Piyasa

TUİÇ Sözlük sitesinden
Lale (mesaj | katkılar) tarafından oluşturulmuş 17.35, 13 Şubat 2018 tarihli sürüm
(fark) ← Önceki hâli | Güncel sürüm (fark) | Sonraki hâli → (fark)
Gezinti kısmına atla Arama kısmına atla

Piyasa, insanlar arasındaki mübadele ilişkisini ifade etmektedir. Mal ve hizmetlerin alınıp satıldığı, alıcı ve satıcının karşı karşıya geldiği mekanlar olmanın yanında piyasalar, aynı zamanda insan davranışlarının ardında yer alan ve bu davranışları biçimlendiren itici güçtür. Piyasa ekonomisi ise bir ekonomik sistem olarak kapitalizmle eş anlamlı olup, Liberal Felsefe'nin bir ürünüdür.

Teorik olarak, piyasa ekonomisinde insanlar arasındaki mübadele herkesin fayda sağladığı bir pozitif toplamlı oyun ile sonuçlanır. Bireysel tercihleri, istekleri ve satın alma güçlerini yansıtan talep ve üreticinin arzı piyasada karşılaşır ve kesiştikleri yerde denge fiyatı oluşur. Pek çok neoliberal iktisatçı ayrıca piyasaların, kıt kaynakların nasıl kullanıldığı (tahsis) ve bunlardan kimlerin fayda sağladığı (dağılım) konularında karar almanın hayli adem-i merkeziyetçi ve bireysel bir yolu olabileceğini ileri sürmektedir. Buna göre, piyasa ekonomisinin temel bir mekanizması olan fiyat mekanizması, bireysel tüketicilerin satın alımlarını (talep) ve üreticilerin satışlarını (arz) koordine etmekle (hangi maldan, ne kadar, kimler için üretilecek) kalmaz, teşvik edicilik ve bilgi ağı olma gibi işlevleri de yerine getirir.

Buna karşılık ünlü iktisatçı John Maynard Keynes, piyasa ekonomisini savunan Klasik İktisat Okulunun ekonominin otomatik olarak kendiliğinden dengeye geleceği, bir devlet müdahalesine ihtiyaç duymayacağı yaklaşımını reddetmiş, piyasaların başarısızlığa mahkûm olduğunu ileri sürmüştür. Ona göre, piyasalar, toplumda adalet ve eşitliği garanti altına almamaktadır.Bu sebeple, devletin de aktör olarak yer aldığı “karma ekonomi”lerde, piyasa güçleri kaynak tahsisi ve dağılımı kararlarının büyük çoğunluğunu etkilemekte fakat tamamını etkilememektedir.

Soğuk Savaş'ın bitmesinin ardından, Doğu Avrupa’daki ve diğer bölgelerdeki birçok eski Doğu Bloku ülkesi, ekonomi politikalarıyla ilgili karar alma konusunda piyasaların daha büyük rol üstlendikleri bir geçiş sürecine girdiler. Birçok fakir, az gelişmiş ülkede ve Çin örneğinde olduğu gibi birçok durumda, devletin ekonomi içindeki rolünü sınırlandıracak bir piyasa ekonomisine ve daha demokratik bir yönetime geçiş pek kolay bir süreç gibi görünmemektedir.[1]


  1. Mehmet Altan, Murat Çetin, Uluslararası Ekonomi Politik, Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Yayını, Eskişehir, 2013, s.16-17.