"Kıbrıs Sorunu" sayfasının sürümleri arasındaki fark
16. satır: | 16. satır: | ||
Kıbrıs sorununda en önemli olaylardan biri de 11 Kasım 2002 tarihinde hazırlanan ve çeşitli değişikliklerin ardından 24 Nisan 2004 tarihinde referanduma sunulan Annan Planı ve sonrasındaki gelişmelerdir. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan, Kıbrıs sorununu Birleşmiş Milletler çerçevesinde çözmek üzere bir plan ortaya koymuştur. Plan, Kıbrıs ve Rum kesimleri halinde bölünmüş Kıbrıs Adası'nın bağımsız bir devlet olarak birleştirilmesini önermekteydi. Görüşmeler sonucunda referanduma sunulan planda Türk ve Rum kurucu devletlerinden oluşan iki kesimli parlamentoya sahip bir devlet öngörülmüştü. Plan gereğince Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti'ndeki bakanlıkların en az üçte biri Türklerden oluşacaktı ve Devlet Başkanlığı ve Bakanlıklar on ayda bir Türkler ve Rumlar arasında değişecekti. Yine Annan Planı'na göre 29 ayda Türk Silahlı Kuvvetleri'nin asker sayısı 6 bine 2011'de 3 bine ve 2018'den sonra da üç yılda bir gözden geçirilmesi şartıyla 650'ye indirilecekti kadar en önemli eksikliği ise mülkiyet sorununa net bir çözüm sunamamasıydı. Her ne kadar Kıbrıs, Türkiye, Yunan ve Birleşik Krallık vatandaşı olmayan kişilerden oluşan Mülkiyet Kurulu oluşturulması istenmişse de mülkiye ile ilgili statünün uzun yıllar nasıl korunacağı belirsizdi. Planda Türk tarafı açısında olumsuz şartlar taşımasına rağmen 24 Nisan 2004 tarihinde yapılan referandum sunucu Türk tarafında %64,9 oranında kabul, Rum tarafında ise %75,8 oranında red oyu çıkmıştır. Bu sonuç Rum kesiminin iki eşit halkın istedikleri ortaya konulmuş oluyordu. Diğer yandan Türk tarafının uzlaşmaz olduğuna dair ön yargılar ise bu referandum sonucunda yıkılmış oluyordu. Rum tarafı ise hayır oyuyla planı reddetmesine rağmen Avrupa Birliğine üye olmuş, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne ise referandum sürecinde verilen sözler yerine getirilmezken izolasyonlar devam etmiştir. <ref> Kamer Kasım, ‘’Kıbrıs Sorunu’’, '''Türk Dış Politikası''' 1919-2012, Barış Platin Kitap Ltd. Şti., Ankara, 2012, s.1017,1018; Yılmaz, Salih. Baytal,Yaşar. Türkman, Sayim. '''Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi'''. 2. Basım. Ankara: Nobel Yayınları, 2014. s.378-379. </ref> | Kıbrıs sorununda en önemli olaylardan biri de 11 Kasım 2002 tarihinde hazırlanan ve çeşitli değişikliklerin ardından 24 Nisan 2004 tarihinde referanduma sunulan Annan Planı ve sonrasındaki gelişmelerdir. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan, Kıbrıs sorununu Birleşmiş Milletler çerçevesinde çözmek üzere bir plan ortaya koymuştur. Plan, Kıbrıs ve Rum kesimleri halinde bölünmüş Kıbrıs Adası'nın bağımsız bir devlet olarak birleştirilmesini önermekteydi. Görüşmeler sonucunda referanduma sunulan planda Türk ve Rum kurucu devletlerinden oluşan iki kesimli parlamentoya sahip bir devlet öngörülmüştü. Plan gereğince Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti'ndeki bakanlıkların en az üçte biri Türklerden oluşacaktı ve Devlet Başkanlığı ve Bakanlıklar on ayda bir Türkler ve Rumlar arasında değişecekti. Yine Annan Planı'na göre 29 ayda Türk Silahlı Kuvvetleri'nin asker sayısı 6 bine 2011'de 3 bine ve 