Emperyalizm

TUİÇ Sözlük sitesinden
Sabahat (mesaj | katkılar) tarafından oluşturulmuş 06.42, 25 Şubat 2018 tarihli sürüm
(fark) ← Önceki hâli | Güncel sürüm (fark) | Sonraki hâli → (fark)
Gezinti kısmına atla Arama kısmına atla

Emperyalizm bir devletin, iktidarını ya da yönetimini sınırlarının ötesine uzatma politikasıdır. Emperyalizm ilk kullanımında, genellikle milliyetçi ya da ırkçı doktrinlere dayanarak, askeri genişleme veya emperyalist kazanımı destekleyen bir ideolojiydi. Bu terim günümüzde daha yaygın olarak, peşinden koştuğu hedeflerin inşasına yardımcı olan siyasal hükümranlık ya da ekonomik sömürü sistemini tanımlamak için kullanılmaktadır. Emperyalizmin temel özelliği, emperyalist güç ile bağımlı ülke toprakları ya da halkı arasındaki asimetrik ilişkidir. Genellikle emperyalizm ile sömürgecilik arasında ayrım yapılmaktadır. İmparatorluklar bağımlı ülke yöneticilerinin iktidarda kalmalarına ve önemli bir takdir yetkisini kullanabilmelerine izin verebilirken, sömürgelerin, mülki idare yönünden doğrudan emperyalist güç tarafından yönetilmesi nedeniyle pek çok farklı görüş ortaya çıkmıştır. "Yeni emperyalizm" ya da "yeni sömürgecilik" olarak adlandırılan şey, sanayi bakımından gelişmiş güçlerin, ülke topraklarının resmi siyasal bağımsızlığını gözetirken, yabancı ülke topraklarını ekonomik ya da kültürel tahakkümle kontrol ettikleri süreci ifade etmektedir.

Önemi

Emperyalizm olgusu siyasette hep var olmuştur. İmparatorluklar aslında Mısır, Pers, Çin ve Roma antik imparatorluklardan, Britanya, Fransa, Portekiz ve Hollanda gibi modern Avrupa imparatorluklarına kadar uzanan bir yelpazede en yaygın uluslar-üstü organlar olmuşlardır. Her ne kadar sömürgeler, Tibet'in Çin'e tâbiyetinde olduğu gibi var olmaya devam etmektelerse de, SSCB'nin 1991'de çöküşü, son büyük imparatorluğa, Rus İmparatorluğuna son verdi. Dolayısıyla modern emperyalizm genellikle yeni sömürgecilik biçimini almakta ve açık siyasal kontrolden ziyade kültürel tahakküm yapıları aracılığıyla işlemektedir.

Emperyalizme ilişkin temel tartışmalar, emperyalizmin nedenleri ve aldığı biçimler üzerine yoğunlaşmaktadır. Marksist gelenekte, emperyalizm, tipik olarak, sermaye ihracı baskısından kaynaklanan bir olgu olarak görülmektedir. V. İ. Lenin(1870-1924), emperyalizmin kapitalizmin nihai aşaması olduğunu ileri süren bu görüşün temel savunucusuydu. Modern emperyalizm hakkındaki tartışmalara, küresel kapitalizmin yapısı ve uluslar-ötesi şirketlerin artan gücü üzerine yapılan Marksist açıklamalar hakimdir. Bu görüşe göre, üretim ve mübadelenin küresel yapısı, dünyayı "merkez" ve "çevre" bölgelerine bölmüştür. Sanayileşmiş Kuzey'deki merkez bölgeler, teknolojik olarak gelişmiş ve küresel ekonomiyle daha iyi bütünleşmişlerdir, az gelişmiş Güney gibi çevre bölgeler ise, ucuz emek kaynağı sağlamaktadırlar ve azgelişmişlik ve basit bir ürün karması ile nitelendirilmektedirler. [1]

Kaynakça


  1. Heywood, Andrew. Siyasetin ve Uluslararası İlişkilerin Temel Kavramları, 3. Baskı