Birleşmiş Milletler Antlaşması Meşru Müdafaa

TUİÇ Sözlük sitesinden
Gezinti kısmına atla Arama kısmına atla

Devletler varlıklarını devam ettirebilmek için bazı durumlarda kuvvet kullanma zorunda kalmıştır. Devletlerin kullandığı bu gücün uluslararası hukuka ne derece uygun olduğu sorunu yıllardır süregelmiştir. Birleşmiş Milletler Antlaşması’nın temelinde devletlerin uyuşmazlıklarından çıkan meseleler barışçıl yolla çözülmesi arzulansa da BM bu yolun aksi durumları halini düzenlemiş, ülkelere bazı durumlarda meşru müdafaa hakkı tanımıştır. Meşru müdafaa hakkı, kuvvet kullanılması yasağına getirilen bir istisnadır. BM Antlaşması’nın 2. Maddesinin 4. Fıkrasında devletlerin milletlerarası doğan çatışmalarda kuvvet kullanması yasaklanmıştır. Buna paralel olarak BM Antlaşması’nın 51. Maddesi'nde kuvvet kullanma yasağının istisnai hallerine yer verilmiştir. Meşru müdafaa hakkının kullanılabilmesi için kanun koyucu bir takın şartlar aramıştır. Söz konusu 51. Maddeye göre, meşru müdafaa yapabilmek için karşı taraftan silahlı bir saldırının varlığı ve meşru savunma hakkını kullanan tarafın aldığı önlemler hemen Güvenlik Konseyi’ne bildirmesi aranmaktadır. Güvenlik Konseyi’ne bildirimin aranmasındaki amaç meşru müdafaadan sonra BM’nin olabildiğince hızlı şekilde ihtilafa son vermesini sağlamak, böylece meşru müdafaa hakkını Güvenlik Konseyi’nin alacağı tedbir anına kadar kısıtlamaktır.

Birleşmişmilletler.jpg

Nikaragua Davası

Uluslararası Adalet Divanı’nın 1986 yılında ele aldığı Nikaragua davasında meşru müdafaa hakkının, BM Antlaşması’nın yanı sıra uluslararası teamül hukuku uyarınca doğal bir hak olarak var olduğunu açıkça ortaya koymuştur. Söz konusu kararda ABD’nin Nikaragua hükümetine karşı olan gruba silah, eğitim, donanım ve finans desteği verdiğini, bu destekle birlikte Nikaragua Cumhuriyetine karşı kuvvet kullanımı içeren müdahalelerde bulunarak bir uluslararası hukuk teamülü kapsamındaki “başka devlete karşı kuvvet kullanmama” yükümlülüğünü ihlal ettiğini ve Nikaragua’nın iç işlerine karışarak bağımsızlığını tehlikeye düşürdüğünü kararlaştırmıştır. Kararda meşru müdafaanın hakkının kullanılabilmesi için saldırının ciddi ve ağır olması gerektiğini de vurgulamıştır.

Caroline Olayı

Uluslararası Hukukta meşru müdafaa hakkının ilk tartışması 1837’de Kanada’nın İngilizlere karşı verdiği savaş sırasında çıkmıştır. Kanadalıların silah temin ettiği Amerikan Caroline gemisi, İngilizler tarafından imha edilmiştir. Söz konusu olayda İngiltere meşru müdafaa ve kendini koruma hakkına dayanarak bu eylemi gerçekleştirdiğini ifade etmiştir. Bu olay hakem heyetine gitmiştir ve ilk defa meşru müdafaanın esasları çizilmiştir. Buna göre bir olayın meşru müdafaa sayılması için tehlikenin o an ortaya çıkmış, ani, başa çıkılmaz ve başka hiç bir korunma yoluna başvurmaya imkân bırakmayacak nitelikte olması gerektiği belirtilmiş ve bu olayda İngiltere’nin meşru müdafaa boyutlarını aştığı ortaya çıkmıştır. Bu ilkeler uluslararası alanda örf ve adet hukukunun parçası olarak kabul görmüştür.


Hazırlayan: Ahsen Karakaya


{KAYNAKÇA} [1] [2] [3] [4]

  1. N. Shaw Malcolm, “Uluslararası Hukuk”, çev: İbrahim Kaya, Yücel Acer, M. Turgut Demirtepe, G. Engin Şimşek, ss. 835-824 (Ankara: Türkiye Bilimler Akademisi, 2017
  2. Uluslararası Adalet Divanı, Nikaragua Davası, https://www.icj-cij.org/public/files/case-related/70/9619.pdf (Erişim Tarihi: 13.10.2021).
  3. Değdaş, Ulaş Can, “Uluslararası Hukukta Önleyici Meşru Müdafaa Hakkı”, Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2018, Cilt: 1 Sayı: 6, ss. 25-32.
  4. Yılmaz Eren Alper, Irk Orhan, “Nikaragua Divan Kararları Işığında Kuvvet Kullanma Ve Meşru Müdafaa Sorunu”, CBÜ Sosyal Bilimler Dergisi, Haziran 2015, Cilt:13 Sayı:2, ss. 157-160.