombiya, Çek Cumhuriyeti, Bosna Hersek, Honduras, Peru, Sudan ve İslam İşbirliği Teşkilatı'nca da 'soykırım' olarak tanınmaktadır.[12] İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch) hadiseyi, Dağlık Karabağ Savaşı sırasında işlenen 'Katliam' olarak kayıtlara geçirirken, Birleşmiş Milletler henüz resmi bir karar almamış olması ve Birleşmiş Milletler tarafından alınan bütün kararlarla birebir örtüşen Hocalı soykırımına duyarsız kalması ise düşündürücüdür.

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin 30 üyesi ( 12 Türkiye, 8 Azerbaycan, 3 Birleşik Krallık, 2 Arnavutluk, 1 Bulgaristan, 1 Lüksemburg, 1 Yugoslavya Federal Cumhuriyeti, 1 Norveç, 1 Polonya) tarafından imzalanan, Ermenistan tüm Hocalıları öldürdü ve tüm şehri harap etti ifadesinin yer aldığı ve 19.yy. başlarından itibaren Ermenistan tarafından Azerilere karşı yapılanları soykırım olarak tanınmaya adım atılması gerektiğini bütün parlamento üyelerine açıklayan 324 nolu bir bildiri yayımladı.[13]



Hazırlayan: Serenay Alsanç

Kaynakça

  1. Elşad Eyvazlı, ''Hocalı Katliamı'na Giden Süreç ve Türk Basınında Hocalı Katliamı'', Avrasya İncelemeleri Dergisi, (Kasım 2019):152-173.
  2. Eyvazlı, ‘’Hocalı Katliamı’na Giden Süreç’’, 152-173.
  3. Eyvazlı,’'Hocalı Katliamı’na Giden Süreç’’, 152-173
  4. Eyvazlı,’Hocalı Katliamı’na Giden Süreç’’, 152-173
  5. Reha Yılmaz, ‘’Katliamın Yirminci Yılında Türk Basınında ‘’Hocalı’’ Yaklaşımı’’, Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Dergisi 2, (2013):171-210
  6. Meşkure Yılmaz, ''Karabağ Savaşı ve Adım Adım Hocalı Soykırımı'', Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Dergisi 2, (2013):95-104
  7. Yılmaz, ‘’Karabağ Savaşı’’, 95-104
  8. Yılmaz, ‘’Karabağ Savaşı’’, 95-104
  9. Tuğba Ürekli, ''28. Yılında Hocalı Katliamındaki Belgesel Fotoğrafların Tarihi Kanıtlığı ve Basın Mensuplarının Tanıklığıyla Değerlendirilmesi'', Türk Dünyası Araştırmaları Dergisi 124, (Ocak 2020):163-192
  10. Eyvazlı,’’Hocalı Katliamı’na Giden Süreç’’, 152-173
  11. Eyvazlı,’’Hocalı Katliamı’na Giden Süreç’’, 152-173
  12. Eyvazlı,’’Hocalı Katliamı’na Giden Süreç’’, 152-173
  13. Meşkure Yılmaz, ''Karabağ Savaşı ve Adım Adım Hocalı Soykırımı'', Fırat Üniversitesi Orta Doğu Araştırmaları Dergisi 2, (2013):95-104