Realizm
Temel Aktörler, Kavramlar ve Temel Varsayımlar
Uluslararası İlişkilerin ana akım teorilerinden olan Realizm 4 temel varsayıma dayanmaktadır: [1]
1- Devlet, bireyler ve gruplar arasındaki çatışmaları çözmek için meşru güç tekeline sahip olduklarından dolayı başlıca aktör ve temel analiz birimleridir. Devlet dışı aktörler ikinci derecede önemlidir.
2- Devletler üniterdir. Realistlerin üzerinde uzlaştığı bu varsayım, devlet içerisindeki siyasi düşünce farklılıklarına karşın hükümetin devlet adına tek sesle konuşması gerektiğini belirtmemektedir. Devletler dış dünyaya bütünleşik tek bir birim olarak çıkar. Örneğin, bir konu üzerinde Dışişleri Bakanlığı ve Savunma Bakanlığı farklı politikalar geliştirse de, ulusal çıkar adına en uygun politika benimsenir ve uygulanır. Realizmde, sadece belirli güçlü grupların değil, bir bütün olarak ulusun çıkar önemlidir. Bu kapsamda karar vericiler, ulus devlet adına uluslararası sistemin yarattığı fırsatlara ve tehlikelere yanıt verirler.
3- Devlet, rasyonel aktördür. Devletler belirli hedeflere odaklıdır ve bu hedefler tutarlıdır. Ayrıca, devletlerin hedeflerine ulaşmak için stratejiler geliştirdikleri varsayılır. Devletler, hedeflerine ulaştıracak yollar arasında veya hedefleri arasında kar-zarar analizi yapar, alternatifleri değerlendirir ve faydalarını en üst düzeye çıkaranları seçerler. Realistler, devletleri rasyonel ve güçleri doğrultusunda çıkarlarını tanımlayan aktörler olarak gördükleri için, tüm devletlerin standart bir şekilde davrandıklarını varsayarlar.
4- Uluslararası sistemin yapısı anarşidir. Anarşi, devletleri, saldırgan bir diğer devletten koruyacak merkezi bir otoritenin bulunmaması durumudur. Her devlet kendi başına hayatta kalmalıdır. Böylece, devletler kendi kendine yardım (self-help) eden aktörler.
Realizm'de Güç Kavramı
Realizm'de Sistem
Realizm'de Karşılıklı Bağımlılık ve İşbirliği
Entellektüel Öncüler ve Etkileri
Thucydides
Niccolò Machiavelli
Thomas Hobbes
Klasik realizmin temellerini oluşturan Thomas Hobbes, 1588-1679 yılları arasında yaşamış İngiliz filozofudur. Hobbes'a göre, hayatın korunması ve sürdürülmesinin insanın temel amacıdır. Ona göre insanların kendi varlıklarını koruma yaklaşımının 2 sonucu vardır. İnsanlar kendi çıkarlarını korumak için diğer insanlara karşı saldırgan davranabilir ya da barışı koruyan kurumlar oluşturma yoluna gidebilirler ki bu kurum Hobbes için devlettir. Bunlardan hangisinin geçerli olacağını belirleyecek olan tek şey, insanın kendisini ahlakıdır; kendilerini iyi düzenlenmiş bir toplum içinde mi yoksa bir doğa hali içinde mi bulmak isteyeceğidir. Hobbes, Leviathan adlı eserinde devleti mutlak güç ve yetkilere sahip bir egemen bir yapı olarak tanımlar. Hobbes’a göre devlet, insanların korunmaları için sözleşmeyle meydana getirilmiş, yapay bir yaratık olup, onun siyaset felsefesindeki çıkış noktası doğal insandır. Ona göre insanların doğal yaşama halindeyken yani devlet olgusu henüz oluşmamışken cehennem hayatı içindeydiler. Eşit ve özgür olan insanlar birbirleriyle sürekli bir savaş içinde olduklarını öne süren filozof, böyle bir çatışma durumunda gelişme ve uygarlığın ilerlemesinin beklenemeyeceğini söylemiştir. Buradan çıkışın tek yolu, insanların bir sözleşmeyle kendi sınırsız özgürlüklerine son vermeleri, bir üçüncü lehine haklarından vazgeçmeleridir. [2] İnsan doğası konusunda kötümser bir görüş vardı. Güçlü, merkezi bir siyasi otoriteye sahip olmanın gerekliliğini vurgulamaktadır. Realizme önemli bir kavram olan güvenlik ikilemi kavramını kazandırmıştır. Buna göre güvenlik ikilemi, bir devletin kendi güvenliğine yönelik yapacağı askeri yatırımların başka devletler tarafından saldırıya hazırlık şeklinde tehdit olarak görülmesidir. Uluslararası sistemin yapısı anarşi olduğu için devletler kendi kendilerini korumakla yükümlü ve devletler arasında düzeni sağlayacak bir dünya hükümeti bulunmamaktadır. Yine sistemin anarşikliğinden dolayı devletlerin güç dengesi şeklinde davranacağını savunur. Böylece herhangi bir devlet güçlenmeye başladığında diğer devletler onu dengeleme yolunu kullanacaktır.
Hans Morgenthau
Realizm’in en önemli kurucularından biri Hans Morgenthau’dur. Morgenthau, uluslararası politikayı güç mücadelesi çerçesinde tanımlanan ulusal çıkara dayalı objektif ve evrensel kurallarla yönetildiğini savunmuştur. Ona göre Realizm’in 6 önemli ilkesi bulunmaktadır. Bunlar şöyle sıralanabilir; 1-) Siyaset, kökleri insan doğasında bulunan objektif yasalarla yönetilir. Bunları değiştirme gayreti başarısızlığı neden olur. İnsan doğası ise bencil ve çıkarcıdır.
2-) Ulusal çıkarlar güç perspektifinden tanımlanmalıdır. Devletlerin amacı güçlerini arttırmaktır, dolayısıyla hareketlerini bu bağlamda değerlendirmek gerekir.
3-) Güç açısından çıkarlar sabit ve değişmezdir. Zaman ve mekana göre değişen şey çıkarın içeriği ve bu çıkarı gerçekleştirmek için uygulanması gereken politikalardır.
4-) Ahlaki değerlerin (Moral) uluslararası politikada herhangi bir rolü ve etkisi yoktur.
5-) Uluslararası politika, ekonomi ve hukuk gibi alanlardan farklı ve özerk bir alandır. Esas olan devletlerin askeri-siyasi gücü ve çıkarlarıdır.
6-) Uluslararası politikayı şekillendiren temel aktörler devletlerdir. Uluslararası ya da ulus üstü yapılar etkisizdir. [3] [4]
- ↑ Viotti, P.R. & Kauppi, M. V. (2016). Uluslararası İlişkiler Teorisi. Çev. Metin Aksoy. Nobel Yayıncılık
- ↑ Yanmaz, A. (2014). Thomas Hobbes. TUİÇ Akademi
- ↑ Yalçınkök, K. (2015). Realizm. Akademik Perspektif.
- ↑ Morgenthau, H. J. (1978). Politics Among Nations: The Struggle for Power and Peace, Fifth Edition, Revised, (New York: Alfred A. Knopf, pp. 4-15