Uluslararası Hukukun Diğer Kaynakları

TUİÇ Sözlük sitesinden
Sabahat (mesaj | katkılar) tarafından oluşturulmuş 08.54, 25 Ocak 2018 tarihli sürüm ("Uluslararası Adalet Divanı Statüsü 38 (1) madde düzenlemesi, asıl kaynaklar olarak andlaşma, örf-adet kuralı ve genel hukuk ilkeleri; yardımcı kay..." içeriğiyle yeni sayfa oluşturdu)
(fark) ← Önceki hâli | Güncel sürüm (fark) | Sonraki hâli → (fark)
Gezinti kısmına atla Arama kısmına atla

Uluslararası Adalet Divanı Statüsü 38 (1) madde düzenlemesi, asıl kaynaklar olarak andlaşma, örf-adet kuralı ve genel hukuk ilkeleri; yardımcı kaynaklar olarak da yargı kararları ve hukukçuların görüşlerine başvurma imkanları sunmuş olsa da belirtilen kaynaklar uluslararası hukukun sınırlı sayıda (numerous clausus) belirtilen kaynakları olarak kabul edilemez. kaldı ki, Statü açıkça uluslararası hukukun kaynakları olduğu yönünde herhangi bir ifade de kullanmamıştır. Uluslararası Adalet Divanı 38. madde ile uluslararası hukukun kaynaklarını anlama ve yorumlamada geniş bir yetkiye sahip olduğu tartışmasızdır. Ancak 38. maddenin I. Dünya Savaşı sonrası Uluslararası Sürekli Adalet Divanı için kaleme geçirildiğini göz önünde bulundurarak günümüz koşullarındaki uyuşmazlıklar için verilen kaynaklarla sınırlı kalınamayacağı açıktır. Uluslarası hukuki uyuşmazlıkların çözümünde , uluslararası örgüt, özellikle de Birleşmiş Milletler kaynaklarının, sofa law (bağlayıcı nitelikli olmayan uluslararası hukuk metinleri) olarak bilinen uluslarası hukuk metinlerin ve tartışmasız biçimde uluslararası hukukun buyruk kurallarının (Jus Jogens) yeri ve önemi inkâr edilemez. Bu nedenlerden dolayı, yukarda belirtilen kaynakların yanısıra, uluslararası hukuk kaynakları kabul edilebilecek özel durumlara da değinmekte fayda vardır.


A. Uluslararası Örgütler

    İkinci Dünya Savaşı sonrasında, uluslararası hukukun gelişiminde ve ilişilerin düzenlenmesinde, uluslararası hukuk kişilikleri ve uluslararası örgütler gittikçe artan bir öneme sahiptir. Uluslararası örgüt kararlarının, uluslararası örgüt kararlarının içeriğinin tespit edilmesini sağlamanın yanında uluslararası düzeyde karar verici konumda olan kişi ve kuruluşlara yardımcı olduğunu da göz önünde bulundurmak gerekir. Bu çerçevede, uluslararası hukuk kaynakları olarak örgüt kararları, Birleşmiş Milletler ve Bölgesel Örgüt Kararları şeklinde ikiye ayırarak incelenecektir.

1. Birleşmiş Milletler Kararları

    Birleşmiş Milletler Kararları olarak Güvenlik Konseyi ve Genele Kurul kararları mevcuttur. Ancak Güvenlik Konseyi kararları uluslararası hukuk kurallarının ihlaline yönelik her bir özel durum veya olaya ilişkin tepki şeklinde değerlendirilebileceği için bu bağlamda uluslararası hukuk kuralı olma veya koyma amacı yoktur. Bizi daha çok Genel Kurul kararları ilgilendirecektir. Ancak, Genel Kurulun, iç hukuk sistemlerinde olduğu gibi, uluslararası hukukun kanun koyucusu olarak değerlendirilmesi mümkün değilse de uluslararası hukuk kuralı olma veya uluslararası hukuk kuralının oluşumuna katkıda bulunabilir. Bu noktada Genel Kurul kararlarını üçe ayırmak mümkündür.

a) Kararlar (Decisions): Kurulun bütçe ve finansal konularına ilişkin olup, bütün üye devletler üzerinde bağlayıcı etkisi bulunur. Kurumun işleyişi ile ilgilidir, uluslararası hukuk kuralı olmaktan uzaktır.

