Baltimore Hareketi- ABD Sivil Haklar Hareketi

TUİÇ Sözlük sitesinden
Ozge (mesaj | katkılar) tarafından oluşturulmuş 06.22, 28 Şubat 2018 tarihli sürüm
Gezinti kısmına atla Arama kısmına atla

Baltimore Hareketi Amerika'da gerçekleşen sivil haklar hareketidir. Başlangıç noktası Maryland eyaletine bağlı Baltimore kentinde Freddie Gray isimli gencin gözaltındayken ölmesidir. 25 Yaşındaki gencin ölümü üzerine Savcı Marilyn Mosby 1 Mayıs 2015'te yaptığı bağımsız incelemeler ve adli tıp raporları sonucu bunun bir cinayet olduğuna karar vermiş ve bu kapsamda 6 polis memurunun yargılanmasına karar vermiştir. Gray, gözaltında iken omirilik yaralanması yaşadığını ve bunun için tıbbi yardıma ihtiyaç duyduğunu belirtmesine karşın, polisler tarafından bir destek görmedi. Bu polislerden biri "ikinci derece cinayet" suçuyla, diğer kişiler istemeden ölüme sebep olma gerekçesiyle yargılanması kararlaştırıldı [1].


Ayrıca, inceleme yapan Savcı Mosby,Freddie Gray'in gözaltına alınmasını da 'yasadışı' olarak adlandırdı. [2]. Eyalet Savcısı Marilyn Mosby, Gray'in yasadışı olarak tutuklandığını, saldırıya uğradığını ve yanlışlıkla yasadışı bir bıçak taşımakla suçlandığını söyledi. Mosby aslında yasal bir bıçak olduğunu ve bu nedenle tutuklama haklı olmadığını söyledi. [3].


Ancak buradaki önemli nokta Baltimore'da yaşananlar bir ilk olmayışıdır. Benzer şekilde 2014'te Ferguson'da bir gencin polis tarafından öldürülmesi de ülkede benzer bir harekete neden olmuştur (Ferguson Protestoları). Bu nedenle Amerika'daki oluşan bu hareketleri ayrı şekilde incelemek konunun siyasi yönünden uzaklaşıp yanlış değerlendirilmeler yapılmasına neden olmaktadır. Amerika'daki sivil haklar hareketi, kölelik dönemlerine kadar dayanmaktadır.


Amerika'nın Irkçılık Tutumunun Başlangıcı

Irkçılıkuzun yıllardan beri süregelen bir olgudur. 21.yy'da Afro-amerikalılar zaman zaman ırkçı tutumlara maruz kalmasına karşın, Amerika Birleşik Devletleri sivil haklar üzerine kurulu bir ülkedir.

4 Temmuz 1776 yılında 13 Amerikan kolonisinin Büyük Britanya Krallığı'ndan ayrılıp bağımsızlığını ilan ettiği belge olan Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi'ne bakıldığında Amerika'nın sivil haklar konusuna verdiği önem görülmektedir. Nitekim bu 13 koloni kendi bağımsızlıkları ve hakları için bu mücadeleyi gerçekleştirip bunu başarmıştır.

Tüm insanların eşit yaratıldığını, Yaradanları tarafından kendilerine devredilemez hakların verildiğini ve bu hakların Yaşam, Özgürlük ve Mutluluğa erişme haklarının bulunduğu gerçeklerinin apaçık ortada olduğunu kabul ediyoruz. Bu hakları güvence altına almak amacıyla insanlar arasında adil güçlerini, yönetilenlerin onayından alan yönetimler kurulur. Herhangi bir yönetim biçimi bu hedefler için zararlı olmaya başladığında bu yönetimi değiştirmek ya da feshetmek ve güvenliklerini ve mutluluklarını etkilemesi kendilerine en muhtemel görünen bir şekilde güçlerini düzenleyerek ve yönetimin temelini, tür ilkelere dayandırarak yeni bir yönetim kurmak halkın hakkıdır. [4].


