Devletin Cezai Yetkisi
Devletler kendi ceza yasalarını oluşturma konusunda münhasır bir yetkiye sahip olup bu yasaları uygulama konusundaki yetkisi ortaktır. Devletin bu yasaları belirleme konusundaki bu münhasır yetkisi uluslararası hukukun belirlediği prensipler doğrultusunda gerçekleşmektedir. Devletlerin bu ceza yasalarını uygulama yetkilerinin iç hukuklarında hangi kriterlere dayandırıldığına dair araştırmalar incelendiğinde 5 farklı kriter görürüz:
1. Ülkesellik Prensibi(territoriality) ile suçun işlendiği yer,
2. Vatandaşlık prensibi (nationality) ile suçu işleyen kişinin hangi ülkenin vatandaşı olduğu,
3. Koruma prensibi (protective principle ile suçun ülke çıkarlarına zarar vermesi,
4. Evrensellik prensibi (universality) ile suçu işleyen kişinin sadece ülke yetkililerince yakalanmış olması,
5. Pasif kişisellik (passive personality) ile suçtan zarar görenin (mağdur) vatandaşlığı kastedilmektedir.
Bu 5 ölçütün hepsi uluslararası hukukta kabul görmüş olup uygulamadaki yaygınlıkları ile yapılageliş değeri taşımaktadırlar. Bu noktada uygulamada en yaygın olan prensip ise ülkesellik prensibidir. Yani bir devlet kendi ülkesindeki ceza yasalarını, bu yasaya uymayan kişinin vatandaşlığı ne olursa olsun yargılama yetkisine sahiptir. En az yaygın olan prensip ise pasif kişiselliktir ve bu yüzden sürekli olarak geçerliliği tartışılmaktadır.
Uluslararası hukuk tarafından da kabul edilen bu ölçütler göz önüne alındığında, bazı durumlarda bir kişi/suçlu üzerinde bir çok devlet aynı anda cezai yargı yetkisine sahip olabilmektedir. Böyle durumlarda söz konusu kişi hangi devletin sınırları içindeyse o devlet yargılama konusunda önceliğe sahip olur. bu noktadaki tek sınırlandırma ise şudur: herhangi bir devlet tarafından bir suçtan yargılanıp cezalandırılan kişi, aynı suç sebebiyle tekrar yargılanamaz. Fakat bu sınırlandırma bir devletin kendi vatandaşları için geçerli değildir.
Yargı ve cezalandırma konusunda ikinci bir sınırlandırma ise bir devlette yapılmakla yükümlü olunan ancak diğer bir devlette cezai sorumluluk doğuran bir eylem söz konusu olduğunda, bahsi geçen ikinci devletin kişiyi yargılama yetkisine sahip olmadığıdır.
Ülkesellik Prensibi: Bu prensip kısaca her devletin kendi ülkeleri içerisinde işlenen bir suçu, fail kim olursa olsun ve hangi vatandaşlıktan olursa olsun, yargılama ve cezalandırma yetkisini ifade etmektedir. Devletlerin ceza yetkilerinin belirlenmesinde en temel prensip olsa da ülkesellik cezai yetki kullanımında yine de mutlak değildir. Bazı istisnai durumlar vardır ve bu istisnaların başında kapitülasyonlarla başka devlet vatandaşlarına tanınan cezai yargı bağışıklıkları/ dokunulmazlıkları ve yabancı devlet veya uluslararası örgütlerin resmi görevlilerine tanınan cezai bağışıklıkları/ dokunulmazlıkları gelmektedir.
Vatandaşlık prensibi: Vatandaşlık prensibi, bir devletin kendi vatandaşları nerede olursa olsun, yaptıkları cezai ihlaller sebebiyle kişileri kendi ceza yasaları ile yargılayıp cezalandırma yetkisini ifade eder. Bu prensip, kişilerin bulundukları yerden bağımsız bir şekilde kendi ülkelerine karşı yükümlü olmaları gerektiği düşüncesine dayanmaktadır. Yani bir ülkenin vatandaşları, başka bir ülkenin toprakları veya uluslararası alanlardayken kendi ülkesinin ceza yasalarını ihlal ederse, bu kişiyi kendi ülkesi yargılayıp cezalandıracaktır. Ancak şöyle istisnai bir durum vardır: kişinin vatandaşı olduğu ülkede suç sayılmayan eylem, bu eylemi suç sayan bir başka ülkede işlendiyse o zaman kişi kendi ülkesinde, kendi cezai yasalarıyla yargılanmak zorunda değildir. Bir kişinin birden fazla devletin vatandaşı olması durumunda ise, vatandaşlığı elde tutulan her devlet bu kişi üzerinde yargıla yetkisine sahip olabilir.