Kadife Devrim
Kadife Devrim, 1989 yılında Çekoslovakya'da meydana gelmiş kansız bir devrimdir. Sovyetler Birliği’nin Doğu Avrupa’daki uydu devletlerinden olan Çekoslovakya, komünizm ile yönetilmekteydi. Bu yönetimin Çekoslovakya üzerindeki etkisi ise 1989 yılında meydana gelen Kadife Devrim ile son bulmuştur. Ayaklanmaların “Kadife” olarak adlandırılmasının sebebi ise hiçbir şekilde kan dökülmeden sonuçlanmasıdır. Bu devrimin sonucunda “komünist rejim” son bulmuştur. Devrimden birkaç sene sonra ise Çekoslovakya, Slovakya ve Çek Cumhuriyeti olarak ikiye ayrılmıştır.
17 Kasım günü Uluslararası Öğrenciler Günü’nü kutlamak ve Nazilerin saldırısı sırasında ölen Jan Opletal’ı anmak için bir araya gelen öğrencilere polisin müdahale etmesi, devrimin ortaya çıkışının temeli olmuştur. [1] Öğrencilerin protestolar esnasında attığı sloganlar özgürlük temelliydi. Bunun sebebi ise halkın komünist rejim ve bu rejimin yaptığı reformlardan mutlu olmamasıydı. Bu protestolar esnasında polis müdahalelerde bulunmuş ve eylemler 17 Kasım günü ile sınırlı kalmamıştır.
Devrimi Hazırlayan Sebepler
Dünya Savaşları'nın Etkileri
Birinci Dünya Savaşı’nın en bilinen sonuçlarından biri imparatorlukların yıkılmasıdır. Bunlardan bir tanesi ise Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’dur. Bu büyük imparatorluk yıkıldıktan sonra Avusturya, Macaristan, Yugoslavya, Çekoslovakya gibi devletler bağımsızlıklarını kazanmışlardır.
Birinci Dünya Savaşı’nı kaybeden bir diğer ülke olan Almanya, kendisi ile imzalanan Versay (Versailles) Antlaşması’nın içerdiği ağır yükümlülüklerden kurtulmak için oldukça çabalamıştır. Ülkedeki bu olumsuz ortamdan faydalanan Adolf Hitler ise yayılmacı politikasını uygulamaya koymuştur. [2]
Südet Krizi
Çekoslovakya ile Almanya arasında yaşanan önemli bir olay olan “Südet Krizi”, 1938 yılında meydana gelmiştir. Hitler’in iktidarda oluşunun beşinci senesinde hedefi Südetler olarak adlandırılan bölgeyi, Almanya sınırları içerisine dahil etmekti. Südetler’de yaklaşık 3.5 milyon civarında insan yaşamaktaydı ve bu kişilerin anadilleri Almanca idi. [3]
Avusturya-Macaristan İmparatorluğu yıkıldıktan sonra İtilaf Devletleri ile imparatorluk arasında 1919 yılında Saint Germain Anlaşması imzalanmıştır ve Südetler, Çekoslovakya’ya dahil olmuştur. Bölge halkı bu durumdan memnun olmadığı için iktidar ile aralarından sorunlar yaşanmıştır.
Südet Krizi’nin yaşanmasının önemli sebeplerinden biri de bölgede kurulan Südet Alman Partisi’dir. Zaman içerisinde oldukça güçlenmiş ve ülkedeki en büyük ikinci parti konumuna gelmiştir. Parti lideri ve seçmenleri Hitler’e bağlılıkları ile tanınmaktadırlar. Bu bağlılık, Hitler’in bölgeyi işgalini oldukça kolaylaştırmıştır. Kriz’in çözümü için Birleşik Krallık, Almanya, Fransa ve İtalya 1938’de Münih’te bir araya gelmişlerdir. Birinci Dünya Savaşı sonrasında Almanya ve İtilaf Devletleri arasında imzalanan Versay Anlaşması’nda yer alan “kendi kaderini tayin hakkı” maddesi neticesinde Südetler’in Almanya’ya verilmesi bu konferansta kararlaştırılmıştır. Hitler’in bu konferansta elde ettiği zafer, onun Çekoslovakya’nın işgaline ön ayak olmuştur.
