Keynesyen Ekonomi

TUİÇ Sözlük sitesinden
Dikmenselin (mesaj | katkılar) tarafından oluşturulmuş 20.16, 6 Mayıs 2021 tarihli sürüm
(fark) ← Önceki hâli | Güncel sürüm (fark) | Sonraki hâli → (fark)
Gezinti kısmına atla Arama kısmına atla

Keynesyen Ekonominin Ortaya Çıkışı

Keynesyen ekonomi, ekonomideki toplam harcama, istihdam ve enflasyon etkilerinin makroekonomik bir teorisidir. Keynesci teoriler ilk kez, 1936'da yayınlanan İstihdamın, Faizin ve Paranın Genel Teorisi (The General Theory of Employment, Interest and Money) adlı kitapta sunulmuştur. Keynesyen ekonomi, kısa vadede ekonomide meydana gelen değişikliklere odaklanan bir "talep yönlü" teori olarak kabul edilmektedir.

Keynesyen ekonomi, 1930'larda İngiliz ekonomist John Maynard Keynes tarafından Büyük Buhran'ı anlamak için geliştirilmiştir. 1930'ların Büyük Buhranı sırasında, mevcut ekonomik teori, dünya çapındaki şiddetli ekonomik çöküşün nedenlerini açıklayamamıştır. Ayrıca, üretimi ve istihdamı hızlı bir şekilde başlatmak için yeterli bir kamu politikası çözümü sağlayamamıştır. Büyük Buhran'ın neden olduğu depresyondan dolayı ortaya çıkan işsizliği ve toplam talep eksikliklerini gidermek için geliştirilmiştir. Keynes’in 1936'da yayınladığı "İstihdam, Faiz ve Para Genel Teorisi" adlı eseriyle ortaya çıkan hareket, savunduğu görüşlerle önündeki iktisatçıları klasikçi olarak nitelendirmiş ve klasik hareketin benimsediği görüşleri reddetmiştir. Keynes, serbest piyasa anlayışının otomatik olarak tam istihdam sağlayabileceği görüşünün yok olmasına öncülük eden görüşleriyle ekonomik bir devrime öncülük etmiştir.

Büyük Buhran’a kadar, ekonominin büyük ölçüde kendi kendini düzenlediği varsayımı kabul görüyordu. Kendi haline bırakılan Görünmez El (invisible hand), istihdamı ve ekonomik verimi sağlayacaktı. Ancak, Büyük Britanya ve Amerika Birleşik Devletleri'ndeki (ve diğer sanayileşmiş ülkelerdeki) yüksek işsizlik, toplam talepteki eksikliğin sonucu olarak Keynes'in teorisi ortaya çıktı. O dönem, yetersiz yatırım talebi nedeniyle toplam talep çok düşüktü. Büyük Britanya'da yüksek işsizlik 1920'lerin başında başlamıştı ve 1930'lar boyunca devam etti. Büyük Britanya'daki yüksek işsizlik, ekonomistler ve politika yapıcılar arasında uygun politika ve artan işsizliğin nedenleri hakkında bir tartışmaya yol açtı. Keynes de, makroekonomi teorisini geliştirdiği bu tartışmaya katıldı. Keynes, o sırada İngiliz hükümetine son derece eleştireldi. Hükümet, ulusal kitapları dengelemek için refah harcamalarını ve vergileri büyük ölçüde artırmıştı. Keynes, bunun insanları paralarını harcamaya teşvik etmeyeceğini, dolayısıyla ekonomiyi uyarılmamış ve toparlanıp başarılı bir duruma geri dönemeyeceğini söylemişti. Bunun yerine, hükümetin daha fazla para harcamasını ve ekonomideki tüketici talebini artıracak bir bütçe açığını kapatmak için vergileri düşürmesini önermiştir. Bu, genel ekonomik faaliyette bir artışa ve işsizlikte bir azalmaya yol açacaktı. Böylece, Keynes'in teorisi toplam talebi canlandırarak işsizlikle mücadele edecek ekonomik politikaların temelini kurdu. Buhran zamanında Keynes, talebi canlandırmak için başta devletin bayındırlık işleri projelerine yaptığı harcamalar olmak üzere maliye politikası önlemlerini tercih etmiştir. Daha genel olarak, Keynesyen teori, toplam talebi düzenlemek için para ve maliye politikalarının kullanılmasını savunmaktadır. [1]


Keynesyen Ekonominin Görüşleri

İngiliz ekonomist John Maynard Keynes, ekonomik düşüncede, serbest piyasaların otomatik olarak tam istihdam sağlaması fikrini altüst eden bir devrime öncülük etmiştir. Keynes, serbest piyasanın tam istihdamı sağlayacak denge mekanizmalarına sahip olmadığını savunmuştur. Keynes'in teorisinin adını taşıyan ana sütun, hane halkları, işletmeler ve hükümet tarafından yapılan harcamaların toplamı olarak ölçülen toplam talebin bir ekonomideki en önemli itici güç olduğu iddiasıdır. Keynesçi iktisatçılar, tam istihdamı ve fiyat istikrarını hedefleyen kamu politikalarını içeren bir devlet müdahalesini savunmuşlardır.

