Uluslararası İlişkiler Tanımı

TUİÇ Sözlük sitesinden
Orhansengun (mesaj | katkılar) tarafından oluşturulmuş 14.44, 6 Mart 2018 tarihli sürüm
Gezinti kısmına atla Arama kısmına atla

Uluslararası İlişkiler öncelikle terimsel olarak ifade edilmelidir. Uluslararası kelimesi sözlükte "çeşitli milletlerin arasında yapılan, milletlerin arasında çok yönlü ilişkilerle ilgili olan" şeklinde ifade edilmektedir. İlişki kavramı ise sözlükte "iki şey arasında karşılıklı ilgi, bağ, münasebet" şeklinde ifade edilir. Bir bütün olarak Uluslararası İlişkiler, milletler arasındaki karşılıklı bağı, münasebeti inceleyen siyaset biliminin disiplinlerarası bir dalıdır.[1]

 Genel anlamda "uluslararası sistem" içindeki aktörlerin, özellikle de uluslararası ilişkilerin temel aktörü olarak kabul edilen devletlerin, diğer devletlerle, uluslararası/bölgesel/hükumetler arası örgütler, çok uluslu şirketler, uluslararası normlar ve uluslararası toplumla olan ilişkilerini inceleyen disiplinlerarası bir disiplindir. Devletin kendi içinde “dış devlet unsurlarına dikkat çekme” anlamında da kullanılması sebebiyle dış politika  olarak da adlandırılabilir.

Uluslararası ilişkiler bir bilim olarak 1919’da, Galler’in Aberystwyth kentinde doğmakla birlikte ilk yıllarında Britanya’da gelişmiştir. Bu dönemde disipline hakim ekol, idealizmdir. Savaş sonrası ağırlık merkezi ABD’ye kaymış, hakim paradigma da realizm olmuştur. 1960’lardaki davranışsalcı devrimden etkilenen disiplin daha sonraları pek çok alt dala ayrılmıştır.

Disiplinlerarası bir disiplin olması sebebiyle siyaset bilimi, iktisat (uluslararası iktisat, uluslararası politik ekonomi), tarih (siyasi tarih), hukuk (anayasa hukuku, yönetim hukuku ve özellikle uluslararası hukuk), felsefe (siyaset felsefesi ve etik), sosyoloji, psikoloji, coğrafya, antropoloji, sosyal çalışma, kriminoloji, toplumsal cinsiyet çalışmaları ve kültürel çalışmalar gibi pek çok farklı disiplinden faydalanır.

Uluslararası İlişkilerin çalışma alanı oldukça geniştir. Küreselleşme, devlet egemenliği, uluslararası güvenlik, ekolojik sürdürebilirlik, nükleer silahların yayılması, milliyetçilik, ekonomik kalkınma, küresel finans, terörizm, organize suç, insan güvenliği, dış müdahalecilik ve insan haklarına kadar pek çok konuyu uluslararası düzeyde inceler. [2]


Uluslararası İlişkiler Tarihi

İnsanın varoluşu ve ulusların belirgin bir biçimde görünmeye başlaması birtakım diplomatik unsurları da beraberinde getirmiştir. Nesnel anlamda uluslararası ilişkiler tarihinin başlangıcı çoğu akademisyen tarafından 1648 tarihli Westphalia Barışı devlet sisteminin oluşturulma kavramının kabul edilmesi ve Eski Ortaçağ Avrupası'nın din dayanaklı sisteminin terkedilmesidir.Westphalia Barışı aslında yöneticilerin kendi devletleri sınırında tek egemen olduklarını ve devletleri dışında başka bir merciye bağlı olmadıklarını belirtmiştir. Bu, ulus-devlet anlayışının oluşturulmasına destek sağlarken ilerlemesini de olanaklı kılmıştır. Devletlerin, kendi şartları dışında, meşruluğunu sağlayacak en önemli unsur olan “diğer devletler tarafından da tanınır olma” aslında modern dönem uluslararası ilişkilerin hukuki ve siyasi temelini de oluşturmuştur. Bu temel, zamanla devletin belli kollarından başlayarak (Askeri, diplomatik ve bürokratik) devletin kurumsallaşmasını zorunlu hale getirmiştir. Kökeninde Avrupa barındıran bu sistem; kolonileşme süreciyle tüm dünyaya yayılmış ve medeniyetin şartları olarak gösterilerek, çoğu zaman zorla, benimsetilmiştir. Günümüz uluslararası sistemine geçiş ise Soğuk Savaş ve bu süreçte gerçekleşen kolonilerden çekilme ve eski sömürgelerin bağımsızlıklarını ilan ederek çoğunlukla ulus devletler örneğinde kurulmalarıyla gerçekleşmiştir.