Hitler'in Çekoslovakya'yı İşgali
Südet Krizi ve Avusturya’nın İlhakı (Anschluss) ile gittikçe güçlenen Nazi yönetiminin bir sonraki rotası Çekoslovakya oldu. Südetler’in kendisinden alınması ile güçsüz bir duruma düşen ülke, kendini Nazi askerlerine karşı koruyamamıştır ve 1939 yılında Çekoslovakya tamamen Nazi yönetimin işgali altına girdi. Bu durum, 1945’te Almanya’nın teslim oluşu ile son bulmuştur.
İkinci Dünya Savaşı Sonrası Çekoslovakya
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra dünyaya iki kutuplu sistem hakim olmuştur. Bu sistemin başrolleri ABD ve SSCB idi. Savaş sonrasında Sovyet hegemonyası Doğu Avrupa’da hızla yayılmaya başlamış, bu yayılmadan Çekoslovakya da etkilenmiş ve ülkede, devletçi sosyalist sistem uygulanmaya başlanmıştır.[4] Tek partili sistemin uygulandığı ülkede anti-komünist muhalif partiler, dernekler, siyasetçiler, basın-yayın kuruluşları Sovyetler Birliği’nin müdahalesi ile etkisiz hale getirilirken muhalefet olma ve eleştiri hakkı gibi özgürlükler kaldırılmıştır.
Çekoslovakya, dış politikada da Varşova Paktı’na katıldılar ve büyük ölçüde Moskova tarafından yönlendirildiler. Sovyet hegemonyasına ve komünist parti iktidarına karşı Çekoslovakya’da 1968’de toplumsal siyasal isyan gerçekleştirildi. Ama isyan Sovyet müdahalesi sonucunda sert biçimde bastırıldı ve böylece Sovyet hegemonyası ile komünist parti iktidarları varlığını devam ettirdi. [5]
Prag Baharı ve Ardından Gelişen Olaylar
Ekonomi alanında devletçi sosyalizm modeli uygulanan Çekoslovakya’da bu ekonomi modeli 1980’lere kadar başarılı olmuştur. Fakat ülkede özgürlüğün birçok alanda kısıtlanmış olması halk tarafından hoş karşılanmıyordu. Slovakya Komünist Partisi lideri Dubcek, Antonin Novotny yerine Çekoslovakya Komünist Partisi’nin başına geçmiştir. Ülkenin mevcut gidişatın değişmesi için 1968 yılında Alexander Dubcek ve partisi Çekoslovakya Komünist Partisi liberalleşme adına çalışmalar yapmışlardır. Dubcek, yeni bir anayasa tasarısı da hazırlamıştır. Planlanan anayasaya göre, ülkenin iki eşit ulusa bölünmesi kararlaştırılmıştır. Tüm bu planlar SSCB tarafından hoş karşılanmamıştır. Ülkede yaşanmakta olan “Prag Baharı”nın diğer Doğu Bloku ülkelerini etkilemesi Sovyetleri büyük bir zarara uğratırdı. Bu sebeple, Sovyetler Birliği ile Varşova Paktı birlikleri –Romanya hariç- Çekoslovakya’yı işgal ettiler.
Ülkenin işgalinden sonra Dubcek önce Ankara’ya, ardından da Bratislava’ya sürülmüştür. Dubcek, "Batılı emperyalist devletlerin desteğini alarak karşı devrim girişiminde bulunmakla ve Çekoslovakya proletaryasına ihanet etmekle" suçlanmıştır. İşgal altında olan Çekoslovakya’da ise muhalefet mevcudiyetine devam etmiştir. Liberal, milliyetçi ve muhafazakar yapıdaki muhalefet iyi bir örgütlenme örneği göstererek 1970’lerde güçlenmeye başlamıştır.
1969 yılında muhalifler tarafından hazırlanmış ve mevcut sistemi eleştiren 10 maddelik bir manifesto yayınlanmıştır. Bu manifestoyu hazırlayanlar parti içinden veya dışından olan muhaliflerdi. 1970 yılında hazırlanıp yayınlanan bir diğer manifesto ise Çekoslovak Yurttaşları Sosyalist Hareketleri’ne aittir. Bu süreçte ÇKP’den kovulan muhalifler örgütlenmeye başlamışlardır. Toplumun önde gelen seçkinleri, siyasi tutukluların serbest bırakılması için Cumhurbaşkanı’na bir dilekçe verdiler. 243 yazar, sanatçı, akademisyen ve siyasetçi tarafından imzalı bir bildiri Batı Alman gazetelerinde 1977 yılında yayınlanmıştır. Bu bildiri, “77 Bildirisi- Charter 77” olarak bilinir. Bildiriye atılan imza sayısı kısa sürede hızla artmıştır. Hükümet ise bu duruma sert tepki vermiştir.
