Filistin ve Siyonizmin Gelişimi

TUİÇ Sözlük sitesinden
Gezinti kısmına atla Arama kısmına atla
The printable version is no longer supported and may have rendering errors. Please update your browser bookmarks and please use the default browser print function instead.

Siyonizm, politik bir hareket olarak 19. yüzyılda ortaya çıkmıştır ve ilk etapta diasporadaki Yahudilerin durumunun iyileştirilmesi ve geri dönüş fikrinden ibarettir."Halkı olmayan bir ülkeyi,ülkesi olmayan bir halka devredin"! diyen Israel Zangwill, Filistin’de Arap varlığını inkâr eden Siyonist hareketin tavrını açıkça ortaya koymuştur. Filistin topraklarında hak iddia eden Yahudiler, bölgenin en eski yerleşik toplumunun kendileri olduğunu ve Kitab-ı Mukaddes’in Yahudilerin Filistin’e geri dönüşünü haber verdiğini ileri sürerek Filistin’de bir Yahudi devleti kurma hedefiyle yola koyulan Siyonist hareketi meşrulaştırmaya çalışmışlardır. Örgütlü bir hareket olarak politik Siyonizm’in kurucusu Theodor Herzl'dir. Siyonist hareket için önemli bir merhale olan Filistin’in kolonizasyonu programı ve Dünya Siyonist Örgütü’nün kurulmasının planlandığı ilk Siyonist Kongresi, 29-31 Ağustos 1897 tarihinde İsviçre’nin Basel kentinde yapılmıştır. Farklı görüşlere ve kesimlere mensup 200’ü aşkın delegenin katılımıyla düzenlenen kongre dindar, reformcu ve asimilasyon yanlısı üç farklı eğilimi bir arada toplayabilmiştir. Herzl’in açılış konuşmasındaki “Biz, Yahudi ulusunu barındıracak olan evin temelini atmak için buradayız.” ifadesi kongrenin hedefini açıkça ortaya koymuştur. Basel Kongresi’nde Siyonizm’in resmî programı “Yahudiler için Filistin’de kamu hukukuyla güvence altına alınmış bir vatan yaratmak” olarak açıklanmıştır. Bu hedefi gerçekleştirmek için yapılacak girişimler ise şöyle özetlenmiştir:

• Filistin’de Yahudi kolonisinin tesisi.

• Yahudilerin yaşadığı ülkelerdeki kurumlar vasıtasıyla dünya Yahudilerini birleştirmeye yönelik bir örgütün kurulması.

• Yahudi ulusal fikrinin güçlendirilmesi.

• Siyonizm’in hedefinin gerçekleşmesi için yönetimin onayının sağlanması.

Herzl daha sonra, Mayıs 1901’de Sultan II. Abdülhamid’e dolaylı yollardan Yahudilerin Filistin’e göçünü öngören bir teklifte bulunmuş ancak teklif Sultan tarafından kabul edilmemiştir. 1904’te Herzl’in ölümüyle Siyonist hareket politikler ve pratikler olarak ikiye bölünmüştür. Politiklere göre Yahudi sorununa Filistin’de ya da başka herhangi bir yerde acil olarak çözüm bulunması gerekmekteydi. Pratikler olarak adlandırılan grup ise Yahudi vatanı ve ulusunun Filistin’den başka bir yerde kurulmasının mümkün olmadığı görüşünde ısrarcıydı. Ancak hareket içindeki bu bölünme aynı yıl Rus bir Yahudi kimyager olan Haim Weizmann’ın Siyonist hareketin liderliğine gelmesiyle son bulmuştur. Herzl gibi Yahudi dünyası dışından gelecek olan desteğin önemine vurgu yapan Weizmann, bu yöndeki ilk diplomatik temaslarını İngiltere ile gerçekleştirmiş ve aradığı desteği de elde etmiştir. Yahudi olmadığı hâlde düşünce noktasında Siyonizm’i destekleyen çoğu kimse, “ırksal hoşgörü” olgusuna hizmet ettikleri inancındaydılar. Yahudi olmayan kimselerin Siyonizm’e yardım etme konusundaki istekliliklerinin en önemli nedeni, Siyonizm ile liberalizm arasındaki ilişkiye dair zihinlerindeki karışıklıktı.Diğer bir neden de ahir zamanda Yahudilerin Hz. İsa’nın ordusuna katılacakları ve Hz. İsa’nın yeniden zuhur etmek için Yahudilerin göç etmesini beklediği inancına dayalı Evanjelizm’in İsrail’in kuruluş aşamasında İngiltere’de çok güçlü bir dinî akım olmasıydı. Nitekim gerek Balfour Deklarasyonu’nu kaleme alan Lord Arthur Balfour gerekse İngiliz Başbakan David Lloyd George, Evanjelik inançları nedeniyle Siyonist hedeflere yakındı.