Bunun yanı sıra, Amerikan Anayasa'sının da bir parçası olan Haklar Bildirgesi (Bill of Rights) da benzer şekilde civil haklara önem atfetmektedir; [5]


Değişiklik I: Kongre, bir din kurumu onaylayan veya serbest ibadeti yasaklayan ya da ifade özgürlüğünü, basın özgürlüğünü kısıtlayan veya halkın barış içinde toplanma ve şikâyete neden olan bir halin düzeltilmesi için hükumetten talepte bulunma hakkını kısıtlayan herhangi bir yasa yapmayacaktır.


Değişiklik IV: Kişileri, üstlerinin, evlerinin, belgelerinin ve eşyalarının gereksiz aranması ve bunlara el konulmasına karşı koruyan haklar ihlal edilmeyecek ve bu yetkiyi veren müzekkere mutlaka muhtemel bir nedene dayanacak, yemin ve beyanla desteklenecek ve aranacak yeri, tutuklanacak kişi ile el konacak eşyaları özellikle belirtecektir.


Değişiklik VI: Bütün ceza davalarında sanık, suçun işlendiği eyalet ve daha önce yasaca saptanacak bölgenin tarafsız bir jürisi tarafından, hızlı ve kamuya açık yargılanmak, suçlamanın türü ve nedeni konusunda bilgi sahibi olmak; kendi aleyhindeki tanıklarla yüzleşmek; kendi lehinde tanıklar sağlamak için tanıkların mahkemeye celp edilmesi ve savunma için bir avukattan yardım alma hakkına sahip olacaktır.


Değişiklik VIII: Çok yüksek kefalet istenmeyecek, aşırı para cezaları konmayacak, insafsız ve olağandışı cezalar verilmeyecektir.


Değişiklik IX: Belirli hakların Anayasa’da sıralanmış olması, halkın diğer haklarının reddedilmesi veya küçümsenmesi olarak yorumlanmayacaktır.


Değişiklik X: Anayasa tarafından Birleşik Devletlere verilmeyen veya Anayasa tarafından eyaletlere yasaklanmayan yetkiler, eyaletlere veya halka aittir.


Burada da görüldüğü üzere, maddelerin hiç biri Afro-Amerikalılara özel bir tutumda bulunmayı gerektirecek şeklinde bir içeriğe sahip değildir. Ancak, ülkeye gelen bir grup vatandaş bu haklardan yararlanamamıştır.

Kölelik

Kölelik insanlık tarihi kadar eski dönemlere dayanmaktadır. Kölelik şartları ülkeden ülkeye değişmesine karşın, eski Çin, Hint uygarlıkları gibi birçok dönemde bir çok ülke köle iş gücünü kullanmıştır.

Amerika'daki sivil haklar arayışı da bu çerçevede başladı. Avrupalılar, Batı Afrika ülkelerini keşfederek buradaki tüccarlardan köle satın almaya başladı. Kölelerin Amerika kıtasına taşınmasındaki önemli etken dönemin dünya ekonomisine yön veren ürünlerinin pamuk, şeker, tütün ve baharat gibi iş gücü gerektiren tarımsal ürünler olmasıydı.


Bu dönemde yaklaşık 10 milyon Afrikalı “orta geçit”’de (Tekstil, rom, ve sanayi ürünlerinin Afrika’ya; kölelerin Amerika’ya; şeker, tütün, pamuğun da Avrupa’ya gönderildiği Atlantik Okyanusu’nda üçgen şeklindeki – ikinci ve en uzun – ticaret yolu) çalışmaktaydı. Bu Ticaret Üçgeni de denilen ağ, Afrika, Avrupa ve Amerika arasındaki üçgende yapılmaktaydı. Bu Ticaret Üçgeni içerisinde Afrikalılar çok zorlu ve olumsuz koşullara maruz kalmaktaydılar [6].


