Barış Gücü

TUİÇ Sözlük sitesinden
Gezinti kısmına atla Arama kısmına atla
The printable version is no longer supported and may have rendering errors. Please update your browser bookmarks and please use the default browser print function instead.

Birleşmiş Milletler Barış Gücü ( savaşların yıkımına maruz kalmış coğrafyalarda barışın ve huzurun kalıcı olarak yerleşmesini sağlamak için çalışan Birleşmiş Milletler kuruluşu bir yapılanmadır. Birleşmiş Milletlerin ana kuruluş amaçlarından biri uluslararası barışın sağlanmasıdır. Son yıllarda edinilen deneyimler Birleşmiş Milletler'in daha önce olmadığı kadar yoğun bir şekilde barışın inşasına –yani barış ortamını güçlendirecek ve pekiştirecek altyapıyı oluşturma çabalarına odaklanmasına neden olmuştur. Edinilen tecrübe, kalıcı barışın ancak sosyal adaleti, insan haklarına saygıyı, iyi yönetim ve demokratik süreç ile ülkelerin ekonomik olarak kalkınmalarına yardımcı olarak elde edilebileceğini göstermektedir. Hiçbir kurum söz konusu amaca ulaşılması için gerekli olan uluslararası deneyim, ehliyet, eşgüdüm sağlama yeteneği ve tarafsız tutuma Birleşmiş Milletlerden daha fazla sahip değildir. Birleşmiş Milletler, Doğu Timor ve Kosova’da yaptığı gibi barışı inşa etme görevlerinin yanında; Orta Afrika Cumhuriyeti, Gine Bissau, Liberya ve Tacikistan’da barışın insana destek ofisleri kurmuştur.

Güvenlik Konseyi, Genel Kurul ve Genel Sekreterlik barış ve güvenliğin sağlanmasında tamamlayıcı rol oynar. Birleşmiş Milletler faaliyetleri çatışmaları önleme, arabuluculuk yapma, barışı koruma, uygulama ve barışın inşası gibi başlıca alanları kapsar. Bu tür taahhütlerin etkili olabilmesi için çalışmaların eşzamanlı yapılması ve birbiriyle örtüşmesi gerekir.

Güvenlik Konseyi

Uluslararası bir anlaşma niteliği taşıyan Birleşmiş Milletler Antlaşması, üye devletleri sorunlarını uluslararası barış ve güvenliği tehlikeye sokmayacak şekilde barışçıl bir yolla çözmekle yükümlü kılar. Bu devletler başka devletlere karşı tehdit oluşturmaktan ve güç kullanmaktan kaçınmalıdır. Devletlerin sorunları Güvenlik Konseyine getirme hakları vardır.

Güvenlik Konseyi, Birleşmiş Milletlerin barış ve güvenliğin sağlanmasından sorumlu en yetkili organıdır. Antlaşma uyarınca, üye devletler, Konsey’in kararlarını kabul etmek ve uygulamak zorundadır. Diğer Birleşmiş Milletler organlarının verdiği tavsiyelerin, Konseyin kararları gibi bağlayıcı bir niteliği yoktur; fakat uluslararası toplumun görüşünü dile getirerek durumu etkileyebilirler.

Anlaşmazlıklar Konseyin önüne getirildiğinde, Konsey, genelde tarafları bu anlaşmazlıkları barışçıl yollarla çözmeleri konusunda uyarır. Konsey, barışçıl bir çözüme varılması için tavsiyelerde bulunabilir; özel temsilciler atayabilir; Genel Sekreter’den iyi niyet görevini üstlenmesini talep edebilir; inceleme başlatabilir ve arabuluculuk yapabilir.

Anlaşmazlık çatışma boyutuna gelirse Konsey en kısa zamanda buna bir son vermeye çalışır. Konsey çoğu kez daha büyük düşmanlıkların oluşmasını önlemek için ateşkes talimatı verir. Konsey, barış sürecini desteklemek amacıyla ihtilaf bölgesine gözlemci ya da barış gücü gönderebilir.

Antlaşmanın VII. Bölümü Konsey’e, kararlarını yürürlüğe sokmak için gerekli önlemleri alma yetkisi verir. Emirlerinin yerine getirildiğinden emin olmak için ambargo ve yaptırım uygulayabilir ya da barış gücünü devreye sokabilir. VII. Bölüm uyarınca Konsey, tüm yolların tıkanması, barışa karşı bir tehdit olduğu kanısına varılması, barışın ihlal edilmesi ya da saldırgan tutumun devam etmesi hallerinde, üye devletlerin, bölgesel örgütlerin ya da yapılanmaların ortak askeri güç kullanmasına izin verebilir.