2018'den sonra da üç yılda bir gözden geçirilmesi şartıyla 650'ye indirilecekti kadar en önemli eksikliği ise mülkiyet sorununa net bir çözüm sunamamasıydı. Her ne kadar Kıbrıs, Türkiye, Yunan ve Birleşik Krallık vatandaşı olmayan kişilerden oluşan Mülkiyet Kurulu oluşturulması istenmişse de mülkiye ile ilgili statünün uzun yıllar nasıl korunacağı belirsizdi. Planda Türk tarafı açısında olumsuz şartlar taşımasına rağmen 24 Nisan 2004 tarihinde yapılan referandum sunucu Türk tarafında %64,9 oranında kabul, Rum tarafında ise %75,8 oranında red oyu çıkmıştır. Bu sonuç Rum kesiminin iki eşit halkın istedikleri ortaya konulmuş oluyordu. Diğer yandan Türk tarafının uzlaşmaz olduğuna dair ön yargılar ise bu referandum sonucunda yıkılmış oluyordu. Rum tarafı ise hayır oyuyla planı reddetmesine rağmen Avrupa Birliğine üye olmuş, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne ise referandum sürecinde verilen sözler yerine getirilmezken izolasyonlar devam etmiştir. <ref> Kamer Kasım, ‘’Kıbrıs Sorunu’’, '''Türk Dış Politikası''' 1919-2012, Barış Platin Kitap Ltd. Şti., Ankara, 2012, s.1017,1018; Yılmaz, Salih. Baytal,Yaşar. Türkman, Sayim. '''Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi'''. 2. Basım. Ankara: Nobel Yayınları, 2014. s.378-379. </ref> | ||
+ | |||
+ | {{Kaynakça}} |
20.41, 6 Temmuz 2018 itibarı ile sayfanın şu anki hâli
Osmanlı Devleti'nin son yüzyılında elindeki toprakların güvenliğini sağlayamaması, Akdeniz ve Orta Doğu'nun güvenliğini gündeme getirmiş bunun sonucu olarak İngiltere ve Rusya gibi sömürgeci devletler, bölgede menfaat çatışmasına girmişlerdir. Zaten Rusya, büyük ideali haline gelen sıcak denizlere inme politikasının bir gereği olarak, Kıbrs'a ayrı bir önem vermiştir. Kıbrıs'ın asıl olarak Rus tehdidine maruz kalması 1877-1878 Osmanlı- Rus Savaşıyla olmuştur. Bu savaş sonucunda Osmanlı Devleti, Ayestefonos Antlaşması imzalamak zorunda kalmıştır. Antlaşmayı Orta Doğu ve Uzak Doğu'daki menfaatleri bakımından sakıncalı bulan İngiltere Ayestefanos Antlaşması şartlarına itiraz ederek Berlin Kongresi'ni toplamaya zorlamıştır. Sonuçta Berlin Antlaşması ile Kıbrıs'ın idaresi zoraki İngiltere'ye bırakılmıştır. [1]
Kıbrıs konusunda İngiltere'nin sömürgeci bu tutumu iki savaş arası dönemde de devam etmiştir. Bu dönemde İngiltere’nin Rum yanlısı tutumu, Kıbrıs Rum halkını cesaretlendirmiş ve Ada'nın Yunanistan'a katma ideallerinin (Enosis) tam olarak ortaya çıkmasına neden olmuştur. Lozan Antlaşması'yla İngiltere'nin Kıbrıs hakimiyetinin hukukileşmesinin ardından Rumların Enosis ideali daha da yoğunlaşarak devam 1925'ten sonra Rumlar, zaman zaman Ada’da statüyü değiştirmek ve Kıbrıs'ın Yunanistan'a iltihakı için birçok teşebbüs içerinse girmişlerdir. Enosis'i gerçekleştirmek için yapılan ilk önemli ayaklanma 1931 yılında gerçekleşmiştir.
1933 yılında ise İngiliz valisinin bir Danışma Meclisi kurarak Kıbrıs’ta yeni bir durum belirlenmiştir. Bu Meclis üyelerinden dördü Rum ve biri Türklerden oluşmak üzere beş üyeden oluşmasına dair karar, Ada'da Türkleri azınlık statüsüne düşmesine neden olmuştur. Kıbrıs Türkleri bu aşamadan sonra Self Determination hakkı verilmesi için birçok direniş hareketleriyle haklarını savunma yollarını aramaya başlamışlardır.