b) Tavsiyeler (Recommedations): BM andlaşması madde 10 düzenlemesine göre, BM Genel Kurul andlaşması çerçevesinde her konuyu ve sorunu tartışabilir, bu doğrultuda BM üyelerine veya Güvenlik Konseyi üyelerine veya ikisine birden konu-sorunla ilgili tavsiyelerde bulunabilir. Tavsiye niteliğinde olduğu için bağlayıcı etkisi yoktur. Ancak, devlet uygulamalarının bir delili olarak uluslararası örf-adet kuralı oluşumuna katkıda bulunabilir.

c) Bildirgeler (Declarations): Genel Kurul kararlarının ilk iki katagorisinden oldukça farklıdır. 1945'ten günümüze kadar, Genel Kurul bir bildirge adı altında bir dizi kararlar almıştır. Bu bildirgeler, genellikle oy birliği veya uzlaşı ile kabul edilmişlerdir. 'Dostça İlişkiler Bildirgesi' Devletler Arasında Dostça İlişkiler ve işbirliğine ilişkin en önemli örnekler arasında sayılabilir. Genel Kurulun aldığı diğer kararlarla ilgili başka bir nokta da, bazı bildirgelerin üye devletler için hak ve yükümlülükler tesis etmekten ziyade, ulaşılması gereken ortak standartları gösterici niteliklere sahip olmasıdır. 1948 İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi açıkça bu özellikleri taşımaktadır.

2. Bölgesel Örgüt Kararları

    Avrupa Birliği, Avrupa Konseyi, Amerika Devletler Topluluğu ve Afrika Birliği gibi bölgesel nitelikli örgütler eylemleri ve uygulamaları ile uluslararası hukuk kurallarının oluşumuna ve gelişimine katkıda bulunabilirler.


B. Soft Law (Bağlayıcı Niteliği Olmayan Uluslararası Hukuk Metinleri

    Adından da anlaşılabileceği gibi Bağlayıcı nitelikte olmayan hukuk metinlerini ifade ederken bağlayıcı olan uluslararası hukuk kuralları (hard law) ile farkını belirtmek için kullanılan bir kavramdır. Türkçe'de "esnek hukuk" veya "yumuşak hukuk" olarak da ifade edilir. Ancak tam manasının kazandırılması açısından "bağlayıcı niteliği olmayan uluslararası hukuk metinleri" olarak id-fade edilmesi daha uygun olacaktır. Ayrıca, bir uluslararası hukuk düzenlemesinin, soft law olarak kabul edilmesinin tek unsuru "yazılı metin" olmasıdır. Bunlara örnek olarak 1948 Evrensel Nsan Hakları Bildirgesi, 1975 Helsinki Nihai Senedi, 1990 Yeni Bir Avrupa İçin Paris Şartı ve 1992 Rio Çevre ve Kalkınma Bildirgesi tipik soft law metinlerdir.
    Soft law metinler, opinion juris uluslararası hukuk kuralı oluşum süreci için önemlidir. Devletler, soft law metinlerini uygulayarak örf-adet kuralı veya andlaşma hükmü şeklinde  soft law hükümlerinin bağlayıcı hukuk kuralına dönüşmesi mümkündür. Buna en çarpıcı örnek olarak soft law niteliğinde olan 1948 Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi ışığında hazırlanan 1966 Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi ile 1966 Uluslararası Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi verilebilir. [1] 