Keynes teorisi göre, talebi canlandırmak ve küresel ekonomiyi depresyondan çıkarmak için hükümet harcamalarını azaltılmalı ve daha düşük vergiler uygulamalıdır. Ekonominin tam istihdamda dengede olması gerekmez ve devlet tam istihdama ulaşana kadar ekonomiye müdahale etmelidir. Keynes'e göre; kamu harcamalarındaki artış istihdamı canlandırır ve vergilendirmenin sadece mali bir amacı yoktur. Vergilendirmenin aynı zamanda ekonomik, sosyal ve politik amaçları vardır. Maliye politikasının araçları; kontrol edilebilir ve küçük bütçe açıklarıdır. Borçlanma ise bütçe açıkları için kullanılabilir.[2]

Keynes, ekonominin doğal bir denge durumuna döneceği fikrini reddetmiştir. Bunun yerine, hangi nedenle olursa olsun bir ekonomik gerileme başladığında, işletmeler ve yatırımcılar arasında yarattığı korku ve kasvetin kendi kendini gerçekleştirme eğiliminde olacağını ve sürekli bir ekonomik faaliyet ve işsizlik dönemine yol açabileceğini savunmuştur. Buna yanıt olarak Keynes, ekonomik sıkıntı dönemlerinde hükümetin yatırımdaki düşüşü telafi etmek ve toplam talebi dengelemek için tüketici harcamalarını artırmak için bütçe açığı harcaması yapması gereken bir karşı döngüsel maliye politikasını savunmuştur.

Keynes, emeklilik veya eğitim gibi belirli bir amaç için olmadığı sürece aşırı tasarruf fikrini de eleştirmiştir. Bunu ekonomi için tehlikeli olarak görmüştür; çünkü ne kadar fazla para durgun kalırsa, ekonomide o kadar az para büyümeyi teşvik ediyordu. Bu, Keynes'in derin ekonomik bunalımları önlemeye yönelik teorilerinden bir diğeriydi.

Keynes, sağlam denge veya kaynakların tahsisinden çok milli gelir seviyesi ve istihdam hacmi ile ilgilenmiştir. Her talebin kendi arzını yarattığını savunmuştur. Keynesyen modelde "talep", ekonomideki toplam etkin talep seviyesi, "arz" ise ülkenin üretken kapasitesi anlamına gelmektedir. Etkin talep üretim kapasitesinin altına düştüğünde, sonuç işsizlik ve depresyondur; tersine, talep üretim kapasitesini aştığında sonuç enflasyondur. Bunun yanında Keynes, hükümetin para arzını artırarak ve piyasanın kendisinden bir şeyler satın alarak harcamaları artırması gerektiğini savunmuştur. Kamu sektörü de genel olarak, ekonomiye yardımcı olmak için devreye girmelidir. Bu teori, hükümetin büyümeyi artırmak için talebi artırması gerektiğini belirtmektedir. Keynes teorisinde, bir kişinin gideri başka bir kazanca gider ve o kişi kazancını harcadığında, aslında diğerinin kazancını desteklemiş olur.

Keynes, yetersiz genel talebin uzun süreli yüksek işsizlik dönemlerine yol açabileceğini savunmuştur. Bir ekonominin mal ve hizmet çıktısı dört bileşenin toplamıdır: tüketim, yatırım, devlet alımları ve net ihracat (bir ülkenin yabancı ülkelere sattığı ve onlardan aldığı arasındaki fark). Talepteki herhangi bir artış bu dört bileşenden birinden kaynaklanmalıdır. Ancak durgunluk sırasında, genellikle harcamalar azaldıkça talebi de azaltır. Örneğin, ekonomik gerileme dönemlerinde belirsizlik çoğu zaman tüketicilerin, özellikle ev veya araba gibi isteğe bağlı satın alımlar için harcamalarını azaltmalarına neden olur. Tüketicilerin harcamalarındaki bu azalma, işletmelerin ürünlerine yönelik zayıflamış talebe yanıt vermesi nedeniyle işletmelerin daha az yatırım harcamasına neden olabilir. Bu, üretimi artırma görevini hükümetin omuzlarına yükler. Keynesyen ekonomiye göre, iktisadi faaliyetteki patlama ve çökmeleri yumuşatmak için devlet müdahalesi gereklidir.


Keynesyen Ekonomi ve Çarpan Etkisi

Keynes’in öğrencisi Richar Kahn tarafından geliştirilen çarpan etkisi, Keynesyen karşı döngüsel maliye politikasının ana bileşenlerinden biridir. Keynes'in mali teşvik teorisine göre, hükümet harcamalarının bir desteği, ek ticari faaliyetlere ve hatta daha fazla harcamaya yol açmaktadır. Bu teori, harcamaların toplam üretimi artırdığını ve daha fazla gelir ürettiğini öne sürmektedir. İşçiler ekstra gelirlerini harcamaya istekli ise, sonuçta ortaya çıkan gayri safi yurtiçi hasıladaki (GSYİH) büyüme, başlangıçtaki teşvik miktarından bile daha büyük olabilir.