I. Dünya Savaşı Sırasında Siyonist Hareket ve Filistin

Ortadoğu’ya güçlü bir şekilde yerleşmek için hazır bekleyen İngiltere ve Fransa için I. Dünya Savaşı bulunmaz bir fırsat olmuştur. Savaşta Osmanlı-Alman İttifakı’nın karşısında yer alan bu güçler, Arapların bir bölümünü Osmanlı’ya karşı harekete geçirmeyi başarmıştır. Mekke Emiri Şerif Hüseyin ve İngiltere’nin Mısır’daki Yüksek Komiseri Henry McMahon arasında uzun yazışmalar sonrasında varılan anlaşmaya göre, Arapların İtilaf Devletleri’ne sağlayacağı destek karşılığında İngiltere Filistin’i de içeren Arap topraklarına bağımsızlık sözü vermiştir. Ne var ki savaşın sonunda Filistin topraklarında II. Dünya Savaşı’na kadar sürecek olan İngiliz mandası dönemi başlamıştır. I. Dünya Savaşı sırasında Filistin’in geleceği iyice belirsiz bir hâl almış, bu da Siyonist hareket için önemli bir fırsat olmuştur. 1916 yılında İngiltere ve Fransa arasında Arap topraklarını paylaşmayı öngören gizli Sykes-Picot Anlaşması imzalanmıştır. Lübnan ve Suriye Fransa’nın, Ürdün ve Irak İngiltere’nin kontrolüne bırakılırken, Kudüs ise uluslararası yönetime bırakılmıştır. Sykes-Picot Anlaşması, Siyonizm taraftarı İngiliz hükümeti tarafından yönetilen bir manda yerine, Filistin’in uluslararası denetimini getirdiği için bir anlamda Siyonistlerin aleyhineydi. Ancak yine de Arap denetimi ihtimalini tamamen ortadan kaldırmakta ve Filistin’i kontrol altına almaları yolunda Siyonistlere zaman kazandırmaktaydı.

Balfour Deklarasyonu

İngiliz Dışişleri Bakanı Arthur Balfour daha sonra “Balfour Deklarasyonu” olarak adlandırılacak olan mektubu 2 Kasım 1917’de Siyonist lider Lord Rothschild’e göndermiştir.55 Balfour mektubunda İngiltere’nin Filistin’de bir Yahudi devleti kurulması için tüm imkânlarını kullanacağını bildirmekteydi. Vaatler şunlardı:

1. Filistin’de ulusal vatanın temini konusunda İngiliz desteği.

2. Bu amacın gerçekleşmesi için İngilizlerle iş birliği.

3. Filistin’de Yahudi olmayan bir ülkedeki Yahudilerin sahip olduğu haklara ve statüye zarar verecek herhangi bir şeyin yapılmaması. (Bu tarihte 700.000 olan Filistin nüfusunun 574.000’i Müslüman, 74.000’i Hristiyan ve 56.000’i Yahudi idi.).

Balfour Deklarasyonu, Süveyş Kanalı’na yönelik bir tampon bölge oluşturmak veya dünya Yahudilerinin desteğini müttefiklere kazandırmak için İngilizlerin yaptığı bir plan olmaktan öte, Siyonist hareketin İngiliz desteğini sağlamak için gerçekleştirdiği planlı bir girişimin sonucuydu. Deklarasyon, savaşın galiplerinden olan ABD tarafından da kabul edildi.Amerikan Kongresi’nin 21 Eylül 1922 tarihli oturumunun karar bildirgesi “ABD Filistin’de Yahudilere millî yurt kurulmasına taraftardır.” ifadesiyle tamamlanmıştır.Bu şekilde Balfour Deklarasyonu, Siyonist politikanın birinci evresinin ilk yarısını noktalamıştır.[1]


  1. Fatma Tunç Yaşar,Sevinç Alkan Özcan,Zahide Tuba Kor:Siyonizm Düşünden İşgal Gerçeğine FİLİSTİN,11. Basım, İHH Kitap,2011 s.35-37