İngiltere’nin daha çok Rum yanlısı tutumu, Yunanistan'ı şımartmış bunun sonucunda 1950'li yıllarda kilisenin kontrolünde, Yunanistan'la birleşmeyi talep ederim,"Yunanistan'la birleşmeye karşıyım’’ şeklinde oylamayı içeren yeni bir siyasetle olaya dini amaç yüklenmek istenmiştir. Kilisenin yapmaya kalktığı bu siyasi hareket, komünist AKEL Partisi tarafından da desteklenerek Adada Rumları güçlü duruma getirilmesi planlanmıştır. [2] 1951 yılında Yunanistan, Kıbrıs’ın kendisine verilmesi için İngiltere’ye resmen başvurmuştur Bu girişimi olumsuz karşılanan Yunanistan, 1954 yılında Kıbrıs Sorunu'nu Birleşmiş Milletlere taşıyarak meseleyi uluslararası bir konu haline dönüştürmüştür. Diğer yandan Kıbrıs Yunanistan'a bağlamak için Rumlar tarafından EOKA (Kıbrıs Meselesi için Milli Teşkilat) adında bir terör örgütü kurulmuştur.
Kıbrıs’ta başlayan bu kutuplaşma, 31 Ağustos 1955 tarihinde Türkiye ve Yunanistan Londra'da konferansa çağrılmalarıyla farklı boyut kazandı. Kıbrıs'ta EOKA'nın faaliyetleri ve iki toplumun geleceğini görüşmek üzere toplanan konferans, Türk-Yunan gerginliğine Meselesi dünya gündeminin ilk sıralarında yerini aldı. Bu aşamadan sonra Yunanistan Kıbrıs Adası'nın kendisine bırakılmasını, İngiltere razı olmadığı takdirde sorunu Birleşmiş Milletlere götürme tehdidi yinelenmiştir. Yunanistan'ın bu teşebbüsüne karşı çıkan İngiltere de Türkiye gibi Enosis formülünü kabul etmemiş ve sorunu barışçı yollardan çözme yollarını aramıştır. Bu amaçla düzenlenen konferansta, İngiltere Ada'da egemenliğin kendisinde kalması şartıyla Kıbrıs'a mahalli muhtariyet vermeye razı olmakla beraber Ada'nın savunmasını Yunanistan ve Türkiye'nin üstlenmesi gerektiği görü ünü savunmuştur Yunanistan ise Kıbrıs halkına kendi kaderini belirleme hakkini gündeme getirmiş, statükonun muhafazası, statüko muhafaza edilmeyecekse Ada'nın kendilerine iadesi konusundaki düşüncelerini tekrarlamıştır. [3]
Dönemin Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu'nun temsil ettiği Türk heyeti ise Ada’nın İngiliz yönetiminde kalmasını kabul edeceklerini, fakat bunun dışında kalan çözüm yollarına Kıbrıs’ın Türkiye'ye geri verilmesi tezini savunmuşlardır. İngiltere ise, Kıbrıs meselesinin bir savaş tehlikesi oluşmadan, Ada'daki üslerinin korunmasına yönelik tavır almıştır. Kıbrıs sorununun bir süre sonra Türk-Yunan çatışmasına dönüşmesinden sonra İngiltere kendisinin de katılacağı üçlü konferans düzenleyerek Türkler ile Yunanlıları birbirine karşı dengeleme amacı güden bir planı gündeme koymuştur.