Uluslararası İlişkiler Teorileri

Uluslararası İlişkiler Teorileri, uluslararası ilişkilerin kuramsal çalışma alanıdır. Analiz edilebilen uluslararası ilişkilere mantıksal açıklama da getirerek kavramsal çerçeveden bakılabilmeye olanak sağlar.


İdealizm: Birinci Dünya Savaşı sonrasında savaşı engelleme ve barışı sürdürme amacını taşımaktadır. Liberal teoriyi de içinde barındıran bu teoride devletler salt siyasi değil ekonomik ilişkilerle de birbirine bağlıdır. Savaş yıkıcı olmasından dolayı zararlı olarak görülür. ABD başkanı W. Wilson ile yükselişe geçen teori İkinci Dünya Savaşı ile itibarını yitirmiştir. İdealistler uluslararası sistemde devletlerin uyacakları kuralları geliştirerek sürekli barışı tesis etme amacı güderler. Dante Alighieri’nin Monarşi üstüne yazdığı eser ilk örneğini teşkil eder. Duc de Sully Dubios, Cruce Rousseau, Bentham ve İ. Kant uluslararası örgütlenme ile geliştirilecek hukuk kuralları sayesinde uluslararası barışın sağlanacağına inanırlar.


Realizm: Uluslararası sistemin temel aktörü devletlerdir. Devletler çıkarları doğrultusunda hareket edip iktisadi ve askeri güç peşinde koşarlar. Güç dengesi ve çıkar ön plândadır. İkinci Dünya Harbi ile yükselişe geçen bu teorinin temsilcileri Thucydides, Morgenthau, Machiavelli ve T. Hobbes’tir.

Siyasal idealizmin, 1930’da Almanya’da Nasyonal Sosyalizmin iktidara gelmesiyle itibar kaybetmesi üzerine yerini 1970’lere kadar sürdürecek olan Realizm almıştır. Uluslararası politika herkesin herkesle çatıştığı bir kaos ortamıdır. Bu güç mücadelesinin aktörleri devletlerdir. Uluslararası politika milli çıkara dayandığı için devletler duygusal hareket etmezler yani ulusal çıkarları neyi gerektiriyorsa onu yaparlar. Bu sebeple uluslararası hukuk ve uluslararası örgütler çok faydalı olamazlar. En önemli temsilcisi Uluslararası Politika kitabıyla Hans Morgenthau’dur.


Yenirealizm/Gerçekçilik: Klasik ve neoklasik akımın bazı unsurlarını kabul etmekle beraber insan tabiatına vurgu yapar ve devletin ahlaki boyutunu reddederek bilimsel bir yaklaşım geliştirir. Bu teorinin kurucusu olarak da Kenneth Waltz kabul edilir. Uluslararası sistemin anarşik bir durum arz ettiğini söyler. Gücün askeri yönüne büyük ağırlık verilmesi, iç ve dış politika arasındaki etkileşimin önemsenmemesi, karşılıklı bağımlılığın göz ardı edilmesi gibi hususları eleştirir.


Davranışsalcı Akım: Doğa bilimlerindeki bilimsellik ölçütünün sosyal bilimlerde de uygulanabileceğinden hareket eder. Dış politikada ölçülebilirlik ve karşılaştırılabilirlik konularını ele alır.


Küresel Yönetişim: Küresel Yönetişim dünya hükümeti anlamına gelmemektedir. Uluslararası İlişkilerdeki artan resmi kurumsallaşmaya ve bu kuruluşlar aracılığıyla artan devletler arası bağımlılığa dikkati çekmektedir. Mülteciler, çevre sorunları, kalkınma, suç şebekeleri, küresel terörizm gibi konuların gittikçe karmaşıklaştığını ve sadece devletler arası resmi iş birliği ile çözülebileceğini belirtir.


