"Koruma Sorumluluğu- Responsibility to Protect(R2P)" sayfasının sürümleri arasındaki fark

TUİÇ Sözlük sitesinden
Gezinti kısmına atla Arama kısmına atla
11. satır: 11. satır:
  
  
'''Sorumluluk Olarak "Koruma Yükümlülüğü"'''
+
'''Sorumluluk Olarak "Koruma""'''
  
 
1990’lar boyunca farklı ülkelerde farklı şekillerde yaşanan bu süreçte, hangi ülkeye ne koşullarda müdahale edilmesi konusunda tartışmalı hale gelen “insanî müdahale” kavramı, 2000'ler döneminde BM desteği ile hukuki ve meşru bir zemine oturtulmaya çalışılmıştır. Özellikle Ruanda ve  Srebrenika katliamlarına uluslararası müdahalenin eksik kalışı BM'nin bu konudaki eksikliğini göstermiştir. Ayrıca, bazı devletlere müdahale edilmesine karşın bazılarına edilmemesi durumu, kavramın büyük devletler tarafından çıkarları doğrultusunde değerlendirildiği veya sorumluluk almakta isteksiz davranmaları tartışmalarına neden olmuştur. Bu kapsamda 1999'dan itibaren BM, bu ihlallere karşı kayıtsız kalınamayacağı doğrultusunda açıklamalar yapmıştır <ref> Telli, A. (2012). İnsani Müdahaleden Koruma Sorumluluğuna Geçiş: Eski Sorun, Yeni Kavram. NEÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 1: 206-220 </ref> Bu kapsamda atılan ilk adım, Kanada öncülüğünde bir çalışma başlatılması, '''“Devlet Egemenliği ve Müdahale Uluslararası Komisyonu” (ICISS)''' veya '''Uluslararası Müdahale ve Devlet Egemenliği Komisyonu''' şeklinde adlandırılan bir Komisyonun kurulmasıdır. Bu Komisyon, yapılacak müdahalenin çerçevesini çizmek ve insani müdahale kavramına yapılan eleştirileri iyileştirmek amacıyla 2001’de yayımlanan Koruma Yükümlülüğü adlı bir rapor hazırlamıştır. Komisyon, raporunda “insani müdahale” kavramı yerine “koruma sorumluluğu” kavramını kullanmış ve bu gelişme ise insani müdahale kavramına yeni bir çerçeve ve isimlendirme çizilmesini sağlamıştır.
 
1990’lar boyunca farklı ülkelerde farklı şekillerde yaşanan bu süreçte, hangi ülkeye ne koşullarda müdahale edilmesi konusunda tartışmalı hale gelen “insanî müdahale” kavramı, 2000'ler döneminde BM desteği ile hukuki ve meşru bir zemine oturtulmaya çalışılmıştır. Özellikle Ruanda ve  Srebrenika katliamlarına uluslararası müdahalenin eksik kalışı BM'nin bu konudaki eksikliğini göstermiştir. Ayrıca, bazı devletlere müdahale edilmesine karşın bazılarına edilmemesi durumu, kavramın büyük devletler tarafından çıkarları doğrultusunde değerlendirildiği veya sorumluluk almakta isteksiz davranmaları tartışmalarına neden olmuştur. Bu kapsamda 1999'dan itibaren BM, bu ihlallere karşı kayıtsız kalınamayacağı doğrultusunda açıklamalar yapmıştır <ref> Telli, A. (2012). İnsani Müdahaleden Koruma Sorumluluğuna Geçiş: Eski Sorun, Yeni Kavram. NEÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 1: 206-220 </ref> Bu kapsamda atılan ilk adım, Kanada öncülüğünde bir çalışma başlatılması, '''“Devlet Egemenliği ve Müdahale Uluslararası Komisyonu” (ICISS)''' veya '''Uluslararası Müdahale ve Devlet Egemenliği Komisyonu''' şeklinde adlandırılan bir Komisyonun kurulmasıdır. Bu Komisyon, yapılacak müdahalenin çerçevesini çizmek ve insani müdahale kavramına yapılan eleştirileri iyileştirmek amacıyla 2001’de yayımlanan Koruma Yükümlülüğü adlı bir rapor hazırlamıştır. Komisyon, raporunda “insani müdahale” kavramı yerine “koruma sorumluluğu” kavramını kullanmış ve bu gelişme ise insani müdahale kavramına yeni bir çerçeve ve isimlendirme çizilmesini sağlamıştır.

