Kate Millett

TUİÇ Sözlük sitesinden
Ersin Kopuz (mesaj | katkılar) tarafından oluşturulmuş 05.49, 3 Mart 2022 tarihli sürüm ("İrlanda asıllı, 14 Eylül 1934 tarihinde, Minnesota St. Paul’da doğan, öğretmen olan bir anne ve mühendis olan bir babanın 3 kız çocuğundan ortan..." içeriğiyle yeni sayfa oluşturdu)
(fark) ← Önceki hâli | Güncel sürüm (fark) | Sonraki hâli → (fark)
Gezinti kısmına atla Arama kısmına atla

İrlanda asıllı, 14 Eylül 1934 tarihinde, Minnesota St. Paul’da doğan, öğretmen olan bir anne ve mühendis olan bir babanın 3 kız çocuğundan ortancaları olan, tam adıyla Katherine Murray Millett; feminist hareketinin önde gelen isimlerinden biridir. Millett’ın babası, annesinin 3 kız çocuğu doğurmasından dolayı Millett’ın annesine fiziksel şiddet göstermiştir. Kate Millett 14 yaşına kadar bu olaylara maruz kalmıştır. Millet’ın babasının onları terk etmesinden sonra, annesi iş bulmakta zorlanmış ve toplumun kadına karşı olan tutumuna ilk kez şahit olmuştur (Atan 2015). Millett, heykeltıraş olarak çalışmak için Japonya'ya gitmiştir. Bu dönemde Japon heykeltıraş Fumio Yoshimura ile tanışmış ve beraber New York’a gelmişlerdir. Öncesinde Yoshimura ile resmi bir evlilik olmadan beraberliklerini sürdüren Millett, resmi makamlarca sınır dışı edilme durumundan dolayı Yoshimura ile resmi olarak evlenmiştir. Evlilikleri 1960'lardan 1980'lere kadar yaklaşık yirmi yıl boyunca devam etmiştir. Minnesota Üniversitesi ve Oxford Üniversitelerinde eğitim görmüş ve doktorasını Columbia Üniversitesi'nde yapmıştır. Tez çalışması olarak yazdığı “Sexual Politics” yani Türkçesiyle “Cinsel Politika” adlı 1970’de yayımlanan eseri en önemli eserlerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Millett, her radikal feminist gibi cinselliğin politik oluşunu gündeme alırken bunu Anglofon yazılı edebiyatı ve erkek yazarların yazdığı edebi eserler üzerinden irdeler (Odabaş 2021). İrdelemelerinde öncelikli olarak, cinsel politika kavramını teoriye dayalı olarak tanımlar. Daha sonrasında, cinsellik kavramını biyolojik, psikolojik, antropolojik, ideolojik, sosyolojik, ekonomik ve sınıfsal olarak açıklar. Millett, Cinsel Politika kavramını şöyle açıklamaktadır (1987); “Kendi başına biyolojik ve fiziksel bir olgu gibi görünen cinsel ilişki, insan yaşantısının, insan ilişkilerinin geniş ortamında öylesine köklü bir yere oturmuştur ki, kültürü meydana getiren davranış ve değerlerin yüklü olduğu bir mikrokozmos gibidir. Bu ilişki, diğer nitelikleri yanı sıra, bireysel ya da kişisel bir ortamdaki cinsel politikanın bir örneği yerine de geçer.” Millett kitabında, kadın-erkek ilişkilerinin politik oluşunu ele alır. Bunun yanında da ideolojik açıdan toplumun merkezindeki sosyal ilişkiler ve ön yargılar bağlamında kadının aşağı; erkeğin de üstün seviyede tutulmasının erkeğin kadın üzerinde üstünlüğünün toplumsallaştırıldığını söyler. Millett’in “Cinsel Politika” kitabı İkinci Dalga Feminizm üzerinde önemli bir etkiye sahip olmuştur (Güneş 2017). Millett, birinci dalga feminizm içerisinde yer alan siyasi ve kültürel gelişmelerin yanlış algılandığını hatta bu algının da toplumsal devrim olarak algılandığını belirtmektedir. Kadınların talep ettiği oy hakkı ve medeni haklar gibi hareketlerin feminizm örgütlenmelerinin orta-sınıf eylemler niteliğinde kaldığını ve hakları en çok göz ardı edilen işçi sınıfı kadınların bu hareketlere yeterince katamadıkları yönünde eleştiride bulunmuştur. Millett, kamusal alanda çalışan kadınların ekonomik özgürlüğünü elde ettiklerini fakat yanıldıklarını söyler. Çünkü; kamusal alanda ne çalışmaya yönelik eşit koşullar sağlanmaktadır ne de çalışmalara bir sorumluluk bakış açısıyla bakılma çabalarına girilmiştir. Bunun sonucunda da kadın, partnerlerine veya toplumsal baskıdan kaynaklı çevresine ve aile değerlerine bağımlı hale getirilmişlerdir. Özellikle kriz zamanlarında yedek iş gücü olarak kullanılıp sonrasında da “yuvalarına” geri gönderilmişlerdir (Millett 1987). Dolayısıyla, kadının emeği kadın olduğu için hem kamusal alanda hem de özel alanda ötekileştirilmiştir (Sarıgöl 2020). Millett, değişik kapasite, imkân ve özellikleri olan kadınların ötekileştirme nedenlerinin değişebileceğini söylemektedir. Millett, kadının azınlık olarak kabul edilmesinin gerekli olduğunu belirtmiştir. Millett’a göre kadının ataerkilliğin merkezinde kimlik karmaşalarının algısı; kadınların kendi arasındaki ezilmelerinden dolayı olan tepki ve durum algılarına bağlanmaktadır. Millett’ın 1974 tarihinde otobiyografik çalışması olan “Flying” eserinde, kendisinin lezbiyen olduğunu açıkladıktan sonraki acı verici olan deneyimlerinden bahsetmiştir. 1977 yılında “Sita” ve 1995 yılında “A.D.: A Memoir” adlı iki biyografik eseri daha bulunmaktadır. 1979 yılında “The Basement” adlı eserinde, yaşlı bir kadın tarafından yönetilen bir grup genç tarafından genç bir kadının istismarı, işkencesi ve cinayetinin olgusal bir açıklaması yapmıştır. 1982 yılında “Going to Iran” eserinde Ayetullah Ruhollah Humeyni'nin yükselişinden sonra İran'daki siyasi baskıyı anlatmıştır. Psikiyatri hastanesindeki bir hasta olarak deneyimlerini anlattığı “The Loony Bin Trip” kapatılmayı, deliliği, depresyonu ve normal yaşamı sorgulayan cesur bir kitap olarak nitelendi (Idefix). İkinci dalga feminizmin radikal feministlerinden olan Katherine Murray Millett 6 Eylül 2017 tarihinde Fransa’nın Paris şehrinde aramızdan ayrılmıştır.