Çevresel Güvenlik

TUİÇ Sözlük sitesinden
Hatice Yağmur Kara (mesaj | katkılar) tarafından oluşturulmuş 20.32, 17 Mayıs 2023 tarihli sürüm ("Çevresel güvenlik, insanların yaşadığı doğal çevrenin korunması, biyolojik çeşitliliğini sürdürülmesi ve iklim değişikliği gibi çevresel s..." içeriğiyle yeni sayfa oluşturdu)
(fark) ← Önceki hâli | Güncel sürüm (fark) | Sonraki hâli → (fark)
Gezinti kısmına atla Arama kısmına atla

Çevresel güvenlik, insanların yaşadığı doğal çevrenin korunması, biyolojik çeşitliliğini sürdürülmesi ve iklim değişikliği gibi çevresel sorunları ile mücadeleyi içeren önemli bir araştırma alanıdır. Günümüzde artan nüfus, sınırlı kaynaklar ve endüstrileşme gibi etkenler çevresel güvenliği tehdit etmektedir. Çevre kirliliği, doğal kaynakların tükenmesi ve iklim değişikliği gibi sorunlar küresel çapta çevresel güvenliğin tehdit altında olduğunun kanıtıdır. Bu nedenle çevresel güvenliği sağlamak ve sürdürebilmek için bu tehditlere karşı çevre politikaları ve yasal düzenlemeler, teknolojik gelişmeler, etkili sürdürülebilirlik stratejilerinin ve politikalarının geliştirilmesi büyük bir önem taşımaktadır.

Çevresel güvenlik, insanların doğal çevreye karşı sorumluluklarını vurgulayarak çevresel sorunlara karşı her alanda farkındalığa dikkat çekmektedir. Bu sebeple, sosyal bilimlerin yanında çevre mühendisliği, çevre politikaları, ekoloji, biyoloji, çevre bilimleri gibi farklı disiplinlerde de ilgili araştırmacılar ve uzmanlar tarafından incelenmektedir.

Çevresel Güvenliğin Önemi

Geleneksel güvenlik anlamında tehlikeler ve tehditler 1970’lere kadar savunma ve askeri odaklı algılanırdı. Fakat son otuz yılda doğal kaynakların üzerindeki ciddi tahribatın tüm canlıları ve doğal kaynakları yok edebilecek boyutlara ulaşması çevre sorunlarının küresel felaketlere yol açma riskini artırdı. Bu durum, güvenlik ve çevre ilişkisinin farklı bir yaklaşımla ele alınmasını gerektirdi.[1]

Çevresel güvenliğin kavramsallaşmasıyla birlikte sorunlar, küresel boyuta taşınarak tehdit ve risklerle genişletilip derinleşmeye başlamıştır.[2] İklim değişikliği, çevresel sorunların küresel boyuta taşınmasının bir örneği olarak verilebilir. İkim değişikliği hızlandıkça etkileri birçok mevcut sosyal, çevresel ve ekonomik zorlukları daha da kötüleştirmekte, ki bu da uluslararası düzeyde güvensizliği tetiklemektedir. İklim değişikliğine bağlı güvenlik endişeleri arasında su, gıda ve enerji kaynakları üzerindeki etkiler, doğal kaynaklar üzerinde artan rekabet, iklimle ilgili afetler ve zorunlu göç yer almaktadır.[3] Karbondioksit ve diğer sera gazlarının yayılması, küresel ısınmaya yol açarak dünya genelinde çeşitli tehditler oluşturur. Su kirliliği de sanayi atıkları, tarım ilaçları ve evsel atıklar gibi faktörlerin su kaynaklarını kirletmesi küresel boyuta taşınan bir diğer örnektir. Nükleer enerji üretimi ve nükleer silah kullanımı, küresel çevre sorunlarının yeni boyuttaki örneklerindendir. Ortaya çıkan nükleer atık ve radyasyon doğal yaşamı ve insan sağlığını etkileyerek büyük tehlikeler oluşturur.