20.02, 29 Ocak 2018 tarihindeki hâli

II. Dünya Savaşı sonrasında BM’nin kuruluşu uluslararası sistemi yeniden şekillendiren bir gelişme olmuştur. Bu kapsamda BM, “devlet egemenliğine saygı” ve “karışmazlık” ilkeleri benimsenmiştir BM Şartı, uluslararası kuvvet kullanımına yalnızca iki durum için izin vermektedir. Bunlar “meşru müdafaa” ve “uluslararası barış ve güvenliğin tehdit edilmesi” durumlarıdır ve bu durumlar karşısında BM Güvenlik Konseyi’nin kararıyla saldırgan devlete yönelik güç kullanımı uygulanabilmektedir. Ancak Soğuk Savaş süresince BM güç kullanılması yerine, insan haklarına aykırı davranan ülkelere yönelik diplomatik ve ekonomik araçlarla tedbir almayı tercih etmiştir. Soğuk Savaş döneminin ve dolayısıyla iki kutuplu yapının sona ermesiyle birlikte insanî müdahale uluslararası alanda yeniden tartışılmaya başlamıştır. [1]


Dekolonizasyon süreciyle bağımsızlıklarını bu dönemde kazanan ülkelerde yaşanan açlık, fakirlik, etnik gerilimler ve iç çatışmalar gibi sorunlar konunun gündeme gelmesini sağlamış ve bu durumların Batı’ya yansıması konunun aciliyetini göstermiştir. [2] Saldırgan güçleri durdduracak meşru bir otoritenin olmayışı ile gerçekleşen iç savaşlar ve etnik çatışmalar başarısız devletlerin (failed states) sayısının artışına ve insan kayıplarının artmasına neden olmuştur. Bu durum ise beraberinde insani müdahale kavramına yönelik tartışmaları getirmiştir. Bu kavram, devlet egemenliği ilkesi kapsamında çatışmalara sessiz ve tarafsız kalmak yerine, insan haklarını savunmayı öngörmektedir.


1990'lı yıllara gelindiğinde, Yugoslavya'nın parçalanması çeşitli çatışmalara ve insan hakları ihlallerine neden olmuştur. Kosova'ya BM tarafından izin çıkmamasına karşın yaşanan yoğun ölümlerden dolayı NATO müdahale etmiş ve bu duruma Rusya Federasyonu ve Çin ile bazı devletler büyük tepki göstermiştir. Müdahalenin gerekliliğini savunanlar ise Kosova Müdahalesini, "insani müdahale" kapsamında gerçekleştirilen haklı operasyon olarak yorumlamıştır.


Bu noktada önemli bir ayrım da atlanmamalıdır. İç savaş veya etnik çatışma yaşayan ülkenin kendi isteği ve onayı doğrultusunda, BM tarafından gerçekleştirilen askeri müdahale insani müdahale kapsamında değerlendirilmemektedir. Çünkü burada, ilgili devletin ulusal egemenliğine müdahale yaşanmamaktadır.


Sorumluluk Olarak "Koruma""

