Merkantalist Yaklaşım

TUİÇ Sözlük sitesinden
Gezinti kısmına atla Arama kısmına atla

Merkantalizm; Uluslararası Ekonomi Politik yaklaşımlarından en eskisidir. Bu yaklaşım devletin güvenliğini ve bağımsızlığını tehditlere karşı koruma hedefi çerçevesinde refah ve güç yaratma ve devam ettirmeyi amaçlamaktadır. Klasik Merkantalizm; devletlerin, toplum içerisindeki belli grupları korurken kendilerinin refahlarını ve güçlerini artırma hedefleri çerçevesinde ihracatı artırma ve ithalatı sınırlandırma, böylece ticaret fazlası yaratma çabalarını ifade eder.

Realizm devletin güvenliğini sağlama çabalarına yoğunlaşması bakımından merkantalizme yakındır. Ancak merkantalizm devlete yönelik ekonomik tehditlere odaklanırken, realistler tehditleri daha geniş planda değerlendirirler ve devlete yönelik saldırıların caydırılması için askeri ve ekonomik araçların kullanılmasını önerirler.

Neo-merkantalizm, yoğun karşılıklı bağımlılık ve küreselleşme ile öne çıkan, devletlerin toplumlarını korumak için geniş bir yelpazede değişik araçlar kullandıkları (özellikle ekonomik) daha karmaşık bir dünyayı açıklamaya çalışmaktadır.

Merkantalizmin 5 temel tezi vardır:

1) Merkantalizmin kökeninde hem bireyin hem devletin kendilerini koruma arzusu bulunmaktadır. 2) Merkantalizmin tarihi, devletlerin her zaman piyasaları düzenlemeye mecbur olduklarını ve olmaya devam edeceklerini ortaya koymuştur. Devletler piyasaları yönetmezse piyasaların faydalı sonuçları ortaya çıkmaz. 3) Devletler piyasaların serbestleştirilmesi ve serbest ticaretin teşvik edilmesi gibi ekonomik liberal hedeflere, bu hedefler devletin ulusal çıkarlarıyla uyumlu olduğunda ulaşmaya çalışırlar. 4) Küreselleşme ekonomik liberallerin ileri sürdüğü gibi devletlerin kendilerini koruma motivasyonlarını azaltmamıştır. 5) Merkantalistler, devletlerin son finans krizi gibi sorunları çözmede birbirleriyle ve diğer küresel aktörlerle iş birliği yapmada zorlandıklarını iddia etmektedirler.

Tarihin klasik merkantalist dönemi, 16. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar geçen dönemde Avrupa'da modern ulus-devletin yükselişiyle bağlantılıdır. Bu dönemde Batı Avrupa'da devlet kurma fikriyle ulus-devletin güvenliğini sağlama adına ekonomiye müdahale edilmesi fikri siyasi-ekonomik düşünceye hakim olmuştur. Merkantalizmin siyasi felsefesi ulus-devletlerin toplumlarını ve gelişen ekonomilerini dış tehditlere karşı korumak için ihtiyaç duyulan refah ve gücü nasıl ve niçin yarattıklarını açıklar. Merkantalizm uygulaması 1648'de sona eren 30 Yıl Savaşlarından sonra en ileri düzeye ulaştı. Egemen yapı devlet olduğundan siyasi otorite devlet yetkililerinin elinde merkezileşti. Güvenliğe artan talep kasabalardan ve şehirlerden daha fazla gelir elde etme çabalarını artırdı. Tarım yetersiz kaldı, ticarete yönelim oldu. Ortak para ve tartı birimleri oluşturuldu. Tüccarlar yeni mülkiyet hakkına sahip oldular ve toplum içinde daha yüksek statü elde ettiler, ekonomiye yatırımları artırdılar. O dönemde Avrupa devletleri açısından en geçerli olgu savaş ve şiddet tehdididir. Her devlet kendi nüfuz alanını koruma konusunda sadece kendine güvenirdi. (güvenlik çıkmazı) Devlet yetkilileri devlet gücüyle alakalı sıfır toplamlı yaklaşıma eğilim gösteriyordu. Yani bir devletin mutlak kazancı başka devletin mutlak kaybı oluyordu. 1648'den 1815 Napolyon Savaşları'nın sonuna kadar merkantalizm varlığını devam ettirmiştir. Bu dönemde altın ve gümüş külçeleri devlet hazinelerini doldurmuştur. Devletlerin ticareti kontrol etmesi ve güç elde etmesi amacıyla sömürgecilik ortaya çıkmıştır ve sömürgeler, sömürgeci ülke açısından piyasa vazifesi görmüştür. Ona ham madde ve ucuz iş gücü sağlamıştır. [1]


  1. David N. Balaam ve Bradford Dillman'ın 'Uluslararası Ekonomi Politik' kitabından ve Gazi Üniversitesi Uluslararası Ekonomi Politik Yüksek Lisans Dersi notlarından özetlenmiştir.