Toplumsal Cinsiyet

TUİÇ Sözlük sitesinden
Gezinti kısmına atla Arama kısmına atla

Toplumsal cinsiyet kavramı biyolojik özellik olan cinsiyet üzerinden toplumun atfettiği bir roldür. Her birey kültürün içine doğar ve sosyalizasyon ile kültürün kurallarını sınırlarını çizgilerini öğrenerek kendisinden beklenenleri öğrenir. Kültürel anlamda toplum varlığını hem de yaratılan toplumsal düzenin korunmasını sağlanır. Bu noktada anne rahmine düşüp, cinsiyet var olduğu andan itibaren bireylere toplumsal düzenin sonucu olan “kadınlık” ya da “erkeklik” rolleri işlenmeye başlanır. Birey toplumsal cinsiyet olarak kavramlaştırılan yaratılan kültürün bekçilerinden biriyle karşı karşıya kalmaktadır. "Gender" yani toplumsal cinsiyet kavramını ortaya atan radikal feminizm görüşüne sahip akademisyen Ann Oakley’dir. Oakley toplumsal cinsiyet kavramının kültüre ile bağlantılı olduğunu dile getirirken, kadın ve erkeğin toplum içinde sınıflandırılması anlamına geldiğini vurgulamıştır.[1]

Toplumsal cinsiyetin yaşanılan bir kültürün bireye yüklediği anlamlar olduğunu belirtilse de söz konusu rollerin zamandan zamana, toplumdan topluma değişiklik göstermektedir. Erkek egemenliğinin yani erkeğin “yönettiği” bir toplumda cinsiyetlere atfedilen roller ile, kadının “yönetici” olarak kabul gördüğü toplumdaki roller pek tabii aynı değildir. Yaratılan düzenin devamlılığı için ve bireyin sosyal bir varlık olmasından kaynaklı olarak birbirlerini bütünleyen roller öğretilmektedir. Yaşadığımız dünyada ise erkek egemenliğinin yaygın olması sonucunda kadınsılığa “tamamlayıcı” erkeksiliğe ise “tamamlanan” roller yazılmıştır. Yani erkek “güçlü” kadın ise “korunması gereken” olarak görülmektedir. Birçok toplumda bebeklik döneminden itibaren odamızın renginden bize alınan oyuncaklara, öğretilen kelimelerden toplumda bize ayrılan yere kadar her şey bu ayrıma göre belirlenmektedir.

"Kız ya da oğlan doğulur, kadın ya da erkek olunur" (Agacinski, 1998 akt; Yılmaz, 2014: 7).[2] Bu ifadeyle günlük hayatta birbirleri yerine oldukça sık kullanılan toplumsal cinsiyet ve cinsiyet kavramlarının arasındaki farklılığı göz önüne konmaktadır. Biyolojik cinsiyet üzerinden toplumun insanlara sosyalizasyon sürecinde öğrettiği davranışlar ile bireyler “kadınsı” ve “erkeksi” kavramlarıyla hareket etmeyi öğrenmektedir. Kız bebeğe pembe, oğlan bebeğe mavi patik alma eğilimi tam olarak içselleştirilen rollerin bir sonucudur.

Toplumsal Cinsiyet Eşitliği

Bireylerin cinsiyetlerine bakılmaksızın aynı haklara, sorumluluklara ve fırsatlara sahip olmaları gerektiği ilkesini ifade eder.[3] Bu eşitlik, ekonomik, sosyal ve politik alanlarda erişim ve kontrolle de ölçülmektedir.[4] Cinsiyet eşitliği kavramı ilk olarak 20. yüzyılın başlarında kadın hakları hareketi ile gündeme gelmeye başlamıştır. Birleşmiş Milletler'in 1979'da kabul ettiği Kadın Haklarının İhlal Edilmemesi Sözleşmesi (CEDAW), bu alandaki en önemli uluslararası yasal belgedir.[5]

Bazı araştırmalar, cinsiyet eşitliğinin ekonomik büyüme, siyasi istikrar ve genel toplum sağlığı üzerinde olumlu etkiler yaratabileceğini göstermektedir.[6][7] Buna rağmen, dünya genelinde birçok ülkede cinsiyet eşitliği hala ulaşılmamış bir hedeftir. Engeller arasında geleneksel cinsiyet rolleri, ekonomik faktörler ve eğitim eksikliği bulunmaktadır.[8]

Cinsiyet eşitliğinin sağlanması, yalnızca bir etik sorumluluk değil, aynı zamanda sürdürülebilir kalkınmanın ve toplumsal refahın önemli bir parçasıdır.[9] Bu nedenle, toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlama hedefi, Birleşmiş Milletler'in Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri'nin (SDGs) beşinci maddesinde de yer almaktadır.[10]

Sonuç olarak, toplumsal cinsiyet eşitliği, küresel bir sorumluluk ve ortak hedeftir. Bu hedefe ulaşmak için çok yönlü bir yaklaşım ve ulusal ve uluslararası düzeyde işbirliği gerekmektedir.


Hazırlayan: o-Staj Sosyoloji Çalışmaları Programı Stajyeri Nilay Hırlakoğlu

Kaynakça

  1. Yavuz, Öznur. Kadınların Toplumsal Hayata Katılımında Yerel Yönetimlerin Rolü. (Yüksek Lisans Tezi), İstanbul: T.C İstanbul Gelişim Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Anabilim Dalı. 2015.
  2. Yılmaz, Sinem. Toplumsal Cinsiyeti İnşa Eden Bir Kurum Olarak Medya; Reklamlar Aracılığıyla Ataerkil İdeolojinin Kadın Bedeni Üzerindeki Tahakkümü. (Yüksek Lisans Tezi), Muğla: T.C Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji. 2014.
  3. UNICEF (2016). Harnessing the power of data for girls: Taking stock and looking ahead to 2030.
  4. World Bank (2011). World Development Report 2012: Gender Equality and Development
  5. UN (1979). Convention on the Elimination of All Forms of Discrimination against Women.
  6. Duflo, E. (2012). "Women's Empowerment and Economic Development," Journal of Economic Literature, 50(4), 1051-1079.
  7. Doepke, M. et al. (2012). "The Economics and Politics of Women's Rights," Annual Review of Economics, 4(1), 339-372.
  8. Kabeer, N. (2005). "Gender equality and women's empowerment: A critical analysis of the third Millennium Development Goal." Gender & Development, 13(1), 13-24.
  9. Sen, A. (2001). "The Many Faces of Gender Inequality," The New Republic.
  10. UN (2015). Sustainable Development Goals.