"Totaliter Devletler" sayfasının sürümleri arasındaki fark

TUİÇ Sözlük sitesinden
Gezinti kısmına atla Arama kısmına atla
("Totalitarizm, teorik olarak hiçbir bireysel özgürlüğe izin vermeyen ve bireysel yaşamın tüm yönlerini devletin otoritesine tabi kılmaya çalışan b..." içeriğiyle yeni sayfa oluşturdu)
 
1. satır: 1. satır:
Totalitarizm, teorik olarak hiçbir bireysel özgürlüğe izin vermeyen ve bireysel yaşamın tüm yönlerini devletin otoritesine tabi kılmaya çalışan bir yönetim biçimidir. Otoriterliğin en aşırı ve eksiksiz biçimi olarak kabul edilir. Totalitarizm, toplumu bir bütün olarak ele alan, bir bütün olarak dönüştürmek isteyen ve total kontrol sistemi ile toplumu sürekli düzenleyen devlet, ideoloji, siyasal parti ve liderlik olgularının bütünlüğünü ifade etmektedir. Totalitarizmin en önemli özelliği, toplumun siyasal olarak total kontrolünün sağlanmasıdır. Totalitarizm, devlet ve toplumu bir ve bütünlük içerisinde birbirine eklemleyen, birbiriyle uyumlulaştıran ve ortak bir dünya görüşünü topluma dayatan bir siyasal sistemdir. <ref> Mücella Sakman, "İdeolojik Hegemonya İçerisinde Örgütlenen Siyasal Bir Sistem Olarak Totalitarizm", (Sosyal Bilimler Dergisi, 2015) </ref>  Totaliter devletlerde, siyasi iktidar, propagandanın devlet kontrolündeki kitle iletişim araçları tarafından yayınlandığı her şeyi kapsayan kampanyaları kullanan otokratlar tarafından sıklıkla ele geçirilmiştir. "Totalitarizm" kavramı, devlet tarafından "toplam" bir siyasi güç olarak 1923'te İtalyan Faşizmini geleneksel diktatörlüklerden temelde farklı bir sistem olarak tanımlayan Giovanni Amendola tarafından formüle edildi. Yeni devletin yapısına ve hedeflerine atıfta bulunmak için "totalitario" terimini kullandı. Yeni devlet, "ulusun tam temsilini ve ulusal hedeflerin tam rehberliğini" sağlayacaktı. Totalitarizmi, devlet ideolojisinin, iktidar olmasa da, vatandaşlarının çoğu üzerinde etkisinin olduğu bir toplum olarak tanımladı. İlk teorisyenler arasında, Mussolini liderliğindeki İtalyan Faşist rejiminin sadık bir destekçisi olan İtalyan filozof Giovanni Gentile de vardı. Totalitario terimini olumlu kullandı. Ona göre, Faşizmin, Mussolini’nin devriminden önce İtalya’yı yöneten liberal demokrasinin sözde çöküşünden bir kaçış olarak İtalyan halkına yeni ve eksiksiz bir yaşam tarzı sunacağı yolları gösteriyordu. II. Dünya Savaşı'nın başlangıcında, totaliter, mutlak ve baskıcı tek partili hükümetle eşanlamlı hale geldi. Totaliter devletlerin diğer modern örnekleri arasında Joseph Stalin yönetimindeki Sovyetler Birliği, Adolf Hitler yönetimindeki Nazi Almanya’sı, Mao Zedong yönetimindeki Çin Halk Cumhuriyeti ve Kim hanedanı altındaki Kuzey Kore sayılabilir.   
+
Totalitarizm, teorik olarak hiçbir bireysel özgürlüğe izin vermeyen ve bireysel yaşamın tüm yönlerini devletin otoritesine tabi kılmaya çalışan bir yönetim biçimidir. Otoriterliğin en aşırı ve eksiksiz biçimi olarak kabul edilir. Totalitarizm, toplumu bir bütün olarak ele alan, onu bir bütün olarak dönüştürmek isteyen, toplumu sürekli kontrol sistemiyle düzenleyen devlet, ideoloji, siyasi parti ve liderlik fenomenlerinin bütünlüğünü ifade eder. Totalitarizmin en önemli özelliği, toplumun toplam siyasi kontrolünü sağlamasıdır. Totalitarizm, devlet ve toplumu bir bütünlük içinde ifade eden, birbirleriyle uyumlu hale getiren ve topluma ortak bir dünya görüşü dayatan bir siyasi sistemdir. <ref> Mücella Sakman, "İdeolojik Hegemonya İçerisinde Örgütlenen Siyasal Bir Sistem Olarak Totalitarizm", (Sosyal Bilimler Dergisi, 2015) </ref>  Totaliter devletlerde, siyasi iktidar, propagandanın devlet kontrolündeki kitle iletişim araçları tarafından yayınlandığı her şeyi kapsayan kampanyaları kullanan otokratlar tarafından sıklıkla ele geçirilmiştir. "Totalitarizm" kavramı, devlet tarafından "toplam" bir siyasi güç olarak 1923'te İtalyan Faşizmini geleneksel diktatörlüklerden temelde farklı bir sistem olarak tanımlayan Giovanni Amendola tarafından formüle edildi. Yeni devletin yapısına ve hedeflerine atıfta bulunmak için "totalitario" terimini kullandı. Yeni devlet, "ulusun tam temsilini ve ulusal hedeflerin tam rehberliğini" sağlayacaktı. Totalitarizmi, devlet ideolojisinin, iktidar olmasa da, vatandaşlarının çoğu üzerinde etkisinin olduğu bir toplum olarak tanımladı. İlk teorisyenler arasında, Mussolini liderliğindeki İtalyan Faşist rejiminin sadık bir destekçisi olan İtalyan filozof Giovanni Gentile de vardı. Totalitario terimini olumlu kullandı. Ona göre, Faşizmin, Mussolini’nin devriminden önce İtalya’yı yöneten liberal demokrasinin sözde çöküşünden bir kaçış olarak İtalyan halkına yeni ve eksiksiz bir yaşam tarzı sunacağı yolları gösteriyordu. II. Dünya Savaşı'nın başlangıcında, totaliter, mutlak ve baskıcı tek partili hükümetle eşanlamlı hale geldi. Totaliter devletlerin diğer modern örnekleri arasında Joseph Stalin yönetimindeki Sovyetler Birliği, Adolf Hitler yönetimindeki Nazi Almanya’sı, Mao Zedong yönetimindeki Çin Halk Cumhuriyeti ve Kim hanedanı altındaki Kuzey Kore sayılabilir.   
  
