Uluslararası Para ve Finans Yapısı

TUİÇ Sözlük sitesinden
Ozge (mesaj | katkılar) tarafından oluşturulmuş 02.05, 10 Nisan 2018 tarihli sürüm
(fark) ← Önceki hâli | Güncel sürüm (fark) | Sonraki hâli → (fark)
Gezinti kısmına atla Arama kısmına atla

1970'li yıllar UEP'de karşılıklı bağımlılığın arttığı ve yüksek petrol fiyatlarıyla ilgili iki krizin yaşandığı bir dönem olarak öne çıkmıştır. 1980'li yıllarda neo-liberal politikalar ve küreselleşme, finans, para değişimi ve ticaretin sınırlamardan arındırılması sonucunu doğurdu. Soğuk Savaş sonrası "bırakınız yapsınlar" çizgisindeki ulusal politikalar sonucu küreselleşmenin popülaritesi arttı; bu durum rekor sermaye transferini sağladı. Brezilya ve Çin gibi ekonomik açıdan sivrilen ülkeler ihracattan büyük miktarda sermaye elde ettiler.

1990'ların ortasına gelindiğinde küreselleşme, kapitalizm ve Amerika'nın lider konumu küresel para ve finas yapısını tedrici olarak aşındırmaktaydı. Asya ve ABD'de görülen finans krizleri ABD hegemonyasına meydan okumalar doğurmuştu. ABD açığını ve iç tüketimini finanse etmek için sermaye fazlası olan ülkelerden borçlanmaya devam etmiştir. Son dönemlerde gayrimenkul balonuna ve 2008'de neredeyse küresel finans sisteminin çökmesine neden olmuştur.

Liberal ekonomik fikirlerin popülaritesine rağmen devletler ulusal hedefleri için finans piyasalarına müdahale etmek istemişlerdir. Sonuç olarak para ve finans yapısı hala Keynesçi uzlaşı çerçevesinde ulusal düşüncelerin uluslararası çıkarlardan daha önemli olduğu bir durumu yansıtmaktadır.

Günümüzün küresel ekonomi politiği daha da bütünleşmiştir. Karşılıklı bağımlılık ve küreselleşme refah ve siyasi gücü yeniden dağıtmıştır. Artık devletler para ve finans yapısının kontrolünü ABD'ye bırakmak istememektedir. [1]


  1. David N. Balaam ve Bradford Dillman'ın 'Uluslararası Ekonomi Politik' kitabından ve Gazi Üniversitesi Uluslararası Ekonomi Politik Yüksek Lisans Dersi notlarından özetlenmiştir.