"Sivil Toplum" sayfasının sürümleri arasındaki fark

TUİÇ Sözlük sitesinden
Gezinti kısmına atla Arama kısmına atla
("Sivil toplum kavramı hem birçok aşamadan geçtiği için hem de pek çok düşünür farklı şekilde tanımladığı için kavrama dair ortak bir tanım..." içeriğiyle yeni sayfa oluşturdu)
 
10. satır: 10. satır:
  
 
Rousseau doğa durumunu Hobbes’tan farklı, tarihi süreç içerisinde uğradığı değişim ve dönüşümlerle sivil topluma kadar gelen insan ve toplum sürecini açıklar<ref>Mesut Denli, Sivil Toplum Kavramının Tarihsel Gelişimi ve Toplumsal Sözleşmecilerin  Düşüncesinde Sivil Toplum Anlayışı. Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 4/14 (2017), 422-426</ref>.
 
Rousseau doğa durumunu Hobbes’tan farklı, tarihi süreç içerisinde uğradığı değişim ve dönüşümlerle sivil topluma kadar gelen insan ve toplum sürecini açıklar<ref>Mesut Denli, Sivil Toplum Kavramının Tarihsel Gelişimi ve Toplumsal Sözleşmecilerin  Düşüncesinde Sivil Toplum Anlayışı. Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 4/14 (2017), 422-426</ref>.
 +
 +
== '''Kaynakça''' ==

23.51, 23 Ocak 2023 tarihindeki hâli

Sivil toplum kavramı hem birçok aşamadan geçtiği için hem de pek çok düşünür farklı şekilde tanımladığı için kavrama dair ortak bir tanım sosyal bilimler literatüründe mevcut değildir. Doğal olarak sivil toplum kavramı üzerine yapılmış çok fazla tartışma olmuştur.[1]Sivil toplum, en genel anlamıyla devletle aile arasında, gönüllü, kendi kendini yaratan, kendi ayakları üzerinde duran, hukuksal bir düzenle ya da bir ortak değerler kümesiyle sınırlı, devletten özerk, örgütlü toplumsal yaşam alanı olarak tanımlanmaktadır[2]. Sivil toplum kavramı için en çok atıf yapılan düşünürlerden biri, liberal demokrasinin önde gelen temsilcilerinden Larry Diamond’tur. Diamond sivil toplumu, “gönüllü, kendi kendini yaratan, kendi ayakları üzerinde duran, devletten özerk örgütlü” toplumsal yaşam alanı” olarak tanımlar[3]. John  Ehrenberg ise “sivil toplum nedir” sorusunun cevabının ancak “onu oluşturan yapıların ne yapmakta olduğuna, nasıl örgütlendiklerine ve hangi siyasal ve ekonomik güçlerin etkisinde olduğuna bakarak” verilebileceğini belirtmektedir. Bu nedenle onun kendi başına, kendi içinde bir tanımını yapabilmek mümkün değildir ve basitçe piyasa-dışı, devlet-dışı bir gönüllü kamusal aktivite alanını anlamak yeterli olmamaktadır[4].

Sivil Toplum Kavramının Tarihsel Çerçevesi

İlk olarak Locke tarafından 1690 yılında kullanılan sivil toplum kavramı, 1850’li yıllarda Tocqueville’nin demokrasi çözümlemelerine kadar gündemde kalmıştır. Bu dönemden sonra uzun bir sessizliğin ardından 1970’li yıllarda Doğu Avrupa’da Sovyet tipi sistemleri demokratikleşme kampanyaların başlamasıyla tekrardan önemsenen ve popüler olan bir kavram olmuştur. Fakat bu kavramı ilk olarak Locke kullanmış olsa da bu kavramın geçmişi daha eskiye dayanmaktadır. Kökü Antik Yunan kadar giden sivil toplum kavramının ilk kullanımını Aristoteles’in çalışmalarında görüldüğünden sivil toplumun tarihi Aristoteles ile başlatılır. Daha önce ifade edildiği gibi Aristoteles’in “politike koinonia” terimi olarak kullandığı ve Latinceye “societascivilis” olarak geçen sivil toplum kavramı, o zamanlar siyasal toplum ile aynı anlama gelmekteydi. Aristoteles’in siyasal toplumu belirtmek için kullandığı “politike koinonia” terimi; yasalarla belirlenmiş kurallar sistemi içerisinde eşit ve özgür vatandaşların yaşadığı toplumu ifade etmektedir. O dönemlerde bir siyasal toplum üyesi, aynı anlamdaki sivil toplum üyesi olmak demekti[5].