Yine VII. Bölüm uyarınca, Konsey soykırım da dahil olmak üzere uluslararası insan haklarını ciddi şekilde ihlal etmekle suçlanan insanları yargılamak üzere uluslararası mahkemeler kurabilir.

Genel Kurul

Birleşmiş Milletler Antlaşması (Madde 11) Genel Kurul’a “uluslararası barış ve güvenliğin korunması için yapılacak işbirliğinin genel ilkelerini inceleme” ve bu ilkeler doğrultusunda hem üye devletlere hem de Güvenlik Konseyine tavsiyede bulunma” yetkisi verir. Kurul, çetin konularda görüş birliğine varılmasını sağlayan, sorunların çözümü için tarafları bir araya getiren bir forum özelliği taşır. Bu bağlamda, barışın muhafaza edilmesini desteklemek için silahsızlanma, Filistin ve Afganistan gibi konularda özel ve olağanüstü oturumlar yapmıştır.

Genel Kurul barış ve güvenlik konularını Birinci (Silahsızlanma ve Uluslararası Güvenlik) Komitesinde ve Dördüncü (Siyasi ve Sömürgeciliğe Son Verilmesi) Komitesinde görüşür. Kurul yıllar içinde barış deklarasyonları yayınlayarak milletler arasındaki barışçıl ilişkileri korumaya, anlaşmazlıkların barışçıl bir şekilde çözülmesine ve uluslararası işbirliği yapılmasına yardım etmiştir.

Kurul, 1980 yılında San José’de (Kosta Rika), barışla ilgili konularda çalışmalar ve araştırmalar yapmak, bilgi vermek üzere uluslararası bir kurum olan, Barış Üniversitesi’nin kurulmasını onaylamıştır.

Kurul, her yıl 21 Eylül’ü Dünya Barış Günü olarak ilan etmiştir.

Çatışmaların Önlenmesi

Anlaşmazlıkların çatışma boyutuna gelmesini ve çatışmaların yeniden alevlenmesini önlemedeki ana stratejiler, koruyucu diplomasi, koruyucu askeri konuşlanma ve koruyucu silahsızlandırmadır.

Koruyucu diplomasi, anlaşmazlıkların tırmanmasını engellemek için önlem almak, çatışmaya dönüşmeden çözmek ya da çatışma çıktığında yayılmasını engellemek demektir. Arabuluculuk, uzlaştırma ya da müzakere yoluyla olabilir. Erken uyarı, önlemenin önemli bir parçasıdır ve Birleşmiş Milletler uluslararası barış ve güvenliğe karşı tehdit oluşturan unsurları tespit etmek için dünyadaki siyasi ve diğer gelişmeleri yakından izlemektedir ve bu surette Güvenlik Konseyi ve Genel Sekreterin koruyucu eylemler yürütmesine olanak sağlanmaktadır.

Delegeler ve Genel Sekreterin özel temsilcileri tüm dünyada arabuluculuk ve koruyucu diplomasi çalışmaları yürütmektedir. Bazı sıkıntılı bölgelerde işinin ehli bir özel temsilcinin varlığı gerilimin tırmanmasını önleyebilir. Bu görev çoğunlukla bölgesel örgütlerle işbirliği içinde yürütülür.

Koruyucu diplomasiyi tamamlayan unsurlar koruyucu askeri güç konuşlandırması ve koruyucu silahsızlandırmadır. Koruyucu askeri güç konuşlandırması - barış güçlerinin olası çatışmaları önlemek için konuşlanması - gerilimli bölgelerde güven inşa ederek çatışmaları önleyecek ince bir hat oluşturmayı amaçlar. Bu konudaki örnekler Birleşmiş Milletlerin, EYC Makedonya ve Orta Afrika’daki misyonlarıdır. Koruyucu askeri güç konuşlandırması diğer çatışmalarda da dikkate alınmıştır ve önemli bir seçenektir.

Koruyucu silahsızlandırma, çatışmaya elverişli bölgelerde hafif silahların sayısını azaltmaya yararyöneliktir. Bu doğrultuda El Salvador ve Mozambik’te genel bir barış anlaşmasının parçası olarak muharip güçler terhis edilmiş, silahları toplanarak imha edilmiştir. Geçmişin silahlarının imha edilmesi bunların gelecekteki savaşlarda kullanılmasını önler.

