Muhafazakâr Milliyetçilik
Milliyetçilik ve muhafazakarlık arasındaki temas 19. yüzyılın ortalarında gerçekleşmiştir. Ancak, 19. yüzyılın başında muhafazakarlar, milliyetçiliği düzeni ve siyasi istikrarı tehdit eden radikal ve tehlikeli bir güç olarak algıladılar. Muhafazakar milliyetçilik, özünde geçmişin parlak ve başarılı günlerine gönderme yapan ve geçmişe duyulan özlemi ifade eden bir yapıdır. Milletin tarihi günlerinin ve askeri zaferlerinin gösterişli ritüellerle anılmasının da nedeni budur. Buna paralel olarak geleneksel teorilerin ulusal kimliğin bir sembolü olarak kullanılması bunun açık bir göstergesidir. Muhafazakar milliyetçiliğin temel amacı, vatansever sadakati ve "ülkeyle gurur duyma" yetilerini canlandırarak ulusal birliği korumaktır.
Muhafazakar milliyetçilik elit bir manipülasyon olarak görülebilir. 'Millet' kavramı, bu kavramı kendi siyasi amaçları için kullanmak ve toplumu bir arada tutmak isteyen siyasi liderler tarafından icat edilmiştir. Bu gerçek, savaş zamanlarında veya uluslararası bir kriz sırasında, vatansever duyguları canlandırmak için bir "millet" seferberliği ilan edildiğinde açıkça görülmektedir. Muhafazakar milliyetçilik, ulusun kimliğinin tehdit altında olduğu veya yok olma riskiyle karşı karşıya olduğu zamanlarda daha önemli hale gelir. Bu nedenle modern devletlerde bu tür bir milliyetçiliğin ayakta kalmasında yabancı göç ve uluslar üstü (supranationalism) hareket hayati bir öneme sahiptir. Yabancı göçle ilgili bazı çekinceler, çok kültürlülüğün istikrarsızlık ve çatışma yaratacağı endişesinden kaynaklanıyor. Bu tür milliyetçiliğe göre, istikrarlı ve başarılı toplumlar paylaşılan değerlere ve ortak kültüre dayalı kalmalıdır. Bunun ötesinde muhafazakar milliyetçilik, hoşgörüsüzlük, dar görüşlülük ve bağnazlığın yaratılmasında aktif bir rol oynayabilir. Kültürel saflığın ve yerleşik geleneksel yapının korunması konusundaki ısrar, muhafazakar milliyetçilerin genellikle göçmenleri, mültecileri ve yabancıları bir tehdit olarak gördüklerini ve ırkçılığı ve yabancı düşmanlığını besleyen politikaları meşrulaştırmayı amaçladıklarını gösteriyor. [1]
Milletler, ortak özellikleri paylaştığımız insanlarla ilkel bir bağ kurma ihtiyacından doğar. Böylece, muhafazakar milliyetçilik, organik bir toplum görüşünü savunur. Bu düşünceye göre bireyler, kendilerinden önce var olan bir topluma aittir. Bireyler bu toplumda sözleşmeden ziyade doğal olarak bulunur. Bu noktada, muhafazakarlık ve milliyetçilik, bireysel ve sosyal perspektifler açısından ortak bir anlayışa sahiptir. Muhafazakarlığın bireyin başarısına şüpheli yaklaşımı ve ulusların bireysellikten uzak bir topluluk niteliğine sahip olması, bu iki anlayışı yakınlaştırmaktadır. [2] Muhafazakar milliyetçiliğe göre milliyetçi duyguların ifade edilmesi, sosyal uyumun temel muhafazakar amacı ile tutarlı olmalıdır. Ulusal mitoloji ve ulusal semboller toplumun dokusuna entegre edilmiştir ve bu tür bir duygu, kriz zamanlarında genellikle genişletilmiş bir bağlılık duygusu yaratmıştır. Ayrıca, ulusların da geçmişe bağlılıklarını ve devamlılıklarını yansıtan bir milli ruha sahip oldukları iddia ediliyor. Bu durum muhafazakar milliyetçiliğe kendine özgü nostaljik karakterini verir. Muhafazakar milliyetçilik, yalnızca sosyal istikrarı ve homojen bir ulusal kimliği sürdürmeye yönelik daha savunmacı bir zihniyet benimser.
Hazırlayan: Selin Dikmen