Orta çağın sonlarına doğru 12. yüzyılda ticaretin gelişmesi ve esnaf, tüccar, pazar vb. gibi kentsel unsurların feodal sistem içerisinde ekonomik özerklikler ve yaşadıkları şehrin yönetiminde geniş yönetsel özerklikler kazanmalarıyla ortaya çıkan durum, sivil toplumu şekillendirmeye başlamıştır. Bu özerklik sonucu ortaya çıkan şehir, hukuk ve kurumlar sivil toplumun özünü oluşturmaktadır. 17. yüzyılın sonu ve 18. yüzyılın başında Batı’da yaşanan ekonomik ve toplumsal değişmeler, sanayi toplumunu hazırlayan ve oluşturan gelişmeler, sivil toplum kavramının modern dünyadaki anlamının temelini oluşturmuştur.17. yüzyıl sonrasından itibaren sivil toplum devlet ayrımına dayalı yeni siyasal düşünceye ilişkin temel taşlar, devlet eksenli N. Machiavelli, J. Bodin, T. Hobbes, J. J. Rousseau ve G. W. F. Hegel gibi düşünürler ile birey eksenli A. Smith, J. S. Mill gibi düşünürlerce şekillenmiştir. Bununla birlikte bu kavram 18. ve 19. yüzyıllarda yeni anlamlar kazanmaya başlamıştır. Bu iki gelenek dışında gelişen üçüncü bir anlayış Marksist düşünürler tarafından oluşmuştur. Bu gelenekte sivil toplum-devlet ilişkisine dayalı tartışmalar Marx ve Gramsci tarafından ileri sürülmüştür[6].

Sivil Toplum Kavramının Demokrasi ile İlişkisi

Sivil, yani uygar toplum devletin üzerinde yükseldiği toplumsal tabanı ifade ettiği için sivil toplum sadece demokratik devletle değil, bütün türlerini kapsar biçimde modern devletle örtüşmektedir. Teorikte böyle olmasına rağmen pratikte demokrasiyi reddeden totaliter ve otoriter rejimlerde ideal anlamında sivil toplumun (hâkim bir devlet ideolojisinin olmadığı, hukukun üstünlüğü ilkesine dayanan bir temelde özerk, gönüllü, çoğulcu yapılanmalar) mevcut olmadığı söylenebilir. Uygulamada demokrasinin ön planda olduğu sistemlerde sivil toplum bulunduğu zemin itibariyle doğası gereği işleyecek ve demokratik sistemin pekişmesine yardımcı olacaktır. Öte yandan devletle sivil toplumun demokratik ilkelere dayalı sağlıklı etkileşimi, devletin ideolojik değil, hukuk nitelikli olmasına, toplumda herhangi bir hâkim ideolojinin bulunmamasına ve bütün toplumsal gruplara eşit mesafede durmasına bağlıdır.  Ayrıca sivil toplum alanındaki siyasal kampanyalardan, gönüllü eylemlere kadar birçok etkinlik içinde yer alan, en güçlüsünden en zayıfına birliklerin kurulmasında mutlaka aşağıdan gelen süreçlerin desteklenmesi, bunların devlet eliyle yukarıdan düzenlenmemesi gerekmektedir. Sivil toplumun demokrasiye katkısı, sivil toplum alanındaki örgütlenmelerin sayısı ve çeşitliliği yanında, söz konusu oluşumların bir araya gelerek birbirleriyle kuracakları demokratik ilişkilerle ve kendi iç ilişkilerinde demokratik değerleri özümsemiş olmalarıyla mümkündür. Aksi halde bu tür oluşumların, otoriter ya da totaliter politikaların birer sivil uzantısı olmaktan öteye gidemeyeceği açıktır[7].

Rousseau doğa durumunu Hobbes’tan farklı, tarihi süreç içerisinde uğradığı değişim ve dönüşümlerle sivil topluma kadar gelen insan ve toplum sürecini açıklar[8].

Kaynakça

  1. Mesut Denli, Sivil Toplum Kavramının Tarihsel Gelişimi ve Toplumsal Sözleşmecilerin  Düşüncesinde Sivil Toplum Anlayışı. Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 4/14 (2017), 419
  2. Seyfettin Aslan, Türkiye’de Sivil Toplum. Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, 9/31 (2010), 26
  3. Mesut Denli, a.g.e., 419-420
  4. Mehmet Kabasakal, Sivil Toplum ve Demokrasi, Denetçi Yeterlilik Tezi, T.C. İçişleri Bakanlığı  Dernekler İdaresi Başkanlığı, (2008), 6
  5. Mesut Denli, Sivil Toplum Kavramının Tarihsel Gelişimi ve Toplumsal Sözleşmecilerin  Düşüncesinde Sivil Toplum Anlayışı. Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 4/14 (2017), 421
  6. A.g.e.
  7. Seyfettin Aslan, Sivil Toplum ve Demokrasi. Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler  Fakültesi Dergisi, 2/15 (2010), 372
  8. Mesut Denli, Sivil Toplum Kavramının Tarihsel Gelişimi ve Toplumsal Sözleşmecilerin  Düşüncesinde Sivil Toplum Anlayışı. Türk & İslam Dünyası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 4/14 (2017), 422-426