Barışın Sağlanması

Barışın Sağlanması, ihtilaflı tarafların aralarındaki husumete son vermelerinin sağlanması ve anlaşmazlığa barışçıl bir çözüm bulunması için diplomatik yolların kullanılması anlamına gelir. Birleşmiş Milletler ihtilafları kontrol altına alabilecek, çözebilecek ve köklerini irdeleyebilecek çeşitli yöntemler geliştirmiştir. Güvenlik Konseyi anlaşmazlığı çözmek için birkaç yol tavsiye edebilir ya da Genel Sekreterden arabuluculuk yapmasını isteyebilir. Genel Sekreter, müzakere sürecini desteklemek ve hızla devam etmesini sağlamak için bazı diplomatik girişimlerde bulunabilir.

Genel Sekreter hem kişisel olarak hem temsilcileri ve araştırma komisyonları sayesinde önemli bir role sahiptir. Antlaşma uyarınca, Genel Sekreter uluslararası barış ve güvenliğin muhafaza edilmesini tehdit edebilecek her konuyu Güvenlik Konseyi’nin dikkatine sunabilir.

Genel Sekreter, anlaşmazlıkların çözümüne yardım etmek için arabuluculuk yaparak iyi niyet misyonunu hayata geçirebilir ya da koruyucu diplomasi yolunu izleyebilir. Genel Sekreter’in tarafsızlığı Birleşmiş Milletlerin en büyük değerlerinden biridir. Genel Sekreter birçok örnekte tehditleri barışa çevirmede ve barış anlaşmasının temininde etkili olmuştur.

Genel Sekreterin 1988 yılında; İran ve Irak arasında 1980 yılında patlak veren savaşın sonunda, önderlik ettiği eylem buna bir örnektir. Genel Sekreterin ve temsilcisinin Afganistan’da yaptığı arabuluculuk Sovyet birliklerinin ülkeden geri çekilmesiyle sonuçlanan 1988 yılı anlaşmalarına zemin hazırlamıştır. Kamboçya, Orta Amerika, Ortadoğu, Mozambik ve Nambiya Genel Sekreterin çeşitli yollarla nasıl arabulucu rol üstlendiğini gözler önüne sermektedir.

Barışın Korunması

Altmış yıl önce 29 Mayıs’ta, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ilk barışgücü harekatını başlattı. Aradan geçen 60 yıl içerisinde Mavi Bereliler diye de anılan barış gücü, BM’nin en çok tanınan faaliyetlerinden biri haline geldi. Günümüzde, yaklaşık 120 ülkeden 110 bin erkek ve kadın personel dünyanın çatışma yaşanan çeşitli bölgelerinde görev yapıyor. Bu sayılar bize BM’ye olan inancın ve talebin ulaştığı noktayı gösteriyor. Barışgücünde görev yapan personel büyük-küçük, zengin-yoksul, hatta çatışma ortamından daha yeni kurtulmuş birçok ülkeden geliyor. Barışı korumak için biraraya gelen bu kişiler beraberlerinde farklı kültürleri ve tecrübeleri de taşıyorlar. Barış gücünün bir kısmını askeri personel oluştururken, bir kısmını ise siviller oluşturmaktadır. [1]

Barış gücü misyonlarının evrimi

BM Barış gücü operasyonlarının kriterleri ilk olarak Süveyş Krizine müdahale için 1956 yılında oluşturulan UNEF I (BM Acil Gücü)’in kuruluşu esnasında ele alınmış ve bu tanım uluslararası sistemdeki dönüşümlere paralel olarak değişime uğramıştır. Dönemin BM Genel Sekreteri Dag Hammarskjold ve BM Genel Meclisi Başkanı Lester Pearson önderliğinde oluşturulan komisyon tarafların rızası, meşruiyet, tarafsızlık, kendini savunma durumu haricinde güç kullanmama ve güç kullanma durumu söz konusu olursa asgari seviyede güç kullanımı prensiplerini barış gücü için temel kıstaslar olarak belirlediler. Bu prensipler 1990’ların başlarına kadar barış gücü misyonlarının temel kriterleri olarak kaldı. Soğuk Savaş dönemi boyunca toplam 13 barış gücü operasyonu devreye girdi ve bu operasyonlar daha çok devletler arası anlaşmazlıklara müdahil oldular. Bu dönemdeki temel kaygı devletler arasındaki çatışmaların, blok içi ve bloklar arası sistemik bir gerginliğe ve hatta savaşa neden olmasını engellemekti. Görev tanımı, sınırları kontrol etmek, sınır ihlallerinden dolayı çıkabilecek gerginlikleri önlemek ve tampon bölgeler oluşturmaktı ve barış gücü birlikleri hafif silahlı güçlerdi.[2]

