Türk Kadınının Milletvekili Seçme ve Seçilme Hakkı
Türkiye’de kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkı tanıyan kanun 5 Aralık 1934’te kabul edilmiştir. Kanunun kabulünden sonraki ilk seçimlerde, 1935 seçimlerinde, 17 kadın milletvekili meclisteki yerini almıştır. Böyle bir kanunun kabulünün ardında Tanzimat döneminden itibaren gündeme gelen kadının toplumsal konumuna ilişkin tartışmalar önemli bir altyapı sağlamakla birlikte yeni cumhuriyetin sahip olduğu değerler ve bu süreçte yaşanan kadın hareketleri de önemli bir role sahiptir.
Cumhuriyet Öncesi Dönem
Kadın haklarının ilk kez gündeme gelişi Tanzimat dönemine (1839 – 1876) denk gelmektedir. Bu dönem Osmanlı’da başlayan batılılaşma hareketleri kadınların sosyal hayattaki konumunu da etkilemiştir. Bu etkileşimin en belirgin örneği eğitim alanındaki yenilikler olarak gösterilebilir. Kız çocukları bu dönemde rüştiye, idadi, sultani gibi ortaöğretim kurumlarına ve ardından kız öğretmen okullarına girme hakkı kazanmıştır.[2] Ardından ebelik ve kız sanayi mekteplerinin de açılmasıyla kadınlar hem temel hem de mesleki eğitime erişebilir hale gelmiş ve sosyal hayatın birer parçası olmaya başlamışlardır. Kadının evinin dışına çıkmaya başlaması basının da dikkatini çekmiş ve kadın hakları tartışmaları gündeme gelmiştir.[3] Ayrıca bu dönemde kadınlar da sadece sosyal hayattaki sınırlı varlıklarıyla yetinmeyip siyasi hayata da ilgi duymuşlardır.
II. Meşrutiyetin ilanıyla (1908) kadının siyasete ilgilisi açığa çıkmaya başladı.[4] Bu ilgi İttihat ve Terakki’nin kadını siyasi hayata katmak için kurduğu “İttihat ve Terakki Kadınlar Şubesi” ile karşılık buldu.[5] Halide Edip tarafından kurulan “Teali-i Nisvan Kulübü” (Kadınların Durumunu Yükseltme Cemiyeti) ve Ulviye Mevlan tarafından kurulan “Müdafaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti” başta olmak üzere bu dönemde kadınları sosyal hayata alıştırmayı ve yardımlaşmayı amaçlayan birçok kadın örgütü kuruldu.[6]
Savaşların ara vermeden devam ettiği bu dönemde çalışma ve fikir hayatında erkeklerin yarattığı boşluğu kadınlar doldurmaya başlamıştı. Balkan savaşları ve ardından gelen 1. Dünya Savaşı sebebiyle kadınlar devlet daireleri de dahil olmak üzere birçok sektörde çalışmaya başlamış, vatan savunmasında görev almış, Darülfünunda konferanslar vererek ülkenin sorunlarına çözüm aramışlardır.[7] Birinci Dünya Savaşı’nın hemen ardından, 1921’de kadınların siyasal hak istekleri Müdafaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti’nin programına dahil edilmiştir.[8] Kadınların çalışma hayatına katılıp ekonomik bağımsızlıklarını elde etmelerinin cumhuriyet dönemine gelindiğinde siyasi haklar elde etmelerine önemli etkileri olmuştur.
Cumhuriyet Dönemi
Kurtuluş Savaşı ve sonrasındaki yıllarda kadınların siyasete ilgisi artarak devam etti. Kadınlara oy hakkı verilmesi erkekler kadar kadınlar arasında da tartışma meselesi olmuştu. Hem kadınlarda hem de erkeklerde kadına oy hakkı verilmesi bir önkoşula bağlanıyordu: eğitim.[9] Kurulan kadın birlikleri için öncelik kadınların eğitimi ve sosyal hayata katılımı olmakla birlikte artık eğitim önkoşulu ile siyasi haklar da gündemlerine girmişti. Kadınların önce eğitimlerini tamamlaması sonra seçme seçilme hakkına sahip olması teoride gayet güzel bir plan olmakla birlikte erkeklerde oy hakkı için eğitim şartının aranmıyor oluşu bir eşitsizlik yaratıyordu. Bu durum en başta yüzyıllardır geri bırakılmış kadının toplumda yarattığı hasara vurgu yapan Atatürk’ün düşüncelerine ve söylemlerine tersti.