1990’lar boyunca farklı ülkelerde farklı şekillerde yaşanan bu süreçte, hangi ülkeye ne koşullarda müdahale edilmesi konusunda tartışmalı hale gelen “insanî müdahale” kavramı, 2000'ler döneminde BM desteği ile hukuki ve meşru bir zemine oturtulmaya çalışılmıştır. Özellikle Ruanda ve Srebrenika katliamlarına uluslararası müdahalenin eksik kalışı BM'nin bu konudaki eksikliğini göstermiştir. Ayrıca, bazı devletlere müdahale edilmesine karşın bazılarına edilmemesi durumu, kavramın büyük devletler tarafından çıkarları doğrultusunde değerlendirildiği veya sorumluluk almakta isteksiz davranmaları tartışmalarına neden olmuştur. Bu kapsamda 1999'dan itibaren BM, bu ihlallere karşı kayıtsız kalınamayacağı doğrultusunda açıklamalar yapmıştır [3] Bu kapsamda atılan ilk adım, Kanada öncülüğünde bir çalışma başlatılması, “Devlet Egemenliği ve Müdahale Uluslararası Komisyonu” (ICISS) veya Uluslararası Müdahale ve Devlet Egemenliği Komisyonu şeklinde adlandırılan bir Komisyonun kurulmasıdır. Bu Komisyon, yapılacak müdahalenin çerçevesini çizmek ve insani müdahale kavramına yapılan eleştirileri iyileştirmek amacıyla 2001’de yayımlanan Koruma Yükümlülüğü adlı bir rapor hazırlamıştır. Komisyon, raporunda “insani müdahale” kavramı yerine “koruma sorumluluğu” kavramını kullanmış ve bu gelişme ise insani müdahale kavramına yeni bir çerçeve ve isimlendirme çizilmesini sağlamıştır.


Koruma Yükümlülüğü raporunda, egemenlik kavramı sorumlulukları belirlenmiş ve bu kavramın devlete devlete üç tür sorumluluk yüklediği belirtilmiştir.

1.“İçsel sorumluluk” kendi vatandaşlarını etnik temizlik, soykırım, savaş suçları ve insanlığa karşı suçlarından koruması ile ilgilidir.

2.“Dışsal sorumluluk” diğer devletlerin egemenlik haklarına BM sistemi çerçevesinde saygı gösterilmesidir.

3.Sorumluluğun üçüncü boyutu ise devlet içindeki karar alıcı ve uygulayıcıların bu sorumlulukların yerine getirilmemesi durumunda “hesap verme”leridir. [4]


ICISS tarafından hazırlanan rapor, BM Genel Sekreteri Kofi Annan tarafından da desteklenmiş, Annan 2005 yılında uluslararası toplumun insan hakları ihlallerine dikkatini çekmek amacıyla hazırladığı raporu sunmuştur. Böylece yapılan 2005 Dünya Zirvesi’nin Sonuç Bildirgesi’nin 138 ve 139. maddesinfdeki "uluslararası toplumun ...soykırım, savaş suçları, etnik temizlik ve insanlığa karşı işlenen suçlardan toplumları korumaktan BM Şartı’nın VI. ve VIII. Bölümlerine uygun olarak sorumlu olduğu... eğer barışçıl çözüm yollarından sonuç elde edilemezse devletler Güvenlik Konseyi aracılığıyla ve BM Şartı’nın VIII. Bölümü kapsamında zamanında ve kararlı biçimde olay bazında ve uygun durumlarda bölgesel organizasyonlarla işbirliği içinde kolektif olarak harekete geçecekleri..." ifadesi BM üyeleri tarafından oybirliği ile kabul edilmiştir. [5] BM Güvenlik Konseyi, 2006 yılında almış olduğu 1674 sayılı kararı ile koruma sorumluluğunu onaylamıştır. BM Genel Kurulu ise, 2009 yılında BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon tarafından yayınlanan “Koruma Sorumluluğu Uygulama Raporu”nu değerlendirmek üzere toplanmış, neticede 67 devletin desteği ile 63/308 sayılı Genel Kurul kararı alınmıştır. [6]


Koruma sorumluluğundan önce var olan insani müdahalele kavramında en çok eleştirilme noktalardan biri, müdahaleye olanak veren kriterlerin bulunmaması olmuştur.Somali, Bosna ve Kosova’ya müdahale edilirken Ruanda’ya müdahale edilmemesinin anılan müdahalelerin gerçekten insani koruma amaçlı olup olmadığı konusunda belirsizliklere yol açtığı söylemiyle egemenliğe müdahale sayılmayacak şekilde hangi durumlarda müdahale gerekli olduğunun kriterleri, ICISS’in raporunda da bu durum açıkça teyit edilmiştir. [7]


İnsan hakları alanında yaşanan bu dönüşüm BM Antlaşması’nın 2/1. maddesi’nde de belirtilen “devletlerin egemen eşitliği” ilkesinde de dönüşümü beraberinde getirmiş ve devletlerin egemenlik alanlarında bir daralma olmuştur.


