Michel Foucault
Michel Foucault, Fransız bir tarihçi, filozof ve sosyolog. Hapishaneler, polis, delilik, eşcinsellik ve sosyal haklar hakkında çalışmalar yapmıştır.
Hayatı
Michel Foucault, 15 Ekim 1926’da Fransa’nın Poitiers kentinde, orta sınıf bir ailede dünyaya geldi. Babası, oğlunun kendi kariyerini takip etmesini isteyen bir cerrahtı. Foucault, daha sonraki yıllarda kendisini suçlu olarak tanımlayarak babasının onu cezalandıran bir “zorba” olduğunu ifade etti [1]. Hayatının ilerleyen dönemlerinde psikolojiyle ilgilenmesinin sebebi olarak babasıyla olan ilişkisi gösterilir.
1939 yılında başlayan II. Dünya Savaşı ile Almanya, Fransa’yı 1945’e kadar işgal etti. Foucault’nun ailesi bu işgale karşı çıksa da direnişe katılmadı. 1940 yılında annesinin isteğiyle Saint-Stanislas Okulu’na başladı. Foucault, buradaki yıllarını Katolik kilisesinin katı kurallarıyla geçirdiği için “çile” olarak tanımlasa da tarih, edebiyat ve felsefe ile bu okulda ilgilenmeye başlamıştır [1]. Sonra dönemin en saygın okulu olan Lycée Henri-IV’e gitti. Ardından babasının cerrah olma isteğini reddederek 1946’da Ècole Normale Supérieure’de (ENS) eğitim görmeye başladı. Burada öğretmeni olan Jean Hyppolite ve Louis Althusser’in etkisi altına girdi [2]. Özellikle Hyppolite sayesinde Hegel’den, Althusser sayesinde Marx’tan etkilendi. 1950-1953 yılları arasında Althusser’in etkisiyle Fransız Komünist Partisi’ne katıldı. Ancak parti içindeki anti-semitizm ve homofobik tavırlar sonucunda partiden ayrıldı. Böylece Marx’ın teorisinin sınıf merkezli odağını reddetti ve Marksizm’den uzaklaştı [2].
Bu okulda okurken 1948 yılında intihara teşebbüs eden Foucault, babası tarafından Sainte-Anne Hastanesi’ne gönderildi. Dönemin Fransa'sında eşcinsellik bir tabu olarak görüldüğünden Miller’e göre Foucault’nun intihar girişimi, eşcinselliğiyle yüzleşmekten gelen bir sıkıntıdan kaynaklanmıştır [3]. Daha sonra psikoloji alanında laboratuvar araştırmaları da yapan Foucault, bu hastanenin psikiyatri bölümünde yapılan çalışmalara katıldı.
1952’de mezun olduktan sonra önce Lille Üniversitesi’nde öğretmenlik yaptı, ardından Uppsala Üniversitesi’nde Fransız dili ve edebiyatı bölümünde beş yıl geçirdi. Burada kültürel-diplomatik bir kariyerin önünü açan Foucault, 1955’ten sonra sırasıyla Polonya ve Hamburg’daki Institut Français’te çalıştı. Folie et déraison: histoire de la folie a l’âge classique (Delilik ve Akılsızlık: Klasik Çağda Deliliğin Tarihi) başlıklı doktora tezini 1961 yılında ENS’de savundu [4].
1966-1968 yılları arasında Tunus Üniversitesi’nde felsefe kürsüsünde çalıştı. Ardından tekrar Fransa’ya döndü ve Vicennes’deki Paris-VIII üniversitede felsefe bölümünün oluşturulmasına ve yönetilmesine liderlik etti [3]. 1969’da Archéologie du savoir’ı (Bilginin Arkeolojisi) yayımladı. 1970 yılında ise Fransa’nın en prestijli kurumu olan Collége de France’a kabul edildi ve hayatının sonuna kadar burada ders verdi. 1975’te La naissance de la prison (Hapishanenin Doğuşu) yayımlandı, 1976’da ise Histiore de la sexualité (Cinselliğin Tarihi) adlı üç ciltlik eserine kendini adadı.
1978’de gazeteciliğe merak saldı. O dönemde İran’daki Şah karşıtı gösteriler başladığında Foucault, Corriere della sera gazetesinin bu olaylar üzerine yazı yazması isteği üzerinde Tahran’a gitti ve İran Devrimi’ni bu gazetede ilk elden anlattı [3]
1980’de Amerika Birleşik Devletleri’ne gitti. California Üniversitesi’nde yıllık konferanslar vermek üzere anlaşma yaptı.
1984’te AIDS nedeniyle hayatını kaybetti.