 
Totalitarizm, tüm politik kurumları yenileriyle değiştirmesi ve tüm yasal, sosyal ve politik gelenekleri ortadan kaldırması nedeniyle genellikle diktatörlük, despotizm veya tiranlıktan ayrılır. Totaliter yönetim altında, geleneksel sosyal kurumlar ve örgütler cesareti kırılır ve bastırılır. Böylece, sosyal doku zayıflar ve insanlar tek, birleşik bir harekete dönüşmeye daha yatkın hale gelir. Eski dini ve sosyal bağların yerini devlete ve onun ideolojisine suni bağlar yerleştirir. Çoğulculuk ve bireycilik azaldıkça, insanların çoğu totaliter devletin ideolojisini benimser. Bireyler arasındaki sonsuz çeşitlilik bulanıklaşır, yerini devletin onayladığı inançlara ve davranışlara kitlesel bir rıza alır. Totaliter rejimlerde tüm üretim faktörleri devlet tarafından sahiplenilmiştir ve özel mülkiyet söz konusu değildir ya da çok sınırlıdır. Totaliterizmde ekonomik ve siyasi özgürlükler ya yoktur ya da oldukça sınırlıdır. Ekonomik özgürlüğün olmaması; üretici için teşebbüs özgürlüğünün, tüketici içinse tercih özgürlüğünün olmaması anlamına gelir. Totaliter rejimlerde demokrasi, yani halkın egemenliği değil, bürokrasinin egemenliği söz konusudur.  
 
Totalitarizm, tüm politik kurumları yenileriyle değiştirmesi ve tüm yasal, sosyal ve politik gelenekleri ortadan kaldırması nedeniyle genellikle diktatörlük, despotizm veya tiranlıktan ayrılır. Totaliter yönetim altında, geleneksel sosyal kurumlar ve örgütler cesareti kırılır ve bastırılır. Böylece, sosyal doku zayıflar ve insanlar tek, birleşik bir harekete dönüşmeye daha yatkın hale gelir. Eski dini ve sosyal bağların yerini devlete ve onun ideolojisine suni bağlar yerleştirir. Çoğulculuk ve bireycilik azaldıkça, insanların çoğu totaliter devletin ideolojisini benimser. Bireyler arasındaki sonsuz çeşitlilik bulanıklaşır, yerini devletin onayladığı inançlara ve davranışlara kitlesel bir rıza alır. Totaliter rejimlerde tüm üretim faktörleri devlet tarafından sahiplenilmiştir ve özel mülkiyet söz konusu değildir ya da çok sınırlıdır. Totaliterizmde ekonomik ve siyasi özgürlükler ya yoktur ya da oldukça sınırlıdır. Ekonomik özgürlüğün olmaması; üretici için teşebbüs özgürlüğünün, tüketici içinse tercih özgürlüğünün olmaması anlamına gelir. Totaliter rejimlerde demokrasi, yani halkın egemenliği değil, bürokrasinin egemenliği söz konusudur.  
  