1923 yılı Nisan ayında seçim kararı alınması kadın ve oy hakkı tartışmalarını yeniden yükseltti. 15 Haziran 1923’te kadınlar siyasi haklarını kazanabilmek adına Nezihe Muhittin başkanlığında Kadınlar Halk Fırkasını kurdu.[10] Fakat bu tarihte henüz kadınların seçme ve seçilme hakkı bulunmaması fırkaya resmi iznin verilmesine engel oluşturmuştur.[11] Kadınların bu haklı talepleri sadece bir grup kadın arasında tartışılan bir meseleden fazlası olacak ki 1923 seçimlerinde ülkeye hizmeti bulunmuş bazı kadınlara (Latife Hanım, Halide Edip, Mevhibe Hanım, Nezihe Muhittin, Kara Fatma, Müfide Ferit ve Aliye Fehmi) seçilme hakları olmamasına rağmen oy verilmiştir.[12] Bu da toplumun da kadınların seçilme hakkı talebinin olduğunun göstergesidir. Cumhuriyetin ilanının ardından Kadınlar Halk Fırkası Türk Kadınlar Birliği adı altında çalışmalarını sürdürmeye devam etmiştir.[13] Birlik üyesi kadınlar Türk Ocağı Salonu'nda kadınlara oy hakkının verilmesini talep eden, bu hakkın hala verilmemiş olmasını haksız bulduklarını belirten konferanslar vermişlerdir. 1927’de Birlik tüzüğünden eğitim önkoşulunu kaldırarak kadınların hak talebinde yeni bir istekle ortaya çıkmışlardır.
Kadınların siyasi hak talepleri nihayetinde ilk olarak 1930’da belediye seçimlerine katılma ve ardından 1933’ de muhtarlık ve ihtiyar meclisi seçimlerine katılmalarıyla karşılık buldu.[14] 1934'te Türk Ocağı Salonu’nda yapılan bir toplantının ardından kadınlar meclise yürüyüp mecliste temsil haklarını dile getirmiş ve bu talepleri Atatürk tarafından oldukça yerine bulunarak bir kanun teklifi hazırlanması direktifiyle sonuçlanmıştır. Ardından 5 Aralık 1934’te kadınlara milletvekili seçimlerinde seçme ve seçilme hakkı tanıyan kanun teklifi meclise sunulmuş ve oy birliğiyle kabul edilmiştir.[15] Böylece genç cumhuriyette kadınla erkek arasındaki eşitsizliklerden biri daha ortadan kaldırılmıştır. Kanunun kabulünü takip eden günlerde kadınlar İstanbul ve Ankara’da sevinçlerini ve teşekkürlerini ifade etmek adına yürüyüşler düzenlemiştir.[16]
1935’te yapılan seçimlerde Mebrure Gönenç (Afyonkarahisar), Satı Çırpan (Ankara), Türkan Örs Baştuğ (Antalya), Sabiha Gökçül Erbay (Balıkesir), Şekibe İnsel (Bursa), Huriye Öniz Baha (Diyarbakır), Fatma Memik (Edirne), Nakiye Elgün (Erzurum), Fakihe Öymen (İstanbul), Ferruh Güpgüp (Kayseri ), Bahire Bediş Morova Aydilek (Konya), Mihri Bektaş (Malatya), Meliha Ulaş (Samsun), Esma Nayman (Seyhan), Sabiha Görkey (Sivas), Seniha Hızal (Trabzon), Benal Nevzad İstar Arıman (İzmir) olmak üzere toplamda 17 kadın milletvekili meclisin %4.5’unu oluşturarak yerlerini almıştır.[17] Bu oran 2007 yılına kadar meclisteki en yüksek kadın oranını oluşturmuştur.[18] Kadınların seçme ve seçilme hakkını tamamen elde etmesiyle “ulus egemenliği” kavramı gerçek manasını kazanmıştır.
Hazırlayan: Yaprak AKKAYA
- ↑ https://nazanmoroglu.com/wp-content/uploads/2021/12/bdd791b055e71adcfb69ae21b8cdff4b.jpg
- ↑ Ayten Sezer, TÜRKİYE'DEKİ İLK KADIN MİLLETVEKİLLERİ VE MECLİSTEKİ ÇALIŞMALARI, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, 14(42), 889-905, s.890.
- ↑ A.g.e., 890
- ↑ Saime Yüceer, Demokrasi yolunda önemli bir aşama: Türk kadınına siyasal haklarının tanınması. Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, 9(14), 131-151. s. 134.
- ↑ A.g.e., 134
- ↑ A.g.e., 135
- ↑ Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasal Partiler, C. I, 2. Baskı, Hürriyet Vakfı Yayınları, İstanbul 1988, s. 481.
- ↑ Serpil Çakır, “Kadın Tarihinden İki İsim: Ulviye Mevlan - Nezihe Muhittin”, Toplumsal Tarih, Sayı: 46, 1997, s. (6-14), s. 10
- ↑ Saime Yüceer, s.136
- ↑ A.g.e., 138
- ↑ Ayten Sezer, s. 893
- ↑ Saime Yüceer, s. 139
- ↑ Ayten Sezer, s. 893
- ↑ Saime Yüceer, 142
- ↑ A.g.e. s, 142
- ↑ Cumhuriyet, 6, 7 Aralık 1934. https://egazete.cumhuriyet.com.tr/oku/192/1934-12-06/0 https://egazete.cumhuriyet.com.tr/oku/192/1934-12-07/0
- ↑ Saime Yüceer, s.146
- ↑ A.g.e., 147