Yapısalcılar: Kökeni Durheim ve Marx’a kadar uzanır. Özelliği toplumsal olayların bir bütün olarak irdelenmesidir. Dünya ekonomisi, üretim biçimi, toplumsal sınıflar arasındaki ilişkileri ön plâna çıkartırken, devletler sistemini ikinci plâna iter.


Çoğulcu Perspektif: Gerçekçi ve realist akımların izlerini taşıyan ve devlet merkezli bakış açısını zorlayan özellikle de karşılıklı bağımlılık olgusunu öne çıkaran bir yaklaşımdır. Devletler arasındaki siyasal sınırların giderek azaldığını, iç-dış politika arasındaki ayrımın oldukça güçleştiğini, uluslararası politikanın ekonomik olaylardan giderek daha fazla etkilendiğini savunmaktadır.


Feminist Teori: Feminist Teori, 1980'lerden sonra uluslararası ilişkiler disiplininde yer almaya başlamıştır. bunun nedeni ise, uluslararası ilişkiler disiplininin diğer sosyal bilimlerden daha çok erkek egemenliğine dayanan kavram ve teorilerin hakimiyetinde olmasıdır. Uluslararası İlişkiler Disiplini içerisinde alternatif yaklaşımlardan biri olan feminist teori, erkeklere tanınan toplumsal, ekonomik ve siyasal hakların tamamının kadınlara da verilmesini savunan ve kadının toplum içindeki rolünü genişletmek isteyen bir doktrindir.[1] Dünya üzerindeki tarih, iktisat ve siyaset bilimleri gibi bilim dallarının kadınların gelişim ve değişimlerini göz ardı ettiklerini ve bunun nedeninin de erkeklerin hemen her toplumda iktidar sahibi olarak hüküm sürmeleri olduğunu ileri sürer. Günümüzde de devam etmekte olan erkek egemen dünyada, feminist teoriye göre kadınlar, genellikle özel alan (aile ve ev içi hizmetler) içerisinde tutulmakta ve kamusal alan’da (toplum ve devlet düzeni) rolleri yedekte tutulmaktadır. Ancak erkeklerin bulunmadığı durumlarda kadınlar istihdam edilebilmektedir. Bu düzenlemeler nedeniyle ortaya çıkan kadın ezilmişliği ve dışlanmışlığı kavramları feminist teorinin temel aldığı kavramlardır. Yani aslında sosyal durumun bir sonucu olarak uluslararası ilişkilere de yansıyan bu görüş kadın ve erkek eşitliğinin küresel düzeyde ele alınmaya çalışılmasıdır.[3] [4]

Uluslararası İlişkilerin Yararlandığı Bilim Dalları

1. Siyaset Bilimi

2. İktisat

3. Tarih

4. Hukuk

5. Felsefe

6. Sosyoloji

7. Psikoloji

8. Coğrafya

9. Antropoloji

11. Kriminoloji

Uluslararası İlişkilerin İnceleme Alanları

Devletlerin diğer devletlerle olan ilişkileri, uluslararası/bölgesel/hükumetler arası örgütler,çok uluslu şirketler, uluslararası normlar, uluslararası toplumla olan ilişkileri inceler.

Uluslararası İlişkilerin Çalışma Alanları

Küreselleşme, Devlet egemenliği, Uluslararası güvenlik, Ekolojik sürdürebilirlik, Nükleer silahların yayılması, Milliyetçilik, Ekonomik kalkınma, Küresel finans, Terörizm, Organize suç, İnsan güvenliği, Dış müdahalecilik, İnsan hakları

Uluslararası İlişkilerde Kullanılan Araçlar

Diplomasi, yaptırım, uluslararası bilgilendirme ve savaştır.


Uluslararası İlişkiler Kuruluşları

Birleşmiş Milletler

Uluslararası Yargı Organları: Uluslararası Adalet Divanı,Avrupa Adalet Divan,Afrika Adalet Divanı

İnsan Hakları: Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi

Bölgesel Güvenlik Örgütleri: NATO,ASEAN,Arap birliği

İktisadi Kuruluşlar: WTO,Dünya Bankası,IMF [5]