TUİÇ
TUİÇ 2008 yılında uluslararası ilişkiler bölümlerinde eğitim almakta olan lisans öğrencileri tarafından platform olarak kurulmuş, 2011 yılında ise Uluslararası İlişkiler Çalışmaları Derneği adıyla tüzel kişilik haline gelerek İstanbul'da ofis açmıştır. Sosyal bilimler alanlarında öğrenim gören lisans ve yüksek lisans öğrencilerini yazmaya teşvik amacıyla 2011 yılında kurulan TUİÇ Akademi [1] web sitesi sadece öğrencilerle sınırlı kalmamış, sosyal bilimler alanında çalışmalar yapan uzman ve akademisyenlerin de katkılarıyla önde gelen bir başvuru kaynağı haline gelmiştir.
TUİÇ, kuruluş sürecinde sırasıyla Ege Üniversitesi, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Çağ Üniversitesi ve Uludağ Üniversitesi'nde gerçekleştirdiği kuruluş istişare çalıştayları ile gençlerin demokratik kurumsallaşma yönünde yaptıkları örnek bir çalışma olmuştur.
TUİÇ kuruluş sürecini 2009 Şubat ayında yayınladığı ve o dönem 18 farklı üniversitede faaliyet gösteren uluslararası ilişkiler kulüp ve topluluklarının imza attığı "Ortak Deklarasyon" [2] ile tamamlayarak faaliyetlerine başlamıştır.
Öncelikli olarak anadolu üniversitelerinde geniş katılımlı kongreler gerçekleştirmeyi eylem planına koyan TUİÇ bu anlamda kendisini bir "Anadolu Hareketi" olarak tanımlamıştır. Bürokratik vesayet ve onun doğurduğu oligarşik yönetime karşı net tavır alan TUİÇ "Sivil İnisiyatif" temelinde çalışmalarını yürütürken vesayet ve oligarşi sorunlarını aşma yönünde "Demokratik Dönüşüm" modelini benimsemiştir. Geniş kitlelere hitap etme ve demokratik dönüşümü gerçekleştirme yolunda TUİÇ için en önemli değer "non-partisan" duruş olmuştur. Farklı siyasi duruşlara sahip gençlerin kendilerini özgürce ifade edebildikleri bir platform olarak TUİÇ, hüviyeti gereği dış ilişkilerinde "kamu diplomasisi" perspektifinde hareket etmeyi tercih etmekte ve ait olduğu ülkenin dış politikasında da kamu diplomasisinin sivil inisiyatiflere önemli alanlar açacağına ve demokratik dönüşümü hızlandıracağına inanmaktadır. Tüm bu değerler çerçevesinde TUİÇ'in gerçekleştirdiği çalışmalar "gönüllülük" esasına dayanmaktadır çünkü TUİÇ insanın birey olarak içinde yaşadığı topluma ve çevreye duyarlı ve borçlu olması gerektiğini düşünmektedir. Öğrenme ve bildiklerini paylaşmanın yaşam boyu sürdüğü gerçeğiyle TUİÇ "hayat boyu öğrenme ve bildiğini aktarma" prensibine inanmaktadır.