Kıbrıs Meselesi, 16 Ağustos 1960 tarihinde bağımsız cumhuriyetin kurulmasıyla çözülmüş görünüyordu. Böylece Kıbrıs’ın bağımsız bir egemen cumhuriyet olduğu ortaya konmuş ve iki üs bölgesi İngiltere’nin tam egemenliğine bırakılmıştır. 1960 yılında Kıbrıs yapılan ilk genel seçimlerde Rumlara ayrılan 35 sandalyenin beşini AKEL kazanmış geri kalan 30'unu Makarios kazanmıştır. Türk kesiminde ise tümünü Fazıl Küçük yan elde etmiştir. İktidarını büyük ölçüde AKEL'den destek alarak sürdüren Makarios iç politikada AKEL ile yakın iş birliği içerisine girmiş. Kıbrıs isteklerinde Atina ile sorun yaşadıkça daha çok yaklaşmıştır.[4]
1977 yılındaki Denktaş-Makarios arasındaki zirve toplantısı da Rumların tek taraflı çözüm önerisi yüzünden bir çözüm getirmemiştir. 13 Şubat 1975 tarihinde Ada'da kurulduğu ilan edilen Kuzey Kıbrıs Türk Federe Devleti, 15 Kasım 1983 tarihinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olarak bağımsızlığını ilan etmiştir. Kıbrıs Türklerinin direnişine yön veren Rauf Denktaş olmuştur. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin ilan edilmesinden sonra aldığı 1983 ve 1984 tarihli kararlarla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin bağımsızlığının yasal olmadığını ilan ve devletlere tanımama çağrısı yapmıştır. Bu kararlarla Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, iki halkın siyasi eşitlik ve ayrı egemenlik temelinde uzlaşma ve uyuşmanın önünü tıkamış oluyordu. [5]
Kıbrıs sorununda en önemli olaylardan biri de 11 Kasım 2002 tarihinde hazırlanan ve çeşitli değişikliklerin ardından 24 Nisan 2004 tarihinde referanduma sunulan Annan Planı ve sonrasındaki gelişmelerdir. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan, Kıbrıs sorununu Birleşmiş Milletler çerçevesinde çözmek üzere bir plan ortaya koymuştur. Plan, Kıbrıs ve Rum kesimleri halinde bölünmüş Kıbrıs Adası'nın bağımsız bir devlet olarak birleştirilmesini önermekteydi. Görüşmeler sonucunda referanduma sunulan planda Türk ve Rum kurucu devletlerinden oluşan iki kesimli parlamentoya sahip bir devlet öngörülmüştü. Plan gereğince Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti'ndeki bakanlıkların en az üçte biri Türklerden oluşacaktı ve Devlet Başkanlığı ve Bakanlıklar on ayda bir Türkler ve Rumlar arasında değişecekti. Yine Annan Planı'na göre 29 ayda Türk Silahlı Kuvvetleri'nin asker sayısı 6 bine 2011'de 3 bine ve 2018'den sonra da üç yılda bir gözden geçirilmesi şartıyla 650'ye indirilecekti kadar en önemli eksikliği ise mülkiyet sorununa net bir çözüm sunamamasıydı. Her ne kadar Kıbrıs, Türkiye, Yunan ve Birleşik Krallık vatandaşı olmayan kişilerden oluşan Mülkiyet Kurulu oluşturulması istenmişse de mülkiye ile ilgili statünün uzun yıllar nasıl korunacağı belirsizdi. Planda Türk tarafı açısında olumsuz şartlar taşımasına rağmen 24 Nisan 2004 tarihinde yapılan referandum sunucu Türk tarafında %64,9 oranında kabul, Rum tarafında ise %75,8 oranında red oyu çıkmıştır. Bu sonuç Rum kesiminin iki eşit halkın istedikleri ortaya konulmuş oluyordu. Diğer yandan Türk tarafının uzlaşmaz olduğuna dair ön yargılar ise bu referandum sonucunda yıkılmış oluyordu. Rum tarafı ise hayır oyuyla planı reddetmesine rağmen Avrupa Birliğine üye olmuş, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne ise referandum sürecinde verilen sözler yerine getirilmezken izolasyonlar devam etmiştir. [6]
- ↑ Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, Cilt:9, Ankara, 1996, s.213; Ceat Rifat Atilhan, ‘’Kıbrıs Davası’’, Sebilürreşad, Cilt: X, Sayı:243, (Nisan 1957), s.282.
- ↑ Doğan Avcıoğlu, ‘’İşbirliğine Götüren Yol’’, Akis, Cilt:X, Sayı: 166, (1957), s.4
- ↑ Mehmet Gönlübol-Haluk Ülman-A. Suat Bilge, Olaylarla Türk Dış Politikası s.367.
- ↑ Faruk Sönmezoğlu, Türkiye-Yunanistan İlişkileri ve Büyük Güçler, Kıbrıs Ege ve Diğer Sorunlar, İstanbul 2000, s.95
- ↑ Ahmet Zeki Bulunç, ‘’KKTC’nn İlanı’’, Türk Dış Politikası 1919-2012, Barış Platin Kitap Ltd.Şti, Ankara,2012, s. 873.
- ↑ Kamer Kasım, ‘’Kıbrıs Sorunu’’, Türk Dış Politikası 1919-2012, Barış Platin Kitap Ltd. Şti., Ankara, 2012, s.1017,1018; Yılmaz, Salih. Baytal,Yaşar. Türkman, Sayim. Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Tarihi. 2. Basım. Ankara: Nobel Yayınları, 2014. s.378-379.