Liberal milliyetçilik

TUİÇ Sözlük sitesinden
Gezinti kısmına atla Arama kısmına atla

Liberal milliyetçilik, Fransız Devrimi'ne kadar uzanan ve bu devrimin temel değerlerini taşıyan en eski milliyetçilik biçimidir. Liberal milliyetçilik, milliyetçilik kuramlarının kavrayışlarını liberalizm anlayışına dahil etmeye çalışır. Liberal milliyetçilik, ortak bir etnik köken, dil veya dinin aksine ortak fikirlere ve temalara dayalı bir ulusal kimliğin oluşumunu teşvik eder. Başlangıçta "genel irade" kavramıyla ifade edilen, halk egemenliğini savunan liberal milliyetçiliğin temel fikirleri, J.-J. Rousseau tarafından şekillendirilmiştir. Bu anlamda liberal milliyetçilik, devletin, "genel iradeyi" temsil ettiği ölçüde, vatandaşlarının aktif katılımından siyasi meşruiyet elde ettiği milliyetçilik biçimidir. Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa'nın yeniden inşasına zemin hazırlayan Woodrow Wilson'ın "on dört maddesi" de liberal milliyetçi ilkelere dayanmaktadır. Ayrıca, Ernest Renan ve John Stuart Mill'in genellikle erken liberal milliyetçiler olduğu düşünülüyor.

19. yüzyılın ortalarında birçok Avrupalı devrimci için liberalizm ve milliyetçilik birbirinden ayrılamazdı. Aslında, başlangıçta bireye, ulusa ve uluslararası politikaya göre gelişen milliyetçi inançları, büyük ölçüde liberal fikirlerin uygulanmasıyla şekillendi. Liberal milliyetçilik, iki yönden özgürleştirici bir güçtür. İlk olarak, liberal milliyetçilik, ister çok uluslu imparatorluklar ister sömürge güçler tarafından olsun, her türlü yabancı baskıya karşıdır. İkincisi, anayasacılık ve temsil inancında uygulamaya yansıyan özyönetim ideali, liberal milliyetçiliğin temelini oluşturur. Liberal milliyetçiler, anlamlı, özerk hayatlar sürmek için bireylerin ulusal bir kimliğe ihtiyaçları olduğunu ve demokratik siyasetlerin düzgün işleyebilmek için ulusal kimliğe ihtiyaç duyduğunu söyleyerek genellikle ulusal kimliğin değerini savunurlar. Ayrıca liberal milliyetçiler, ulusların da bireyler gibi eşit olduğuna ve en azından bu eşitliğin özyönetim noktasında mutlak olarak kabul edilmesi gerektiğine inanırlar. Liberal milliyetçilik bir ulusun çıkarlarını diğer ulusların çıkarları pahasına savunmamaktadır. Her ulusun özgürlük ve kendi kaderini tayin hakkına sahip olduğunu ilan etmektedir. Bu anlamda tüm uluslar eşittir. Dolayısıyla liberal milliyetçiliğin asıl amacı, yalnızca bir ulusun bağımsızlığını veya birleşmesini sağlamak değil, aynı zamanda dünyanın bağımsız devletlerini inşa etmektir. [1]

Liberal milliyetçilik sadece çoğunluğun kendi ulusal kimlik duygusu değil, aynı zamanda başkalarının ve özellikle de yeni gelenlerin ve azınlıkların ulus üyeliğine eşit derecede bağlı olup olmadıkları konusundaki algıları ile ilgilidir. Liberal milliyetçilik teorisi, daha kapsayıcı bir ulus duygusu için iki kanal önerir. İlk kanalda, çoğunluk vatandaşlarının etnik veya ırksal ulus tanımlarından vazgeçmeleri, yeni gelenleri ve azınlıkları ortak topluluğun bir parçası olarak kabul etmeye istekli olmaları ve katılabilecekleri yollar sağlamaları gerekir. İkinci kanalda, çoğunluk vatandaşları da yeni gelenlerin ve azınlıkların ulusal topluluğa katılmaya istekli olduklarına inanmalıdır. Bu ikinci kanalda, sosyal desteği başkalarına yayma istekliliği, diğerlerinin millete bağlılık paylaştığı, ona sadık olduğu ve ellerinden geldiğince destekledikleri inancına bağlıdır. [2]

Liberal milliyetçilik aynı zamanda cumhuriyetçidir. Vatanseverlik ve yurttaşlık öğretileri şiddetle savunulmaktadır. Bu bağlamda liberal milliyetçi anlayış, demokrasiyi ve dolayısıyla monarşiye ve aristokrasiye karşı daha çok halk katılımı vurgular. Bu gelenek, bireysel özgürlüğü ve demokratik yönetimi destekleme eğilimindedir. Dolayısıyla liberal milliyetçi geleneğin dışlayıcı olmaktan çok kapsayıcı bir siyaset tarzı olduğunu söylenebilir.


  1. Andrew Heywood, "Siyasi İdeolojiler", çev: Ahmet K. Bayram, Özgür Tüfekçi, Hüsamettin İnaç, Şeyma Akın, Buğra Kalkan, (Ankara: Adres Yayınları, 2013)
  2. Keith Banting, Will Kymlicka, Allison Harell, ve Rebecca Wallac, "Beyond National Identity:Liberal Nationalism, Shared Membership and Solidarity", (Oxford University Press, 2019)