Soğuk Savaş sonrasında oluşan ikinci nesil barış gücü yaklaşımı daha çok Afrika ve Balkanlardaki iç savaş ve etnik/dini çatışmaları önlemek için devreye girmiştir. İkinci nesil barış gücünün temel özelliği yardım kuruluşları, sivil aktörlerin de dahil olduğu çok boyutlu operasyonlar olmasıydı. Bu dönemdeki müdahaleler iç savaşlar ve etnik çatışmalara yöneldiği için çoğu zaman egemen devletlerin rızası göz ardı edilmiş veya tarafsızlık prensibi devre dışı kalmıştır. 1992 yılında BM Genel Sekreteri Boutros Boutros Ghali tarafından ortaya konulan “The Agenda for Peace” (Barış için gündem planı)’nda rıza ve asgari güç kullanımı prensiplerinin bazı durumlarda göz ardı edilebileceği gündeme getirildi. Başlangıçta temel hedefi ateşkesi sağlamak ve korumak olan barış gücü yeni gereksinimlerden dolayı yapısal müdahaleleri de içeren daha geniş kapsamlı bir görev tanımına evrildi. Güvenlik, insani yardım ve siyasi, sosyal yapıların oluşturulması ikinci nesil barış gücünün temel hedefleriydi. Soğuk Savaş sonrasının barış gücü birliklerinin yapısı çok uluslu, çok boyutlu, çok kültürlü hale geldi ve hedef ve misyonları daha geniş kapsamlı oldu. Askerler, diplomatlar ve sivil unsurlar koordineli bir şekilde çalışmaya başladılar.

1990’ların sonuna gelindiğinde barış destek operasyonları olarak da adlandırılan çok daha geniş kapsamlı ve sivil unsurların da aktif olarak dahil olduğu barış gücü operasyonları ise üçüncü nesil barış gücü olarak adlandırılmıştır. BM’nin güç kullanımı sıkı sınırlamalara tabiydi ve bu da BM’nin şiddeti önleme konusunda etkisiz kalmasına ve dolayısıyla BM’nin meşruiyetinin aşınmasına neden oluyordu. Bunun en somut örnekleri Somali fiyaskosu ve BM barış gücünün Ruanda ve Bosna’da etkisiz kalmalarıyla tecrübe edilmiştir. Üçüncü nesil barış gücünde caydırıcı güç kullanımı daha kabul edilebilir hale gelmiştir. Son dönemde yeniden yapılanma çerçevesinde BM, insani yardım kuruluşları, uluslararası örgütler ve uluslararası sivil toplum örgütleri ve kalkınma ajanslarıyla daha koordineli çalışmaktadır. Özellikle insani ihtiyaçların karşılanması misyonu daha fazla ön plana çıkmış görüntüsündedir.

Barış gücünün insani ve siyasi boyutları

Barış gücünün evrimi incelendiğinde devletlerin güvenliği yaklaşımından insan güvenliği yaklaşımına yönelik dönüşümün yaşandığı gözlemlenmektedir. Daha önceleri devletlerin egemenlik haklarına daha fazla itibar edilirken, özellikle devlet yapısının işlemediği durumlarda üçüncü nesil barış gücü misyonları siyasi sosyal yapının kurulması konusunda daha aktif rol almaya başlamıştır. Görüntü itibariyle olumlu bir gelişme olsa da kapsamlı barış gücü misyonları vesayet meclisi gibi bir fonksiyon da icra ederek belli bir siyasi gündeme hizmet edebilirler. Bu siyasi, sosyal roller çoğu zaman insani gerekçelerle temellendirilmektedir.[3]

Kaynakça

  1. http://www.unicankara.org.tr/today/2.html adresinden 17.02.2018 tarihinde erişilmiştir.
  2. http://akademikperspektif.com/2014/08/22/insani-mudahale-ve-baris-operasyonlari/ adresinden 18.02.2018 tarihinde erişilmiştir.
  3. Köse,Talha.https://www.setav.org/baris-gucunun-tanimi-ve-kapsami/ adresinden 18.02.2018 tarihinde erişilmiştir.