Koruma Sorumluluğunun Kapsamı ve İlkeleri


Kabul edilen “Koruma Sorumluluğu” ile ilgili olarak üç sütuna dayandırılmıştır. İlk sütun, devletin öncelikli sorumluluğunun vatandaşlarını etnik temizlik, soykırım, insanlığa karşı suçlar ve savaş suçlarından koruması gerektiğinin tekrarıdır. İkinci sütunda, vatandaşını söz konusu durumlara karşı korumakta başarısız olan devletlere karşı uluslararası toplumun koruma sorumluluğunun barışçıl yollarla devreye girmesidir. Üçüncü sütun ise, vatandaşlarını bu suçlardan korumayan ya da korumak istemeyen devletlerin BM Antlaşması’na uygun şekilde uluslararası toplumun silahlı müdahalesini içermektedir.


Söz konusu hakların korunması aşamalı bir sorumluluğu içermektedir. Bu aşamalar, önleme, tepki/reaksiyon ve yeniden inşadır. [8] Reaksiyon sorumluluğu, harekete geçme anlamında uluslararası yargılama ve askeri müdahaleyi içermektedir.

Reaksiyon sorumluluğu kapsamında ICISS raporunda zorunlu müdahale için gerekli altı kriter belirlenmiştir. [9]

1. Haklı neden: devletin kendi vatandaşlarını ağır insan hakları ihlallerinden korumaması ya da koruyamaması

2. Doğru amaç: ağır insan hakları ihlallerinin önlenmesi amacı olması

3. Son çare: askeri müdahalenin son çare olarak düşünülmesi ve öncelikle tüm barışçıl yolların denenmesi

4. Orantılılık: askeri müdahalenin yoğunluk, kapsam ve süresinin amaçlar doğrultusunda gerekli ölçüde uygulanması

5. Olumlu gelişme beklentisi: müdahalenin olumlu sonuç alma amacı ile gerçekleştirilmesi, tarafsız kalınması durumunda çıkabilecek olumsuzlukları gidermeye yönelik olması

6. Doğru otorite: askeri müdahalenin sadece BM Güvenlik Konseyi kararı ile gerçekleştirilebilmesi.

  1. Tekin,S. (2011). “İnsani Müdahale”Kavramı Ve Libya’nın Geleceği. Institute of Strategic Thinking. Ankara, Turkey.
  2. Tekin,S. (2011). “İnsani Müdahale”Kavramı Ve Libya’nın Geleceği. Institute of Strategic Thinking. Ankara, Turkey.
  3. Telli, A. (2012). İnsani Müdahaleden Koruma Sorumluluğuna Geçiş: Eski Sorun, Yeni Kavram. NEÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 1: 206-220
  4. Tekin,S. (2011). “İnsani Müdahale”Kavramı Ve Libya’nın Geleceği. Institute of Strategic Thinking. Ankara, Turkey.
  5. Tekin,S. (2011). “İnsani Müdahale”Kavramı Ve Libya’nın Geleceği. Institute of Strategic Thinking. Ankara, Turkey.
  6. Şener, B. (2016). İNSANİ MÜDAHALEDEN KORUMA SORUMLULUĞUNA SOĞUK SAVAŞ SONRASI DEVLET EGEMENLİĞİNE YETKİSİZ MÜDAHALELERİN AHLAKİ, HUKUKİ VE SİYASAL BOYUTLARI. VIII. Uluslararası Uludağ Uluslararası İlişkiler Kongresi, Uludağ Üniversitesi.
  7. Halatçı Ulusoy, Ü. (2013). Uluslararası Hukuk Açısından Libya ve Suriye Örneğinde Koruma Sorumluluğu. TAAD, 4(14).
  8. Sak, Y. (2015). Uluslararası Hukukta İnsancıl Müdahale ve Libya Örneği: Suriye’de Yaşanan ya da Yaşanacaklar için Dersler. Uluslararası İlişkiler, 11(44): 121-153.
  9. Halatçı Ulusoy, Ü. (2013). Uluslararası Hukuk Açısından Libya ve Suriye Örneğinde Koruma Sorumluluğu. TAAD, 4(14).