Çevresel güvenlik kavramının üç boyutu olduğunu söyleyebiliriz. Bunlar: uluslararası çapta insan ve diğer canlıların hayatlarını tehlikeye sokacak olan çevresel kriz; çevre sorunlarının siyasal ve ekonomik istikrarını tehdit eden niteliği ve çevresel kaynakların paylaşılması ve çevreden kaynaklanan sıkıntıların devletler ve topluluklar arasında çatışmalara sebep olma riskidir.[4] İlk boyut, doğal afetler, su kıtlığı, iklim değişikliği gibi küresel ölçekte etkileri olan krizleri içerir. Bu tür krizler, insanların sağlığına, hayatlarına ve refahına direkt olarak etki ederek uluslararası toplumun güvenliğini de tehlike altına sokabilir. İkinci boyutta bahsedilen istikrarsızlığı tehdit etme durumu kaynak kıtlığı ve iklim değişikliği etkileri ile ekonomik dengesizlikler, toplumsal huzursuzluklar ve siyasal istikrarsızlıklar gibi sorunlara yol açabildiğini ifade eder. Mesela su kaynaklarının azalmasına bağlı olarak gıda güvenliği sorunu ortaya çıkabilir ve sonuç olarak toplumsal istikrarı tehlike altına alabilir. Bu durumda devletler arasındaki ilişkilerin gerilmesine yol açarak güvenlik sorunu haline gelebilir. Bir devletin kendi iç işlerini etkileyen eylemleri, diğer devletlerin de iç işlerini etkileyenlerden ayırt etmek zorlaşmıştır.[5] Günümüz dünyası küreselleştikçe devletlerin iç işlerindeki krizler uluslararası ölçekte etkileri de diğer devletler tarafından değerlendirilmeye başlanmıştır. Üçüncü boyutta ise, devletlerin sınırlarının ötesindeki su kaynaklarının kullanımı, enerji kaynaklarının paylaşımı gibi meseleler çevresel güvenlik bakımından potansiyel gerilimlere sebep olabilir. Bu gerilmeler de uluslararası arenada devletlerin mücadelelerine ve rekabetlerine yol açabilir.

Çevresel Güvenlik İlkeleri

Çevresel güvenlik kavramının literatüre ilk girdiği yıllarda anlaşılması adına 11 temel ilke ile detaylandırılmıştır. Kavramın uygulanabilmesi için aşağıdaki ilkeler ışığında ulusal ve küresel ölçekteki meselelerin anlaşılması gerekmektedir. Bu ilkeler[6]:

  1. Doğal kaynaklar üzerindeki hak eşitliği,
  2. Ekolojik anlamda verilen zararların yasaklanması,
  3. Ekolojik güvenliğin gözlemlenmesi,
  4. Ulusal ve bölgesel konularla ilgili düzenli olarak bilgi alışverişi yapılması,
  5. Çevreye verilen zararların engellenmesi,
  6. Ekolojik anlamda ortaya çıkan acil durumlarda iş birliğinin gerçekleştirilmesi,
  7. Teknolojik ve bilimsel alanlarda iş birliğinin yapılması,
  8. Uluslararası arenada meydana gelen ekolojik meselelerin çözüm sürecinde barışçıl yolların denenmesi,
  9. Çevre için uluslararası kapsamda sorumluluk alınması,
  10. Sürdürülebilir bir kalkınma sağlanması,
  11. İnsanların en uygun çevre şartlarında yaşaması için kalitenin artırılması.

Çevresel Güvenlik ve Sürdürülebilirlik

Sürdürülebilirlik; sosyal, ekolojik ve ekonomik sermayenin kesişim noktasına odaklamaktadır. Sürdürülebilir kalkınmanın klasik tanımı Brundtland Komisyonu tarafından “Nesillerin ihtiyaçlarını karşılamayı tehdit etmeden mevcut neslin ihtiyaç ve beklentilerini karşılamayı amaçlayan kalkınma” olarak tanımlanmıştır.[7] Bu kavramın ortaya çıkması küresel ölçekte insanlığın günümüzde sürdürülebilir bir yol üzerinde olup olmadığı gibi önemli bir soruya cevap aramasını sağlamaktadır.