Köleliğin Amerika Birleşik Devletleri'ne gelişi ise 17.yy'ın ilk dönemlerine rastlamaktadır. 1607’de İngilizlere ait ilk kalıcı yerleşim bölgesi Jamestown, Virginia’da kuruldu. Fakat bu dönemde köle iş gücü önemli bir öneme sahip değildi. Toprak sahipleri, siyahi köleler yerine beyaz işçilere güvenmeyi tercih etmekteydi. Bu işçiler "sözleşmeli çalışan" olarak adlandırılmaktaydı ve toprak sahipleri ile kararlaştırdıkları sözleşmeler karşısında belirli bir miktar para için uzun yıllar çalışmaktaydılar. Fakat 17. yüzyılın ikinci yarısı başlarında hem kölelerin fiyatı hem de kendilerini sözleşmeye bağlamak isteyen göçmenlerin sayısı azaldı. Ayrıca burada köle fiyatlarının da düşmesi, ülkede köleliğin yayılmasının önünü açtı. Öyle ki, 1770 yılına gelindiğinde, Afro-Amerikalılar güney kolonilerdeki nüfusun yaklaşık yüzde 40’ını; Güney Carolina’da ise çoğunluğunu oluşturuyorlardı. Ancak Kuzey kolonilerde hiçbir zaman yüzde 5’i aşmadı [7]. Afro-Amerikalı köleler dönemin dünya ekonomisine yöne veren şeker, tütün, pamuk, baharat gibi temel gıda ürünleri üretilen çiftliklerde çalışmaktaydı. 1793 yılında, Eli Whitney'in pamuk tohumlarını çevresindeki elyafdan ayıran çırçır makinesini icat etmesi köle iş gücüne duyulacak ihtiyacın azalacağı beklentisini yaratmasına karşın, pamuk ekiminde yaşanan artış nedeniyle aksi bir şekilde köle nüfusunda artış yaşanmıştır. Köle nüfusundaki bu artış kölelere yönelik yasal çerçevelerin oluşturulmasını da beraberinde getirmiştir. Örneğin; 1705 Virginia Kölelik Yasası; kölelerin durumunu “Bu yönetim bölgesindeki tüm zenci, melez ve Kızılderili köleler taşınmaz mal olarak elde tutulacaktır. Herhangi bir köle efendisine karşı direnirse sahibi ıslah etmeye çalışırken asi köleyi öldürecek olursa böyle bir kaza hiç olmamış gibi köle sahibi tüm cezalardan muaf tutulacaktır.” şeklinde ifade etmektedir. Georgia eyaleti yasalarına göre ise kölelere okuma yazma öğretmek yasaktır.


Kölelerin bu durumu, ABD kolonilerinin bağımsızlıklarından itibaren Kuzey ve Güney bölgeler arasında önemli bir konuyu oluşturdu. A.B.D.’nin Bağımsızlık Bildirgesi (1776) evrensel kardeşlik üzerine coşkulu bir dil içermesine karşın, bu bildirgeyi kaleme alan Thomas Jefferson’ın kendisi de Virginia’lı bir köle sahibiydi. Jefferson bu çelişkiyi gördü, ve yazdığı bildirgede “insan doğasına karşı acımasız bir savaş” olarak tanımladığı köle ticaretini keskin bir dille kınadı. Ancak Amerika’nın fiili hükümeti olan Kıta Kongresi, çatışma konusu olabileceğinden dolayı bu kısmı bildirgeden çıkardı [8].


Yeniden Yapılanma Reformları

“Jim Crow” Yasaları

Booker T. Washington: Ekonomik Bağımsızlık Arayışı

Irk Ayrımına Karşı Hukuki Mücadele

Smith-Allwright Davası (1944)

Morgan-Virginia Davası (1946)

Patton-Mississippi Davası (1947)

Shelley-Kraemer Davası (1948)

Brown Kararı

Montgomery Otobüs Boykotu

Oturma Eylemleri

Özgürlük Gezileri

Albany Hareketi

“Bir Eylemimiz Var”

Washington’a Yürüyüş

Yasal Eşitlik Süreci

1964 Sivil Haklar Yasası

1965 Oy Kullanma Hakkı Yasası