Keynesyen çarpanın büyüklüğü, doğrudan tüketime yönelik marjinal eğilimle ilgilidir. Bir tüketiciden yapılan harcama, daha sonra ekipman, işçi ücretleri, enerji, malzemeler, satın alınan hizmetler, vergiler ve yatırımcı getirileri için harcanan bir işletme için gelir haline gelir. Bu işçinin geliri daha sonra harcanabilir ve döngü devam eder. Keynes ve takipçileri, tam istihdamı ve ekonomik büyümeyi etkilemek için bireylerin daha az tasarruf edip daha fazla harcama yapmaları gerektiğine inanıyorlardı. [3]


Keynesyen Ekonomi ve Para Politikası

Keynesyen ekonomi, durgunluk dönemlerine talep yönlü çözümlere odaklanmaktadır. Hükümetin ekonomik süreçlere müdahalesi; işsizlikle, eksik istihdamla ve düşük ekonomik taleple mücadele için önemli bir parçasıdır. Keynesyen teorisyenler, ekonomilerin kendilerini çok hızlı bir şekilde istikrara kavuşturmadıklarını ve ekonomideki kısa vadeli talebi artıran aktif müdahaleye ihtiyaç duyduklarını savunurlar. Ücretlerin ve istihdamın, piyasanın ihtiyaçlarına cevap vermede daha yavaş olduğunu ve ekonomideki hareketliliğin devam etmesi için hükümet müdahalesini gerektirdiğini iddia ederler.

Faiz oranlarını düşürmek, hükümetlerin ekonomik sistemlere anlamlı bir şekilde müdahale etmelerinin ve dolayısıyla tüketim ve yatırım harcamalarını teşvik etmelerinin bir yoludur. Faiz indirimlerinin başlattığı kısa vadeli talep artışları, ekonomik sistemi canlandırmakta, istihdamı ve hizmet talebini yeniden harekete geçirmektedir. Yeni ekonomik aktivite daha sonrasında sürekli büyümeyi ve istihdamı besler.

Keynesyen teorisyenler, müdahale olmadan bu döngünün kesintiye uğradığına, pazar büyümesinin daha istikrarsız hale ve aşırı dalgalanmaya eğilimli hale geldiğine inanmaktadır. Faiz oranlarını düşük tutarak, işletmeleri ve bireyleri daha fazla borç almaya teşvik ederek ekonomik döngüyü canlandırma girişiminde bulunmaktadırlar.

Faiz oranlarını düşürmek sonuç vermediğinde, Keynesçi iktisatçılar, başta maliye politikası olmak üzere başka stratejilerin kullanılması gerektiğini savunmaktadır. Diğer müdahaleci politikalar; işgücü arzının doğrudan kontrolünü, para arzını dolaylı olarak artırmak veya azaltmak için vergi oranlarının değiştirilmesini, para politikasını değiştirmeyi veya istihdam ve talep geri gelene kadar mal ve hizmet arzını kontrol etmeyi içermektedir. [4]


Temel Varsayımları

Keynesyen ekonominin ana bakış açıları şöyle denilebilir:

1. Ekonomideki tam istihdam dengesi tesadüfi bir dengedir ve sürdürülebilir olacağının garantisi yoktur. Devlet müdahalesi olmadığı durumlarda ekonomideki istikrarsızlık (işsizlik) kalıcı bir durum olabilir.

2. Kurumsal düzenlemeler ve ekonomik olmayan nedenlerden dolayı, fiyatlar ve ücretler, klasik iktisatçıların düşündüğü gibi esnek olmayabilir.

3. Her talep kendi arzını yaratır. Yani asıl önemli olan taleptir. Ekonominin canlandırılması ve denetimi talep politikaları ile yapılabilir.

4. Bütçe dengesi ve tarafsız vergi gibi politikalar doğru yaklaşımlar değildir. Ekonominin durumuna, devlet bütçe açığı veya fazlasına bağlı olarak vergilerin artırılması veya azaltılması tercih edilebilir.


Entelektüel Öncüler ve Etkileri

John Maynard Keynes

Ayrıca Bakınız

Konuyla İlgili Ek Videolar:

1. Keynesyen Ekonomi

2. Klasik Ekonomi vs. Keynesyen Ekonomi


Konuyla İlgili Ek Kitaplar:

1. John Maynard Keynes - The General Theory of Employment, Interest and Money

2. Donald Markwell - John Maynard Keynes and International Relations: Economic Paths to War and Peace



Hazırlayan: Selin Dikmen


  1. Richard T. Froyen, "Macroeconomics: Theories and Policies", (Pearson Education Limited, 2013)
  2. Mark Hayes, "The Economics of Keynes: A New Guide to the General Theory", (Edward Elgar Publishing, 2006)
  3. https://www.investopedia.com/terms/k/keynesianeconomics.asp
  4. https://www.investopedia.com/terms/k/keynesianeconomics.asp