C. Uluslararası Hukuk Komisyonu

      Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 1947'de, uluslarası hukukun yazılı hale getirilmesi ve uluslararası hukukun gelişiminin sağlanması görevleriyle yükümlü Uluslararası Hukuk Komisyonu (The International Law Commission) kurmuştur. Komisyon 34 üyeden oluşmakta ve üyeler dünyanın değişik hukuk sistemlerini temsil eder nitelikte, kendi devletlerinin önerdi listeden Genel Kurul tarafından beş yıllık görev için atanmaktadırlar. Komisyonun kendi çalışmalarını re'sen başlatması ve yürütmesi asıldır. Uluslararası Hukuk Komisyonu önderliğinde gerçekleştirilen en önemli andlaşma örnekleri arasında 1958 Cenevre Deniz Hukuku Sözleşmeleri, 1961 Viyana Diplomatik İlişkiler Sözleşmesi, 1969 Viyana Andlaşmalar Hukuku Sözleşmesi ve 1998 Uluslararası Ceza Mahkemesi Statüsü gösterilebilir. [2] 
    Komisyonun hazırladığı uluslararası hukuk metinleri, andlaşma hükmüne dönüşmemiş olsa dahi, uluslararası uygulamada etkin olabilmektedir. Örneğin, Komisyon tarafından hazırlanan Uluslsrarası Hukuk Kurallarının İhlali Nedeniyle Devletin Sorumluluğuna DairTaslak Düzenlemelere, hem Uluslararası Adalet Divanı'nın Gabicikovo-Nagymaros Davası'nda hem de Uluslararası Deniz Hukuk Mahkemesi'nin Davası'nda atıfta bulunmuştur.


D. Uluslararası Hukukun Buyruk Kuralları

    Uluslararası hukukun bağlayıcı kuralları arasında hiyerarşik bir yapının varlığı kabul edildiğinde en tepede bu kurallar yani buyruk kurallar veya jus cogens normlar şeklinde adlandırılabilir. Jus cogens kurallarının en önemli özelliği, bireysel olarak devletlerin çıkarlarından ziyade, uluslararası toplumun tamamına ilişkin en temel çıkarların korunmasına hizmet edilmesidir. 1969 Viyana Andlaşmalar Hukuku Sözleşmesi'nin 53. maddesine göre bir kuralın jus cogens olabilmesi için iki şartın varlığına ihtiyaç duymaktadır. Biri, tüm devletlerce kuralın tanınmış olması, diğeri ise, tanınmanın ve kabul edilmeni hiçbir surette o kuraldan sapılmayacağı düşüncesiyle yapılmış olmasıdır. [3]
    Uluslararası toplum üyelerinin tamamının jus cogens normalara uygun hareket etme yükümlülüğü vardır. Yenisi meydana gelene kadar, adı geçen kural ihlal edilemez. İçeriğe uygun olarak sayılarının her gün artması kaçınılmazdır. Uluslararası hukuk kurallarından jus cogens norm seviyesine ulaşanlara örnek olarak kuvvet kulanımının yasaklanması, soykırım suçu, savaş suçları ve insanlığa karşı işlenen suçların yasaklanması, köleliğin ve köle ticaretinin yasaklanması, işkencenin yasaklanması ve silahlı çatışmalarda bireylerin korunmasına dair insancıl hukuk kuralları belirtilebilir. [4]

    1969 Viyana Andlaşmalar Hukuku Sözleşmesi 53. madde uluslararası hukuk kaynaklarından birisi olan andlaşmalarla jus cogens normlar arasındaki ilişkiyi açıkça şu şekilde düzenlemektedir: "Bir andlaşma yapılması sırasında milletlerarası genel hukukun emredici bir normu ile çatışıyorsa, batıldır." [5] Jus cogenslerle ilgili başka önemli bir nokta da buyruk kurallarının düzenlediği hakların ve getirdiği yükümlülüklerin erga omnes etkiye sahip olması yani herkese karşı ileri sürülebilir olmasıdır. Dolayısıyla bu kuralların ihlali durumunda diğer uluslararası hukuk kişilerinin harekete geçme hakları gündeme gelmektedir. [6]

Kaynaklar

  1. Aksar, Yusuf. Teoride ve Uygulamada Uluslararası Hukuk, 4. Bası, Seçkin, Ankara: 2017.
  2. Harris, D. J. Cases and Materials on International Law, 7. Bası, Sweet & Maxwell, 2010.
  3. Gündüz, A. Milletler Arası Hukuk, Temel Belgeler, Örnek Kararlar, İstanbul:Beta, 2009.
  4. cane, P. - Conaghan, j. (eds.), The New Oxford Companion to Law, Oxford: Oxford University Press, 2008
  5. Jurisdictional Immunities of the State, paras. 92-94.
  6. Gündüz, A. Milletler Arası Hukuk, Temel Belgeler, Örnek Kararlar, İstanbul:Beta, 2009.