1980’li yıllarda muhalefet sadece siyasette değil birçok alanda hızla gelişmiştir. Toplumsal muhalefet, Vaclav Havel’in liderliğinde Sivil Forum bünyesinde örgütlenmişti. Sivil Forum ve Havel, 1980’li yıllarda toplumsal muhalefetin liderliğini üstlendi ve toplumu Komünist Parti iktidarına karşı örgütleyip harekete geçirdi. Ayrıca bu dönemde Katolik Kilisesi de önemli bir muhalefet merkezi haline geldi. Aralık 1987’de 500 bin Katolik, ‘din özgürlüğü’ talep eden dilekçeyi hükümete sundu. Muhalefetin baskısına daha fazla dayanamayan komünist lider Gustav Husak, 17 Aralık 1987’de parti genel sekreterliği görevinden istifa etmek zorunda kaldı ve yerine liberal reformist Miloş Jakes seçildi. [6]
Kadife Devrim
İlk antikomünist gösteri 1988 yılında Bratislava’da Slovak Katolikler tarafından gerçekleşmiştir. 17 Kasım – 29 Aralık 1989 yılında gerçekleşen toplu gösterilerin temelini ise öğrenciler atmıştır. Prag’da toplanan öğrenciler, 50 yıl önce Nazi saldırıları sonucunda hayatını kaybeden Jan Opletal’ı anmak ve Uluslararası Öğrenciler Günü’nü kutlamak için bir araya gelmişlerdir. Öğrencilerin eylemler sırasında kullandığı sloganların ana temasının “özgürlük” olması; komünist rejim ve mevcut düzene karşı olan memnuniyetsizliğin bitmeyeceğine bir işaretti.
10 Aralık 1989 yılında Meclis, Komünist Parti’nin liderliğini kabul eden anayasayı iptal etmiştir. Vaclav Havel liderliğinde Sivil Forum bünyesinde örgütlenen toplumsal muhalefet, 1980’li yıllarda önemli işler yapmıştır. Sivil Forum ve Komünist Parti’nin yaptığı anlaşma sonucunda komünistlerin azınlıkta olduğu yeni bir hükümet kurulmuştur. Bu yeni hükümetin Başbakanı, Marian Calfa olmuştur. Hükümetin kurulduğu gün Cumhurbaşkanı Husak görevinden istifa etmiştir. 1968 yılında yaşanan olaylar sonucunda sürgün edilen Dubcek, 28 Aralık’ta Federal Meclis tarafından Meclis Başkanı olarak seçilmiştir. Vaclav Havel ise Cumhurbaşkanı olarak seçilmiştir. Devrimin sonuçlarından bir diğeri ise Çekoslovakya’nın adının “Çek ve Slovak Federal Cumhuriyeti” olarak değiştirilmiştir. Çekoslovakya’da yaşanan bu devrimin “kadife” olarak adlandırılmasının sebebi ise ülkede herhangi bir kaybın olmaması ve kan dökülmemesidir.
Hazırlayan: Dilek Keçeci
- ↑ B. Sabuncuoğlu, “Cumhuriyet Gazetesi’nde Çekoslovakya, Vaclav Havel ve Kadife Devrimi”, (Global Media Journal TR, 2020)
- ↑ A. N. Üste, “Birinci Dünya Savaşı Sonrasında Avrupa’da Güç Dengesi ve Hitler’in Güç Dengesi Politikası”, (Aydın İktisat Dergisi)
- ↑ F. Armaoğlu, “20. Yüzyıl Siyasi Tarihi”, (Kronik Kitap,2019)
- ↑ C. Sancaktar, “Doğu Avrupa’da Devletçi Sosyalizmden Kapitalizme Geçiş: Macaristan, Çekoslovakya ve Polonya”, (Balkan ve Yakın Doğu Sosyal Bilimler Dergisi, 2019)
- ↑ C. Sancaktar, “Doğu Avrupa’da Devletçi Sosyalizmden Kapitalizme Geçiş: Macaristan, Çekoslovakya ve Polonya”, (Balkan ve Yakın Doğu Sosyal Bilimler Dergisi, 2019)
- ↑ C. Sancaktar, “Doğu Avrupa’da Devletçi Sosyalizmden Kapitalizme Geçiş: Macaristan, Çekoslovakya ve Polonya”, (Balkan ve Yakın Doğu Sosyal Bilimler Dergisi, 2019)