Birleşmiş Milletler Döneminde Kuvvet Kullanma

TUİÇ Sözlük sitesinden
Gezinti kısmına atla Arama kısmına atla

Uluslararası barış ve güvenliğin tehlikeye düşmesi durumunda Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, BM Antlaşması’nın VII. bölümü uyarınca saldırgan devlete karşı kuvvet kullanma yetkisine başvurabilir. Devletlerarası uyuşmazlıklara dair çözüm yolu önerilerinin yetersiz kaldığı durumlarda “barışın tehdit edilmesi, bozulması veya saldırı fiilinin işlenmesi” söz konusu ise uluslararası ilişkilerde en aşırı noktaya gelinmiş demektir. Öte yandan, BMGK’nin askeri müdahale kararından önce bütün çözüm yollarını tüketmiş olması gerekmektedir. Konsey konuya ilişkin yaptırımlarını kademe kademe arttırma yolunu izleyebilir. Ambargolarla bir yalnızlaştırma politikası yürütülerek uluslararası barış ve güvenliği tehdit eden saldırgan devletin eylemlerine son vermesi beklenir. BMGK son çare olarak ise BM bünyesinde bir silahlı kuvvet oluşturma yetkisini kullanır. BM Antlaşması’nda silahlı güç oluşturmaya dair açık bir hüküm bulunmamakla beraber kuvvet kullanımı yetkisi anlaşmanın yorumlanması sureti ile tanınmıştır. Birleşmiş Milletler Antlaşması’nda kuvvet kullanma ve askeri müdahale kararları istisnalar hariç genel olarak Güvenlik Konseyi tarafından alınmakta ve uygulanmaktadır.[1] Böylelikle Konsey, devletlerin ortak menfaatlerini korumak için örgütün üyeleri adına hareket ederek güç kullanma tekelini elinde bulundurmaktadır. BM’nin VII. bölümündeki yetkilerini kullanmasına örnek olarak 1950 Kore Savaşı’nı ve 1990 Birinci Körfez Savaşı’nı verebiliriz.


Kore Savaşı

Kuzey Kore (Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti) Kuvvetleri, 25 Haziran 1950 tarihinde Güney Kore (Kore Cumhuriyeti)’nin sınırını ihlal ederek sınır hattı olan 38. enlemi işgal etmiştir. Meseleye ilişkin olarak ABD’nin başvurusu ile toplanan BM Güvenlik Konseyi, veto yetkisine sahip, SSCB’nin oturumda bulunmamasından istifade ederek Kuzey Kore’nin uluslararası barış ve güvenliği ihlal ettiğine dair 82 sayılı Kararı onaylamıştır. Kuzey Kore’nin saldırgan tutumunu kınayarak birliklerini 38. enlemin gerisine çekmesi gerektiğini bildirmiştir. Ayrıca diğer üye devletlere Kuzey Kore’nin müdahalesini püskürtmeye yönelik gerekli yardımı yapmaları çağrısında bulunmuştur. Nitekim Güvenlik Konseyi, 25 Haziran 1950 tarihli 82 sayılı Kararının ardından 27 Haziran 1950 tarihinde 83 sayılı Kararını alarak üye devletleri silahlı saldırının durdurulması için Güney Kore’ye yardım etmeye çağırmıştır. [2] [3] Böylelikle Konsey, Kore Olayı’nda aldığı kararda “ortak meşru müdafaa” ilkesine dayanarak askeri güç oluşturma yetkisini kullanmıştır.


Birinci Körfez Savaşı ve Birleşmiş Milletler Müdahalesi

1990 tarihli 660 sayılı karar ile Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, BM Antlaşması’nın 39. maddesi uyarınca sahip olduğu değerlendirme yetkisini kullanarak Irak’ın Kuveyt’i işgalini uluslararası barış ve güvenliğin ihlali olarak nitelendirmiştir.[4] Bu değerlendirme sonrasında Güvenlik Konseyi, Irak’a derhal ve koşulsuz olarak zaptettiği yerlerden çekilmesi gerektiğini bildirmiştir. Andlaşma’nın 41. maddesi uyarınca BMGK, 661 sayılı kararla uluslararası düzeyde Irak'la ticareti yasaklamış ve bir dizi ambargoyu yürürlüğe koymuştur. Irak’ın kayıtsızlığı neticesinde Güvenlik Konseyi meseleye ilişkin birçok yeni karar almak zorunda kalmıştır. Nihayetinde, 29 Kasım 1990 tarihinde aldığı 678 sayılı kararla Irak'a 15 Ocak 1991 tarihine kadar bir son tarih vermiş ve Kuveyt'i boşaltmaması halinde kendisine karşı zorlayıcı tedbirlerin uygulanacağını, yani kuvvet kullanılacağını bildirmiştir. [5] Irak’ın geri adım atmaması neticesinde BM, 16 Ocak’ı 17 Ocak’a bağlayan geceyarısı ABD öncülüğündeki koalisyon güçleri tarafından Çöl Fırtınası Harekatı’nı başlatmıştır. Kore Savaşı ve Birinci Körfez Savaşı’na yönelik alınan bu kararlar BM Güvenlik Konseyi’nin yetkisi dahilinde gerçekleşmiştir.


Barış İçin Birleşme Kararı

Güvenlik Konseyi’nin yanı sıra uluslararası barışın ve güvenliğin tesisinde BM Genel Kurulunun da rolü oldukça önemlidir. Güvenlik Konseyi, Andlaşma’nın 28. maddesi 1. fıkrasında belirtildiği üzere sürekli görev yapabilecek şekilde bir örgütlenme içerisindedir. Ancak Güvenlik Konseyi’nin karar alma mekanizması beş daimi üyenin imtiyazlı oy hakkı üzerine kurulmuştur. Konsey önüne gelen tasarıya bir daimi üye olumsuz oy kullanmış ise diğer üye devletler olumlu oy kullansalar dahi tasarı karara dönüşemez. Dolayısıyla, Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesinin veto hakkı sebebiyle Konsey kararları kimi zaman işletilemez hale gelebilir. Bu veto imtiyazının getirdiği zorluk ilk olarak Kore Olayı’nda fark edilmiştir. Bu anlamda uluslararası barış ve güvenliğin tehdit edildiği durumlarda Konsey’den bir karar çıkmaması durumunda 3 Kasım 1950 tarihli (377 Sayılı) “Barış İçin Birleşme Kararı” yürürlüğe konarak Genel Kurul’a bir yetki devri olanağı sağlanmaktadır.

Hazırlayan: Elifnur Ayhan


  1. Levent, Orallı, “Uluslararası Hukukta ve BM Sisteminde Askeri Müdahale Olgusu”, TESAM Akademi Dergisi, Ağustos 2014, s.111.
  2. Canan, Orhan “Uluslararası Barış ve Güvenliğin Korunması veya Yeniden Tesisi Bakımından Türk Hukukunda Yurtdışına Asker Gönderilmesi”, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2009, s.32.
  3. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi 83 sayılı karar, https://digitallibrary.un.org/record/112026 (Erişim Tarihi: 29.06.2021)
  4. Çağatay Oğuzhan, Aytoğlu, “Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Kararları Doğrultusunda İnsani Müdahale”, Yüksek Lisans Tezi, 2016, s.60.
  5. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi 678 sayılı karar, https://digitallibrary.un.org/record/102245 (Erişim Tarihi: 29.06.2021)