Sosyal Demokrasi

TUİÇ Sözlük sitesinden
Elif (mesaj | katkılar) tarafından oluşturulmuş 02.40, 2 Mart 2018 tarihli sürüm
(fark) ← Önceki hâli | Güncel sürüm (fark) | Sonraki hâli → (fark)
Gezinti kısmına atla Arama kısmına atla

KAYNAK BELİRTİNİZ

Kaynak belirtiniz uyarısı, kaynak belirtilmeyen veya kaynağı yetersiz görülen sayfalar için kullanılır.

Kaynak belirtilmemesi durumunda sayfa silinecektir. Şablon:Eksik

Sosyal demokrasi, klasik liberalizmin ve fundamentalist (köktenci) sosyalizmin teorik tutarlılığından yoksundur.Bunlardan ilki piyasaya bağlıyken ve diğeri de ortak mülkiyet davasının savunucusuyken, sosyal demokrasi piyasa ile devlet ve birey ile topluluk arasında bir dengeyi savunur.Sosyalizmin kalbinde, bir yandan refah üretmenin tek güvenilir mekanizması olarak kapitalizmin bir kabulü, diğer yandan refah üretmenin tek güvenilir mekanizması olarak kapitalizmin bir kabulü, diğer yandan refahın piyasa ilkelerinden çok ahlaki ilkelere göre dağıtılması arzusu arasında bir uzlaşma bulunmaktadır.Sosyalistler için piyasaya geri dönmek güç ve zaman zaman acı verici bir süreci ifade ediyordu ve bu süreç ideolojik bir kanaatten çok pratik koşullar ve seçim avantajları tarafından belirleniyordu.20.Yüzyıl'ın başlarında bu süreç faaliyetteydi ve örneğin Alman Sosyal Demokrat Partisinin estirdiği reformizm rüzgarında, özellikle de Eduard Bernstein gibi revizyonist Marksistlerin doğurduğu etkide görülebiliyordu.SDP'nin 1959'daki Bad Godesburg Kongresi'nde Marksizm resmen terk edildi ve mümkün olduğu yerde rekabet, gerekli olduğu yerde planlama ilkesi benimsendi.Benzer bir süreç, Marksizmin kesinliğine hiçbir zaman demir atmamış olan etik veya ütopik sosyalistler arasında da ortaya çıktı.Örneğin baştan beri tedriciliğin kaçınılmazlığı inancına bağlı olan İngiliz İşçi Partisi de 1950'lerden itibaren, savunduğu sosyalizme millileştirmeden ziyade eşitlik anlamında yeniden şekil verdi. Modern sosyal demokrat düşüncenin başlıca özelliği, haksızlığa uğrayana, zayıf ve kırılgan olana ilişkin kaygısıdır.Bununla birlikte sosyal demokraside, onu sosyalist gelenekle sınırlandırmayı mümkün kılmayan bir duyarlılık da vardır.Onda acıma ve ortak insanlığa sosyalist inanç, pozitif özgürlüğe ve fırsat eşitliğine liberal bağlılık ve hatta babaya ait bir sorumluluk ve ilgiyle muhafazakar duyarlılığı görmek mümkündür.Sosyal demokrasi, kaynakları ne olursa olsun, genellikle refah devletçiliği, yeniden dağıtım ve sosyal adalet gibi ilkeler temelinde ifadesini bulur.İkinci Dünya Savaşı sonrası ilk dönemlerde yaygın biçimde kabul edilen biçimiyle Keynezyen iktisat politikalarının tam istihdamı sağlayacağına, karma ekonominin hükümetinin iktisadi faaliyeti regüle etmesine katkıda bulunabileceğine ve artan oranlı vergiler yoluyla finanse edilen geniş kapsamlı refah tedbirlerinin, zengin ile fakir arasındaki mesafeyi daraltabileceğine inanılıyordu.Bununla birlikte azalan ekonomik büyüme ile en azından ilerlemiş sanayi toplumlarında halinden memnun çoğunluğunun ortaya çıkışı, ilave bir revizyon sürecini de beraberinde getirdi. Sosyal demokrasinin sosyalist karakteri uzun zamandır birçok bakımdan sorgulanıyordu.Örneğin bazı sosyalistler, sosyal demokrasi kavramını ilkesiz uzlaşma ve hatta ihaneti ifade eden kötü anlamlarda kullandılar.Antony Crosland (1918-1977) gibi diğer başkaları ise sosyalistlerin değişen tarihi gerçeklerle uzlaşması gerektiğini ileri sürdüler ve John Rawls gibi liberal teorisyenlerin fikirlerinden etkilenilmesinden memnun oldular.Ancak 1980'lerde ve 1990'larda sosyal demokrasi daha bariz bir biçimde geriledi.Bunun birçok sebebi vardı.İlk olarak, sınıf yapısındaki değişim ve özellikle de profesyonel ve bürokratik mesleklerin büyümesi, geleneksel işçi sınıfının çıkarları odaklı sosyal demokrat siyasaların artık seçim başarısı bakımından geçerli olmadığı anlamına geliyordu.İkinci olarak küreselleşme Keynezyenizm gibi iktisadi yönetimin özellikle tüm ulusal biçimlerini gereksiz hale getirmiş olarak göründü.Üçüncü olarak, millileştirilmiş sanayiler ve iktisadi planlama, en azından gelişmiş ülkelerde verimsizliğini ispatladı.Dördüncü olarak, komünizmin çöküşü, sadece devlet kamulaştırmasının değil, tüm yukarıdan-aşağıyasosyalist modellerin entelektüel ve ideolojik inanırlığının altını oydu.Bu bağlamda siyasetçiler ve siyasi düşünürler için ideolojik bir üçüncü yol fikrini benimsemek, gittikçe daha fazla moda olmaya başladı. [1]


  1. Heywood, Andrew, Siyaset, çev.: Bekir Berat Özipek, Bahattin Seçilmişoğlu, Atilla Yayla, Hasan Yücel Başdemir, Anakara: Adres Yayınları, 18. Baskı, 2017.