Sürdürülebilir kalkınmanın gelişimindeki engeller üç kategoriye ayrılabilir: istek, anlayış ve kapasite. İlk engel olarak gereklilikleri açıkça ortaya konulan değişiklikleri uygulama konusunda siyasi iradelerin isteksizliği ve eksikliği söz konusudur. Bazı durumlarda siyasi irade mevcut olduğunda bile başka bir engel olarak karmaşık sistemlerin davranışlarını anlamada eksiklikler olabilir. Sistemler içerisindeki bağlantıları anlama ve ölçekleri indirgemeci bir şekilde ele alınmadığı için anlayışın gelişmesini engellemektedir. Finansal kaynak eksikliği, yetersiz kurumlar, zayıf altyapısı gibi sınırlamalar da üçüncü engel olan gereken eylemleri gerçekleştirecek yetersiz kapasiteye sebep olmaktadır.[8]

Sonuç olarak çevresel güvenlik kavramı, çevresel sorunların uluslararası boyutta risk ve tehditlerin arttığı bir perspektif sunmaktadır. Özellikle iklim değişikliği, biyoçeşitliliğin kaybı, nükleer enerji kullanımı, çevresel kirlilik gibi konular bu kavramı etkileyen başlıca faktörlerdir. Çevresel güvenlik, ancak ekolojik, sosyal ve ekonomik sermayenin dengeli bir şekilde kullanılmasıyla sağlanabilir. Bu bağlamda, sürdürülebilirlik kavramı oldukça önem arz etmektedir ve çevreyle uyumlu politikalar ve stratejilerle birlikte yürütülmesi gerekir. Ülkelerin iş birliği, irade, anlayış ve kapasitenin artırılması çevresel güvenliği etkileyen önemli adımlardır. Bu doğrultuda çevresel sorunlar ile baş etmek, gelecek kuşakların ihtiyaçlarını karşılamayı ve sürdürülebilir bir dünya için sağlam adımlar atmamızda etkili olacaktır.


Hazırlayan: O-Staj Güvenlik ve Terörizm Çalışmaları Stajyeri Melike Akın

Kaynakça

  1. Şafak Kaypak, “Güvenlikte Yeni Bir Boyut; Çevresel Güvenlik”, Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Dergisi 8, no. 1 (2012): 11.
  2. Bülent Karabulut, “Küreselleşme Sürecinde Güvenlik Alanında Değişimler: Karadeniz’in Güvenliğini Yeniden Düşünmek”, Karadeniz Araştırmaları Dergisi 6, no. 23 (2009): 2.
  3. United Nations Environment Programme, “Climate Change and Security Risks”, https://www.unep.org/explore-topics/disasters-conflicts/what-we-do/disaster-risk-reduction/climate-change-and-security, (Erişim Tarihi: 29.04.2023).
  4. Ruşen Keleş ve Birol Ertan, Çevre Hukukuna Giriş (Ankara: İmge Kitapevi Yayınları, 2002), 240-241.
  5. Necla Yıkılmaz, Yeni Dünya Düzeni ve Çevre (İstanbul: Sosyal Araştırmalar Vakfı Yayınları, 2003), 78.
  6. Çağla Vural, “Çevresel Güvenliğin Gelişimi”, Ankara Üniversitesi Çevrebilimleri Dergisi 6, no. 1 (2018): 32.
  7. Report of the World Commission on Environment and Development (1987), “Our Common Future”, https://sustainabledevelopment.un.org/content/documents/5987our-common-future.pdf, (Erişim Tarihi: 30.04.2023).
  8. Giovanni Zurlini ve Felix Müller, “Environmental Security”, Systems Ecology, ed. Sven Erik Jorgensen ve Brian D.Fath, (Oxford: Encyclopedia of Ecology 1350-1356), 1354.