Foucault'da İktidar
Geleneksel anlamda iktidar, hükümetin bulunduğu bir odak olarak düşünülmesine karşın Foucault, iktidarın merkezi olarak devlete odaklanmamıştır. Mikro iktidar biçimlerini inceleyerek bedenler üzerinde iktidarın maddeselliğini sorgulamıştır. Foucault’ya göre ancak bedeninin iktidar tarafından ele geçirilmesiyle birlikte beden denetim altına alınır ve beden bilinci kazanılır. Quel Corps dergisi ile yaptığı bir söyleşide şu açıklamayı yapmaktadır [5]:
“Jimnastik, askeri talimler, kas geliştirme, çıplaklık, güzel bedenlere övgüler düzülmesi... Tüm bunlar, iktidarın sağlıklı bedenler üzerinde, çocukların ya da askerlerin bedenleri üzerinde yürüttüğü aralıksız, inatçı ve titiz çalışma sonucu, bireysel bedenin arzulanır bulunmasını hedefleyen bir çizgi üzerinde yer alır. İktidar bu etkiyi doğurduğu anda, tam da onun fetihleriyle ilerleyen çizgi üzerinde, bireysel bedenin iktidara yönelttiği, sağlığın ekonomiye, haz isteğinin cinsellik, evlilik ve ar duygusuyla ilgili ahlaki normlara yönelttiği karşı saldırılar başlar. Ve bu andan itibaren, iktidarı güçlü kılmış olan şey, ona yöneltilen karşı saldırıya olanak tanır. İktidar bedenin içine sızmıştır; bizzat bedenin içinde saldırılara maruz kalır. Özgür sevişme ya da kürtaj düşüncelerinin, toplumsal gövdeyi oluşturan kurumları nasıl bir panik içine düşürdüğünü hatırlayın. Gerçekte, iktidarın sallandığı izlenimine kapılmak yanlıştır; çünkü iktidar bir değişimi gerçekleştirebilir, yerini değiştirip başka bir alanı ele geçirebilir... ve çatışma sürüp gider.”
1975 yılında yayımlanan Hapishanenin Doğuşu adlı eserinde modern iktidarı “büyük bir gözaltı” olarak tanımlar. Modern iktidar; çocuğu okulla, hastayı hastaneyle, deliyi tımarhaneyle, askeri orduyla, suçluyu hapishaneyle kuşatarak egemen olmuştur. Herkesin bir yerde kayıtlı olması, denetim altında olmayı ve gözettim altında tutmayı kolaylaştırır. Hapishanenin Doğuşu kitabında bu konuyu şöyle açıklar:
“İnsanlar kapalı ortamlara tıkılır, o ortamlarda kendi aralarında bir uyum içinde mekanın düzenine uygun, belirli zaman dilimlerinde çalışırlar, çalışırlar, çalışırlar. Amaç mı? Daha üretken, daha yapıcı bir toplum elbette. mesela bir devlet memuru -genelde- sabah erkenden uyanır, işe doğru yola çıkar, ofisine geçer ve koltuğuna oturur. Saat saat yapacakları planlanmıştır. Yemek yemesi gereken saat bellidir ve hatta tuvalete gidebileceği saatler de kimi zaman. Böylece otorite bizim yerimize bizi düşünerek insani ihtiyaçlarımız için boşuna zaman ve enerji harcamamızı hedeflemiştir. Artan enerji toplumun egemenliğine aktarılır, kaynağı güçlü tutmak için de bu rol model toplumda her yaştan insana uygulanır. Doğduğumuzdan itibaren aile içinde, okul çağına geldikten sonra okulda, askerlik çağına gelince kışlada, sonra insanın çalıştığı yere göre fabrikada, ofiste, şirkette, hastanede ve hapishanede disiplin altında olur toplumlar. Kişi kendi enerjisini kaynak olarak kullanamayacak duruma gelmişse adres tımarhanelerdir. Fakat üzülmesin tımarhanedekiler, dışarıda akıllı avı vardır hapishanelere sokulmaları için.”
Eserleri
- Cinselliğin Tarihi
- İktidarın Gözü
- Hakikat Cesareti
- Söylem ve Hakikat
- Bu Bir Pipo Değildir
- Özne ve İktidar
- Bilginin Arkeolojisi
- Toplumu Savunmak GerekirHazırlayan: Yasemin Hilal SAYINER
- ↑ 1,0 1,1 Macey, David. Michel Foucault. İstanbul: Runik Kitap, 2020.
- ↑ 2,0 2,1 Gros, Frédéric. Michel Foucault. İstanbul: İletişim Yayınları, 2021.
- ↑ 3,0 3,1 3,2 Miller, James. The Lives of Michel Foucault. London: Vintage, 1995.
- ↑ Smart, Berry. Key Sociologists Michel Foucault. New York: Routledge, 1995.
- ↑ Yücel, Esen. "Michel Foucault-Foucaultcu İktidar, Söylem ve Özne Kavramları", Kurgu Dergisi 19, (Ocak 2002): 271-282.