 
{{Kaynakça}}
 
{{Kaynakça}}

01.48, 2 Kasım 2020 tarihindeki hâli

Totalitarizm, teorik olarak hiçbir bireysel özgürlüğe izin vermeyen ve bireysel yaşamın tüm yönlerini devletin otoritesine tabi kılmaya çalışan bir yönetim biçimidir. Otoriterliğin en aşırı ve eksiksiz biçimi olarak kabul edilir. Totalitarizm, toplumu bir bütün olarak ele alan, onu bir bütün olarak dönüştürmek isteyen, toplumu sürekli kontrol sistemiyle düzenleyen devlet, ideoloji, siyasi parti ve liderlik fenomenlerinin bütünlüğünü ifade eder. Totalitarizmin en önemli özelliği, toplumun toplam siyasi kontrolünü sağlamasıdır. Totalitarizm, devlet ve toplumu bir bütünlük içinde ifade eden, birbirleriyle uyumlu hale getiren ve topluma ortak bir dünya görüşü dayatan bir siyasi sistemdir. [1] Totaliter devletlerde, siyasi iktidar, propagandanın devlet kontrolündeki kitle iletişim araçları tarafından yayınlandığı her şeyi kapsayan kampanyaları kullanan otokratlar tarafından sıklıkla ele geçirilmiştir. "Totalitarizm" kavramı, devlet tarafından "toplam" bir siyasi güç olarak 1923'te İtalyan Faşizmini geleneksel diktatörlüklerden temelde farklı bir sistem olarak tanımlayan Giovanni Amendola tarafından formüle edildi. Yeni devletin yapısına ve hedeflerine atıfta bulunmak için "totalitario" terimini kullandı. Yeni devlet, "ulusun tam temsilini ve ulusal hedeflerin tam rehberliğini" sağlayacaktı. Totalitarizmi, devlet ideolojisinin, iktidar olmasa da, vatandaşlarının çoğu üzerinde etkisinin olduğu bir toplum olarak tanımladı. İlk teorisyenler arasında, Mussolini liderliğindeki İtalyan Faşist rejiminin sadık bir destekçisi olan İtalyan filozof Giovanni Gentile de vardı. Totalitario terimini olumlu kullandı. Ona göre, Faşizmin, Mussolini’nin devriminden önce İtalya’yı yöneten liberal demokrasinin sözde çöküşünden bir kaçış olarak İtalyan halkına yeni ve eksiksiz bir yaşam tarzı sunacağı yolları gösteriyordu. II. Dünya Savaşı'nın başlangıcında, totaliter, mutlak ve baskıcı tek partili hükümetle eşanlamlı hale geldi. Totaliter devletlerin diğer modern örnekleri arasında Joseph Stalin yönetimindeki Sovyetler Birliği, Adolf Hitler yönetimindeki Nazi Almanya’sı, Mao Zedong yönetimindeki Çin Halk Cumhuriyeti ve Kim hanedanı altındaki Kuzey Kore sayılabilir.

Totalitarizm, tüm politik kurumları yenileriyle değiştirmesi ve tüm yasal, sosyal ve politik gelenekleri ortadan kaldırması nedeniyle genellikle diktatörlük, despotizm veya tiranlıktan ayrılır. Totaliter yönetim altında, geleneksel sosyal kurumlar ve örgütler cesareti kırılır ve bastırılır. Böylece, sosyal doku zayıflar ve insanlar tek, birleşik bir harekete dönüşmeye daha yatkın hale gelir. Eski dini ve sosyal bağların yerini devlete ve onun ideolojisine suni bağlar yerleştirir. Çoğulculuk ve bireycilik azaldıkça, insanların çoğu totaliter devletin ideolojisini benimser. Bireyler arasındaki sonsuz çeşitlilik bulanıklaşır, yerini devletin onayladığı inançlara ve davranışlara kitlesel bir rıza alır. Totaliter rejimlerde tüm üretim faktörleri devlet tarafından sahiplenilmiştir ve özel mülkiyet söz konusu değildir ya da çok sınırlıdır. Totaliterizmde ekonomik ve siyasi özgürlükler ya yoktur ya da oldukça sınırlıdır. Ekonomik özgürlüğün olmaması; üretici için teşebbüs özgürlüğünün, tüketici içinse tercih özgürlüğünün olmaması anlamına gelir. Totaliter rejimlerde demokrasi, yani halkın egemenliği değil, bürokrasinin egemenliği söz konusudur.


  1. Mücella Sakman, "İdeolojik Hegemonya İçerisinde Örgütlenen Siyasal Bir Sistem Olarak Totalitarizm", (Sosyal Bilimler Dergisi, 2015)